Youkoso Jitsuryoku, Cilt 2, Kısım 1, Part 2

Öğlen arası olduğu zaman, herkes yemek yemek için dağıldı.

Son günlerde, okul hayatındaki en zor şeyin, öğlen arasında arkadaşlarla dışarı çıkmak olduğunu düşünüyorum. Mesela, Kushida Kikyou, pek çok kızla ve erkekle arkadaş ve aşırı derecede popüler birisi. Yüz yüze davetler aldığı gibi, telefondan ve mail yoluyla da sürekli onu bir yerlere davet ediyorlar. Bazı davetleri geri çevirmek zorunda kalsa da, bir hayatı var, arkadaşlarıyla görüşüp yemeğe gidiyor falan.

Öte yandan, popüler olmayan öğrenciler erkek öğrenciler, Ike ve Yamauchi mesela, yakın erkek arkadaşlarıyla yemeğe gidiyorlar hep. Sudou ve Hondou da bu grubun parçası.

Söylemeye çalıştığım şey, hiçbir yere ait olmadığım.

Kushida ile arkadaşız, Ike ve Yamauchi ile de. Onlarla beraber yemeğe gitsem de, çok sık olmuyor. Genelde, diğerlerinin bana yaklaşıp da sorduğu bir ilişki var aramızda, “Öğlen yemeğine gidelim mi “Okuldan sonra boş musun?” gibi.

Dönemin başında hiç umursamamıştım. Çünkü arkadaş edinmeden öncesiydi. Tanıdığım kimse olmadığı için normal bir durumdu.

Ama şimdi, çok ilginç bir duygu ya.. “arkadaşın olmasına rağmen yalnız olmak”.

Bu duygu… gerçekten çok rahatsız edici bir deneyim. Eğer okula gelmediğim bir gün, grupça bir geziye gitmeye karar verseler, beni davet etmek kimsenin aklına gelmez ya. Düşük seviyeli bir arkadaş olduğumu mu düşünüyorlar, yoksa sadece ben mi onları arkadaşım olarak görüyorum? Galiba ilişkilerim hakkında çok büyük bir yanlış anlama içindeyim.

Ike’nin grubuna baktım, huzursuz hissediyordum. Ben de buradayım, beni de davet edebilirler. Bakışlarım, boş bir umut ve bencillik içeriyordu.

Off, şimdi de suçlu gibi hissediyorum kendimi. Kafamı başka yöne çevirip ‘ne zaman pes edeceğini bilmemenin kötü olduğunu’ kendime hatırlattım.

Bu acınası olaylar her gün tekrarlanıyor.

“Hala alışabilmiş değilsin, bakıyorum da. Her zamanki gibi, acınacak haldesin, Ayanokouji-kun.”

Komşum soğuk bir bakış attı bana.

“…Sen de tek başına olmaya epey alışık gibisin.”

“Ben böyle iyiyim, sağ ol.”

İğnelemek için söylemiştim ama dürüst bir cevap verdi ya.

Sınıf arkadaşlarımızın çoğu gruplaşmıştı. Ama tek başına yemeğe gidenlerin sayısı da az değildi, bu yüzden rahattım az da olsa.

Koenji de zamanının çoğunu yalnız geçiriyordu. Başta,  şaşılacak derecede çok zamanını kafede başka sınıftan ya da üst sınıftan kızlarla geçiriyordu ama puanları azalmaya başlayınca, daha çok sınıfta zaman geçirmeye başladı.

Japonya’nın en büyük şirketlerinden birisi olan Koenji Holding’in tek varisi, yalnız kalmayı tercih etmedi, ama aksine sadece kendisini seven ve başkalarını pek önemsemeyen birisiydi.

Ona saygı duyuyorum, çünkü yalnız olmaktan dolayı ıstırap çeker bir hali yok.

El aynasında yine kendini kontrol etti, sonra da hiçbir kusur bulamamış gibi bakışlar attı.

Onun dışında bir de gözlük takan sessiz bir kız vardı. Bir ara Ike onu beğenmişti, göğüslerinden dolayı tabii. Ama kimsenin dikkatini çekecek bir şey yapmadı ve sade birisiydi. Bu yüzden de sonradan kimse onunla ilgilenmedi. Hep yalnız takılıyordu ve hiç konuşmadı daha.

Diğer günler gibi, sırasına gömülmüş bentosunu yiyordu.  Kendi bentosunu yapan birkaç kişiden biriydi.

Sıra arkadaşım çantasından bir bento çıkartıp açmaya başladı.

Son günlerde,  Horikita okulun kafeteryasına gitmiyor, ev yapımı bento’lar getiriyordu.

“Kendi bento’nu yapmak için çok fazla zaman ve enerjiye ihtiyaç duymuyor musun?”

Yapması çok lüks bir şey değildi, ama tüm puanlarını harcamış öğrenciler için kafeteryada rahatlatıcı önlemler alınmıştı. Bento yapmak zaman alıp puan harcattığı için,  ücretsiz yemekleri tercih etmek daha mantıklı sonuçta.

“Bilmem. Markette de ücretsiz malzemeler satılıyor, bilmiyorsun galiba.”

“Ücretsiz malzemelerle mi yaptın yani?”

Yalanlamadı ve bentosunu açtı. İçinde çok et yoktu yada kızarmış yiyecek içermiyordu ama güzel gözüküyordu.

“Yemek yapmada da iyisin? Karakterinle bağdaştıramadım ama.”

“Yemek kitabı ya da internetten tariflere bakarak herkes yemek yapabilir. Her yurtta da gerekli araç ve gereçler de var hem.”

Yeteneğiyle övünmeden, yemek çubuklarını çıkarttı. Durumun açık olduğunu düşünerek böyle cevap verdiğini sanıyorum.

“Ama niye kendi bentonu yapmaya karar verdin ki?”

“Kafeterya gürültülü, burası daha sakin?”

Dönemin başında, çoğu öğrenci kafeteryaya ya ekmek almaya ya da yemek yemeye giderdi. Ama şuan çoğunun hiç puanı yok, b u yüzden de, öğrencilerin çoğu ücretsiz yemekler için kaferyaya gidiyor. Eğer dikkat ederseniz, sadece birkaç öğrenci kalıyor sınıfta artık.

Horikita böylesini mi tercih ediyor?  Ike ve diğerleri artık sınıfta değildi.

“Büyük dalgayı çoktan özledim mi acaba…?”

“Gözün hep okyanusta, ama ne rüzgâra yön verecek sörf tahtan var ne de bir çözüm yolun.  Bu durumda bile, rüzgâra yön veremeyeceğini söylüyorsun. Tam bir kodaman gibi konuşuyorsun.”

Keşke tartışabilsem. Ama haksız değil ki..


Merhaba arkadaşlar, size bi’ haberim var. Lütfen devamını okuyup fikrinizi belirtin ^^~

Çevirilerin çoğunu ben de çevirirken okuyordum. Ama geçenlerde fark ettim ki 2.ve 3.ciltler eksik. Net bilgi vermem gerekirse, 2.ciltin çevirisi yarıda bırakılmış. 3.ciltin çevirisi de geç de olsa devam ediyor. Şuan bildiğim kadarıyla 7.cilt çoktan çıktı Japonya’da.
Durum böyle olunca ben de hikayenin kaldığı yerden devam etmek istiyorum. 4.ciltten devam ediyor diye okumuştum internette ama 4.cilte hafif bir göz attım ve hikaye ıssız adada geçen son günleri anlatıyor.
‘4.5’ diye devam eden bir cilt var. Animenin bittiği yerden, devam eden kısım diye düşünüyorum.  Hikayeyi çevirmeye başladığımda 4 ve üzeri bölümlerin çevirisinin olduğunu bilmiyordum, ya da sonradan çıktı çeviriler, bilemiyorum. Ama şuan elimde 4& 4.5 ve 5.ciltin ingilizce çevirileri mevcut.

Eğer okuyan kitle cevap verir ve fikrini belirtir ise, ona göre ya kaldığım yerden devam edeceğim ya da yeni bölümlerden. 

Not: Bu duyuruyu yayınlanacak diğer bölümlere de ekleyeceğim, daha çok kitleye ulaşmak adına. Bilginize.
Not: Mayıs ayı sonuna kadar 2.ciltten bölümler yayınlanmaya devam edecek.

Keyifli okumalar~