Youkoso Jitsuryoku, Cit 4.5, Kısım 2, Part 7

‘N-Ne oluyor…?”

Normalde sakin birisi olan Katsugari, bir anda etrafı hiçbir arkadaşlığı olmayan Ike ve diğerleriyle çevrili olunca şaşkınlığını gizleyemedi. Bir önceki diyalog sınavına beraber giren Kushida konuşmaya başladı.

“Biraz ani olacak özür dileriz, Katsuragi-kun, vaktin var mı?”

“Kushida, ha? Bu ne şimdi?”

“Ike ve diğerlerinden duydum ben de. Bugün senin doğum gününmüş?”

“Haa…doğru ama.. nasıl bildiniz ki.”

Belki de daha önce birisine doğum gününü söyleyip söylemediğini hatırlamadığından, yüzünden kafasının karışık olduğu anlaşılıyordu.

“Biz de bu yüzden senin doğum gününü kutlamak istediğimiz için seni çağırdık.” Kushida konuşmaya devam ediyordu.

“Hayır. Bu kadar özel bir şey yapmanız için bir neden yok ki. Haksız mıyım?”
Anlaşılan teklifimize balıklama atlamak yerine gardını alıyordu.
Ben de bundan korkuyordum işte. D sınıfının tuzağı olarak bile düşünse yeridir ya. Ama direkt olarak bizi reddetmeyişini Kushida’nın varlığına bağlıyorum ben.

“Bugün birisiyle randevun falan var mıydı?” Kushida sordu.

“Hayır, konu bu değil ki ama….”

Tam bu sırada Kushida iki elini birleştirip memnun bir yüz ifadesiyle sanki ‘Çok sevindim’ diyordu.
Bu gülümsemesini gören her sıradan erkek, ona ilk görüşte âşık olur, ha.

Ama bu çocuk, A sınıfının lideriydi. Böyle kolayca alt edilecek birisi değil yani.

“Özür dilerim ama biz arkadaş bile değiliz. Eğer art niyetliyseniz, söyleyin.”

“Art niyetimiz falan yok. Gerçekten doğum gününü kutlamak istiyoruz, Katsuragi.”

Ike ciddi bir yüz ifadesiyle konuştu. Tüm kalbiyle onun doğum gününü kutlamak istiyor galiba.

“Hmm…..”.

İşte zor bir durumdayız. Katsugari ciddi bir surat ifadesiyle elini çenesine değdiriyordu.
O sırada, hala dünkü hediye kutusunu taşıdığını fark ettim.

2 gün önce aldığı şeyi nereye giderse yanında taşıyordu. Neden acaba. Ike ve diğerleri fark etmediler galiba.(ya da fark ettikleri halde görmezlikten geliyorlar).

“İzninizle, okulda işim var. Özür dilerim.” Katsuragi cevap verdi.

“Okul, hı?  Bu aralar üniformanı giyip duruyorsun. Ne yapıyorsun ki?”

Ike, sıradan bir tavırda sormuştu soruyu. Ama Katsugari  o kelimedeki anlamı kaçırmadı tabii.

“Ne demek istiyorsun?”

Az önceki yumuşak tavrından hiç eser kalmamıştı sanki. Katsuragi, savaşına kaşları çatık girdi.

“Ha? Ne, ne?”

Ike konuya Fransızmış gibi farkı fark etmedi ama bu fark birazdan onu bulacak ya.

“Son günlerde formamı giydiğimi nerden biliyorsun?”

Katsugari’nin şüpheli bakışlarıyla, Ike bir anda yutkundu.

Bizim konuşmalarımız bilinçaltından hafızasına uygunsuz bir biçimde çıkmış olsa gerek.

“Ha? Yok, şey…”.

“Dün seninle görüştükten sonra, Ike ve diğerleriyle buluştum. Onlara ben söylemiştim. Söylemese miydim?”

Başka çarem yoktu böyle söyleyiverdim.

“Yaz tatilinde üniforma giymenin garip olduğunu düşünüyordum.” Diye devam ettim.

“Anladım… mantıklı o zaman.”

“Evet, evet. Böyle öğrendim.” Ike tasdikledi.

“Okula mı gidiyorsun?”

Ike’nın paniklemesi hala şüphe çekiciydi ama konuyu değiştirmeyi başarmıştım.

“Özel bir mesele. Sizi ilgilendirmiyor.” Katsuragi dedi.

“Belki beni ilgilendirmez ama. Seni endişelendiren bir şey mi var?”

“Seni böyle düşündüren ne ki?”

“Dün de bugün de aynı kutuyla dolaşıp duruyorsun? Onunla okula gitmen de garip. Dün de alışveriş merkezinde elindeydi. Böylece 3 seferdir elinde oluyor, değil mi?” diye sordum.

Tesadüfen görmemiştim tabii, ama bu gerçeği karıştırmaya gerek yok.

“Öğrenci konseyinde bir işim var da  Bu kadar.”

Yine beklenmedik bir yer ismi çıktı ortaya.

“Yoksa dünde öğrenci konsey odasına gitmek için mi formanı giymiştin?”

“…evet. ama çoktan çıkmışlardı.”

” Düne kadar odanın dekorasyonunu değiştirdikleri için kapalılardı.”
Katsuragi şaşırdı ve nasıl bildiğimi sordu.

” Öğrenci konsey başkanı ile tanışıklığımız var da”

“Yani, öğrenci konsey başkanını tanıyor musun?”

“Tanıdığım biri diyebilir miyim bilmiyorum… ama böyle bir şey işte.”

“Ahh, Hatırladım. D sınıfından Horikita, öğrenci konsey başkanının kız kardeşiydi, değil mi?”

Zeki Katsuragi hemen sonuca ulaşıp durumu kavradı.

“Eğer durum buysa, bana eşlik etsen harika olurdu. Vaktin varsa, benimle gelir misin?”

Katsuragi benden yardım istiyordu. Ben de yardımcı olarak onun neyin peşinde olduğunu az çok anlayabilecektim.

“Ne tesadüf. Benimde öğrenci konseyinde işin vardı.”

“Sen de mi bu yüzden formanı giydin?”

Tabii ki, ancak böylece olayı çözebileceğim içindi.

Başımı salladıktan sonra, Katsuragi okula, öğrenci konsey odasına doğru yola çıktı.

“İzninizle.”

Net bir sesle, Katsuragi kapıyı tıklattı.

Horikita Manabu ve Sekreter Tachibana bizi selamlamak için öne çıktılar. Manabu hemen varlığımı fark etti.

” Beklenmedik ziyaretçilerimiz beraber gelmişler.”

Selam vermesine karşılık olarak başımı hafifçe eğdim ben de. Sekreter Tachibana’nınsa yüzü ekşidi beni görünce.

“Buraya bir ricada bulunmak için geldim. Öğrenci konseyine yapmam gerektiğini söylediler.”

“Dün de ondan önceki günde gelmişsin galiba. Yenilik çalışmaları sebebiyle kapalıydık. Özür dileriz.”

“Ne demek, zaten yaz tatilindeyiz. İşim acil olduğundan geldim. Sizi bugün görebildiğim için sevindim. Duruma göre, direkt kaldığınız yurda gitmeyi bile düşünüyordum. ”  dedi Katsuragi.

Sonunda  Katsugari’nin yazın ortasında okula gelip durmasının sebebini öğrenebileceğiz ya.

“Bu okulda, okula kayıt süreci dışında, dış dünyayla izinsiz iletişim kurmamız yasak. Ben de izin almak için buraya geldim.”

“Sözlerinden, okuldan izin alabilmenin yolunu aradığını anlıyorum, doğru mudur? Zorunlu koşullar olmadığı sürece, iletişim kurmak kesinlikle yasak.”

Manabu’nun da söylediği gibi zorunlu durumlarda, ağır yaralanmalarda falan ancak izin alınarak iletişime geçilebiliyor.

“Evet. Özel durumlarda, ne yapmalıyım sizce. Okul sınırlarında yaşayan aileme mesaj ile hediye paketi yollamak istiyorum. Tabii, hiçbir şekilde ne cevap beklemiyorum ailemden.”

Yani, tek taraflı bir iletişime geçişten bahsediyor.

“Hiç fark etmez. Tek taraflı olması bile yasak.”

Katsuragi direkt olarak reddedildi. Ama bu kadarıyla yetinecek olsa buraya gelmezdi zaten.

“Dışarıyla iletişime geçme konusunda, paket göndermenin de kesinlikle yasak olduğunu duymuştum. Ama yazı falan yazmasam da sadece paket göndersem, yine de kuralları çiğnemiş mi olurum?”

“Kuralları çiğnediğin gerçeğini değiştirmez bu. Bu okul kurulduğundan beri geçerli olan bir kural bu ve boşuna koyulmamış bu kurallar. Okul ilk kurulduğu yıllarda, bu kadar sert kurallara sahip değilmiş.”

Manabu, sekreter Tachibana’ya baktıktan sonra gülümseyip başını salladı.

“Aynı söylediği gibi. Paket gönderimi önceden yasak değilmiş. Ama birkaç öğrenci kuralları çiğneyip paketlere yazı eklemişler. Böyle bir şey yaşandığı için, artık tamamen dış dünya ile bağlantı yasaklanmış.”  Dedi Tachibana.

İşte böyle Manabu, Katsugari’yi tam anlamıyla reddetmiş oldu.
Ama Katsuragi hemen pes eden tiplerden değil.  Birinci sınıf olmasına rağmen, A sınıfının lideri olmayı başarmış birisi.  Hemen durumu kavrayıp duruma yaklaşım tarzını değiştirdi.

“Ben yine de size bir kez daha sormak zorundayım. Lütfen, en azından marketten gözetimle seçim yapayım da öyle gönderin. Ben hiçbir şekilde pakete dokunmayacağım. Sadece ücretini ödeyeceğim. Böylece endişelenecek bir durum da kalmayacaktır.”

“Böyle yapman sonucu değiştirmiyor maalesef…..”.

“Kurallara mı aykırı yani? Bu okulda yetenek önemli benim bildiğim. Yeterli puanla yapılamayacak şey yokmuş. Sınav puanı satın almak, öğrencilerle pazarlık etmek gibi çok fazla kullanım alanı varmış puanların. Yanlış mı biliyorum?”

Göndereceği hediye paha biçilemez olsa gerek, bu çabaya göre.

“Madem böyle düşünüyorsun, belki durum biraz değişebilir.”

Manabu Horikita, onun söylediklerini dinledikten sonra tavrını değiştirdi.

“Puanların detayına girmeden önce, kime göndereceğini öğrenebilir miyim?” diye sordu.

“İkiz kız kardeşime. Anne-babamız olmadığı için, onun doğum gününü kutlayabilecek tek kişi benim.”

Bu tüm ürettiğimiz romantik aşk teorilerine karşı çok beklenmedik bir sonuçtu. Kız kardeşine gönderecekmiş hediyeyi.

“Şimdi puan konusuna gelelim. Puanlar, bu okulda öğrencilerin elindeki en güçlü kozu değil, bu düşünce tarzını değiştir. Tabii az önce söylediğin eylemler mümkün. Çünkü okul kurallarında  ‘aykırıdır’ ya da ‘yasaktır’ gibi ibareler yer almadığı için.’ Okul kurallarında yasak olarak yazan şeyler, kolayca çiğnenemez.”

Bahsettiği okul kurallarını anlamak biraz güçtü; ama şuna benzer bir anlama geliyor bence. Mesela, puanlardan örnek verelim. Bir süre önce Sudou için sınav puanı satın aldık. Bu durum ‘illegal’ değil. Sadece puanımızla not satın aldık anlamına geliyor o kadar.  Ama sudou’nun okul kurallarından birini çiğneyip geçer not almak için kopya çektiğini varsayalım. Ve bu kopya çekme olayı ifşa edilmiş olsun. Bu durumda onun ‘kopya çekmiş’ olduğu gerçeğini ortadan kaldırmamız çok zor bir durum.

“Kurallar, uyulsun diye varlar.”

“Komikmiş.Çünkü bu durumda, kurallarda çok fazla açık kapı olduğu anlamına geliyor.”

“Bunda garipsenecek bir durum yok ki.  Okulun size sunduğu şey tam olarak da kurallarla bir çıkış yolu bulmanız.”

Katsuragi’ye cevap olarak, öğrenci konseyi başkanı, çok açık bir şekilde cevap verdi.

“………….”.

Katsuragi için bile bu rakip zorluydu. İkisinin yeteneklerinin arasında dağlar kadar fark var. Manabu, lise 3’te ve sadece A sınıfında değil aynı zamanda da öğrenci konsey başkanlığı yapıyor, hiç zayıf noktası yok bir de.

“Puanlarımı kullanacağımı söylesem bile işe yaramayacağını mı söylüyorsun?” Katsuragi sordu.

“Evet, yapabileceğin bir şey yok bu konuda. Eğer okul bir şeyi yasaklıyorsa, puan kullansan bile çözemezsin.”

Manabu’nın söylediği gibi, puan sistemi her şey değil bu okulda. Eminim Katsuragi yüklü bir miktar ödemeyi göze almıştır ama maalesef böyle bir şey yapabilmesi söz konusu bile değil.

“Eğer konuşacaklarınız bittiyse, çıkabilirsiniz.”

“Tamam.. anladım. İzninizle.”

Katsuragi önce bana baktı ama biraz daha kalacağımı işaret edince hemen çıktı.

“Sen çıkmıyor musun?”

“Az önce söylediklerinin hepsi kural ihlali söz konusu olduğu zaman ortaya çıkabilecek durumlardı, değil mi?”

Bir anda, Katsugari’ye destek çıkmak için düşüncemi söyledim.

“Neyi kast ediyorsun?”

Manabu’nın bakışlarını üzerimde hissediyordum.

“Kısa bir süre önce Bizim sınıftan Sudou, C sınıfından çocuklarla kavga etmişti. Hatırlıyor musun?”

Manaba bağını salladı. Ardından da kısa süreli bir şok yaşadı.

“Sonra da C sınıfı öğrencileri okula durumu bildirerek ceza için toplantı yapılmıştı hani. Ama şu durumda, Katsuragi hiçbir kuralı çiğnemedi. Sadece durumu öğrenmek için sormaya geldi ve bu konuyu bilen buradaki üç kişi. Yani, kuralı çiğnediğini görmezden gelirsen, hiçbir sorun yaşamayız.”

Biraz dolandırarak anlattım ama anlamışlardır kesin.

Gerçek hayatta bir örnek verecek olursam eğer, trafik polisinin gözü önünde bir trafik ihlali yaptığınızı düşünün ve o polis memuru bu durumu görmezden gelirse, ceza almazsınız. Bunu demeye çalışıyordum.

“Ayrıca, normal şartlarda çok zor olacak bir kargo işini eğer siz ayarlarsanız çok kolayca halledersiniz değil mi?”

“Anladım. Okula haber dahi vermeden işleri çözmekten bahsediyorsun, değil mi?”

Katsuragi okuldan izin almakta ısrarcı olmayı denedi. Ama işe yaramayacağını anladığı zaman okul öğrenmesin diye elinden geleni yapacaktır.  Ama belki gururlu Katsugari böyle bir şeyi düşünmeye bile cüret etmez.

“Okulun kurallarını çiğnemeyi bu kadar rahat konuşabilmen çok cesur bir hareket!”

Sekreter Tachibana, bana sataşıyordu yine.

“Bu sonuca nasıl vardın?”

“Bu okulda şiddetin her türü yasak. Ama ilk tanıştığımız gün, Manuba kendini hiç geri çekmedi. Bu da, okul öğrenmediği müddetçe herkesin istediğini yapabildiğinin bir kanıtı.”

Öğrenci konsey başkanı oldu diye, böyle şeyler yapabileceği anlamına gelmiyor.

“Haklısın. Eğer birisi dışarıyla iletişime geçmekte diretiyorsa, gizli yapmaktan başka çaresi yok. Ama Katsugari bunu fark edemedi.  Son kalan çaresini de kaybetti diyebiliriz bu durumda.”

“Ona yardım etmeyi düşünüyor musun?”

“Hayır, sırf o çocuk mutlu olsun diye, okulun kurallarını hemencecik çiğneyecek birisi değilim ben.”

“Sert birisiymişsin.”

“Eğer yardım etmek istediysen, kapıdan çıkıp gitmeden önce ona söylerdin. Ama söylemedin.”

Off, onun gibi zeki biriyle aşık atmak çok zor.  Resmen içimi okuyor ya. Dikkatsiz bir şekilde Katsugari’ye yardım etmek istemediğimi ve ona gardımı aldığımı fark etmiş..

“Ben yeterince serinledim burada. Şimdi gidiyorum.”

“İstersen, Tachibana sana çay hazırlasın?”

“Kalsın. İçime ne koyacağını nereden bileyim.”

“N-ne kadar kaba bir çömez bu!” Tachibana yine sataştı ya.

Tam odadan çıkacakken Manabu ayağa kalkıp çıkışa kadar eşlik etti.

“Katsugari’nin bugünki isteğini duymamış gibi davranacağım. Eğer buradan çıktıktan sonra bir şeyler yapmaya kalkarsan, peşine düşmeyeceğim.  İstediğini yapmakta özgürsün.” dedi.

“Bu tarz bir şey yapmak istemem ben de. ”

“Bu da uyar. Sadece bil diye söylüyorum, ben karışmayacağım, bu kadar.”

Manabu’nun gözlerinden halini anlayabiliyordum. Bana konuya karışmayacağını söyleyerek yardım edebileceğimi söylüyordu.

Bu bakışlarından kaçmak için odadan çıktım. Katsugari’ye öneride bulunacağımı bakışlarımdan anlamıştır kesin.

“Çok ideal birisi, bu öğrenci konsey başkanı.”

 


Not1: Youkoso Jitsuryoku Cilt 4.5, Kısım 2, Part 8, 27 Eylül Perşembe günü yayınlanacaktır.

Not2: Youkoso Jitsuryoku Cilt 2, Kısım 3, Part 3, 24 Eylül Pazartesi günü yayınlanacaktır.

Cilt 2, Kısım 2, Part 2 için tıklayınız.

Not3: A journey To The Past (Geçmişe Yolculuk) Bölüm 6, 22 Eylül Cumartesi yayınlanacaktır.

KEYİFLİ OKUMALAR~~