Elitler Sınıfı - Cilt 8 - Bölüm 14 - İlk Kahvaltı Görevi
Cilt 8 – Bölüm 14 – İlk Kahvaltı Görevi
Özel sınavın perşembeden başlamasıyla beraber, bugün 3.güne gelmiş bulunuyoruz. Okulumuzda olsaydık, bu cumartesi gününde yurt odasında herkes mışıl mışıl uyuyor olurdu. Ama özel sınav için geldiğimiz dağ okulunda yoğun bir program bizi bekliyordu.
Bu arada, ders programı diyorum ama derslerin süreleri çok farklı… hafta içi olandan biraz daha değişik bir gidişat var, hatta her sınıfın farklı ders programı var desem yeridir. Cumartesi için öğlenden sonrası da doluydu, yarım gün olur sanmıştım.
Sabah 05.00 sularında…daha doğrusu sabahın bu kör saatinde, dışarıda kahvaltı hazırlamak için kolları sıvadık. Şuan mutfaktan bildiriyorum…
“Aaaah, deli gibi uykum var lan!”
Dağ okulunun yakınlarındaki mutfakların birinde, Ishizaki öfkesini kusarcasına bağırdı.
“Herkes uykulu… Kimse senden farklı durumda değil. Lütfen miso çorbasını karıştırırken malzemeyi fazla kaçırma. “
Keisei, hocaların yemek tarifi için verdikleri kitabı sallayarak onu uyardı. Lider olarak bizi yönlendiriyor, hazırlıkları kontrol ediyordu.
“Yeter ama ya! Neden ben yemek yapmak zorunda kalıyorum?”
Hem şikayet ediyor, hem de miso çorbasını karıştırmaya devam ediyordu, Ishizaki.
“Okulun durumunu bilmiyorsun sanki. Hepimiz burada görevimizin başında olmazsak ceza yiyebiliriz!“
“Sanki umrumda bunlar be!………offff.“ Duraksadıktan sonra of çekmesi, Keisei’nin dikkatinden kaçmadı.
“Ne oflayıp pufluyorsun yahu?”
“……yok bir şey..”
“Ne oldu çabuk söyle! Az önce elinde olan tuz poşeti nerde?“
“Hepsini içine döküverdim.”
Bol tuzlu miso çorbası karıştırıyormuş meğer.. Baktı sövmekle bir şey değişmiyor, en iyisi zehirleyeyim dedi herhalde?.
Keisei panikle ateşi söndürdü. Bir kaşık alıp tadına bakmasıyla tükürmesi bir oldu.
“Tüm tuzu boca ettin herhalde. Bu çorbayı kimseye içiremeyiz, yoğun tuz tadı var. İçilecek gibi değil….”
Bu çorbayı İshizaki senpailere içirsin bakalım, sonra biz de ‘meydan dayağı nasıl bir şeymiş, meydan dayağı nasıl atılırmış’ bizzat şahit olarak öğrenelim.Zaten tuzun kendisi bile zararlı. Bir de bolca dökmüş. Çaktırmıyor da. Belki Keisei müdahale etmese, sesini çıkartmayacaktı?
“Tekrar yapmaktan başka çare yok.”
“Dalga geçme be! Tekrar yapmak demek, sıfırdan her şeyi hazırlamak demek….Delirdin herhalde?!!!!!…. Kouenji nerde?“
“Nerden bileyim.”
“O pislik sizin sınıftan, sizin arkadaşınız..”
Miso çorbası üzerine bu iki delikanlının atışmasına bir süre seyirci kalarak izledikten sonra Hashimoto, elindeki tavaya yönelip yaptığı omleti havada ters çevirdi. Maşallah, çocuğun içinden ahçı çıktı.
“Yetenek akıyormuş senden…..”
“Kendi yemeğimi kendim yaparım da, alışkınım.”
Hashimoto övünme amacı gütmeden yeteneğinin nerden geldiğini anlattı. Bir de mütevazı, güzel. Albert yavaşça onun yanına yaklaşıp kırılmış yumurtaları topladı.
“Sağ ol. Sana zahmet, sebzeleri de doğrayabilir misin?“
Albert, doğrama tahtasını önüne alıp ustaca mutfak bıçağını sallamaya başladı. Hashimoto da art arda omlet yapmaya devam ediyordu… malum kahvaltı 40 kişilik olacak..
Yemek konusunda, grubun en iyileri bu ikisi bence. Yan yana yemek hazırladıkları için, mutfağa iki usta gelmiş gibi hissediyorsunuz.
Bu arada ben de, çok iddiasız olan salata yapımı ve masayı hazırlama görevlerini kaptım. Tabii, 40 kişi için hazırlayacağımı düşünürsek, kolay görünen zorlu bir görev..
Albert’in yanına geçtim. Bana ses çıkartmadan baktı.Bakışlarımızla iletişim kurmaya çalıştık.
“Sebze doğrayabilir misin?”
“Yaparım herhalde.”
Ne düşündüğümü anlamış olacak ki mutfak bıçağını bana uzattı. Yurtta az çok kullanma şansım olmuştu. Başarabilirim herhalde diye düşünüyorum. Albert’e uyum sağlamaya çalışarak sebze doğramaya başladım.
… Kouenji’nin nereye kaybolduğunu da merak ediyorum bu arada.
Lavaboya gidiyorum diye bizi kandıralı 30 dakika oldu gibi. A ile B sınıfından birer kişi onu aramaya da gitti.. ama hala dönmediler. Kayıp birdi, üç oldu desem yeridir herhalde..
Karnı ağrıdı o yüzden mi gelemedi yoksa her zamanki ukala tavırlarından mı bilmiyoruz haliyle.
Çok geçmeden kahvaltı saati geldi çattı. Kouenji kahvaltıya bile epey geç kaldı. Geldiğinde de geç kalmasının ne sebebini söyledi ne de herhangi bir bahane sundu.
Kim olsa sinirlenirdi. Yani grupça bir görev veriliyor ama paşamız çekip gidiyor, katılmıyor. Üstüne üstlük peşine adam gönderiyoruz onları da işten alıkoyuyor falan..
…bu Kouenji’nin işten kaytarmaları, zaten az olan grubun işleri yetiştirmekte zorlanması falan derken… Ishizaki ile Kouenji’nin arasının iyice açıldı. Ishizaki, şuan ona kin güdüyordur.