The Rising of The Shield Hero Bölüm 9 – Köle Dedikleri Şey
Bölüm 9 – Köle Dedikleri Şey
Bir… İki… Üç…
İki hafta boyunca bu şekilde çalışmaya devam ettim ve sonunda 40 gümüş elde etmeyi başardım.Motoyasu’ya fırlattığım para ve biraz daha fazlası kadar ediyordu.
Ama bunun hakkındaki bir şey umutsuz hissettirmişti.Yani diyorum ki , saldırı gücümle gidebileceğim yerler oldukça kısıtlıydı.
Evet,zarar almıyordum ama;bir seferliğine ormanı ziyaret etmeyi denedim.
Tahminimce bir kırmızı balondu.Çıplak ellerimle ona vuruyordum ve geri tepiyordu.
30 dakika veya daha fazla bir süre boyunca yumrukladım,ama zayıfladığına dair hiç bir işaret göstermedi.Ruh halimin içine etti,başım aşağıda ormanı terk ettim.
Bu çayırlardan ayrılamayacağım anlamına geliyordu,yani çayırlarda seviye atlamak zorundaydım,zaten iki haftadır oradaydım.Zar zor 4 seviye oldum.Diğer kahramanların ulaştığı seviyeler hakkında merak ediyordum,fakat; düşünmek dâhi istemiyordum.
Hala kolumu kemiren kırmızı bir balon vardı.Sanki kemiğe ulaşabilircesine devam ediyordu.Ormana bir hafta önce gitmiştim.O zamandan beri seviye atlamış olmalıydım.Balona vurmayı denedim
Lank!
“Öff…”
Hala saldırılarım çok güçsüzdü.
Saldırılarım güçsüzse,canavar avlayamazdım.
Canavar avlayamazsam,tecrübe kazanamazdım.
Tecrübe kazanamazsam,seviye atlayamazdım.
Seviye atlayamazsam,saldırılarım güçlenmezdi.
Lanet olsun!Bir sonu yoktu bu şeyin.Restoranın arkasındaki dar bir yoldan gidiyordum, çayırlara doğru götürüyordu.
Fakat bugün diğerlerinden farklı olacaktı.
“Başınız belada gibi görünüyor,efendim.”
“He?”
Yoldaki garip bir adam bana seslendi.İpek bir şapkası ve frak kuyruğu vardı.Ölçme biçimi farketmez,garip bir beyefendiydi;absürt olarak obezdi ve cilalı gözlükleri vardı.Bu dünyadanmış gibi durmuyordu,sanki orta çağdanmış gibiydi.Dramatik olarak etrafındakiler gibi değildi.Onu yoksaymanın akıllıca olduğuna karar vererek,hızlıca geçtim.
“İnsanlara ihtiyacın var.”
Durdum.Kesinlikle beni durdurmak için ne söylemesi gerektiğini biliyordu.
“Bu daha fazla canavar avlayamamanın nedeni.”
Söylediği her şey gıcığıma gidiyordu.
“Bunun senin işin olduğuna emin değilim.”
“Eğer sana yanına elemanlar alman için yardım edersem,hala bir şansın olabilir.”
Açgözlü bir kapitalist çağırmak için ne isteğim vardı, ne de param.
“Ekip üyeleri?Ahahaha,hayır.Sana çok daha kullanışlı bir şey sağlayacağım.”
“Mesela?”
Adam bana doğru yaklaştı
“İlgileniyorsun?”
“O kadar yakın durma , seni tiksinç.”
“Ahaha,seni sevdim; çocuk.İyi öyleyse,söyleyeceğim.”
Beyefendi göğsünü şişirdi,çok önemli biri gibi gözüktü,sopasını çevirdi,ve bilgiçlik
taslarcasına şöyle dedi “BİR KÖLE!”
“Bir köle?”
“Evet,bir köle.”
Bir köle…ne lan bu şimdi yine?Gerçek dünyada eskiden olduklarını biliyordum ama, şimdilerde zamandan zamana anime ve mangalarda gösteriliyorlardı(hani başka bir dünyadan çağrılıp yapılanlar var ya)
Açıkça söylemek gerekirse,kendi insanına sahip olabiliyordun,sanki bir insanın bir eşyaya sahip olması gibiydi ve fiziksel zevkin için bir şeyler yapmaya zorlayabiliyordun.Bazılarını kırbaçlanırken görmüştüm.
Neyse ne,köleler canlı şeylerdi.
Bu kölelerin burada alınıp satıldığı anlamına mı geliyordu?
“Yalan söylemiyorlar ve efendilerine ihanet etmiyorlar.”
Hmm…
“Köleler güçlü bir lanetin etkisi altındalar.Eğer efendilerine ihanet ederlerse veya onlara itaat etmezlerse canlarıyla ödemek zorundalar.”
Hikaye şimdi ilginçleşmeye başlıyordu.
İtaat etmezlerse ölüyorlardı.Aslında bir kaç şekilde bu tam da aradığım şeydi:beni kullanmayacak biri,eğlenceli fikirleri olmayan biri.
Saldırılarım çok zayıftı.Bana yardım etmesi için birine ihtiyacım vardı.Ama insanlar size ihanet ediyorlardı,bu yüzden onları satın alamıyordum.Bana yardım etmesi için birini bulamıyordum.Ama bir köle bana ihanet etmezdi çünkü ihanet onun için ölüm anlamına geliyordu.
“Ne düşünüyorsun?”
“Seni dinleyeceğim.”
Gülümsedi.”Tam bu yoldan,efendim.”
Beni dar yoldan geriye doğru götürdü ve kısa bir zaman sonra pis, tehlikeli görünen önemli sayıda insan gördüm.Hava saldırgan bağrışmalarla ve kırılan bir şeylerin sesleri ile doluydu.Her şeyden öte,kötü kokuyordu.
Görünüşe bakılırsa bu dünyanın da kötü bir tarafı vardı.
Öğlen civarında bir şeydi,ama olduğumuz yerde hiç ışık yoktu.Köşeyi döndük,ve orada, dar yolun sonunda sirk çadırı gibi bir şey vardı.
“Tam bu yoldan,efendim”
“Ha ha.”
Köle taciri kendisinden gelen tiksinç bir hava ile yürüyordu.Sekerek yürüyordu sanki ama , havada daha çok zaman geçiriyordu.Beni çadıra doğru götürdü ve kapağı çekti.
“Eğer beni kandırmaya falan çalışıyorsan direk bu yoldan çıkayım.”
“Ah,evet…balonlarla cezalandırmalarınız kasaba etrafında oldukça kötü ünlenmiş.Bir karışıklığa neden olup kaçıyorsunuz, değil mi?”
Yani insanlar benim hakkımda konuşmaya başlıyordu.İyi.Kötü insan gruplarını cezalandırmak için iyi bir yoldu bu , ve beni ünlü etmesine de şaşmamalıydı.
“Dürüst olmak gerekirse,bir Kahraman isteyen insanlar da vardı,senin gibi,ama kendilerine bir köle olarak.Aslında sana kafamda bu hedef ile yaklaşmıştım, fakat şimdi kararımı değiştirdim.”
“Pardon?”
“Yani, harika bir müşterinin istediği bütün vasıflara sahipsiniz. BÜTÜN vasıflar:hem
iyi olanlar, hem kötü olanlar”
“Ne diyorsun?”
“Merak ediyorum.Ne diyorum?”
Adam kaypak bir adamdı.Ne istiyordu ki?
Metal bir şıkırdama sesi duyuldu,daha sonra çok ağır gibi görünen kapı açıldı.
“Vay…”
İçerisi karanlıktı ve leş gibi kokuyordu.Ayrıca bazı hayvanların kokusunu aldım.Çok da iyi bir yermiş gibi gözükmüyordu.
Odada kafesler ve onlarla taşınmış insana benzeyen şekiller vardı.
“Öyleyse,şimdi,bu;tam oradaki,onu gerçekten sana önerebilirim.”
İşaret ettiği kafese yaklaştım ve baktım.
“Ğavvvvvv.Ağh”
“Bu bir insan değil!”
İçeride bir şey vardı.Kalın kıllarla,keskin dişler ve pençelere sahipti.Hepsini toplarsak basitçe kurtadam gibi gözüküyordu,ve tahmin ettiğiniz gibi uluyordu.
“Bu bir canavar adam.Onları çoğu yönden insanlar gibi değerlendiriyoruz”
“Canavar adam?”
Fikri anladım,fantezi oyunlarında zaten çokca bu tür canavar adamlar çıkıyordu.
“Bir kahraman olduğumun ve diğer şeylerin farkındayım ama yine de bu yer hakkında çok şey bilmiyorum.Bana biraz daha anlatabilir misin lütfen?”
Diğer kahramanlar gibi değildim,bu yer hakkında çok şey bilmiyordum.Ne bilmem gerektiğini dahi bilmiyordum.
Kasabada yürüyorken zamandan zamana kafasında “köpek” veya kedi gibi kulakları olan insanlar farkettim.Onları her gördüğümde,bir fantezi dünyasının içinde olduğumun daha çok farkına varıyordum.Ama onlardan çok da fazla yokmuş gibi gözüküyordu.
“Melromare Krallığı insanları bu yaratıklardan daha yüksek tutma eğiliminde.Bu yer
canavar adamların ve yarı insanların yaşaması için zor bir yer olabilir.”
“Hee…”
Kasaba etrafında yarı insanlar ve canavar adamlar gördüğüme yeterince emindim. Fakat köle tüccarının da söylediği gibi sadece normal maceracılar veya tüccarlardılar.
Yani bu kulağa sanki onlar toplumdan ayrışmış da,sadece düşük seviye işlerde çalışabilirlermiş gibi geliyordu.
“Tamam,iyi.Ama bu canavar adamlar ve yarı insanlar tam olarak nedir?”
“Yarı insanlar dışarıdan hemen hemen insanlar gibi görünür,fakat içlerinde farklılıklar vardır.Bir insan türü olarak düşünülüyorlar.Canavar adamlarsa teknik olarak yarı insanların bir türü fakat canavarlık yönleri kısmen daha güçlü olarak düşünülüyorlar.”
“Anladım.Yani aynı kategori içindeler.”
“Bu doğru. Ve yarı insanlar en azından bu ülkede canavardan sadece bir adım yukarı olarak görülüyorlar,yani onlar için burada yaşamak zor ve genellikle köle tüccarlarına satılıyorlar.”
Tahmin ediyorum ki her dünyanın kendine has bir karanlık tarafı var.Teknik olarak insan olmadıklarından dolayı onlar burada köleliğe çok uygunlar.
“Ve,evet.Bu köleler kısmen de olsa bir geleceğe sahip.”Köle taciri gürültülü bir şekilde parmaklarını şıklattı.Bunu yaptığında , kolunun etrafında büyülü bir enerji açığa çıktı ve aynı zamanda , kurtadamın göğsündeki değişik bir şekil parlamaya başladı.”
“Ağğğh.Auuuuuuu!Auuuuuuu!”
Kurtadam sanki göğsünden bir şey sıkıyormuşcasına acı içinde inlemeye başladı.Köle taciri tekrar parmaklarını şıklattı ve kurtun göğsündeki parlayan şekil yavaş yavaş
söndü.
“Cezaları parmaklarını şıklatman kadar basit.”
“Ne kadar da pratik” diye fısıldadım,gözlerimle yayılarak kafesinin içinde yüz üstü oturmuş kurtadama bakarken.”Ben de bunu yapabilir miyim?”
“Doğal olarak.Hatta parmaklarını şıklatmadan dahi yapabilirsin.Büyü Durumun ile ilgili direk olarak çalışabilir.”
“Öyle ha…”
Bayağı pratik gözüküyordu.
“Ancak bir tören gerekiyor.Sahibinin bilgileri köle tarafından emilmeli ve köleyle paylaşılmalı.”
“Yani bu şekilde her zaman sahibinin niyetini anlayabilir?”
“Oldukça zekisin.”
Köle taciri fesat bir şekilde gülümsedi.
Beni rahatsız ediyordu.
“Kulağa iyi geliyor.Bir tanesi ne kadar eder?”
“Peki,öncelikle bir canavar adamın savaşta ne kadar kullanışlı olduğunu idrak etmen gerekiyor.Doğal olarak bu fiyatı etkiliyor.”
Şüphesiz,adamın da bildiği dedikodu maddi durumum ilgili endişeye neden oluyordu.
Ne istiyorsa söyleyebilirdi.Etrafa para dağıtmayacaktım.Düşünün:Başımın belada olduğunu biliyordu ve bana ulaşmıştı.Beni dolandırmayı denemesi için oldukça iyi bir fırsattı.”
“15 altına ne dersin?”
“Market fiyatı hakkında pek bir şey bilmiyorum.Ama sanıyorum ki bu iyi bir fiyat?”
Bir altın neredeyse 100 gümüş ediyordu.
Kralın parayı bize altınla değil,gümüşle sağlamasının bir nedeni vardı.Altınlar çok pahalıydı dolayısıyla onlarla alım satım bayağı zor oluyordu.Gümüşle almak ve satmak çok daha kolaydı, dolayısıyla kasabanın büyük bir çoğunluğu altın değil gümüş kullanıyordu.
“Tabii ki.”
“…”
Köle tacirinin derin bir gülümsemesi ile bir sessizlik oluştu.
“Buna para yettiremeyeceğimi biliyorsun,değil mi?O yüzden en pahalısı ile başladın.”
“Evet,öyle.Ama ne olursa olsun harika bir müşteri olacağına eminim.Eğer en iyi ürünlerimle başlamasaydım fakir bir iş adamı olup çıkardım.”
İğrenç bir adamdı.
“Biraz fikir sahibi olmak için bu kölenin bilgilerine bir bakın lütfen.”
Bana doğru küçük bir kristal tuttu.Parlayan bir ikon gördüm , hemen sonrasında önü-me kelimeler geldi.
Savaş Kölesi : Seviye 75
Irk:Kurtadam
Kölenin çeşitli yeteneklerini gösterirken biraz daha vakit aldı.
Seviye 75…neredeyse benimkinin dört katıydı.
Eğer bu şey benim takımımda olsaydı,kesinlikle hayat daha kolay olurdu.
Belki diğer kahramanlardan daha güçlü bile olabilirdim.
Ve fiyatın adil olup olmadığını bilme şansım da yoktu.
Gerçi çok da sağlıklı gözükmüyordu,belki sonu benim gibi olurdu.Neden fiyatın bu kadar düşük olduğunu merak ediyordum?
“Eskiden Kolezyumda savaşıyordu.Bacağını incitmişti,dolayısıyla oradan atacaklardı.
İşte tam o zaman bu köleyi aldım.”
“Öyle mi…”
Yani bunlar hasarlı mallardı.O zaman seviyesi pek de önemli değildi.
“Öyleyse şimdi, sana en iyi malı gösterdim.Söyleyin efendim,ne tür bir köle istiyorsunuz.?”
“Bozuk olmayan ucuz bir tane.”
“Sadece savaş için veya kişisel zevk için özel olarak ayrılmış kölelerimiz var.Eğer
önsezilerim doğruysa…”
“Yapmadım!”
“Heh,heh,heh,evet öyledir…Ne yapacağın pek de umrumda değil.Ama hangi türü ter-cih ediyorsun?”
“Sen manyaksın.Lütfen seks kölesinden başka bir şey olsun.”
“Heh… tahmin ediyorum ki söylentiler yanlışmış?”
“Yapmadım…”
Evet,ne istiyorsam söyleyebilirdim.Yapmadım.
İhtiyacım olan şey benim için canavarlara saldırabilecek bir şeydi.Bu kadardı.Eğer herhangi bir şeyde iyiyseler de, umrumda değildi.Sonraki gece ve sonraki gün hayatta kalabildiğim sürece yeterliydi.
“Tercih ettiğiniz bir cinsiyet var mı?”
“Bir erkek daha iyi olurdu,fakat gerçekten farketmez.”
Köle taciri çenesini kaşıdı.”Bir tane biliyorum,ama… kişisel zevkleriniz için pek uygun değil.”
“Bu umrumda değil.”
“Seviyesi de pek yüksek değil.”
“Eğer savaşabiliyorsa,birlikte seviye atlayacağız.”
“İyi cevap…insanlara güvenmemene rağmen…”
“Köleler insanlar değildirler,öyle midirler?Eğer bir eşyaya seviye atlatıyorsam,bu kalkanıma seviye atlatmak gibidir.Bana ihanet etmeyecek bir şeyi yükseltiyorum.”
“İşte orada beni yakaladın.”dedi kıkırdamasını tutarak.”Bu yoldan o zaman.”
İki tarafındada bir sürü kafesler olan dükkan boyunca yürüdük.Sonunda bağırışmalar ve koku durmuştu ve daha sessiz bir yere girmiştik.
Ya da ben öyle düşünmüştüm…Pek yakında oda bir çocuğun ağlama sesleriyle doldu.
Kafeslere baktım ,çocuklar ve daha yaşlı yarı insanlarla dolu kafesler gördüm. Köle taciri aniden durana kadar beni bir yere götürdü.”
“Bunlar size önerebileceğim en ucuz köleler,efendim.”
Üç tane kafese işaret ediyordu.
İlkinde tavşan kulakları olan ,kolları garip bir şekilde dönmüş bir erkek vardı.On iki yaşındaymış gibi görünüyordu.Sanki “köle”nin sözlük anlamıydı.
İkincisinde 10 yaşlarında bir kız vardı.İnanılmaz derecede sıskaydı ve gözleri korkmuş gözüküyordu.Öksürüyordu.Ayrıca kafasına bağlanmış köpek gibi kulakları vardı.
Uzun bir kuyruğu da varmış gibi gözüküyordu.
Üçüncü kafeste, sanki bir anda kafesten fırlayıp birilerini öldürecek gibi şiddetli bakan bir kertenkele adam vardı.Gerçi kertenkeleden çok adama benziyordu.
“Sağdan sola,ilki tavşan türü;genetik bir özürlülüğü olan biri,ikincisi panik ataklardan acı çeken rakun tipi,ve üçüncüsü melez çiftleşmeden doğmuş kertenkele adam.
Yani sonuncusu melezdi.
“Bunlar sana önerebileceğim en iyi teklifler.Eğer çıtayı biraz daha düşürürsek,Yani…”
Köle taciri hızlıca bakışlarına duvara doğru çevirdi.Ben de ona dik dik baktım.
Uzaktan bile ölümün kokusunu alabildiğimi söyleyebilirdim.Cenazede olan bir koku gibiydi,havadaydı ve o yönden doğru geliyordu.Ayrıca çürük kokuyordu.Sadece oraya bakarak bile hasta oluyordum.
“Ne kadar hakkında konuşuyoruz.?”
“Sağdan sola,25,30,40 gümüş.”
“Hmm.Seviyeleri nedir?”
“5,1 ve 8”
Eğer bir savaşçı istiyorsam,kertenkele adam en iyi seçenekti.Eğer para hakkında endişe ediyorsam,tavşan olanı seçmeliydim.Hepsi çok cılız gözüküyordu.
Tavşan çocuğun işlevsiz bir kolu vardı,fakat vücudunun geri kalanı iyi gözüküyordu.
Hepsi acınası gözüküyorlardı…aynı kafesteki diğerkiler gibi.
“Neden hepsi çok sessiz?”
“Çünkü ses çıkardıkları zaman cezalandırılıyorlar.”
“Mantıklı.”
Yani bana eğitilmiş kölelerini mi gösteriyordu,yoksa eğitilmemiş olanları mı?Kertenkele adam savaşta iyi olurmuş gibi gözüküyordu,fakat diğerleri muhtemelen olmazdı.
“Neden ortadaki bu kadar ucuz?”
Cılızdı ve korkmuştu,fakat hemen hemen normal küçük bir kız gibi gözüküyordu. Yüzü çirkin veya güzel değildi,tam ortasıydı.
“Ha…”
Rakunlardı,eğer tercüme ederseniz tanuki gibi bir şeydi.Buna rağmen,o kadar insan gibi gözüküyordu ki onun için daha yüksek bir fiyat olması gerektiğini düşünebilirdiniz.Ama rakunlar sevilmiyorsa,muhtemelen köle olarak o kadar da etmezdi.
“Ve bu sahip olduklarının en iyisi.”
“Acıtan yerden vuruyorsun.”
Sıkı çalışma için iyi olmazdı,ve en düşük seviyeye sahipti.
İyi bir şey miydi?Emin değilim.
Rakun kızla göz göze geldik.Ve gözlerine bakarak nasıl hissettiğimi hatırladım.
Evet,bu şey bir kadındı bana ihanet edenle aynı cinsiyettendi.Korkmuş gözlerine baktım ve aniden onu kontrol etmek istediğimi hissettim.Sanırım Myne’ı kölem yapmış gibi davranacağımı düşünmüştüm.Eğer ölürse bu beni belki daha iyi bile hissettirirdi.
(Ç.N. : Bunu söylediğine çok pişman olacaksın.)
“Tamam o zaman,ortadakini alacağım.”
“Harika bir seçim,ve benim işimi de kolaylaştırıyor.”
Köle taciri bir anahtar üretti ve onunla kafesin kapısını açtı.Kız dışarı çıktı,köle taciri boynuna bir tasma taktı.Kız acı ile bağırdı.
Ona baktım,acı içinde titriyordu.Birden bir rahatlama hissi geldi.(Ç.N. : Vicdansız herif… neyse daha fazla araya girmiyorum)O diğer kızın acı içinde titrediğini düşündüm ve bu harika hissettirdi.
Köle taciri kızı aldı,tasmasına bağlı bir zincirle geldiğimiz caddeye kadar götürdü.
Sirkten çıkmıştık ve tekrar o dar yoldaydık.Aniden beliren bir kaç adamı çağırdı.
Tamamı mürekkeple dolu olan bir kavanoz taşıyordular.Ufak tabağa biraz mürekkep koydular ve bana uzattılar.
“Kahraman,lütfen kanından biraz ver.Böylelikle köle kaydı tamamlanacak ve o senin olacaktır.”
Maket bıçağıyla elime biraz bastırdım.Böyle yapınca kalkanımın tepki verdiğini hissettim fakat kimse bana saldırmıyordu,bu yüzden kanımın akmasını durdurmayacaktı. Görünüşe göre savaş dışında farklı davranıyordu.
Kanın gelmesi için bekledim,ve daha sonra küçük tabağın içine bir kaç damla döktüm.Adamlardan biri fırçasını sıvıya batırdı ve daha sonra kızın göğsüne büyüyü yapmak için örtüsünü çekti.
“Aaaaaah!Aahhhhh!”
Göğsündeki iz parlamaya başladı, ve aniden görüşümde parlayan bir şeyler farkettim.
Köle elde edildi:Aşağıdakiler kullanım şartlarıdır:
Şartlarla dolu bir pencere açıldı.
Şartların üstünde bir göz gezdirdim.Uykumda bana saldırmak,veya irademe karşı gelmek ile ilgili olan her eylem hemen acı ile cezalandıralacaktı.
Ayrıca,köle menüsünün dışında bir parti üyesi ikonu da çıktı,dolayısıyla ona baktım.
Köle A.İsmini bilmiyordum.
“Şimdi bu köle sizindir.Ödeme,lütfen.”
“Elbette.”
Köle tacirine 31 gümüş verdim.
“Fazladan para ödediniz,efendim.”
“Tören için.Her türlü benden o parayı alacaktın zaten, değil mi?”
“Çok akıllı birisin.”
Eğer ön ödeme yaparsam, adamın sonradan bir şey söylemesi çok zor olacaktı.Onu çevremden uzaklaştırmak istiyordum.
“Çok iyi o zaman.Stoğumu bitirmeme yardımcı oldun.”
“Bu arada, bu işlem için normalde ne kadar alıyordun?”
“Hahahaha,bu verdiğin paranın içinde.”
“Kesinlikle öyle.”
O kahkaha attı, ben de onunla kahkaha attım.
“Sen gerçekten değişik birisin,tüylerim diken diken oldu.”
“Neyse ne.”
“Gelecek ziyaretlerin için dört gözle bekliyor olacağım.”
“Kesinlikle.”
Yürümeye başladım,ve köleye benimle yürümesi için seslendim.Sirke arkamı döndüm.
Köle yüzündeki acınası ifadeyle beni takip etti.
“Öyleyse şimdi, ismini duyalım.”
“Uh…”
Yüzünü çevirdi ve cevap vermedi.
Ama bu aptalca bir şeydi.Eğer benim emirlerime itaatkar olmazsa,cezasını çekmek zorundaydı.Dolayısıyla köle cezası laneti aktif oldu.
“Ahh…ahhhh…”
Ellerini göğsünün üstüne koydu ve acı çekiyormuş gibi görünüyordu.
“Hadi ama,ismin nedir?”
“Ra…Raphtalia”Öhü!Öhü!
“Öyleyse Raphtalia’dır.Hadi gidelim.”
İsmini öksürdü,ve acı gitti.Nefesini düzeltmek için biraz durdu.Elini tuttum ve dar yola geri döndük.
Raphtalia eli elimdeyken bana baktı.Korkmuş gözüküyordu,ama yürümeye devam ettik.