Youkoso Jitsuryoku, Cilt 1, Kısım 9, Part 1

“Eksik öğrenci yok; herkes burada anlaşılan.”

Sabah, Chiyabashira-sensei gülümseyerek sınıftan içeri girdi.

“Bu okuldan kalabilmeniz için, bu aşmanız gereken ilk engel. Sorusu olan var mı?”

“Birkaç haftadır çok özenerek ders çalışıyoruz. Bizim sınıftan okuldan atılacak öğrenciler olmayacaktır. Çabamızın farkında mısınız?”

“Kendine çok güveniyorsun, Hirata.”

Diğer öğrenciler de kendilerine çok güveniyorlardı.  Sınav kâğıtlarını sıralayıp ters çevirerek masaya koydu, ardından öğrencilere dağıttı.

İlk kısımda, sosyal dersler vardı. Tüm konular arasındaki en kolay konu bu denebilir. Eğer birisi burada takılırsa, diğer kısımlarda da zorlanır.

“Bu ara sınavda ve temmuzdaki finallerde kimse kalmazsa, herkes yaz tatili kazanacak.”

“Tatil mi?”

“Evet, tatil… Etrafı denizle çevrili bir adada rüya gibi bir tatil geçireceksiniz.”

Yazın sıcağı ve sahil demek… kızları mayoyla görebileceğiz demek…

“N-ne kadar garip bir ambiyans böyle…”

Chiyabashira-sensei, öğrencilerin verdiği garip izlenimden dolayı bir adım geri attı( erkeklerden denebilir yani).

“Millet… hadi elimizden geleni yapalım!”

“Eveeeeeeet!”

Ike yüksek sesle onayladı. Ben de bağırdım, kalabalığın verdiği coşkuya kapılıp.

“Sapık.”

Horikita bana gözlerini dikti. Ağzımı dahi açamadım.

Çok geçmeden, testler herkese ulaştı. Hocamızın sinyaliyle de, herkes aynı anda sınava başladı.

Soruları göz atarak tüm sınavı çabucak inceledim. Salak üçlü sınavı geçebilir mi diye?  Eski sınav sorularıyla benzerliklerini de kontrol ettim.

—Harika.

Zafer işareti yaptım. Tüm soru tipleri aynıydı. Soruların hepsine dikkatlice bakmadım ama buna rağmen fark da göremedim.

Eğer tüm soruların cevaplarını ezberleseydim, mükemmel bir not alırdım bu kesindi.

Sınıfta etrafa bakındım, sabırsızlanan ya da kafası karışık görünen hiç kimse yoktu. Anlaşılan son dakika çalışmasını çoğunluk gayet iyi yapmış.

Ben de tüm soruları yavaşça çözdüm.
2. ve 3. kısım, Japonca ve kimya konularıyla devam ediyordu. Soruları çözerken, bir şey fark ettim. Horikita’nın öğrettiği konular sınavın içeriyle neredeyse aynıydı. Derste işlediklerimizden, sınavda çıkacak soru tiplerini tam olarak tahmin etmeyi başarmış. Yanı başımda sessizce soruları cevaplamaya devam eden kız, düşündüğümden daha etkileyici birisiymiş.

4. kısımda ise, matematik vardı. Deneme testindeki anormal derecedeki zor soruların hepsi hiç şüphesiz bu testte de vardı. Sınıftakiler büyük ihtimalle soruları anlamayacaklar. Ama eğer cevapları ezberledilerse iyi bir iş çıkarırlar.

Ve mola vakti.

Ike, Yamauchi, Kushida ve Horikita gibi çalışma grubu üyelerinin çoğu bir araya toplandı.

“Bu çok kolay ya!”

“Bu sefer 120 alacağım,  hissediyorum!”

Ike çok rahattı.  Yamauchi’nin yüzündeki ifadeden de, çok rahatlamış olduğu belliydi.

Eski sınav sorularını, son bir gözden geçirmek adına ellerinde tutuyorlar aynı zamanda da gülüşüyorlardı.

“Sudou-kun, sen ne durumdasın?”

Kushida, sırasında cevaplarını gözden geçiren Sudou’ya seslendi.

Ama Sudou kasvetli gözüküyordu ve tüm dikkatini sorulara vermişti.

“Sudou-kun?”

“…Ha? Oh, pardon, biraz meşgulüm.”

İngilizce sorularına bakıyordu. Alnından terler akıyordu.

“Sudou, yoksa… sorulara çalışmadın mı?”

“Hepsini yaptım ama İngilizcede.. uyuya kalmışım.”

Sudou tedirgin olmaya başladı. Yani, ilk defa sorulara bakıyordu.

“Ne!?”

Sudou’nun soruların üzerinden geçmesi için sadece on dakikalık mola hakkı kaldı.

“Kahretsin, bu cevapların hiçbiri aklımda kalmıyor.”

İngilizce diğer konulardan farklı ve cevapları ezberlemek kolay değil. On dakika içerisinde tüm cevapları ezberlemeye çalışmak tam anlamıyla imkânsız.

“Sudou-kun, kısa ve yüksek puanlı olan cevapları ezberle.”

Sırasından kalkan Horikita,  Sudou’nun yanına oturdu.

“T-tamam.”

Horikita’nın dediği gibi kısa ve yüksek puan getiren cevapları ezberlemeye başladı.

“İ-iyi misin?”

Çok fazla karışmamaya çalışan Kushida, endişeyle sordu.

“Japoncanın aksine, temel İngilizcem yok. Bu yüzden ingilizce, büyülü sözlermiş gibi geliyor bana. Ezberlemek zamanımı alacak.”

“E-evet. Ben de İngilizcede sorun yaşıyorum…”

10 dakika çabucak geçti ve zil sesi çaldı.

“Yapabileceğimi yaptım. Unutmadan önce, son anda öğrendiklerimi yapmaya çalışacağım.”

“Peki…”

Sınav başladı. Herkes soruları çözmeye başlamışken, Sudou problem yaşıyordu. Arada sırada, kalemini başına dayıyor, düşünürken yazı yazmayı bırakıyordu. Ona şuanda kimse yardım edemez. Bu sınavdan geçmesinin tek bir yolu var. O da, Sudou’nun kendi paçasını kurtarmak için çalışması.