Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4, Bölüm 1, Part 3 & 4

PART 3

Odama döndüğümde, uyumak için çabaladım. Oda arkadaşlarım Yukimura ve Kouneji  etrafta yoktu ama bir ses duydum ve kalktım.

“Özür, seni uyandırdım mı?” Bavullarını özenle düzenlerken üzgün bir suratla bana bakan Hirata’ydı.

Üniformasını giymiş ve odadan çıkmaya hazırlanıyor gibi bir hali vardı.

“Özür dilemene gerek yok, uyumuyordum. Sadece düşünüyorum. Zaten susadığım için içecek bir şeyler almaya gitmek üzereydim.” dedim.

Elbette bundan Hirata’ya bahsetmedim ama Horikita’nın durumunu kontrol etmeye gidiyordum.

Hirata bana “Sana eşlik edebilir miyim? Okuldan gelen mailleri aldık ve neredeyse zamanı geldi.” dedi.

Saat 20:30’a geliyordu, aynı vakitte Horikita’nın maili de toplantıya katılmasını emrediyordu.

“Oldukça sıra dışı bir sınav olacak gibi, en azından ben öyle düşünüyorum.” dedi Hirata.

Hirata çoktan sınavla ilgili bilgi edinmiş demek..

“Yukimura-kun. Bana az önce, kafeteryada anlattı. Sizin (Tavşan) grubunuzu ve herkesin birbiri ardına nasıl açıklama aldığını.” diye itiraf etti Hirata.

Yukimura, Hirata’dan pek hoşlanmaz, ama sınıfımızın başarı şansını ufacık da olsa arttırmak istediği için yine de ona anlatmış? Tabii, bir sınava girmeden önce sınav hakkında önceden bilginiz olursa, kuralları kavramanız daha kolay olur. Böyle bir durumda da, Hirata gibi daha popüler bir kişiyle işbirliği yapmak avantaj olur.  

“Ayanokouji-kun, eğer sınavla ilgili anladığın bir şeyler varsa, lütfen benimle paylaş.” dedi Hirata.

“-  Hmm, ben ne Horikita, ne sen, ne de Yukimura kadar zeki değilim… o yüzden bu sınav hakkında pek de fazla düşünmedim… özellikle.” diyerek cevapladım.  

Tabii ki, Hirata’ya gereğinden fazlasını söylemem mümkün değildi.

“Neden aynı şeyleri bize tek seferde anlatmak yerine, bizi ayrı ayrı gruplara bölerek bu kadar zahmete giriyorlar merak ediyorum.” diye söylendi Hirata.

Gerçekten de Hirata’nın dediği gibi, bir grubun üyelerini tek seferde toplayıp açıklamak çok daha verimli olurdu ve daha az zaman alırdı. Okul açıkça verimsiz bir yöntem kullanıyor ancak büyük olasılıkla bu öylesine bir heves değil. Altında bir neden yatması, bunun sebepsizce yapılmasından çok daha muhtemel. Belki de sınavın bu bölümünde de ‘düşünme kabiliyeti’ değerlendiriliyordur ya.

“Bir ara öğretmene bunu sormayı planlıyorum.” diye itiraf etti Hirata.

Bu işin sonu nereye gidecek acaba ya. D sınıfını temsil eden Hirata’nın, bu sınavda uymamız gereken tüm kuralları göz önünde bulundurarak diğer sınıflardaki öğrencilerle verimli bir şekilde çalışıp çalışamayacağı, benim için merak konusu.

PART 4


Hirata’nın toplantısının yapılacağı yer, benim toplantımın yapıldığı zamanki kadar kalabalık değildi.  bazıları asansörün yanındaki merdivende oturuyor,  bazıları telefonlarıyla oynuyor, bazıları da hala alacakları açıklama hakkında spekülasyon yapıyordu.

“Ben… buradaki herkesin grubumun bir parçası olacağından şüpheliyim.” diye mırıldandı Hirata.

Üstünkörü bir bakışla bile, burada 10’dan fazla insanın toplandığı görülüyordu. Bazen telefonlarıyla uğraşırken birbirlerine bakıyorlardı. Ne yazık ki, diğer sınıflardaki öğrencilerle tanışmamıştım ve çoğunu tanımıyordum.

“Demin yanından geçtiğimiz kişi kim?”

“A sınıfından Marimiya-kun, ve asansörün yanındaki kişi de C sınıfından Takito-kun.”

Anladım. Diğer sınıflardaki öğrencilerin isimlerini ve yüzlerini ezberlediğimden emin oldum. Elbette, bu sayı bu akşam erken saatlerde gördüğüm kalabalığa kıyasla hala çok az. Hirata ile buluşma yerine geldiğimde, toplantı odasının önüne birkaç kız ve erkek öğrenci toplandı. Ve biz de kalabalığa doğru sessizce yaklaştık.

“Yanılmıyorsam, sen de 20:40 grubundansın, değil mi?”

Alçak bir sesle bunu soran kişi A sınıfından Katsuragi’ydi. Sakin kişiliği ve olgun tavrıyla, bu kişinin aslında lise 1 öğrencisi olduğuna inanmak zor. Fiziği de oldukça iyi. İlk bakışta bir üniversite öğrencisine daha çok benziyor. Onu hala A sınıfının lideri olarak gören epey insan var.

” Sana ne, seni ilgilendirmiyor?” Uzun siyah saçlı bir kız, sesinde herhangi bir tereddüt veya korku olmadan sorusunu yanıtladı.  

“Hayır, ama yarından itibaren aynı grubun bir parçası olarak birlikte çalışacağımızdan, öncesinde seninle konuşmak istedim.”

Katsuragi’nin bu açıklamayı yaptığı kız, Horikita Suzune’den başkası değildi. Görünüşe göre Hirata, Horikita, Katsuragi ile aynı grupta olacak.

“Şimdi konuşmak istiyorsun? komik. Geçen gün konuşmaya geldiğimizde suratımıza bile bakmadıktan sonra mı’’, Horikita ona karşılık verdi.  

Issız ada testinde, Horikita ve Katsuragi ilk kez karşılaşmıştı. O sırada, Katsuragi Hirata’ya ufacık bir ilgi bile göstermemişti. Ancak şimdi farklı görünüyordu.

Katsuragi’nin yanında A sınıfından 3 öğrenci ve yaklaşmadan uzak bir mesafeden dinleyen, B sınıfından ya da C sınıfından gibi görünün 2 kız vardı.

“Dürüst olmak gerekirse, daha önce D sınıfına hiç dikkat etmedim. Ama bir önceki sınavın sonuçlarından sonra, fark edilmemeniz zor, değil mi?” Katsuragi dikkatini sınıfımıza yöneltmiş gibiydi.

Nitekim ıssız ada sınavında sınıfımızın toplam puanı, Horikita’nın sınıftaki kızlar arasındaki popülerliğiyle birlikte inanılmaz derecede artmıştı. Ayrıca, Horikita ve diğer sınıf arkadaşları arasında yükselen dostluk bayraklarının sayısı artarken, Horikita’ya duyulan güvensizlik büyük ölçüde azalmıştı. Horikta’nın soğuk tavrıyla sınıfa gizlice yardım etmesini yanlış anlamışlardı. Bu yanlış anlamının sayesinde, sınıftakiler Horikita’nın onlarla iletişime geçmeyi reddetmesini farklı şekilde yorumlamaya başladı.

Ayrıca, diğer sınıfların bakış açısından Horikita, artık sadece akademik açıdan iyi bir öğrenci olarak değil, aynı zamanda perde arkasından diğer sınıflarla oynarken, kendi sınıfını desteklemek için hareket eden bir   akıl hocası olarak görülüyordu ve bu da diğer sınıfların ilgisini çekmeye başlamıştı.

“Eğer bir gün D sınıfından C sınıfına yükselirseniz, A sınıfının sizi parçalara ayırmadan önce merhamet göstermeyeceğini unutma.” diye Katsuragi, Horikita’yı uyardı.

“Bu, A sınıfıyla diğer sınıflar arasındaki puan farkının bir köprüden çok daha geniş olduğunu söylemek için çok ufak bir söz.” diye karşılık verdi Horikita.

“Doğal olarak. Ancak bir sınıf potansiyel olarak daha yüksek bir konuma geldiğinde her zaman dikkatli olunması gerekir. Aynı şeyi, B sınıfı ve C sınıfı için de söylerdim.”

Neredeyse, Katsuragi D sınıfına karşı savaş ilan etmiş gibiydi. Ancak, son testten sonra, açıkça bir tehdit olarak algılanacağımızın bilincindeydim, bundan kaçış yoktu. Nerdeyse senkronize olmuş gibi, Katsuragi’nin çevresindeki öğrencilerin hepsi Horikita’nın gözünü korkutmak için bir araya geldi. Sıradan bir kız, bu şekilde göze çarptıktan sonra dayanamayıp ağlardı, ancak Horikita bu gözdağına neredeyse hiç tepki vermedi. Aniden etrafımızdaki kızlar yanımızdan sessizce geçen bir erkek sebebiyle, hayran hayran bakmaya başladılar.

B sınıfından Kanzaki isminde bir öğrenciydi. Saçları bir erkek öğrenciye göre oldukça uzun olmasına rağmen, basit bir kişiliğe sahip ve anlamsız aktivitelere pek katılmaz. Kanzaki hakkında ayrıntılı olarak fazla bir şey bilmiyorum ama B sınıfının lideri Ichinose ona güveniyor gibi. Ada testinde onunla tanışan Kanzaki, Horikita’nın zekasının farkında gibiydi ve Horikita’yı ondan korumak istercesine Katsuragi’ye doğru ilerledi.

“Katsuragi’yle konuşmana gerek yok, olan olmuş artık.” diye söyledi Horikita’ya.

“Endişelenme, D sınıfına tepeden bakan insanlara alışkınım.” diyerek Horikita onun yardım teklifini geri çevirdi.

“Anlıyorum, D gibi bir sınıftan biri bu muameleye alışkın olmalı. İtiraf etmeliyim ki, sınıfınıza karşı aynı görüşü ben de paylaşıyordum. Ama adada meydana gelen olay sınıfınıza yönelik görüşümü değiştirmemi sağladı.”

Katsuragi bu yorumu eliyle kıyafetindeki tozları silkelerken yapmıştı.

“Ama sadece bir kez şanslı olduğun ve kazandığın için, kibirli olmamanı ve şu an eşitmişiz gibi düşünmemeni öneririm.” diye devam etti Katsuragi.

“… Bunun ne anlama gelmesi gerekiyor?” Horikita ona karşılık olarak sordu.

“Söylemeye çalıştığım, herkesin hayatında bir kez şanslı olduğu ve aradaki boşluğu çok küçük bir miktar kapatabildikleri bir zaman vardır. Ama bu şanslı olay yüzünden yanlış anlamayasın. Hala sınıflarımız arasında muazzam bir puan farkı var.” dedi Katsuragi.

Anlıyorum, sadece bir testin sonuçlarının sınıfların duruşunu çok da fazla değiştirmeyeceğini söylüyor. Elbette Horikita da kesinlikle bunun farkında. Tüm bu olaylardaki başarının asıl sahibi kendisi olmadığından, Horikita onun sözleriyle ne mutlu olmuştu ne de dehşete düşmüştü.
 Ancak varlığımı gizlemeye devam edebilmem için tüm başarının ona kesilmesi çok önemli ya.

“Lise hayatımıza yeni başladık, fark büyük olabilir ancak hangi sınıfa yerleştirileceğimizi keyfi olarak belirleyen okuldu ve biz de buna göre bu sınıflara dağıtıldık, unutma.” Kanzaki onurlu bir şekilde araya girdi.

“Hirata, oldukça sıkıntılı bir gruba düşmüş gibisin.” dedim.

“Katsuragi-kun ve Kanzaki-kun ile gruplandırıldığım anda bu kaçınılmazdı, sanırım.”

“Hayır… o yüzden değil.” diye mırıldandım.

“Efendim?”

“Kukuku. Görünüşe göre burada toplanmış çok sayıda zayıf halka var, sizinle biraz eğlenmeme izin verin.” Bunu söyleyen Ryuuen’di.  

“Ryuuen, ha?” Katsuragi önceki sakin ifadesini yitirdi ve Kanzaki’nin ifadesi bile alarm durumuna geçti.

“Sen de bu gruba mı atandın yoksa sadece yürüyor musun?”

“Maalesef sizinleyim.” Ryuuen anında bu soruyu yanıtlarken diğer üç öğrenci de itaatkar bir şekilde onun arkasından yürüdü.

Bu haliyle, neredeyse Katsuragi’ye benziyordu ancak bağlam farklıydı. Ryuuen’le diğerleri arasında olan neredeyse kral ve hizmetkarları arasındaki ilişki gibiydi.
Ryuuen’in arkasındaki öğrencilerin yüzlerinde korkmuş bir ifade vardı ve itaatkar bir şekilde sessizce hareket ediyorlardı.

Ryuuen, Horikita ve Katsuragi’ye ayrı ayrı baktı ve “Benim için bir gösteri yapmaya ne dersiniz? Adı da, Güzel ve Çirkin olabilir.” dedi.

Şimdi bariz provakasyonu fark eden Katsuragi normal, sakin haline geri döndü.

“Başlangıçta grubumuzun akademik yetenekleri yüksek öğrencilerden oluşacağını düşünmüştüm ama seni ve dalkavuklarını gördükten sonra öyle olmayacağını net bir şekilde görebiliyorum.” diyerek Katsuragi arkasını döndü.

“Akademik yetenek? Ne kadar da saçma, akademik yeteneğe sahip olmak hiç bir şey ifade etmeyecek.” diyerek karşılık verdi Ryuuen.

“Senden bunu duymak utanç verici, akademik yeteneğin hayattaki başarını ve geleceğini etkileyen en önemli faktördür. Japon toplumunun akademisyenler üzerinde inşa edildiği bile söylenebilir.” diye cevap verdi Katsuragi ama Ryuuen hiç de dinliyormuş gibi görünmüyordu.

Kendi kendime Ryuuen gibi bir aptala böyle bir açıklama yapmanın anlamsız olduğunu düşünüyorum. Arkasındaki üç dalkavuğu liderlerinin sözleriyle, itaatkar bir şekilde başlarını salladılar.

“Bu hakareti unutmayacağım.”

“Ha? Hakaret mi? Böyle bir şey yaptığımı hatırlamıyorum.” Ryuuen Katsuragi’yle alay ediyordu.  

“Önemli değil, aynı grupta olduğumuzdan, daha sonra uzun uzun konuşacak fırsatımız olacak.” Katsuragi, grupları için toplantının neredeyse başlamak üzere olduğunu fark edince, aralarındaki bu sohbeti sonlandırdı.

“Hm? Hirata-kun? Ve hatta Ayanokouji-kun? Siz çocuklar burada ne yapıyorsunuz?” Gruba yüzünde tuhaf bir ifadeyle yaklaşırken, bize seslenen Kushida’ydı.

“Kushida-san da 20:40 grubunda olabilir mi?” Hirata ona sordu.

Evet. Neler olduğunu anlamadım ama mailde bu saatte buraya gelmem söylendi… ve vayyy… burada mükemmel bir grup insan toplanmış gibi.” Kushida burada toplanmış öğrencilere teker teker selam verirken bunları söyledi.

“Sen iyi misin, Hirata? Bu iş giderek zor olacak gibi.” diye Hirata’ya sordum.

“Sorun değil, fark etmez, grubumda kim olursa olsun, yapmam gereken tek şey elimden gelenin en iyisini yapmak.” Hirata her zamanki gibi çok olumlu bir şekilde cevap verdi.

Kushida koşulları bilemeyebilir ama Hirata akıllı bir adam. Sınav hakkında daha önceden bilgim olduğu için, burada toplanan insan grubuna bakarken, ne olacağını az çok anlayabiliyorum.

“Hımmm… neler oluyor bilmiyorum ama zorlu bir sınava gireceğiz galiba??” diye sordu Kushida.

“Aynen öyle, bunun için kendini hazırlasan iyi edersin.” dedim.

“Ahaha… Hirata-kun’un dediği gibi, ben de elimden gelenin en iyisini yapmalıyım. Ayrıca, Katsuragi-kun ya da Ryuuen-kun’la çok fazla konuşma fırsatım olmamıştı, ikisiyle de arkadaş olmak istiyorum.” Kushida, Katsuragi ve Ryuuen’e doğru bakarak söyledi.

“Bu aptal sohbet için daha fazla burada kalmayacağım, içeri giriyorum. Neredeyse zaman geldi.” Horikita hafifçe başını kaldırdı ve bize arkasını döndü ama bundan önce Ryuuen ve grubuna soğukça bakmayı da ihmal etmedi.

Horikita’yı bu konuda övmek istiyorum. Zayıf iradeli insanlar başlarını eğip gruba karışmaya ve kendilerini hiyerarşideki en aşağı olarak görmeye meyillidirler. Öte yandan Horikita, ritmini hiç bozmadan, soğukça hepsini reddetti ve her zaman olduğu gibi kaldı.

“Görünüşe göre, endişelenmeme bile gerek yokmuş.” diye mırıldandım.

Elbette, grubundaki üyelere bakarsak bu tutumunu ne kadar daha sürdürebileceğinden emin değilim ama fazla uzun sürmez. En azından benim sezgim böyle.

“İyi şanslar o halde.” Hirata’ya doğru sempatik bir iyi şans dileğinde bulundum ve olay yerinden ayrılmaya karar verdim.

Çeviren : Kvothe


Değerli okuyucularımız merhabalar,
aramıza yeni bir çevirmen arkadaşımız daha katıldı. ‘KVOTHE ‘takma adlı Sinan. Bu iki bölümün çevirisini de kendisi yaptı. Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4’ü artık Sinan çevirecek ^^ Bilginize.

Yayınlanan bölümleri ilk okumak için, blogumuzu takip edin~~

Yorum yaparak blogumuzu takip ederek bize destek olabilirsiniz~~

Keyifli okumalar~~