Youkoso Jitsuryoku, Cilt 1, Kısım 7, Part 4

Geceleyin odamda tembellik ederken, telefonuma mesaj geldi. Kushida mesaj atmış.

“Yamauchi-kun ve Ike-kun tamam dediler~ (^・ω・^) ”

“Ne çabuk!”

Ike’a sorduğumda, anında beni bir el işaretiyle reddetmişti. Erkeklerle ilgili durumları çözmede en etkili yol; bir kızın varlığı ya.
Sanki mükemmel bir güçleri var kızların, erkekler üzerinde.

“Az önce Sudou-ku’la da konuştum, bence kabul edecek (^ω^)”

Bir mesaj daha aldım. Oh~. Bu hızla, yarına herkes toplanır.
Bu tahminimden hızlı gerçekleşen ilerlemeyle, Horikita’ya haberi verdim. Ona mesaj attım, Kushida ile beraber diğerlerini gelmeye ikna etmeye çalıştığımıza dair ve tabii Kushida’nın da çalışma grubuna katılacağına dair..

“Eh, banyo yapma zamanı.”

Yataktan kalkar kalmaz, Horikita beni aradı.

“Moshi moshi?”[1]

“… Ne yazdığını anlamadım.”

“Anlamadım ne demek. Gayet kısa ve öz değil mi? Yarın üçü de gelecek gibi.”

“Hayır, o kısım değil. Kushida-san’ın yardım ettiğini söylediğin kısmı. Bu durumdan benim haberim yoktu.”

“Ona önce sordum. Kushida gibi arkadaşlarına yardım etmek için çok çaba sarf eden birisi, onu davet etsem de etmesem de mutlaka katılmak ister böyle bir etkinliğe. Neyse, uzun lafın kısası, Sudou, Ike ve Yamauchi geliyorlar. Tamam mı?”

“Böyle bir şeye izin verdiğimi hatırlamıyorum. Zaten düşük not da almadı.”

“Hey—Kushida’nın plana dâhil olmasıyla, başarma şansımız arttı. Başarma ihtimalimizi arttırmanın en basit önlemini almış oldum ben.”

“… Ben memnun değilim ama. Bunu benim fikrimi sormadan önce yapman gerekmez miydi?”

“ Kushida gibi çok olay yaratan insanlardan hoşlanmadığını biliyorum. Ama bu sadece kimse düşük not almasın diye bir önlem. Yoksa düşük not alan herkesi toplayıp çalışmaya sen ikna etmek ister misin?”

“Bu…”

Horikita sonunda Kushida’yı yanımıza çekmenin iyi bir plan olduğunu anlamış gibi.
Çok gurur yaptığından kolay kolay kabullenemiyor.

“Zaten sınava kadar çok fazla vaktimiz yok, sorun etme olur mu?”

Planını gerçekleştirmek için, bir nevi hazırlıksız yakalanmıştı Horikita. Ama yine de aklında bir şeye takılıp hiç konuşmadı. Bir süre sessizlik oldu.

“… Peki. Kurban vermeden bir şey yapamayız. Ama yine de Kushida-san sadece onları bir araya getirmemize yardım edecek. Onun çalışma grubuna katılmasını onaylamıyorum.”

“… Ne, neden peki? Yardım etmesinin tek şartı buydu. Saçmalıyorsun şuan.’’

“Onun çalışma grubuna katılmasını kabul etmiyorum. O kadar.”

“Bu ne şimdi? Seni kandırdık diye hıncını almaya falan mı çalışıyorsun?”

“Hiç alakası yok. Son sınavdan düşük almadı. Ve fazla insan demek fazla çaba ve karışıklık demek.”

Açıklaması oldukça mantıklıydı. Ama yine de neden çalışma grubuna katılmasına izin vermediğini anlayamıyorum.

 

“Kushida’dan nefret mi ediyorsun?”

“Nefret ettiğin birisinin yanındayken kendini rahatsız hissetmez mi insan?”

“Huh?’

Ne kastettiğini anlamadım.
Kushida, Horikita’yı anlamaya çalışıp herkesten çok onu tanımaya çalıştı, arkadaşı olmaya uğraştı.
Horikita’nın aslında Kushida’dan nefret ettiğini hiç fark etmemiştim.

“Eğer Kushida’nın gelmediğini öğrenip onlar da vazgeçerlerse n’olacak?”

“… Pardon, testleri tekrar gözden geçiriyorum da, tahmin ettiğimden çok zamanımı aldı. Hala da bitiremedim, telefonu kapatmam lazım. Eh, hadi iyi geceler.”

“H-hey!”

Hemen telefonu kapattı. İnsancıl olmayan biri gibi davranıyor.
Yine de, A sınıfına yükselmek için taviz vermek gerekir.

Telefonumu şarja taktıktan sonra masaya bırakıp yatağa uzandım.
Açılış töreninden beri düşünüp duruyorum.

“Arızalı ürünler, ha.”

Okulun ilk günü, 2.sınıftan senpai’ler söylemişti bize.

İngilizcesi de “Defective product” olmalı.[2]

Bu yüzden D sınıfı öğrencileriyle dalga geçmeye alışkınlar. Kusursuz Horikita’nın da belki bazı sorunları vardır. Bugün söylediklerini az çok anladım gibi.

“Ne yapsam…”

Onu zorlasam mı ki? Ama en kötü durumda, Horikita çeker gider.
Eğer Horikita ders anlatmazsa da, herkesin zamanı boşa gitmiş olur.
Durumun vahametiyle, Kushida’yı aradım.

“Moshi moshi~”

İlk arkadan yoğun rüzgâr sesi geldi. Sonra hemencecik kesildi.

“Saçlarını mı kurutuyordun yoksa?”

“Oh, duydun mu sesi? Şimdi bitirdim, konuşabiliriz.”

Kushida yeni banyodan çıkmış, ha… hayır, hayal kurmanın zamanı değil ya..

“Hayır, umm, bir kötü haberim var… senden hiç yardım istememişim gibi davranabilir misin?”

“… Um, neden ki?”

Biraz bekledikten sonra cevap verdi. Hemen sinirlenmek yerine nedenini bilmek istiyordu.

“Pardon. Detayıca anlatamam. Ama biraz karışıklık oldu kısacası.”

“Demek öyle… Horikita-san benden gerçekten nefret ediyor yani.”

Böyle bir imada bulunduğumu düşünmüyorum ama Kushida galiba durumu anlamış.

“Onunla alakası yok, benim hatam.”

“Saklamak istiyorsan tamam.~ Sinirlenmeyeceğim. Benden nefret ediyor galiba bu yüzden kabul etmeyeceğini düşünmüştüm. Tam da tahmin ettiğim gibi çıktı.”

Sanırım bu kadınların sezer/bilir dedikleri durum.

 

“Neyse, senden yardım isteyen bendim, benim hatam.”

“Uun, Özürr dilemene gerek yok ki. Ama… ? Horikita-san’ın tek başına Sudou ile arkadaşlarını bir araya getirebileceğini sanmıyorum.”

Bu inkâr edilemez bir gerçek evet.
“Hey, peki Horikita-san ne dedi? Onları bir araya getirmememe de karşı mı? Yoksa sadece gruba katılmama mı itiraz ediyor?

Sanki bizim konuşmamızı dinlemiş gibi, durumu çözmüştü.

“… İkincisi. Seni üzdüğüm için özür dilerim.”

“Ahahaha, tamam. Özür dilemene gerek yok ama. O zaten ‘yanıma yaklaşma’ der gibi bir auraya sahip. Bu yüzden böyle olacağını adım gibi biliyordum.”

Bu durumda bile, gözleme yeteneğini koruyor ha.

“Ama herkes ben katılacağımı söylediğim için kabul etti… Beni davet etmeden önce, katılamayabileceğime dair yalan söyleyemez miydin? Eğer şimdi söylersek, hepsi Horikita-san’dan nefret eder…”

Kushida’dan biraz tırstım. Her şeyi çok çabuk kavrıyor.

“Bu işi ben halletsem olmaz mı?”

“Sen mi halledeceksin?”

“Yarın, herkesi Horikita-san’ın yanına getireceğim. Tabii ben de geleceğim.”

“Ama—”

“Olur dimi?” Yoksa sen bu sorunu çözebilir misin? Bensiz herkesi toplamanın ya da Horikita’yı ikna etmenin bir yolu?”

Evet, durum çok kötü. Bu imkânsız.

“… Tamam. Sana bırakıyorum. Ne olacak kestiremiyorum zaten.”

“Sorun olmayacak. Hiçbir şeyden de sorumlu olmayacaksın. Yarın görüşürüz o zaman.”

Telefon görüşmesi böylece bitti. Horikita ile konuştuğumdan daha çok gerildiğim bir konuşma olacağını düşünmemiştim ya. Sorun olmayacağını söyledi. Gerçekten olmayacak mı peki?
Horikita, hoşuna gitmeyen kişi kim olursa olsun aşağılayıp alay edecektir. Bu durumun dallanıp budaklanacağı aşikâr ya.
Huzursuz hissederken, banyoya gittim.

 

Yarını düşünmeyi bırakmalıyım—beni daha çok strese sokacak.
Ne kadar yarın için endişelenirsem endişeleneyim, yarın gün doğacak ve bitecek. Her şey bir şekilde çözülecek.
________________________________________
1. Moshi moshi- telefona cevap verildiğinde kullanılan söz, ‘Alo’ gibi.
2. “Defective product” : defolu ürün anlamına gelmektedir.

Kısım 7, Part 5, Pazar günü yayınlanacaktır. ^^