Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4.5, Kısım 2, Part 8

“Lanet ols-…”

Yurdun lobisine döndüğümde, Katsuragi bir koltuğa oturmuş iç çekiyordu.
Beni görünce hemen ayağa kalktı.

‘Ben de seni bekliyordum.  Bugünki garip sahneye şahit olduğun için özür dilerim, gelmende ısrar ettim.”

“Hayır, seninle gelmeye ısrar eden bendim. Ben de sana yardımcı olamadığım için üzüldüm asıl.”

“Hayır, hiç öyle düşünme.  Zaten imkansız bir istekti, vazgeçmekten başka çarem yoktu.”

Ne pahasına olursa olsun kardeşine hediye gönderme niyetindeydi ama okulun kurallarından dolayı vazgeçmiş anlaşılan.

“Eğer istersen, arkadaşlarınla beraber yiyebilirsiniz. Ben pek tatlı şeyleri sevmiyorum da.”
Bu sözlerden sonra bana hediye paketini uzattı. Ama ben almadım.

“Hediyene yazık olur.”

“Anladım, başkasına verilmek için alınan bir hediyeyi kabul etmek istemiyorsun.”

Bu sözlerden sonra, Katsuragi başını eğerek odasına doğru yürümeye başladı.

“Katsuragi.” Ona seslenerek onu durdurdum.

“Efendim?”

“Belki sana yardım edebilirim. Kız kardeşine hediyeyi gönderebilmenin bir yolu var gibi. ”

” Öğrencileri temsil eden öğrenci konseyi reddetti. Buna bir çözüm olacağını sanmıyorum ben ama.”

“Çünkü kuralları çiğnemek gibi bir isteğin yok da ondan.  Eğer kuralları görmezden gelirsen, bir çözüm yolu var.”

“…..Herhangi bir risk almıyorum ben.”

Katsuragi gibi hem ciddi hem de A sınıfının lideri olan birisi için bu durum imkansız gibi bir şey ya. Özellikle de öneri ondan daha düşük bir sınıftaki birinden gelince, kuzu kuzu dinlemeyecektir.

“Sen önce söyleyeceklerimi bir dinle istersen. Eğer hediyeyi göndermek senin için çok önemliyse tabii.”

Yaz tatilinde olmamıza rağmen sürekli öğrenci konsey odasına izin almak için gittiğini düşününce, hediyeyi canı gönülden göndermek istediğini anlayabiliyorum.

“Böyle bir konuyu, sence burada konuşabilir miyiz?”

Katsuragi gözleriye, etrafımızdaki insanları ve lobideki kameraları işaret etti.

“Haklısın.  Burası uygun bir yer değil. Odama çıkalım mı?”

Odama her gün birileri girip çıkıyor zaten, Katsugari’yi ben götürmüşüm çok mu..
Katsugari ile birlikte odama doğru çıktık.

Odama giderken etrafta ne sınıflarımızdan birisini gördük ne de başka herhangi bir öğrenci.  Odamın kapısını açtıktan sonra ışığı yaktım.

“Lütfen, içeri gel.”

“Odan bomboşmuş. Daha doğrusu hiçbir şey yok mu demeliyim, aynı ilk yurtlara taşındığımız günkü gibi.”

“Herkes aynı şeyi söylüyor.”
Yerlerimize oturduktan sonra klimayı açıp iki bardak çay doldurdum ikimize.

“Eee?  Az önce okul kurallarından mı ne bahsediyordun.”

“Örneğin, okul kurallarına göre bir hediye göndermeye çalışırsan, hiç kolay olmayacak. Çünkü okul sınırlarına hediye göndermek kesinlikle yasak. Postaneye bile gidemezsin.”

Kampüste küçük bir postane var. Sadece öğretmenlerin kullandığı bir yermiş. Öğrenciler girmiyor. Onlara sorsak bile asla izin vermezler.  İşte bu yüzden de Katsuragi izin almak için bu kadar çok çabaladı.

Ama malum reddedildiği için isteği, hediye göndermesinin imkansız olduğu sonucuna vardı.

“Bu gerçekten imkansız değil mi? Eğer hediye göndermenin hiçbir yolu yoksa,  yapıalcak bir şey de yok demektir.  Yoksa başka bir yolu olduğunu mu söylüyorsun?”

“Evet, var. Derin düşünmeden okul sınırları dışına kadar hediyeyı taşı.”

“Saçmalama. Bunu yapabilecek yetenek kimde var?  Sadece okulda çalışan birisi yapabilir, değil mi?”

Okulun kampüsüne özgürce girip çıkabilenler sadece okul sınırları içindkei farklı farklı dükkanlarda mağazalarda çalışan elemanlar. Yani, eğer bir çalışanla anlaşırsak, hediye taşımak çok kolay olur. Ama tabii çok büyük bir engel de var ortada.

“Okulda çalışan elemanların hepsi ağır kurallara tabi oluyorlar. Bizim gibi öğrencilerin isteklerini dinleyerek kendilerini riske atmazlar. Aksine bizi kuralları çiğnemeye çalışıyorlar diye şikayet ederler.”
Eğer böyle bir şey yaşanırsa, Katsuragi ağır bir ceza alır.

“Tabii ki hayır.  Dışardan kimseye güvenemeyiz.”

Ben de öyle düşünüyordum ki Katsugari’nin kafasını salladı.

“İzinsiz okuldan çıkmaktan bahsediyor olamazsın herhalde, değil mi?”

“Olay bu değil.  Okuldan izinsiz dışarı çıkmanın çok ciddi bir cezaya sebep olacağının ben de farkındayım.”

Tabii ki girişler ve çıkışlar çok sıkı gözetim altında. Hadi diyelim bir mucize oldu ve kaçabildik, olmadığımız fark edilince başımız çok  büyük belaya girer.

Okul kurallarını çiğnemek istesek bile, riskler alınamayacak kadar çok fazla.

“Okuldaki çalışanları kullanamayacağımızdan bu seçeneği çıkartıyoruz. Ama ya üst sınıflardan birisini kullanmak istersek,  işte o zaman konu değişir.”

“Öğrenci mi? İmkansız. Bir öğrencinin okul dışına çıkması için çok sağlam bir gerekçesi olması gerekiyor.”

“Ama bu çok sağlam gerekçelere dahil olan bazı özel harici durumlar da var.”

“Harici durumlar mı…..? eğer okuldan ayrılırlarsa…olam—“.

Zeki Katsuragi şıp diye çözdü olayı.

“Kulüp turnuvaları, ha?”

“Aynen öyle.”

Okul kendini ne kadar izole etmeye çalışsa da, bazı durumlar kaçınılmaz oluyor. Bu duruma en güzel örnek de, turnuvalar. Turnuvaya katılanlar, okulun dışına götürülüyor. Kendi kontrolü dışında olan bölgelerde ise alınan önlemler yetersiz kalıyor.

“Evet, böyle bir durumda dışarıya birşeyler taşıma mümkün. Ama okul böyle risklerin farkındadır. Bagajları kontrol ediyorlardır.”

“Bu kesin. Ama bir şeyi saklamanın da çok yolu yok mu? Olimpiyatlarda birinin doping alıp almadığını kontrol ederlerken tüm vücudunu aramıyorlar.”

“Doğru ama…”.

Katsuragi derin derin düşünürken dik dik bakışlar atıyordu.

“Dışarıya taşıma riskini de düşünürsek, hediyeyi taşıyacak kişiye çok yük biniyor. Ama senin ses tonundan anlıyorum ki, Ayanokouji güvenebileceğin birisi…. var?”

“Evet, doğru tahmin.  Ama onu ikna etmek için bizzat senin konuşman gerek.”