Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4.5, Kısım 2, Part 2

“Hey…Bunu söylemekten gına geldi artık ama neden yine benim odamdayız?”

Akşamleyin nedenini bilmediğim bir sebepten ötürü, yemek yedikten sonra her zamanki grup benim odamda toplandı. Ike ve Yamauchi söz verdikleri gibi gelmişlerdi. Kushida ile Sudou da kulüp aktiviteleri erken bitince geldiler.

Horikita da burada olsaydı keşke.

“Kikyo-chan, diğer kızların doğum günlerini biliyor musun?”.

“Evet. Az çok herkesinkini duya duya ezberledim. Kimin doğum gününü bilmek istiyorsunuz?”

 

“Şeyyy, ama D sınıfından olmayabilir.”

“Umm, eğer üst sınıflardansa bilemeyebilirim ama birinci sınıflardansa bilme ihtimalim çok yüksek.” Diye cevapladı Kushida.

Kushida’dan beklendiği gibi, insanların doğum gününü unutmamak için not etmiş, kız resmen bilgin ya.

“O zaman söyle bize, bu ayın 29’unda kimin doğum günü var?”

“29.nda doğum günü olan birisi mi? Bir bakayım.”

Telefonunu çıkardı, kesin doğum günü listesi var ya.  Bir süre telefonunu karıştıktan sonra kafasını kaldırdı.

 

“Özür. Ama tanıdığım kimsenin doğum günü yokmuş o gün.”

“O zaman A sınıfından birisidir.”

“A sınıfı mı? Hmm, ama hepsinin doğum gününü biliyorum”

Ama 2 gün sonra doğum günü olan kişiyi bilmiyor..

“Eğer birinci sınıflardan biriyse tanırım diye düşündüm ama aklıma kimse de gelmiyor.”
Eğer Kushida bilmiyorsa, sosyal medyaya bakmanın bir anlamı yok demektir. Belki de başka okuldan birisidir ya.

 

Eğer başka bir okuldansa kız, Kushida’nın tanımayacağı gibi biz de aradığımız cevabı bulamayacağız demektir.

“Peki o zaman, üst sınıflardan birisi olma ihtimali yüksek diyebilir miyiz?”

Ike çaresizce kollarını salladı ardından da olduğu yere çöktü.

“29 doğum günü olan biriyle ilgili bir sorununuz falan mı var?” Kushida, Ike’a sordu. Çok önemli bir gerçeği açıklayacakmış gibi bir hale büründü Ike da.

“Dinle bi~. A sınıfından keltoş Katsuragi’yi tanıyorsun değil mi?”.

“Evet. Katsuragi-kun, kendi sınıfındaki her şeyle bizzat ilgilenen kişi olduğu için çok popüler. Bir önceki sınavda da onunla aynı gruptaydım hatta.”  Diye cevapladı Kushida.

 

“Olay şu ki, 29.nda doğmuş birisine doğum günü hediyesi aldı bu keltoş. Bir keltoş için fazla sıradan bir durum bu.”

Ike’dan defalarca keltoş kelimesini duyan Kushida, ona uyarıda bulundu, dikkatli olması için.

“Katsuragi-kun çocukken bir rahatsızlık geçirdiği için kel kalmış. Lütfen, onunla bu konuda dalga geçme.” .

“Ooooo….”

 

Kushida’dan azarı işittikten sonra, Ike sakinleşip çenesini kapattı.
Bir insanın saçlarının olmamasının, moda olmasından ziyade, sadece bir hastalık sonucu oluşan bir durum olduğunu fark edemeyecek kadar heyecanlıydık.

 

Hastalıkla dalga geçmek utanç vericiydi, Ike da bunu fark etti tabii. Ucuz espriler yapmak için, böyle şeylerle dalga geçmesi onun çekiciliğini azaltıyor ya.

“Haklıyım değil mi? Artık ona düzgünce ismiyle seslenelim. Olur mu?”

“T-tamam. Özür dierim, Kikyo-chan. Seni rahatsız ettim.”

“Sorun değil, anlamış olman önemli. Bu tavrını değiştirirsen, harika olur.”

B sohbet bitti ama Kushida hız kesmeden konuşmaya devam etti. Söyleyecek şeyleri var galiba.

“Ayrıca, bugün Shinohara-san ile olanlar—“.

“Oooof….”.

Ike unutmaya çalışıyor gibiydi ama Kushida konuyu açınca onu durduramadı.

“Sana bir şeyler söylememe bile gerek yok, dimi?” diye sordu Ike’a. Konuyu uzatmadan, nazikçe soruyordu.

“…Özür dileyeceğim.”

“Tamam. Özür dilersen, eminim Shinohara-san seni affedecektir.”

Hoşnut değilmiş gibi gözükse de Ike, ona dürüstçe cevap vermişti. Yamauchi kıs kıs gülüyordu, Ike ona kötü bir bakış attı. Olayların bu akışını bir kenara bırakırsak, Kushida sayesinde Ike olgunca davranabildi ya.

“Peki? Katsuragi-kun’un birine hediye vermesinden bahsediyordunuz, dimi?”

“Evet, evet. Kikyo-chan sen bir şeyler biliyor musun acaba”

Kushida kafasının içinde araştırma yapıyor gibiydi, sosyal medya gibi sanki ya. Ama bir süre sonra, kafasını iki yana salladı hiçbir şey bulamamıştı.

“Bilemiyorum, Katsuragi-kun’un böyle bir imajı yok bence.”

Çok geçmeden konuşmasına devam etti.

“Belki üst sınıflardan biri olabilir?”

 

“Olabilir. Daha tanımadığımız bir sürü öğrenci var bu okulda.”

Eğer okulun çömezi olarak üst sınıflardan birisiyle çıkıyorsa ya da birine hediye verecek kadar samimi ise, şapka çıkarırım ben. A sınıfı liderinin önünde eğilirim ya.

Üst sınıflardan düşünsek ya önce ya. Bu duruma farklı bir açıdan bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Ama sohbetin havası onun sevgilisini bulalım diye değişip duruyor.

“Madem işler bu raddeye geldi, Katsuragi’nin sevgilisi kimmiş öğrenelim!”.

Böyle heyecanlanmışlarken onları bölmek istemezdim ama başka ihtimallerin de olduğunu hatırlatmakta fayda var.

“Üst sınıflardan biri olma ihtimali gerçekten yüksek mi sizce?”

“Kikyo-chan dedi ya 29u doğum günü olan birinci sınıftan kimseyi tanımıyormuş. Yani, başka seçenek yok? Yoksa var mı? Yoksa, Horikita-san olabilir mi?”.

Bu sadece Ike’ın salladığı bir tahmindi. Ama yine de değerlendirmekte fayda var.

“Bu da bir ihtimal olabilir….”

 

“Ha? Saçmalama be” diye çıkıştı Sudou. Sakin duran çocuk birden sinirlenip Ike ile bana dik dik bakmaya başladı ya.

“Off! S-Sadece bu ihtimali söyledim, bu kadar.” Ike cevapladı.

“Oi Ayanokouji, Suzune’nin doğum günü ne zaman?” diye sordu Sudou.

“Bilmem.” Diye cevap verdim.

“Ne kadar işe yaramazsın.” dedi.

 

Böyle söylemesi benim onun doğum gününü bilmediğim gerçeğini değiştiriyor sanki.

“Mantıklı düşün bir kere, bu okulda kimse Horikita’nın doğum gününü bilmiyordur bence.”

Tek bilen kişi okulun öğrenci temsilcisi, yani Horikita’nın abisidir bence.

“Anladım. Haklısın galiba. Senle ben bilmiyorsak, o nasıl bilsin ha—“.

“Ben de biliyorum. Horikita-san’nın doğum günü şubatın onbeşi.  Bu konuyla hiçbir alakası yok onun.” Kushida cevapladı.

“…tam Kushida’dan beklendiği gibi.”

Hayranlığımı gizleyemedim onu övüverdim ya. Onun doğum gününü bileceği aklıma gelmezdi. Kushidanın Ibuki ile Horikita gibi yalnız takılanların kişisel bilgilerini bileceğini düşünmemiştim. Özellikle de Horikita konusunda. Bu konuyu bir ben bir de ilgili kişiler biliyor, Kushida ile Horikita’nın birbirlerinden nefret ettiğini yani.  Bu yüzden birbirlerine doğum günlerini söyleyecek tarzda olmalarına şaşırdım Kushida 3.birinden öğrenmiş olamaz, malum Horikita’nın konuştuğu insan sayısı çok az. İşte bu yüzden Kushida’nın bu performansından dolayı etkilendim.

 

“Yani, şubatın 15i, ha? Güzel bir şey öğrendim bugün.” Sudou sırıtarak söyledi bu sözleri. Sudou’nın omuzlarına yaslanan Ike, yüzü solup yer düşücek duruma geldi.

“Of—pardon, seni unuttum.” dedi Sudou, Ike’a.

“Zeze, Hayvan gibi gücün varken biraz daha dikkatli olmayı deneyemez misin ya!”.

“Çünkü kafa karıştırıcı şeyler söylüyorsun.”

“O zaman Ayanokouji’ye de sataş. Niye sürekli bana sataşıyorsun?!”.

“Çünkü benim kankimsin.”

“Seni tek hücreli!” Ike, Sudou’ya bağırdı.

 

“Ha?”.

Sudou onun yakasından tutmak için harekete geçtiğinde, Ike panikleyip bir adım geri attı. Keşke başkasının odasında sataşıp olay çıkarıp durmasa ya. Birisi şikayet edecek of.

 

“Sohbet uzayıp duruyor. Ben başka bir şey söyleyecektim.  Olası başka adaylar da var bence. Keyami alışveriş merkezindeki tezgahtarlar ya da öğretmenler de olabilir. Bugün alışveriş merkezindeki her kadın çok güzel değil miydi?” dedim.

“D-doğru. Böyle düşünürsek, bu da bir ihtimal.”

Tabii, böyle bir durumda yetişkin birinin lise öğrencisiyle ilişki yaşama ihtimalini bir kenara bırakıyoruz. Ahlak ve prensipleri düşünürsek, topluma aykırı bir durum.  Böyle bir ilişkiyi hayal dahi edemiyorum ya. Katsuragi de bunu fark eder. Sadece daha fazla seçenek var bunu belirtmek istedim.

Her halükarda, hemencecik üst sınıflardan biri diye düşünmemiz lazım. Aslında, seçenek azaltmak o kadar zor ki.  Bu yüzden boş verelim gitsin istiyorum ya.

“Burda kendi kendimize gelin güvey olmayalım da Katsuragi’nin sevgilisi kim olabilir onu bir bulalım önce?”

“Senin için sorun yok mu yani?! Keltoşun çok güzel sevgilisi olması seni rahatsız etmez mi?”

Böyle ideal birisiyle çıksa dahi, ona hakaret edip kıskanacak halde olmazdım.

“A sınfından birisinden bahsediyoruz. Üstlerle çıkmaları garip olmaz.”

 

Ama biz d sınıfındanız. Güzel bir yüz iya da iyi bir karakter sizi popüler yapmaz bu okulda…ama bu tam anlamıyla doğru da değil. Çünkü Hirata sadece birinci sınıftaki kızlarla değil üst sınıflardaki kızlar arasında da popüler.

Bir de, son zamanlerde Koenji de popüler olmaya başladı.

Böyle düşününce de, Ike ve diğerleriyle aynı kadersizliği yaşıyoruz ya, popüler değiliz.

“Hiçbir şekilde benden bir adım olsun istemem”  diye bağırdı Ike.

“Böyle diyorsun ama bu konuda yapabileceğin hiçbir şey yok.”

 

“Hiçte bile. Kaybetme olasılığımızın yüksek olduğu bir rakip evet ama bu,  kazanma şansımızın hiç olmadığı anlamına gelmez.” Sudou avucunu sıkıp bize dik dik baktı.

” Basketbolda, kazanmak için yasal olmayan bazı şeyler yapılabiliyor. Hayır hayır, eğer ucunda kazanmak varsa, her şeyi yapabilirsiniz. Çok ciddi ve takıntılı olmanız lazım kazanmakla. Yani, eğer bir kıza hediye vererek onunla yakınlaşacaksa, onu durdurmamız gerek.” Diye devam etti Sudou.

 

Agresifleşiyor bu da ya.
Ama eğer çok zor durumda kalınan bir oyunda kazanmak için Sudou’nun fikri harika.
Eğer başıma böyle bir şey gelse, ben de kazanmak için herşeyi yapardım.

Ama Katsugari konusunda, kıskançlık devreye giriyor; mantıklı hareket etmiyor. Övünmesi gereken bir şey de değil. Nedense Sudou gaza gelmiş gibi bir halde ya.

“Senin turnuvaların başlamıyor mu iyiki bahsettin ya.”

Yamauchi fark edip sordu ardından da Sudou’ya doğru döndü.

 

“Evet. Bu Perşembe başlıyor. Hala oynayıp oynamayacağımı bilmiyorum ama hazırım sahaya çıkmaya her zamanki gibi tabii.” Sudou sağ elini tamam işareti yapıp mükemmel bir kondisyonda olduğunu göstermek için  elini kaldırdı.

 

“Evet, işte bu! Katsugari kavga edeceğim.” Sudou’nun pervasız düşüncelerine karşı, Ike onu susturma kararı almış gibi çıkıştı.

“Kushida, lütfen şuna bir şey söyle ya”.

“Kanji-kun, eğer böyle ona karışırsan sonu iyi olmaz.”

“Off, hiçt bile…Kikyo-chan, Katsugari’nin kiminle çıktığını sen de merak etmiyor muydun?”

“Tabii ben de merak ediyorum. Ama onun hayatına müdahale etmenin iyi bir getirisi olmayacaktır.”

Sonunda Kushida,Ike’ın gereksiz heyecanını durdurabildi, Ike hoşnut olmadı bu durumdan.

“İşte böyle.”

 

Ya kushida’nın cin fikrine karşı çıkmasından hoşnut değildi ya da Shinohara ile yaşananları hatırladığı için üzüldü. Sonra bana dönüp şöyle dedi:

“O zaman Ayanokouji,  o kızın kim olduğunu sen bul. Kime hediye verecekmiş katsugari bir öğren.”

“İmkansızı istiyorsun.”

“İmkansız olsa dahi yapmak zorundasın. Boş vaktin çok senin?”

İnkar edemezdim…peki, madem bu kadar çok meraklı öğreneceğim.

“Öğrenmek sorun değil de, onunla aynı sınıfta değiliz hem de arkadaş bile değilim onunla ben.”

 

Tanımadığım insanların telefon numarasını, oda numarasını hatta ismini öğrenmek bile can sıkıcı ya.

“Katsuragi-kun’un numarasın ben de var. Sana vereyim mi?” diye sordu Kushida.

“…..”.

Doğru ya.. yanımda duran kişi Horikita’nın bile doğum gününden haberdar. Okulun en sosyal ve güzel kızı. Katsugari’nin telefon numarasını bilmesi de çok normal.

“Onun telefon numarasını nerden biliyorsun?”.

“Sınavda aynı gruptayken istedim o zaman verdi.”

 

Anladım. Öyle bir durumda bile telefon numarası almak gerçekten çok harika bir şey ya.

“Sana veriyorum o zaman.”

“Hayır, gerek yok. Eğer aniden onu arasam, şaşırır.”

Yabancı numara olduğu için telefonunu açmama ihtimali bile var.

“Ona karışmamamı söyleyen sensin, sorumluluğu al.” Dedi Ike  bana.

“Bana sorumluluğu al demenle…”.

 

“Ben de meraklandım, mutlaka araştır.” Sudou berbat bir surat ifadesiyle bana resmen emir verir gibiydi.

“Bizzar araştırmanız gerektiğini düşünmüyor musunuz siz?” diye sordum.

“Ha? Perşembe günkü turnuvaya kadar vaktim yok. Antrenman yapmak için bile birkaç günüm var?”

Beni zorlamak için kulüp etkinliklerini bahane ediyor ya. Cevap vermeyince bana dik dik bakmaya başladı bi de.

“Sana zorla mı dinleteyim kendimi?” Sudou kollarını sıvarken sordu. Kafama vuracak gibi bir haldeydi.
Bu grupta, en düşük iletişim yeteneğine sahip olan kişi,-yani ben-, kendimi örnek verip bu durumdan kaçamıyorum bile.

“…Tamam. yarın araştırmaya çalışacağım. Çok beklenti içinde olmayın. İşler nasıl gider hiçbir fikrim yok çünkü.”

Şimdilik yakamı bir kurtarayım bu durumdan bi’ ben. Onlara araştırdım ama bulamadım derim, olur biter.
————————————————————————————————————

Merhaba arkadaşlar size bir haberim var. Cilt 2’den, kaldığımız yerden gönüllü bir arkadaş çevirisiyle devam edeceğiz.  Farklı bir günde yayınlansın diye pazartesileri yayınlamaya karar verdik.

Cilt 2, Kısım 2, Part 2 pazartesi günü, 20 ağustosta yayınlanacaktır.
Not:Arkadaşın durumuna göre çeviriler devam edecektir. Belirsiz çeviri yayınlanma tarihi olmayacak, eğer uzun süre çeviri yapamazsa, çeviriye ara verilerek size duyrulacaktır. 

A journey to the past, İlk bölümü ile yarın yayınlanacaktır. İlginizi eksik etmeyin. ~~

Keyifli okumalar~~