Elitler Sınıfı - Cilt 8 - Bölüm 16 - Kızlar cephesinde durum
Cilt 8 – Bölüm 16 – Kızlar cephesinde durum
Yemekte ‘hamle’ yapmaya karar verdim. Hamle diyorum ama… olay kızların cephesindeki durumu öğrenmekten ibaret. Ichinose ile Shiina’nın aynı grupta yer alması, onların grubun karışıklığı falan çok dikkatimi çekti. Diğer gruplardaki durumu öğrenme ihtiyacı duyuyorum.
Kei de, her gün aynı yere oturarak onu kolay bulabileyim, yaklaşabileyim diye çaba harcıyor. Böyle bir talebim olmamıştı bu arada, kendi isteğiyle yapıyor. Bense, hep değişik yerlere oturarak kendime özel bir alan belirlemedim. Bir de Kei ile dikkat çekici bir iletişimimiz olsun… ya da nasıl desem göze batalım istemedim.
Zaten aramızdaki bağı bilen, D sınıfından Ryuuen’gil ve başkan vekili Kiriyama var. Dahası, düşmanlarım da olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden zaman kollayıp Kei’nin arkasındaki boş masaya oturdum. Tam ben geldim demek için nasıl bir işaret versem diyordum ki—
“hnn—.”
Kei beni garip bir şekilde selamladı? Kei’nin arkadaşlarıyla sohbet ettiği için beni fark etmediğini düşünmüştüm.. Madem öyle, o zaman etrafındakilerden kurtulmasını bekleyeyim.
Kei yemek yemeye devam ederken arkadaşlarını da odalarına erken dönmeleri için tembihleyerek onları manipüle etti. Başka birisi gelebilir ya da arkadaşlarından gitmek isteyen olmaz diye konuşmamızı sonraya ertelemeyi düşünüyordum ama hepsini göndermeyi başardı.
Masasında kimse kalmayınca, sohbetimiz de başlamış oldu. Tabii, birinin benim ya da onun masasına oturmasıyla sohbet anında bitecek, konuşmuyormuşuz gibi olacaktı.
“Eee? Üçüncü günden bana işin mi düştü?.”
“Evet. Kızlar cephesinde ne dolaplar dönüyor anlayamıyorum.”
“Eh, şaşırdık mı hayır. Senin gibi konuşma özürlü birisinin, karşı cinsten iletişim kurmasını beklemek hata zaten.”
Bu kızın saldırıları da hiç bitmeyecek herhalde. Kei’yi kullanmak adına ödediğim küçük bir bedel olarak düşünsem de…ona zorbalık etme isteğim yok değildi. Biraz atışalım bakalım, El mi yaman bey mi yaman?
“Peki, madem. Bensiz de bu sınavdan başarıyla geçebileceksen, bilgi vermene gerek yok.”
“E-elbette geçerim beni ne sanıyorsun?.”
“Tamam. O zaman endişelenecek hiçbir durum yok demektir.”
“…..e-en azından içinde olduğum durumu bi analiz et, sonra tehlike var mı yok mu söylersin?.”
Herhalde gergin hissediyordur… yoksa böyle cümle kurmazdı.
“O zaman, önce gruplaşmadan başla..”
“Ahh, o konuya geçmeden önce başka bir konudan konuşsak?.”
“Kısa kesersen, olur.”
Aramızdaki iletişimi görüp sınıf arkadaşları normal diye düşünecek pek çok insan olsa da, sohbet uzadıkça şüphe çekmek doğaldı.. kısa konuşmamız gerekiyor.
“Önemli konu ya…. Ryuen ile son durum ne?.”
“Ne oldu ki?.”
“Kızlar arasında odak konusu oldu. Neden liderliği bırakmış falan diye…Kuzu gibi oldu çocuk. Bu tarz tavırlar Ryuuen’in kişiliğine ters. Hem de olgun davranmaya başlamış.” duraksayıp devam eti.
“Ona verdiğin ayar işe yaradı mı dersin?.”
“Ayar mı, eh?.”
Kei’nin kurduğu sert cümlelerden zayıf noktası ortaya çıkıyordu.. Ryuuen’in durumuna olan merakı, ondan korkusundan geliyordu. Ryuuen onun en kötü halini görmüştü. Bunun endişesini taşıyor, geriliyordu.
“Ryuuen’i kafana takma. Artık kafasına göre hareket edemeyecektir. En azından sana zarar vermeyeceğinin garantisini veriyorum.”
Kei’yi rahatlatmak için net konuştum ama cevap gelmedi.
Olabildiğince dikkatli olmaya çalışıyordum ama…. birisi falan mı geldi ki? Ardından bir gariplik hissedince, ne olduğunu anladım ve cevap beklemeye koyuldum.
“….özür, sorun yok.”
Beni kandırmaya çalıştı.
“Hiç öyle değil gibi ama Kei.”
“S-sana sorun yok dedim.”
“Emin misin, Kei?”
“….bilerek yapıyorsun değil mi!“
Arkasını dönmedi ama tehdit eder gibi konuştu. Sert tonu sesti.. galiba biraz ileri gittim.
“Ahh, mou. Sana adımla seslenmene izin vermemeliydim…….”
“Bana ilk adımla seslenen sendin.”
“Evet, yaptık bir hata. Başıma kakıp durmasan.”
Ryuuen konusunu kapatıp asıl konuya geçmemiz lazım. Zaten tanıdık birine rastlarsak, aramızdaki bağı hemen çözebilir ya da bizden şüphelenebilirdi.
“Biraz bilgi topladım.. anlatayım mı.”
“Hı hı.”
“İstediğin gibi her grupla ilgili bilgi toplayamadım ama.”
“Tamam, zaten senden her şeyi yapmanı bekleyemem.”
“Ne güzel dedin öyle. Sen de kim hangi grupta tahmin edemezsin herhalde, değil mi?.”
“Bilmem.”
“….ne? Yoksa herkesin grubunu ezberledin mi?.”
“Öyle bir şey demedim.”
“B’den Shibata-kun hangi grupta?.”
“Kanzaki liderliğindeki B Sınıfının çoğunluğunda bir grupta.”
“Ya A sınıfından Tsukasaki-kun?.”
“Matoba liderliğinde A sınıfının çok olduğu bir grupta.”
“Ya Suzuki-kun?.”
“Bu söylediğin kişi farklı bir küçük grupta.”
“Yani hepsini EZBERLEMİŞSİNl!.”
“Sadece adını bildiklerimi… ama yüzlerini görsem, hangisi hangi grupta ayırt edebilirim.”
Bu sınavın bana kattığı en büyük şey, tüm 9’ların adını ezberlemem olabilir. Sınav bitene kadar herkesin adını öğrenip tanıyabileceğime eminim. Tabii, gözden kaçırmadığım ya da birilerini karıştırmadığım sürece %100 kesin bilgiye sahip olabilirim.
“Haa…….nasıl bu kadar iyi bir hafızan olabilir? Yoksa ineksin de ben mi bilmiyorum?.”
…Kei’nin ne demek istediğini anlayamadım.
“Neyse, konuya dönelim. Sakayanagi ile Kamuro’nun grubunda neler dönüyor?.”
“Onların olduğu grupta 9/A sınıfı öğrencisi çoğunlukta. Üç sınıf karışık, ilk kurulan grup onlarınki oldu.”
Kei’den aldığım bilgi ile A sınıfının erkeklerinin yaptığı anıydı. Kızlar da hemen grup kurmuşlar demek.. Ama 12 yerine 9 kişiyle.. ha?
“3 grupsa, birini dışladılar demektir.. yoksa Sakayanagi mi katılmasına izin vermedi?.”
“Gruplaşmanın başından beri B sınıfından kimseyi almak istemediler.Ichinose-san’ın güvenilir olmadığını dile getirdi birisi. Sakayanagi değil de Kamuro-san söyledi bunu.”
“Güvenilir değil, ha?”
“Herkesin rakip olduğu bir okulda, sadece Ichinose-san’a güvenilir değilsin dediler. Çok popüler biri olduğu için garip geldi.”
9’lardan güvenilir bir kişinin adını söyleyin deseler, ben de Ichinose’n adını verirdim. Tabii, bizden de Kushida falan çıkabilirdi güvenilirler listesinde. Fakat Ichinose’n birinci ya da ikinci olacağı kesindi.
Üç sınıftan kurulan grupla…az bonus puan alacaklardır. Yüksek kazancın olmadığı ama aynı zamanda kaybetme riskinin düşük olduğu bir strateji seçilmiş.
“Haksızlık değil mi? A sınıfı önce kendine bakmalı. Grup kurarken saçmalayıp durdular.”
“Hmm.”
Sağlam ve güvenilir bir savunma stratejisi… Sakayanagi’nin planı olduğuna şüphe yok. Sadece saldırı yerine savunmaya geçmesi garip geldi.
“Eee? Ne yapayım dersin?.”
“Bu sınavda hile yapmak işe yaramayacaktır. Ama birkaç kişiye göz kulak olmanı istiyorum.”
Bu sınavda kilit kişi olacak birkaç ismi ona söyledim.
“Hnn, zor olacak ama denerim.”
Hemen fikrini olumlu belirtiyor asla yapmam demiyor: Bu kızın bu huyunu seviyorum.
“Peki ya, sınav? Ahlak kuralları falan gerçekten önemli mi dersin?”
“Bilemiyorum. Bu dersleri, sınavı, bir hikayeye benzetirsem eğer, MacGuffin olurdu.” [1]
“Ehh? Maguga——.”
“Mağara falan demedim ben.”
“Off, tamam. O hikaye neyin nesiymiş?”
Hiçbir fikri yok galiba. Gerçi adını bile söyleyemedi ilk kez duymuş olmalı.
“Karakterler için önemli olan konu, hikaye için hiç önemli değil. Böyle bir şey.”
“Hiç anlamadım. Tamam zekisin de biraz anlaşılır cümle kur.”
“Görgü ve ahlak kuralları insanlar için önemlidir evet ama kendi başlarına önemli olmayan konulardır.”
Yemek vaktinin bitmesiyle kafeteryada olan öğrenciler ayaklanmaya başladı.
“Ama bu sınav—fırtınalı geçebilir.”
“Fırtınalı…..derken? Tahmin ettiğin kötü bir şey mi olacak söylesene?”
“Sakin ol, şampiyon. Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim.”
Bu sefer fırtına 9’ları vurmayacaktı… tepsimi alıp ayağa kalktım.
“Sana ihtiyacım olursa, haber ederim.”
“Tamam.”
Bu küçük sohbetten sonra, tepsimi bırakıp odaya döndüm.
- MacGuffin (McGuffin), kendi içinde sıradan ya da önemsiz gibi görünen ama filmin ya da romanın akışını ya da karakterin motivasyonunu belirleyen obje, unsur ya da olaya denir.