Elitler Sınıfı - Cilt 9 - Bölüm 14 - Hayalperest Olmak
Cilt 9 – Bölüm 14 – Hayalperest Olmak
Hashimoto Masayoshi için, kimi desteklediğinin bir önemi yoktu. Tek önemsediği konu, kazanan tarafta olmaktı.
Sınıfının lideri Sakayanagi ya da Katsuragi; kim olursa olsun, onun için önemli olan hangi safta yer aldığında, daha kârlı çıkacağıydı: Tek umursadığı buydu.
A sınıfında olmanın lüksünü yaşamasına rağmen, B ya da C’ye düşme ihtimalini düşünerek hareket ediyor; bir çıkış yolu arayıp duruyordu. Amacı, onu zafere götürecek kişinin elinden tutmaktı.
C sınıfının ipleri, okulun daha başında almayı başaran Ryūen Kakeru’nun potansiyelini görünce hemen onunla bir bağ kurmasının tek sebebi buydu.
Ryūen’deki, Sakayanagi ve Ichinose’i ezebilecek gücü görmüştü. Hashimoto’dan A sınıfıyla ilgili bilgi talep etseydi, Ryūen’e tereddütsüz bilgi verirdi. Tabii, bunu da Sakayanagi’nin talimatları doğrultusunda yapardı. Fakat Ryūen’de diğer sınıfları ezecek güç olsa da başarı konusunda bir tık geride kalıyor, sonuçlar istediği gibi olmuyordu.
Ryuen’e yüzde yüz güvenseydi, Sakayanagi’yi bile gözden çıkarırdı.
Bu yüzden B sınıfından Ichinose’i hedef almıştı. Ichinose, bu ikiliden farklı olduğu için, ona saman altından iş yürütmek işlemezdi.
Hashimoto farklı bir noktadan olaya dahil olmak istedi. Ichinose’e ihanet edecek kadar ileri gitmeyip B sınıfından ona yakın birileriyle dostluk bağı kurdu.
Hashimoto’nun bu okula gelir gelmez diğer sınıflarla bağlar kurmaya başlaması,
ilerde yaşanabilecek beklenmedik durumlara karşı hazırlık olmak için seçtiği bir taktikti.
Bugün de böyle bir hazırlıkla uğraşıyordu ama olaylar beklediği gibi ilerlemiyor, işin içinden çıkamıyordu.
“U-um, Hashimoto-kun. Zamanın var mı?”
Ders bitimi koridorda A sınıfından Motodoi Chikako, Hashimoto’ya arkasından seslendi. Hashimoto gibi o da tenis kulübüne üyeydi. Dersten çıktıktan sonra Hashimoto’ya yetişmek için acele ediyor gibi bir hali vardı. Sendeleyerek koridorda ona yakaladı.
Hashimoto ne diyeceğini tahmin ettiği için, duymak bile istemiyordu. Bugün, şubatın 14’üydü. Birkaç kez bu sahneyi yaşamıştı gün içinde.
Ne olacağından haberdar olsa da, yüz ifadesiyle farkında değilmiş havası kattı. Tek kelime de etmedi bildiğine dair.
“Tabii, Motodoi. N’aber?”
Nazik bir cevap alınca, Motodoi düşüncelerini toparlayıp konuştu.
“Bu çikolata senin için.. bugün sevgililer günü ya.”
Konuşurken elindeki çikolata kutusunu uzattı, Hashimoto hemen aldı.
“Sağ ol, Motodoi. Sevindim, güzel.”
“H-harika!”
Hashimoto, Motodoi’nun onu karşı cinsten birisi olarak gördüğünün farkındaydı. Bu çikolata da onun duygularını temsil ediyordu. Fakat onun, kıza karşı bir ilgisi yoktu. Onunla aynı fikirleri paylaşmadığını, onu kullanamayacağını, düşündüğü için onunla bir ilişki kurma fikrini reddedip bu defteri kapatalı çok olmuştu.
“Arada bir kulübe gelmelisin.”
“Eh, bu sıralar çok kaytarıyorum değil mi?”
“Evet, senpailer endişeleniyor.”
“Tamamdır. Gelecek ay sana karşılık veririm ben de.”
“O-olur.”
Motodoi kafasını sallayarak onaylasa da kulaklarından yüzüne kadar kıpkırmızı kesildi. Utanıp koşarak sınıfa geri döndü.
Aralarında hiçbir şey olmayacağından kesin olsa da Hashimoto, kıza umut veriyor; onu direkt reddetmiyordu. İlerde kızın değişme ihtimalini düşünerek açık kapı bırakıyordu.
Gideceği yere geç kaldığı için, Hashimoto hızını arttırıp C sınıfında aldı soluğu.
Motodoi’den daha fazla dikkatini çeken birisi vardı: C sınıfından, Ayanokōji Kiyotaka.
“Neden bu çocuğu kafama takıyorum.…”
Bir taraftan çocuğun peşinden ayrılmıyor, bir taraftan da hala bu tavırlarına anlam veremiyordu.
Karma kamptan önce, onu tanımıyordu bile. C sınıfından bir öğrenciydi işte. Yüzünü az çok hatırlıyordu o kadar. Eski konsey başkanı ile spor festivalinde zorlu bir mücadele verdiğini hatırlıyordu sadece. O çocuğa dair tek bildiği buydu.
Hashimoto, sırf birisi hızlı diye onun değerinin artmayacağının farkındaydı. Sakayanagi ile Ryūen’in bu tarz insanları gözüne çabuk kestirdiğini de adı gibi biliyordu ama ikisi de Ayanokōji’yi ya umursamıyor ya da tanımıyordu.
Onun da Ayanokōji’ye dair fikrini değiştiren bir olay olmuştu zaten, o yüzden böyle davranıyordu.
Şuanki konsey başkanı Nagumo Miyabi’nin, eski konsey başkanı Horikita Manabu’nun Ayanokōji’yi övdüğünü, hatta 9.sınıflar arasında en tepeye koyduğunu söylemişti. Hashimoto şaka deyip geçiştirmeye çalıştı ama geçiştiremiyordu.
Tekrar düşününce, kafasında soru işaretleri oluşuyordu.
Eski konsey başkanı neden Ayanokōji ile bizzat spor festivalinde koştu? Yoksa, o yarışma…tesadüfi miydi?
…ya da kasten bir karşılaşma mıydı? Veyahut, bilerek mi karşı karşıya getirildiler?
Hashimoto, kendi sınıfı tarafından alt edildiğini söyleyen Ryūen’in sözlerine henüz inanmış değildi. Şuanki C sınıfı, okul başladığı ay dibe vurmuş bir sınıftı. Kısa bir süre içinde üst sınıflarla aralarındaki farkı kapatır hale gelmişlerdi.
…ya tüm bu ilerlemenin arkasında Ayanokōji’nin parmağı varsa diye düşünmeden edemiyordu…?
“Ya o…Sakayanagi ile Ryūen’i alt edebilecek güçte biriyse…?”
Bu düşüncelere dalsa da emin olamıyordu. Tahminlerden ve şüphelerden öteye gidemeyen düşüncelerdi bunlar. Hatta abartılı tahminlerdi.. Bu ihtimalleri, şüpheleri, birbirine bağlayacak tek bir kanıtı yoktu.
Nagumo’nun söylediği gerçek dışı bir şakadan öteye gitmiyordu. Festivaldeki uzun koşuda yaşananlar, Hashimoto için önseziden ibaretti.
….. Hashimoto tahminlerinden emin olmak istiyordu.
Sakayanagi’nin talimatları doğrultusunda Ichinose hakkında dedikodu yayarken, son günlerde tüm boş vakitlerini Ayanokōji’yi takip ederek geçiriyordu.
Hashimoto C sınıfına geldi ama Ayanokōji içerde yoktu.
“Hiç zaman kaybetmiyorsun ha, Ayanokōji?”
Arkadaşı az olsa da, okuldan sonra çok az sınıfta kalıyordu.
Yukimura ile Miyake arkadaşıydı. Hashimoto onlarla birlikte mi diye düşünürken, o ikilinin hala sınıfta olduğunu gördü. Geçen gördüğü kız Sakura da hala sınıftaydı.
“Yo, Hirata.”
Kapının eşiğinden başka bir sınıfı izlediği için, insanlar ona bakıyordu. Dikkat çektiği için, henüz sınıftan çıkmamış olan Hirata’ya seslendi.
“Yo, Hashimoto-kun. N’aber….?”
“…Kendine yeni birini buldun mu diye merak ettim de uğrayayım dedim.”
“Öyle mi? Şuan yeni biriyle ilişki kurmak istemiyorum.”
“Kalbi iyileştireceğim önce diyorsun yani?”
“Haha… aynen öyle bir şey.”
“Bir gün oturup konuşalım. Ben de kampta takıldığımız çocuklarla iletişim kurmaya devam etmek istiyordum da Ayanokōji için gelmiştim. Çoktan gitmiş herhalde.”
“Görmedin mi onu? Çıkalı 1-2 dakika ya oldu ya olmadı…”
Az önce çıktığını söylediği için yetişebileceğini düşündü. Hashimoto, Hirata’ya teşekkür edip koridora koştu.
Sene sonu sınavı yaklaştığı için, Hashimoto’nun sürekli onu takip edecek vakti yoktu. Ayanokōji ile ilgili bir sonuca varması gerekiyordu ki tüm dikkatini sınavlara verebilsin.
“Yeni bir şey ortaya çıksa keşke.”
En hızlı şekilde hamle yapabilmek adına, Hashimoto hızlandı.
Şans eseri Hashimoto, Ayanokōji’yi girişte yakaladı. Telefonuna odaklanmış sabit bir yerde duruyordu. Ya zaman öldürüyordu ya da biriyle görüşecekti.. sebebi ne olursa olsun, onu yakalayabildiğine şükretti.
Ayanokōji her zaman telefonuyla meşgul oluyordu.. acaba Miyake’gille mi buluşacak yoksa Hashimoto’nun tanımadığı başka biriyle mi?
Çok rahat bir şekilde söyleyebileceği tek şey varsa, Ayanokōji’nin kolay takip edilebilen bir hedef olduğuydu.
Hashimoto daha önce pek çok öğrenciyi takip etmişti; Katsuragi, Ryūen, Kanzaki ve hatta Ichinose’i bile. Onların izini sürmek kolay olmamıştı. İki günde bir, şansı yaver giderse onları takip edebiliyordu. Hatta onlar hakkında bazen bilgi edinebilmek için bile bir haftası çöp oluyordu.
Ayanokōji’nin ise monoton bir hayatı vardı, görüştüğü arkadaşları ve sosyal çevresi çok sınırlıydı. Onun hareketlerini tahmin etmeyi kolaylaştırıyordu. Ayanokōji, etrafına da pek bakınmıyordu zaten. Fark etmemişti bile onu.
Arkasında kim var, önünde kim var hiç umurunda değildi. Bu halinden de sezgilerinin güçlü olmadığı ortaya çıkıyordu.
Tabii, Hashimoto bu durumdan faydalanıp koy vermiyordu. İşini sağlama alıyor, güzelce saklanarak peşine düşüyordu.
Biraz abartarak fazla uzaktan takip ediyordu hatta.
Hashimoto’nun telefonu çaldı, sınıf arkadaşlarından biriydi arayan: Naoki Shimizu.
“Alo, durumlar nasıl, Naoki?”
“Off…sabahki yaşananlardan dolayı…..mutsuz ve bitkinim.”
“Ah. Sen en iyisi unut o konuyu. Bizim sınıfta zevzekler var işte, yapacak bir şey yok.”
Biraz garip bir vaka yaşanmıştı bu sabah A sınıfında. Shimizu, Nishikawa adlı bir kıza açılmış ve anında reddedilmişti. Bu olay da kızlar arasında dedikodu malzemesi olarak kullanılmış, zor duruma düşmüştü.
Belki de Nishikawa, bir arkadaşına anlatınca tüm sınıfa yayılmıştı. Böyle şeyler arada bir olurdu.
“Sen böyle her şeyi kafana takarsan seninle işimiz var. Hem ilerde kimseye de açılamazın, cesaretin kırılır?”
“H-haklısın ama….Nishikawa bana bunu nasıl yapar ya! Niye herkese söylemiş abi.”
“Eh, serzenişlerini dinlemek isterdim ama işim var, dostum.”
“Oh, öyle mi? Özür.”
Hashimoto ona akşam arayacağını söyleyerek telefonu kapattı.
“Başarılı olmak için tüm şartları sağlamadığın için, reddedildi….”
Arkadaşını sonra teselli edeceğine söz verdikten sonra, Hashimoto kendi kendine söylendi. Ardından da hemen Ayanokōji’yi takibe koyuldu.
“Yine odasına koşacaksa bugün de elime hiçbir bilgi geçmeyecek demektir.”
Bu çocuğu takıp etmenin en üzücü yanı, hayatındaki her şeyin monoton olmasıydı.
Ayanokōji yurda geçip asansöre bindi. Yurdun 4.katında kaldığını bildiği için, asansörün kaçıncı katta durduğuna baktı ama 4. kattan yukarı çıkmaya başladı. Hashimoto lobideki monitörden izlemeye devam etti ve Ayanokōji’nin kızlar katında durduğunu anladı.
“Eğer doğru hatırlıyorsam…bu katta Ichinose kalıyor?”
…ya da başka bir kızla görüşmek için mi o kata çıktı? Yaşananlardan sonra Ichinose ile görüşmek istemesi garip olmayabilirdi.
“Biraz garip olsa da, söz konusu kişi Ichinose ise… nezaketen onu görmeye gelmiş olabilir…?”
Ayanokōji’nin üç beş arkadaşı olsa da, Ichinose okulun en popüler kızlarından biriydi.
Ayanokōji ile arkadaş olmasına şaşıracak bir durum yoktu. Dahası, onun gibi güzel bir kızı böyle bir duruma düşmüşken görmeye gitmemek olmazdı.
… Ayanokōji çok geçmeden tekrar asansöre bindi ve 4.katta indi.
“….ne…?”
Kafası karışmıştı, mantıklı bir durum yoktu ortada. Hashimoto monitörden Ichinose’n katını izlemeye devam etti. B sınıfından birkaç öğrenci daha bindi. Ayanokōji’nin kızları görünce Ichinose’i ziyaret etmekten vazgeçtiğine kanaat getirdi.
Bir umutla takip ederek, Hashimoto asansöre binip 4.kata çıktı. Ama Ayanokōji ortada yoktu. Odasına dönmüş olması yüksek ihtimaldi.
“Bugün d elim boş çıkıyor yani?”
Bugünlük bu kadar mı diye düşünürken, Hashimoto lobideye inip durumu gözlemlemeye koyuldu.
Saat daha erken olduğu için, Hashimoto bu işin peşini bırakmak istemedi. Ayanokōji belki Ichinose ile sonra görüşürdü. Belki de başkasıyla görüşmek için çıkardı odasından.
Asansörü kullandığı sürece, monitörden onu gözlemleyebilirdi. Hashimoto’nun bu ısrarcı bekleyişi 1 saat sonra meyvesini verdi. Ayanokōji asansöre binip ilk katta indi.
Daha üniformasını çıkartmamıştı.
“Tekrar okula mı gidiyor?”
1 saatlik mola için mi odasına gitti yani diye düşünerek bu tavrını mantıklı bulmadı. Dahası, markete falan gidecekse kıyafetini değiştirirdi. Çantasını da yanına almıştı.
Hashimoto oturduğu koltuktan kalkıp yangın merdivenlerinin oraya saklandı.
“Bakalım nereye gidiyorsun.”
Hashimoto’nun isteğine cevap verir gibi, Ayanokōji lobiden çıkıp kampüsün ıssız kalan bir bölgesine doğru ilerlemeye başladı. Böylece market ya da okul ihtimali yerle bir oldu. Kiminle görüşecek ki? Hem de böyle bir yerde görüşüp ne yapacak?..
Bu duruma şahit olan herkes bu iki sorunun cevabını merak ederdi. İlerlediği yere bakınca, biriyle görüşeceğinden emin olmamak elde değildi.
Eski konsey başkanı Horikita ya da Ryūen ile görüşürse şayet, işler karışacak; kafasında bazı sorular cevap bulurken, yeni sorular peydah olacaktı.
Gördüğü manzara karşısında şaşırıp kaldı. Tahminleri tutmuyordu.
“Yok artık! Hadi canım!!…?”
Ayanokōji’nin görüştüğü kişi, 9/C’den Kei Karuizawa idi.
Kei Karuizawa…
A sınıfında bile Hirata ile olan ayrılığından dolayı adı duyulur olmuştu. Hashimoto kızı pek tanımadığı halde onu görünce şok oldu.
Tüm beklentileri boşa çıktığı için de kendini kötü hissetmeye başladı.
Ayanokōji’nin gizlediğini sandığı ‘diğer yanı’ ile Hashimoto’nun onu takip ederek gördükleri hiçbir şekilde örtüşmüyordu. Duruma farklı açılardan bakmaya çalışsa da sonuç çıkartamıyordu.
Sadece…ikili arasındaki etkileşimin arkadaştan öte olduğu kanısındaydı.
Hashimoto, Hirata ile Karuizawa’nın ilişkilerine daha önce şahit olmuşu ama aralarında ne ‘aşk’ ne de ‘samimiyet’ hissedememişti.
“…ama neden.. Ayanokōji?”
Platonik miydi? Ya da ikisi de birbirinden mi hoşlanıyordu?
Tahminleri sürüp giderdi. Ama bir cevap bulması zordu. Söz konusu aşk olduğunda, işler karışır; net cevap bulmak zorlaşırdı.
Ayanokōji ile Hirata arasında seçim yapılması istense, kızların %80’i Hirata’yi seçerdi. Kalan %20’si de Ayanokōji’yi.
Yani 100 kişiden 20’si Ayanokōji’yi seçerdi.
Bu durumda da…
“Ayanokoji… Karuizawa ile uzun zamandır görüşüyor…?”
Hashimoto hemen bu fikrini de aklından sildi. Şuanki duruma göre çıkarımda bulunduğu düşünce, onu fazlaca hayalperest yapıyordu. Daha fazla bilgi edinmeden çıkarım yapması doğru olmazdı. Buluştukları yer ıssız bir yer olunca, onlara yaklaşıp dinlemesi de mümkün değildi.
“Ne yapsam ki…”
Hashimoto tam ne yapsam diye düşünürken, Karuizawa ile Ayanokōji arasında bir etkileşim oldu.
“Çikolata, huh?”
Karuizawa elinde tuttuğu bir nesneyi Ayanokōji’ye verdi. Bugün ayın 14’ü ve böyle ıssız bir yerde ikisinin buluştuğunu düşününce, ona verdiği şeyin hediye olduğunu anladı.
Sadece bu olaydan bile, Karuizawa’nın Ayanokōji’ye gönlü olduğu anlaşılıyordu.
“Eh, en azından bugünlük burada bırakabilirim.”
Böyle bir bilgi edinmeyi beklemiyordu. Tam arkasını dönmüş gidecekken Hashimoto bir anda durdu.
“Böyle bir fırsat zor gelir… biraz uğraşsam mı onunla?”
Sene sonu sınavlarına az kaldığını düşünerek, uygun bir girişim olacağına kanaat getirdi.
Konuyla alakası olmayan Karuizawa’yı dahil ederek bir şeyler elde edebilirdi. Hem Ayanokōji ona karşı koymazsa, Hashimoto onun ekstra bir özelliği olmadığına da gönül rahatlığıyla emin olabilirdi.
Aldığı karardan hoşnut bir halde, Hashimoto ikiliye doğru yürüdü.