Elitler Sınıfı - Cilt 7 - Bölüm 8 - Aranan Deha Kim?
Cilt 7 – Bölüm 8 – Aranan Deha Kim?
Ders bittikten sonra, grup sohbetimizde yine etkileşim oldu..
[Keyaki alışveriş merkezine gel. Her zamanki yer.]
Haruka’nın attığı sıradan bir mesajdı. Tam mesaja cevap verecektim ki sıra komşum sözlerini kılıç gibi kullanarak bana yöneltti.
“Bu sırıtışın, tüylerimi diken diken ediyor.”
“Ne?”
“Sırıtışın diyorum.. kendinden bir habersin, ha? Bir de göstereyim mi, bunu mu istiyorsun?”
“Gururla sırıtmadığımı söyleyebilirim.”
Çenemi oynattığımı hatırlamıyorum çünkü.
“Benden bile ciddi olmaya mı başladın yoksa… salağa mı yatıyorsun…? İç dünyandan bahsediyorum.”
Anlaşılan, Horikita arkadaşımdan bir mesaj aldığım için, içten içe sevindiğimi fark etmiş…
“Çok iyi uyum sağladın… haksız mıyım?”
Bu sözlerinden sonra, çantasını eline alıp yerinden kalkarak sınıfın kapısına yöneldi.
“Demek sırıtıyordum, öyle mi?”
Bir arkadaşımın benimle iletişime geçmesi kötü hissettirmiyor; kabul ediyorum.
Fakat buna bağlı olarak ‘sırıttığım’ sonucu çıkartılıyorsa eğer, Horikita buna neden seviniyor ki?
Yalnız kalmaya bu kadar çok mu meraklı acaba? Neyse.
Hemen eşyalarımı toplayıp sınıftan çıktım.
Biz normal bir grup olsaydık, okuldan beraber çıkar buluşma yerine giderdik.. ama bizim grupta itici bir güç yoktu. Gruptakiler buluşmak isterse buluşuyorduk.
Keyaki alışveriş merkezindeki buluşma alanımıza geldiğimde, herkes çoktan toplanmıştı.
“Akito, kıulüp çalışmaları ne oldu?”
“…bugünkünü ektim gitti.”
“C sınıfının çocukları yine geldiler demek. Hala birine bulaşmış değiller ama…”
Ben gelene kadar tartışma konusu açılmıştı..
“Üst sınıftaki üstlerime kendimi iyi hissetmediğim için katılamayacağımı, biraz ara vereceğimi söyledim. Çok üzerimize düşmüyorlar, kolay sıyrıldım çalışmalardan.”
Rahatsız olduğu için ara vereceğini söylemesi biraz fazla düzmece olmuş. Hasta insanın burada ne işi var ki?
“C sınıfının bu saçma tavırlarına son vermemiz lazım artık. Kulüp etkinliklerimizi bile etkiliyorlar.”
“Sensei ile görüşsek mi bu konuyu?”
Haruka’nun bu önerisine, Akito başını sallayarak reddetti.
“C sınıfının bizi izlediğini söylemenin hiçbir faydası yok ki. Özel bir alanda izlensek neyse de… kamuya açık bir alanda izliyorlar.”
Bir yalan uydurdukları sürece, istedikleri gibi kulüplere falan katılabilirler, bizi izleyebilirlerdi. Engel olamazdık.
“Haklısın.. C sınıfı bizi taciz ediyor ama değil mi? Bu arada, C sınıfı demişken… ne kadar iğrenç bir patronları var gördüm.”
Haruka bu iğneleyici sözlerinden sonra, omzuyla omzuma çarptı.
“Gördüm derken? Neyi?”
“Neyi derken? Kiyopon, senden bahsediyorum. Shiina-san ile yemek yediğini gördüm diyorum.”
…demek bunu kast ediyordu. Bize kafeteryada denk gelmiş olmalı. Kafeterya çok büyüktü ama bizim vardığımızda az kişi vardı. Fark etmesi normaldi.
“Bil diye diyorum. Airi de çok endişelendi. Özellikle sizi gördükten sonra pilavı üzerine döküp durdu.”
“Ne! Bu konudan bahsetmeyeceğine dair söz vermiştin, Haruka-chan!”
“Söz mü verdiydim? O zaman az önce söylediklerimi unutun.”
Tabii, insan beyni böyle şeyleri unutacak şekilde çalışmıyordu…
Bu sözlerden sonra, yaşananları az çok kavradım. Bugün toplanma sebebimizi de.
Buraya bu konuyu konuşmak için gelmiştik, kesin bilgiydi.
“Tamda Noel öncesi…? Yoksa yeni bir aşk mı doğuyor?”
“Öyle mi, Kiyotaka? Senden böyle bir atak beklemiyordum doğrusu.”
Hafif sinirlenir gibi bir tavırla Keisei, düşüncelerini dile getirdi.
“Ah, safsın! Çok safsın, Yukimu~. bir kızla erkek için, her kapı aşka çıkar. Hem ‘böyle bir atak’ derken? Bu nasıl kötü bir söylemdir yahu? Yaşıtlarımız, senin tahmininden çok ama çok hızlılar bu tarz konularda.”
“Çok ama çok hızlı mı? Daha lise 1’deyiz, farkındasın değil mi?”
“Lise 1’de aşk yaşamak, geç bile sayılıyor. Ayakta uyuyorsun yeminle! Ben ilk okuldayken arkadaşlarım çoktan kendilerinden büyüklerle çıkmaya başlamıştı. Ortaokuldakiler de liselilerle çıkıyordu.”
Bu sözlerden sonra, Keisei’nin ağzı açık kaldı… şaşıp kaldı, tek kelime edemedi bir süre.
“D-daha önce hiç duymamıştım bunları.”
“Duymaman, çevrene hiç dikkat etmediğini gösterir, Yukimu~. Kızların çoğu, olgun erkekleri seviyor.”
İlkokul çocuklarının bu kadar hızlı ilerlemesi… ne bileyim abartı gibi geldi bana.
Ama Keisei ile dünyevi meselelerde deneyimimizin olmadığı da ayrı bir gerçekti.
Şuan önceliği, düzeltme yapılması gereken konuya vereceğim.
“Araya giriyorum ama, o kızla aramda bir şey yok.”
“Gerçekten mi? Utanmamak için konuyu kapatmaya çalışıyor olmayasın..?”
“G-gördün mü? Sana dedim ama inanmadın bana, Haruka-chan.”
“Öğlen molasında kütüphanede işim vardı, oraya gidince Shiina ile karşılaştım. Akito’nun, Ishizaki ve diğerleri tarafından takip edilmesi gibi bir durum söz konusu diye düşünüyorum. Bana bir sürü şey sordu çünkü. Ben de onu kırmayayım derken, bir anda kendimi onunla beraber kafeteryaya giderken buldum…”
Hikayeyi böyle doğal bir akışta anlatınca, inandırıcılığı daha yüksek oluyordu. Zaten yalan da sayılmazdı. Karşılaşmamız tesadüf olsa da, beni gözlem altına almış olma ihtimali yüksekti.
“Demek seni de hedef aldılar, Ayanokouji. O Ryuuen denen çocuk, D sınıfının onları alt etmesinden bu kadar çok mu korkuyor yani… doğru mu anlıyorum onların tavırlarını?”
Akito isyan edercesine bu olaydan birinin daha etkilendiğini belirtti. Fakat, Keisei bu durumu farklı bir açıdan incelemeye başladı.
“Hayır, bu durum farklı. D sınıfının bir dehası olduğuna dair dedikoduyu duydunuz mu? Bence Ryuuen, bu yüzden peşimize adam takıyor. Ayanokouji, Shiina sana neler sordu?”
“Haklısın, Keisei. Yalnız olduğum için beni kolay bir hedef olarak düşünmüştür. Bir sürü konudan bahsettik hatta deha ile ilgili de sorular sordu. ”
“D-demek öyle. Sözleşerek buluşmadınız yani.”
Airi sevgili meselesi gibi bir şey olmadığından emin olunca, birkaç kez eliyle göğsüne vurdu.
“Fakat konuyla ilgili hiçbir bilgim olmadığından, defalarca sormasına rağmen cevap veremedim. Zorlandım bayağı.”
“Zevk alıyor gibi bir halin vardı ama?”
“Göz göre göre, ona açık mı verseydim? O da bu okulda okuyor sonuçta.”
Haruka gözleriyle beni süzerek ikna olmadığını belli etmeye çalışsa da Keisei konuyu değiştirdi.
“Haruka’nun aşk fantazisini bir kenara bırakırsak, C sınıfının son günlerde yaptıkları can sıkıyor. Her ne kadar başkasının konuşmasını dinlemekten hoşlanmasam da, Sudou’nun sabahki konuşmasına kulak misafiri oldum… Horikta’dan yardım istiyordu.”
Demek bu sabahki sohbete kulak misafiri olmuş…
“Ya sen? Senin peşinde birileri var mı, Keisei?”
Keisei, Akito’nun endişeli bu soruna karşı düşüncelere dalarak cevap verdi.
“Şimdilik bir sorun yok. Fakat endişelenmediğimi söylersem, yalan söylemiş olurum.”
Keisei aklından geçenleri dökülmeye başladı.
“Bu günlerde, C sınıfı öğrencileriyle yollarım sık sık kesişir oldu. Başta hiç önemsememiştim ama dikkatli bakınca hepsi Ryuen’in uşaklarıymış. Ben de hedefleri arasındayım galiba. ”
Hedef olma ihtimali çok ama çok yüksekti..
“Demek öyle…benim böyle bir durumum yok gibi?”
Biraz düşündükten sonra elini çekinerek kaldırdı.
“Aynen.”
Haruka da Airi gibi elini kaldırdı. Kimse onların takip edildiğine inanmazdı zaten. Çünkü hiç göze çarpan bir karaktere sahip değillerdi.
“Belki biz de henüz takip edildiğimizi fark edememişizdir.”
“Ehh~ Zaten böyle takip edenlere sapık deniyor.? Çok korkunç.”
Bir kızı, bir erkeğin takip etmesi kötü sonuçlara yol açabilirdi. Ryuuen stratejisini kusursuz yapmak istiyorsa eğer, kızların peşine kız öğrenci takması gerekiyor.
“Takip edilmek, huh? Olabilir…”
Bu sözlerden sonra, Akito elini ağzıyla kapatıverdi. Sanki bir şeyler hatırladı?
“Kulüp etkinlikleri bittikten sonra genelde sizinle geç buluşuyorum, değil mi?”
“Evet. Genelde 18.00 ile 19.00 arası?”
“Normalden daha fazla C sınıfı öğrencisi vardı galiba. Geçen Keyaki alışveriş merkezinde buluştuğumuzda, Komiya peşimizdeydi. Şimdi de peşimizde.”
Akito’nun gözlem yeteneği çok iyiydi, net çıkarımlarda bulunuyordu.
Haruka hemen etrafa bakınmaya başlayınca, Akito onu durdurdu.
“Dur. Neyin peşindeler bilmiyoruz bile. Tepki gösterme.”
Akito önce davranmasaydı onu ben durduracaktım. Yangına körükle gitmemek gerekiyordu…
“Kahretsin.”
Haruka, sinirli bir şekilde Komiya’ya doğru dönerek söylendi.
“Peki gerçek miymiş? D sınıfının gizli bir dehası olduğu yani?”
Haruka emin olamadığı için, konuyu ciddiye alamıyordu.
“Boş ver, Haruka. Ryuuen’in yalan söyleme konusundaki yeteneklerini biliyoruz. Doğru olup olmadığı hala bir sır.”
Akito konuyu kestirip atmak istiyordu ama Keisei farklı bir bakış açısına sahipti.
“Ryuuen’in her ihtimali düşündüğüne eminim. Bizim peşimize dahi birisini takmış olması demek, böyle bir insanın varlığına kanıtı var demek.. ama asıl soru… kim?”
“Hmm? Böyle birisi var mı diyorsun yani?”
“Olmasa, niye bu kadar zahmete girsinler ki.” Akito hala ikna olmamıştı.
“Yani Ryuuen’in tavırlarının bir anlamı var diyorsun.”
Akito yaşananlardan dolayı emin değildi hala.
“Sen ne düşünüyorsun, Kiyopon?”
Beklenen soru gelmişti.
“Öyle biri var mı bilmem sınıfımızda ama…. bizi takip etmelerinin sebebinin bu olduğu kesin.”
Hepimizin düşüncelerini duyduktan sonra, Haruka kollarını birbirine dolayıp sordu.
“Şimdi biz… Horikita-san ve o kişinin sayesinde sınavlardan iyi iş çıkardık, öyle mi? Mesela Yukimu gibi birisi sayesinde~ Yukimu zeki sınıfta en yüksek puanları alıyor.”
“Ben değilim. Ben sadece ada ve gemi sınavında başarılıydım.” Keisei, konu nereye gidiyor dercesine iç çekti.
“O zaman Kouenji-kun? Kişiliğini berbat ama derslerinde başarılı. Beyin ve kas gücü olarak sınıfta çoğu kişiye taş çıkarır.”
“Yok artık, Haruka. Kişiliğini kendin söyledin. Öyle birisi sınıf için hamle yapar mı?”
O çocuğun takım çalışmasına olan yeteneği ve istekliliği, Horikita’nınkinden beterdi…
“Ya numara yapıyorsa?”
“Yani o boktan tavırlarının, göstermelik olduğunu mu söylüyorsun?”
“Belki gerçek karakteri sakin ve hesapçıdır…olamaz mı yani?”
Herkes aynı anda bu sorusuna omuz silkti.
“O çocuk kaprisli manyağın teki.”
Onu uzun süredir tanıdıkları için, Kouenji’nin nasıl biri olduğunu net bir şekilde dile getirebiliyorlardı.
“Kişiliğini bir kenara bırakalım şimdi. Kouenji’nin aranan deha olma ihtimali yok bile.”
Keisei bu konuda bir kanıtı olduğuna dair bilgi vermeye başladı.
“Ada sınavında ilk gün sınavdan çekildi. Horikita’yı yönlendiren bir deha varsa, o olması imkansız. Çünkü ada sınavına katlanamayıp hemen çekildi. ”
“Ahh—anladım. Çok ikna edicisin, Yukimu~”
“Fakat sadece basit bir tahmin işte. Ryuuen’in teorisine göre, bir deha varsa ve her sınavda o kişi hamle yaptıysa, ada sınavına dahil olmama ihtimali de var. Yani, o sınavda sadece Horikita hamle yapmış olabilir.. hepsi sadece tahmin. Emin değilim dediğim gibi. ”
“Bu da mantıklı geliyor ya.”
“Ama ben sınıfta bir deha olduğuna inanıyorum.”
“Neden, Keisei?”
Keisei, Akito’nun şüpheci tavırlarına karşı cevap verdi.
“Altıncı his diyelim. Illa bir sebep soruyorsan, D sınıfının buraya kadar çok iyi ilerlemesi derdim herhalde.”
“Peki, Ryuuen-kun dehanın Horikita-san olmadığından nasıl bu kadar emin olabiliyor?”
Malum kimse bu sorunun cevabını bilmediği için, bu sohbet bitmek bilmiyor, gittikçe uzuyordu.
“Belki Hirata-kun’dur? Horikita-san ada sınavında ondan tavsiye almıştı.”
“Yani Hirata mı perde arkasında onu yönetiyor?”
“Öyle biri değil gibi ama aksini de iddia edemiyorum ki.”
Hirata en büyük şüpheli konumuna düştü.
“Hirata da, Ryuuen’in şüpheliler listesindedir kesin.”
“Olabilir…hatta listesinde ortalama 10 kişi falan vardır?”
Bu kadar kişiye göz kulak olmak zor iş ya. Eminim Ishizaki’nin Akito’yu takip ettiği gibi, C sınıfından birisi de Hirata’yı takip ediyordur… ama Hirata’nın bu okuldaki politikası nötr bir karakter sergilemekten ibaretti.
Karşı çıkıp yenmemiz gereken düşmanlara karşı bile merhamet edip düşünceli davranacak bir karaktere sahipti…
Bugünlerde Hirata ile pek iletişim de kurmadım. Ryuuen’in soruşturmasının ortasındayken hareket özgürlüğü sınırlanmıştır, rahat edemiyordur.
Zaten onlara istediklerini vermenin bir anlamı yoktu.
“U-Um, Kiyotaka-kun.”
Herkesin düşüncelerini dinledikten sonra, Airi çekinerek konuşmaya başladı.
“Efendim?”
“Lütfen sinirlenme ama…aradıkları deha sen olabilir misin…. Kiyotaka-kun?”
Bu sözlerden sonra, herkes bir anda bakışlarını bana çevirdi.
“Sana böyle düşündüren nedir?”
“B-bence, ummmm…Kiyotaka-kun, sen her zaman sakin ve zekice davranıyorsun…. güvenilir birisisin….Horikita-san’a tavsiye verdiğini düşünüyordum hatta…”
“Kiyopon’un hangi sınav notu yüksek ki?”
“Yanlış hatırlamıyorsam, ne düşük alıyor ne yüksek.”
Keisei eliyle gözlüğünü yukarı ittirdi.
Airi’nin yapısı böyleydi, sınıfta arka planda neler döndüğünü bilmediği için, içinde kötülük yoktu. Düşüncelerini dile getirmişti sadece.
“Ö-özür. Verdiğin tavsiyeler…..yüzünden Ryuuen-kun seni hedef alıyor diye endişelendim…senin adına üzüldüm.”
“Aksine, Horikita’dan sürekli tavsiye alan benim.”
“Eh, aslında Kiyopon’un kendine has gizemli bir tarafı yok değil. Horikita-san’la yakın olmasından dolayı, ondan şüphelenmemek mümkün de değil.”
“Olabilir… Hatta Shiina’nın direkt onu hedef almasının sebebi de bu olabilir.”
Şimdiye kadar bir deha olduğuna inanmayan Akito, bu çıkarımda bulundu.
“Ayanokouji’den şüphelenmekte haklılar. Hadi deha yok diyelim. Sırf Horikita’ya yakın olduğu için, Ayanoukoji’den şüpheleniyorlardır. Haksız mıyım?”
“O zaman sana geçmiş olsun, Kiyopon.”
“…ne dedin sen.”
“Ryuuen’in pençelerine basit bir yanlış anlaşılmadan takılmak da ne bileyim….? düşüncesi bile sinir bozucu. Seni rahatsız eden oluyor mu? Yada aklına takılan bir soru falan? Bize danış olur mu?”
Akito bir eliyle omzuma hafifçe vurarak bu sözleri söyledi.
“Tamam, danışırım.”
Bu gözlemlerin sonsuza kadar sürmeyeceği aşikardı. İlk fırsatta Ryueen saldıracaktı…