Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4, Bölüm 1, Part 1

Hirata’yı Karuizawa’yla bıraktıktan sonra,  kimseye takılmadan odama geri dönmeye karar verdim. Odamın olduğu üçüncü kata asansöre binmek yerine merdivenle çıktım.
Odamın önüne geldiğimde etrafta su damlaları olduğunu fark ettim.  Sadece kapımın önünde değil, tüm koridorda su damlaları vardı.  Damlaları takip edince salına salına yürüyen şortu birisini gördüm. Üstü çıplaktı.

“E-efendim! Koridorda ıslak dolaşamazsınız!” durumu fark eden personellerden birisi elinde havlu ile koşarak geldi.
 

“Ha Ha Ha. Beni yakaladınız demek.” dedi.

“Evet, efendim. Bu sizi böyle 4. Yakalayışım. Geminin içine girmeden önce üzerinizi yıkamanız gerekiyor. B-bu tavırlarınız, diğer yolculara saygısızlık.” Benzeri bir şey söyledi  personel.

Demek defalarca gördüğü için hazırlıklıydı, yanında havlu taşıyordu..

” Vücudumu silmemek benim en önemli prensiplerimden birisi.” Dedi Kouenji, vücudundan su damlaları akmaya devam ediyordu.  Birden yürümeyi bırakıp  “Kağıt kalem var mı?” diye sordu.

 “Ha?.. not defterim ve bir kalemim var.” Dedi personel.  Şaşkındı ama not defterini ve kalemini çıkardı.

 “Bazen ünlü birisinin imzası on milyon dolardan daha fazla para eder, anlıyorsun değil mi?” dedi Kouenji.

“Yani…anlamadım?” diye cevap verdi personel.

not defterine bir şey karaladıktan sonra, defteri personele uzattı. Benden uzakta oldukları için ne yazdığını göremedim ama adını, ‘Kouenji Rokusuke‘ yazmıştır diye düşünüyorum.

“N-ne, bu nedir?”  diye sordu.

“Ne olduğu belli olmuyor mu?  İmza. Böyle ucuz bir kağıda atılsa da öyle önemli bir imza ki, ilerde paha biçilemeyecek bir değeri olacak. Size hediye ediyorum. Çekinmeden alabilirsiniz.”

 Kouenji’nin kötü birisi olmadığı tavırlarından anlaşılıyordu, ilerde işe yarayacağı umuduyla personele imzasını vererek minnettarlığını gösteriyordu.   Ama tabii, personel için imza, kağıt israfı olabilirdi.

 “Bana deliymişim gibi bakmayın,  ileride Japonya’nın geleceğini ben kurtaracağım. Bu yardımınızın karşılığı olarak da, sizi daha büyük ve lüks bir gemide çalışmanız için işe alacağım. Öyle büyük bir gemi olacak ki, bu gemi yanında çok basit kalacak.” Kouenji büyük iddialarda bulunuyordu.

Bu konuşması bana titanik gemisini hatırlattı, ve tabii o acı kazayı.
Kouenji kendi sözlerinden tatmindi, gülmeye başlamıştı. Personel de umudunu yitirerek ıslak yerlere bakıyordu.

Bildiğim kadarıyla, sınıftan bazıları Kouenji’nin bu bencil tavırlarından dolayı onu görmezden geliyordu. Büyük ihtimalle bu personelin yaşadığı aşağılanmayı sınıftakiler pek çok kez yaşamıştır.  Tabii Hirata ne olursa olsun,  Kouenji’den vazgeçmez.. böyle birisi değil çünkü. Ama Kouenji, çok farklı birisi, onunla kim iletişime geçerse geçsin, sanki herkesi zehirliyor.  Bu yaşananları görmezden gelip ikisinin yanından geçmeye karar verdim.


“Hey. Ayanokouji denen çocuk, sen değil misin? Ne tesadüf.”   Kouenji aniden bana seslendi.

Bu ani seslenmesine şaşkındım, onlara doğru dönüp baktım. Personel Kouenji ‘nin dikkarinin bana dönmesinden gayet mutlu olmuştu. Gülümsüyordu.
Kouenji, besin zincirinin en üzerinde yer alan bir varlığa dönmüştü sanki, kendisinden sonra gelen her şeyi yiyecek bir kapasiteye sahipti.

 “Bir isteğin mi var benden?” sakince sordum.

“Hayır, yok.  Sınıf arkadaşım olduğun için seslendim. Bir de,, oda arkadaşıyız.”

Kouenji saçını yere doğru savurarak cevap verdi.  Saçından düşen su damlaları hem yüzüme hem de formama sıçradı..

Kouenji’nin tüm odağı kendisi olduğu için, içine düştüğüm durumu fark etmedi haliyle.

 “İzninizle.”  Yaşanan tatsız durumu gören personel, daha fazla katlanmaya meyilli değildi, izin isteyip gitmeye kalktı.
Benim de en son isteğim Kouenji ile yalnız kalmak tabi..

 “Kouenji ile ne hakkında konuşuyordunuz?” diye gönülsüzce sordum..
kaçma şansını elinden aldığım için personel çocuk hafif sinirlenmişti.. ama görevi burada çalışmak olduğu için cevap vermek zorundaydı.

“Islak olduğu için ona havlu getirmek istedim… size rahatsızlık verdim sanırım. Özür dilerim, efendim.” Dedikten sonra koşarak uzaklaştı.

“Demek peşimden benimle ilgilenmek için koşuyordu?” diye mırıldandı, Kouenji.

“E-evet, öyleymiş.”  Diyerek hemen cevap verdim.
 
Kouenji’ye böyle kısaca cevap vererek konuyu kapatıp odama doğru ilerlemeyi başardım.

 “Ne tesadüf ama.. Kouenji ile karşılaştım.”

rahatsız olduğum bir duruma düşmüştüm. Ancak böyle karşılaşmaları engellemek mümkün değildi, herkes bu gemide kalıyordu.  Saçma sapan bir duruma maruz kalmamak için, odama sonra geçmeye karar verdim.  Hirata ve Yukimura aynı odayı paylaşıyorum, belki birazdan dönerler.  Sağa dönüp acil bir durumda kaçış noktalarını basit bir görselle anlatan panonun olduğu yere geçtim.  Ardından ikinci kattaki koridorları dolaşmaya başladım. Buralar sakindi.

Ardından telefonum titredi. Çıkartıp baktığımda bir mail geldiğini gördüm.
Mail’de görüşme talebinden bulunuyordu birisi. Yapacak önemli bir işim yoktu, ben de onu görmeye gittim.

“Ooff… offfffff. “

maili atan Sakura’ya yaklaştığımda, derin derin iç çekiyordu.

“Neyin var?” diye sordum.

 “Aaa…A-Ayanokouji-kun?”

Sakura’yı korkuttum galiba. Panikle adımı söyleyip şaşkın şaşkın bakıyordu.

 “Korkuttum herhalde, özür.”  

“Y-yok. … gerildim biraz.”

benim gibi bir arkadaşıyla buluşurken bile bu kadar geriliyorsa… ne kadar zor yaşıyordur diye düşünmeden edemedim.

 “Ayanokouji-kun, senin oda arkadaşların Hirata-kun, Yukimura-kun ve Kouenji-kun…dimi?” diye sordu.

 “Evet. Ne oldu ki?”.

Böyle bir soru sorması şaşırtıcıydı.

 “Umm…şeyy…birlikte kaldığım kişilerden rahatsız oluyorum da….”

Azındaki baklayı çıkardı.  Sakura, oda arkadaşlarıyla iyi anlaşamıyordu demek.
Zaten sosyalleşme problemi yaşayan birisiydi. Bi de böyle endişeli hallerini görünce, durumun vahimliğini anlayabiliyordum.

 “Onlarla iyi anlaşamayacağını düşündüğün için mi endişelisin?”

 “Bilemiyorum. Bir yanım onlarla dost olmak istiyor bir yanım da yalnız takılmaya devam etmek.. umutsuz vakayım değil mi?”
 

Sesi kesilir gibi oluyordu.. kimlerle birlikte kaldığını bilmeden ona güzel tavsiye veremezdim.

 “Peki, oda arakdaşların kimler?”  

“… Shinohara-san, Ichihashi-san ve Maezono-san…” isimleri sayarken ses tonundan üzgün olduğu belli oluyordu.

Güçlü ve farklı karakterlere sahip kızları,  Sakura ile aynı odayı paylaştırmışlar demek.
Shinohara,  Karuizawa’nın en yakın arkadaşlarından birisi.  Sevmediği insanlarla ve özellikle de erkeklerle sürekli kavga eden, başına buyruk bir karaktere sahipti.
Sakura’ya karşı bir düşmanlığı olduğunu sanmıyorum,  ama arkadaş canlısı bir tavır da takınmayacaktır.
Ichihashi daha olgun olsa da bazen Shinohara gibi dik başlı olabiliyor.
Maezono’yu çok tanımıyorum, ama hatırladığım kadarıyla bende kötü bir izlenim bırakmıştı.
Sakura için bu durum, yılanlarla dolu bir mağarada mahsur kalmak gibi bir şey olsa gerek.
başını okşayıp onu biraz neşelendirmek isterdim.  

“Ama neden benden yardım istiyorsun?” diye sordum.

 “…Senden yardım istiyorum çünkü,  Ayanokouji-kun…senden tavsiye alabileceğimi düşündüm…”  

Bana epey güveniyor herhalde.. ama hemencecik özür diledi.

“Ö-özür dilerim, Ayanokouji-kun. Meşgüldün, ben de seni bana yardım etmen için zorluyorum.” Dedi.

“Sorun değil, tavsiye istemenden rahatsız olmadım.  Ama sana yardım edebilecek yeteneğimin olduğundan şüpheliyim.”

Sakura’nın isimlerini saydığı kızları çok iyi tanımıyorum, ona yadımım dokunmayacaktır..
Cevabımı düşünürken, odanın kapısı açıldı.

  “Aa.  Ayanokouji-kun ve Sakura-san. Burada napıyorsunuz?”

Kushida Kikyou, misafir salonuna girip bize selam verdi. Sakura’nın az önceki umut dolu bakışları birden söndü, ortamdaki atmoser birden garip oluverdi.

Kushida, antisosyal Sakura’nın onun varlığını reddedip kendi içine kapandığnı fark etmeden, knuşmaya devam etti tabii.

“Tamam, sizi rahatsız etmeyeceğim.  Ben de arkadaşlarımla buluşmaya gidiyordum zaten. “

 “B-ben de geri döneyim o zaman….” Dedi sessizce, Sakura.

Kushida,  araya girmeden gideceğini söylemesine rağmen, Sakura ayağa kalkıp odasına doğru yola koyuldu bile.

“Özür dilerim. Herhalde kötü bir zamanda geldim?  Size seslenmese miydim acaba?”
 Kushida özür dilemeye çalışıyor durumu öğrenmek istiyordu.

Özür dilemesine gerek yoktu, sonuçta Sakura, antisosyal birisi. Onun yapısı bu..

 “Neyse. Gemiye geçtiğimizden beri seninle konuşamadık, Kushida. Arkadaşlarınla çok zaman geçiriyorsun sonuçta.”

Kushida, sınıfın en popüler isimlerinden birisiydi. Sakura gibi birkaç antisosyal haricinde herkesle arkadaş olmayı başarmış, okulun başında söylediği iddiasını yerine getirmeye çalışıyordu.

“C sınıfı ile takılacağım bugün, sen de gelir misin, Ayanokouji-kun?”

 “Hmm…ben de katılabilir miyim ki?” diye sordum.


“Gelecek misin?”  şaşırmıştı..

Sabahtan belliydi bugünün kötü geçeceği diye geçirdim aklımdan..
Kushida şaşkındı..

Ben de davetini hemen reddetme ihtiyacı duydum.

 “Şaka yapıyorum. Dışarı çıkmayı pek sevmem biliyorsun.”

 “Hmm… Şaşırttın beni, Ayanokouji-kun. Komik birisin gerçekten.”

 “G-gerçekten böyle mi düşünüyorsun?”  

benim hakkımda böyle düşünmediğine adım gibi emindim.. Gerçek fikirleri, çok daha korkunçtur kesin.

“Bana müsaade o zaman.”

Sözlerini tamaladıktan sonra, ikimizin de telefonu titredi. Sessiz modda bile zil çalıyordu.
okulun tüm öğrencilere gönderdiği bir mesj olsa gerek..

“Ne acaba?” diye mırıldandı.

Okul başladığından beri çeşit çeşit şeyler öğrenmiştik. Ama ilk defa böyle bir bilgi alıyorduk. Mesaja bakarken, megafonla bir duyuru da başladı.


“Tüm öğrencilerin dikkatine, az önce telefonunuza bir mail gönderildi. Maillerinizi kontrol edip size verilen görevleri yerine getirin. Eğer mail gelmediyse, size en yakındaki tesis görevlileriyle iletişime geçin. Mail çok önemli bilgiler içermektedir, mutlaka okuyunuz. Tekrar ediyorum—”  uyarıyı tekrar etmeye başladılar.

“…Az önce aldığımız mail herhalde?”.

“Herhalde.”

Herkesin telefonuna eş zamanlı mail gönderdiler demek…
Mailin içeriği şöyleydi:

“Birazdan özel bir sınav başlayacaktır.  Sizin için özel olarak tasarlanan odalarda toplanın.
10 dakika içerisinde görüşme odasına gelmeyenler, cezalandırılacaktır. 2.kattaki, 204 numaralı odaya, saat 18:00’da bekleniyorsunuz. Size ayrılan sürenin bitmesine 20 dakika kalmıştır.  Odaya girmeden önce ellerinizi yıkayıp telefonunuzu sessize alın veya telefonunuzu kapatın.”

Demek  ‘özel bir sınav’ olacak.  Anladığım kadarıyla yazılı veya spor alanında gerçekleştirilecek bir ısnav değil.  Issız ada sınavı gibi, normal okullarda yapılmayan türden bir sınav olacak. Snavla ilgili hiçbir bilgi de verilmemiş.
Maildeki bilgi ile bir sonuca varmak imkansız ya. Yapılabilecek tek şey, gidip öğrenmek.

“Mailini görebilir miyim?” diye sordu Kushida.

Ona gösterdim. O da kendi mailini bana gösterdi.
temel cümleler dışında buluşma adresi ve zamanı farklıydı. Onunki 20.40’taydı, benimki ise, 18:00.

 “Niye böyle garip bilgiler gönderdiler acaba?” diye söylendi.

 “….hiçbir fikrim yok.”

Bundan iyi bir şey çıkmayacağı tek kesin bilgi idi.

Gemide bu kadar kısa zamanda bir sınav yapılacağı hiç aklıma gelemezdi. Hem de bize o kadar çok hak vermişken; tiyatro salonları, partiler, açık büfelerden sonra yani..
Bu gizemli sınavla ilgili belki fikir edinirim diye tekrar maili okudum. Ama hiçbir fikir edinemiyordum. Horikita’ya hemen mesaj attım. O da hemen cevap verdi.

 “Okuldan sana da mail geldi mi?”

“Evet.”

 “Toplantı saati, 18:00 . Seninki kaçta?”

“Benimki, 20:40’da. Saatleri farklı ayarlamışlar demek.”

 “Demek 20:40, ha?”

Kushida’nınki ile aynıydı. Acaba kızlarla erkekleri iki gruba mı ayırdılar diye düşünmeden edemedim..
Ama böyle bir şey imkansızdı, çünkü sınavın 18:00’da başladığı yazıyordu mailde.

“Neden farklı saatler verilmiş merak ettim. Farklı gruplar arasında adeletsizlik oluşturacak.”

 “Şuan bu konuda yorum yapamıyorum.”

 Mesajlaşmaya devam ettik, Horikita ile.

 “Konuşmak istediğim şeyler vardı ama vaktin yok. Malum senin toplantın daha önce başlıyor. Çıktıktan sonra bana da ne olduğunu anlatırsın.”  Diye yazdı.

“Tamam.”  Diye cevap yazdıktan sonra telefonumu kapattım.

“Ayanokouji-kun?”

 Horikita ile sohbetimize odaklanmışken, Kushida bir sorun mu var  diye meraklı gözlerle bakıyordu. Kushida’ya Horikita ile görüşme ayarlamamdan bahsetsem mi diye düşündüm. Ama uğraştırıcı bir iş olacaktı, hem de olayların gidişatını değerlendirip ona göre harekete geçmeye karar verdim.  Yeterli bilgiyi edindikten sonra aksiyona geçmek en mantıklısıydı.


Blogumuzu takip ederek, yorum yaparak bize destek olabilirsiniz.

keyifli okumalar~~