Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4.5, Kısım 3, Part 2

Tam bugün hiçbir şey olmadan öylece akıp gidiyor diye düşünürken, akşam saat 9 sularında, telefonumun ışığı yandı. Mesaj gelmiş.

“Uyuyor musun?”  Horikita mesaj atmış.

“Hayır, uyanığım.”

“Seninle biraz konuşmak istiyorum, vaktin var mı?”

Son konuşmamızdan 2 saat falan geçmişti, hani şu 2 defa aramasından sonra.

“Seni arıyorum şimdi.”

Arayacağımı söyledikten sonra numarasını rehberden bulup aradım, hemen açtı.

“Ne oldu?”

“Sana sormak istediğim bir şey var…..”

Horikita konuşmaya böyle bir cümleyle başladı ardından duraksadı.

“Bir kurbağa varsayalım.”

“Ha?”

Aniden Horikita bir hikâye anlatmaya başlayıverdi.

“Bu kaplumbağa çok zeki ve yetenekli Ama ya bir kaza olur da hayatı mahvolursa, sence bu çok kötü olmaz mı? Bir daha kendi ayakları üzerinde duramaz hale gelmez mi.”

“Evet ama normal bir kaplumbağaysa kendine gelemez, ama, boyunlarını uzatıp bacaklarımı içeri çekerek denge kurabilir hatta pozisyonlarını da koruyabilirler. Deniz kaplumbağaları ya da büyük kaplumbağalar anca yerlerinden hareket edemezler. Çünkü bu kaplumbağa türlerinin yaradılışı onların hareket etmesine izin vermez.”

“………..”.

Gereksiz cümleler kurunca Horikita sessizliğe büründü.

“Gereksiz sözler söylüyorsun. Ayağa kalkamaz desen yeterdi yani.”

Ben bile gereksiz konuştuğumu düşünmüştüm zaten…

“O zaman… kalkamadı diyelim. Bunun bi önemi mi var?”

“Sen böyle bir durumda ne yapardın?  İlerisini düşünerek soruyorum sadece.”

“Böyle bir durumda, kaplumbağayı uyandırırdım herhalde. Çok da zor bir şey değil.”

Böyle bir durumda kaplumbağayı kurtarmak için sebebim olmasa da ölüme terk etmezdim.

Yardım eli uzatırım tabi ama bu konuşma nereye gidiyor onu anlayamadım ben. Hikayedeki kaplumbağa Horikita olabilir, yani düştüğü zor durumdan çıkamıyor olabilir. Ama ses tonundan ne bir panik ne de endişe seziyorum. Durum demek ki acil değil.

“Eee…söyle hadi senin canını sıkan ne?”

 

Sessizliğini koruyan Horikita’ya direkt olarak sordum.  Yaşadığı sorun ne olursa olsun, sorunu düşünerek uzatmanın ona bir faydası yok. Konuyu uzatmaktansa dinlemek de en mantıklısı.

“Şu sıralar özel olarak canımı sıkan bir şey yok.”

“İyi ama bu konuşmanın sonu bu kapıya çıkmıyor mu, doğruyu söyle hadi?”

“Ben sadece ters dönmüş bir kaplumbağadan bahsediyordum. Bu konun benimle zerre kadar alakası yok.”

“…O zaman niye kaplumbağanın durumunu bana sordun?”

” Kaplumbağanın hikayesini anlatmayı canım istedi.”

Ne diyor böyle ya.

“Bu durum hiç senlik değil. Yardım istemekten de çekinen birisi değilsin… benden başka güvenecek kimsen olmadığı için beni aradın dimi ama? Hadi uzatma artık da söyle.”

Onu böyle azarladıktan sonra anlatmaya başladı.

“Madem bu kadar çok insanlara yardım etmeye can atıyorsun söylüyorum. Ama bu bana tavsiye verebileceğin anlamına gelmiyor, şimdiden söyleyeyim de.”

“T-tamam. Hadi? Anlaştık hadi söyle.”

Kendini kaf dağında gören Horikita’dan beklenmedik şeyler duyuyorum ya. Böyle bir noktaya gelmişse, çok kötü bir şey olmuş olabilir.

“Küçük bir sorunum var.”

Sonnuda kabullendi ay.

“Şimdi nerdesin?”

“Odamdayım.” Dedi.

 

“Yoksa odandan yine mi böcek çıktı?”

“Hayır. Böcek çıkarsa kendim halledebilirim onları zaten.”

“Nasıl peki? Deterjanla mı? Sıcak suyla mı?  Terlikle mi? Ya da başka bir şeyle mi?”

Bana hala sorunundan bahsetmiyor ya. Her ne kadar mantıklı düşünme yeteneğim güçlü olsa da, onun nasıl bir durumda olduğunu kestiremiyorum.

“Sorunum….. neyse. Ben kendim çözerim.”

“Zaten kendi bşaına çözmeye çalışıyordun değil mi? Ama aradan 2 saat geçmesine rağmen hala çözemedin?”

Beni aramaya çalışırken sorun yaşamaya başlamış olabilir. Eğer durum tahmin ettiğim gibiyse, çoktan çabalamıştır çözmek için.

“Şey…..”.

Durumunun vahameti hakkında net bir cevap veremediğine göre, tahminlerim doğru çıktı demektir.

“…..şey….fiziksel olarak hareket edecek halim kalmadı doğrusu. Söylüyorum.”

Sonunda ağzındaki baklayı çıkaracak…

“…Odama gelebilir misin…?”

Bıkkın ve utangaç bir ses tonuyla bu soruyu sordu.

“Ama saat çoktan 9’u geçti.”

“Biliyorum ….ama buraya gelip bizzat görmezsen sorunu çözemeyiz…”

Ses tonundan acı çekip sinirlendiğini anlayabiliyordum.

“Belki kızların yaşadığı kata çıkmayı başarabilirim, bir deneyeceğim.”

“Biliyorum ama sen odama gelmeden bu sorunu çözemeyiz.”

Bu cümleden sonra Horikita telefonu kapattı.

“Korkutucu bir durum…ama gitmekten başka çarem yok galiba.”

Daha fazla geç gitmemek adına telefonumla odamın anahtarını kaptığım gibi odamdan çıktım.

 


Not: Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4.5, Kısım 3, Part 3, 8 Kasım perşembe günü yayınlanacaktır.


Blogumuzun mail adresi açılmıştır, soru, istek ve önerileriniz için;
m
ail adresimiz: Turkcelightnovels@gmail.com

Yorum yaparak veya blogumuzu sosyal medyada paylaşarak bize destek olabilirsiniz. Keyifli okumalar~!