Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4.5, Kısım 2, Part 3

“Çok sıcaaak…bu sıcak insanı öldürür ya….”

Ertesi gün, Katsuragi’nin ne yaptığını gözetlemek için, kendimi ağaçlarla kaplı bir sokakta buldum. Bu sokak, yurtlara giden yolun üzerinde. Bu sokaktan geçerken üst sınıflardan biriyle karşılaşmamak imkânsız yani. Ayrıca, bu sokak, içinde çok çeşitli mağazaların dükkanların olduğu Keyami alışveriş merkezine de gidiyor. Yani, nereye giderse gitsin onu kaçırmam imkansız.

Normalde lobide bekleyecektim ama tanımadığım bir grup kız gelip çay partisi yapmaya karar verdiler ya. Mekânı kaptırmış oldum.

Yakınlarda bir de market vardı ama oturacak yer azdı. Zaten nerde yer bulursam çöküp oturabilecek bir yürek yok ben de ya. Arada sırada gündelik kıyafetler giyen , erkek ve kız öğrenciler eğlenmek için sokaktan geçiyorlardı. Tatilde olduğumuz için herkesin gündelik giyinmesi çok normal tabii ama bir düşününce dün Katsuragi okul üniformasını giyiyordu, bu da aklıma bu soruyu getirdi.  Okul tatilindeyken kimse üniformasını giyemez diye bir kural yok. Ama malum okul üniformalarının modası sürekli değişiyor, kimse bu duruma takılmasa da.
Böyle düşününce bile okul üniformasıyla dışarı çıkmak mantıklı gelmiyor ya.

Ama eğer okul üniformasını, gündelik yazlık kıyafet olarak görüyorsa, değişir tabii. Ama geçen gün uzun kollu üniformasını giymişti. Bu arada, okulun üniformalarının farkı varyasyonları varmış, bu daha yeni fark ettiğim bir şey. Şu sıralar çulsuz olduğun için daha yeni öğrendim şu konuyu da. Yazlık kıyafetler epey pahalıya satılıyormuş buralarda.  Bizim sınıftaki kızlar o pahalı elbiselere bir gün sahip olmak umuduyla direnmeye devam ediyorlar. Dışarı çıkarken gündelik kıyafetler giyilir diye bir teori varmış okulda. Evet,  bu teorinin bir parçası da, okul üniformasını giymeye cesaret etmekmiş.

Tam bu saçma konuyu düşünürken aklıma bu mantığa sahip bir insan geldi. Dün karşılaştığımız Katsuragi. Sadece o da değil,  okul kıyafetlerini giyip gezmeyi tercih eden bir grup kesim var. Ve tam bunu düşünürken, yurtların ordan bir kız ve bir erkek öğrenci belirdi. Beni fark ettiklerinde, bana doğru yönelip yaklaştılar.

“Görüşmeyeli uzun zaman olmuş.”

” Bu bunaltıcı sıcak havada okul üniformasını giyen kim diye merak ediyordum ki.. meğer Horikita’nın abisiymiş..ha.” diye cevapladım.

Katsuragi’nin aksine, bu ikili yazlık okul üniformalarını giyiyordu. Onları böyle okul formasıyla görmek bana uyumsuzuk duygularını hatırlattı.

“Oooo, Başkan, bu çocuğun yüzünde resmen” belaya çattık” yazıyor.”
Çok sakin bir tavırla konuşmuşken, 3.sınıfta olup sekreterlik yapan Tachibana abartılı bir şekilde konuştu.

Bu arada, erkeklerin üniformalarına kıyasla, kızların yazlık üniformaları daha serin bir hava katıyor. Bu serinliği ben de hissetseydim, bu kadar çok şikayetçi olmazdım ya.

“Yaz tatili olsa da, öğrenci konseyi çalışır diyorsunuz yani.”  Diye sordum. sekreter Tachibana elinde not defteri tutuyordu. Bir an ikinci dönem çoktan başlamış gibi hissettim ya.

“Yaz tatilini, öğrenci konsey odasını yenilemek için kullanıyoruz. Bunun içinde de kapsamla ilgili bilgiler var.” Sekreter Tachibana bana başkandan izin almadan açıklama yaptı.

“Anladım, o zaman iyi çalışmalar.”

 

“Oooo, az önce duyduğun şeye karşı tepkin çok umursamazca. Özellikle de sen, ağzını sıkı tutmalısın. Bu kişinin kim olduğunu biliyor musun?  Okulumuzun korkusuz, öğrenci konsey başkanı kendisi.”

Biliyorum tabii. Ne kadar etkileyici bir auraya sahip olduğunun da bilincindeyim.
Başta, ona saygılı olmayı düşünmüştüm, hatta sizli-bizli konuşmayı bile düşünmüştüm ama bu geçen süre içerisinde vazgeçtim bu düşünceden.

O da benden resmi konuşmamı beklemiyor gibi, ben de boş verdim gitti.

Sekreter Tachibana beklediğimden epey farklı birisi çıktı ya. Bundan daha fazla ciddiyet beklerdim ondan.  Çokta lakayıt birisiymiş aksine.

 

“Bu okula yakışır davrandığım için beni cezalandırmak mı istiyorsun? Pardon ama hiç puanım yok.”
Gözlerini devirsin diye böyle söyledim. Tabii, öğrenci konyeni başkanı için de, büyük Horikita için yani. Benim gibi birisiyle bir işi yoktur diye düşündüm. Ama aksine gözlerini bana dikip şöyle söyledi.

“Ayanokouji, eğer vaktin varsa, bana bir süre eşlik edebilir misin?”

“B-Başkan.?”

Sekreter Tachibana, bu davete şaşırdı. Ben de tabii. ama—

“Pardon, ama yapacak tonla işim var.”

“Haa? Red mi ediyorsun?”.

Şimdi de, Tachibana konsey başkanını reddedişime şaşırıp tepki veriyordu.

“O zaman, vaktin olduğun bir zamanda gel. Senin için kendi programımı değiştiririm. Öğlen dersler bittikten sonra da olur.” Dedi. Hiç vazgeçmeye niyeti yok gibi ya.

Bugünün işini yarına bırakma demişler. Eğer başka bir zamanda aynı işi yapacaksak, daha çok vakit kaybetme ihtimalim var. Eğer durum böyleyse, şimdi yapmak en mantıklısı ya.

“Peki, söyle bakalım neymiş. Bir sonraki işim için biraz vaktim var.”

“Ama az önce tonla işim var dememiş miydin?” Tachibana’nın tüm söze karışmalarını çevirmiş oldum.

“Burdan sonra nereye gitmeyi planlıyordun? Sana uyum sağlamak için yer değişikliği yapalım.”

“Şeyy—Birisini bekliyordum. Gelene kadar, yani şimdilik burdayım.”

“Ama burası çok sıcak? Toplantı için uygun bir yer değil.”

“Hiç olmadığım kadar çok farkındayım sıcaklığın.”

Ne kadar sıcak olursa olsun, oyunu kaybetmenin cezası olarak burada dikelmenin onurlu olduğunu düşünüyordum. En azından gururluydum.

“Bazen ayakta dikilirken konuşmak da iyidir. Eğer rahatsız olursan, bensiz yurda dönebilirsin.” Öğrenci konsey başkanı, sekreter Tachibana’ya doğru dönüp söyledi.

“Hayır.  İçimden bir ses bu çocukla sizi yalnız bırakmama gerektiğini söylüyor.”
Bu sözlerden sonra, ona sanki özel korumasıymış gibi yapıştı.

“Öğrenci konseyine bazı raporlar geldi. Issız ada sınavı ile gemideki özel sınavla ilgili. Zor muydu sınavlar?” diye sordu.

“Öğrenci konseyi ne kadar etkiliymiş böyle? Bu raporlara erişiminiz olduğunu bile düşününce.”

“Raporlar dedim ama tüm detayları biz de bilmiyoruz. Kişisel eylemler ve dereceler bize bildirilmiyor.

“Bunu duyduğuma sevindim işte.”

“Neye sevindin? Başkanın başarısızlıklarını bilmemesine mi.” Tachibana bana laf sokmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyordu. Sanki beni düşmanı ilan etti ya.

Başkandan lafımı geri çekmeyişim onu sinirlendiriyordu herhalde.

“Ama bilirsin bilgiler her zaman sızdırılır. Issız ada sınavında, diğer sınıfları zekanla alt edişin ile, gemi sınavındaki “hedef” konumuna kendini koyman, hem de (Tavşan) grubuna yazılmışken. Bunları biliyoruz.” Dedi.

Bilmiyoruz demesine rağmen, çok fazla şey sızdırılmış.  Bu durum onların dürüstlüğünden şüphe etmeme sebep oluyor ya.

“Ayrıca, Horikita Suzune ismi ıssız ada sınavında ortaya çıkmış oldu. Hem sınıfının ilgi odağı oldu hem de diğer sınıfları zekasıyla yenmiş oldu. Ama bunun arkasında aslında senin olduğunu düşünüyorum.” Sözlerini söylerken kendine çok güvenen bir havası vardı.

“Beni epey gözünde abartıyorsun,dimi?”.

” Liderin ismini hem sen değiştirdin hem de kendi adını verdin. Bunu nasıl açıklayacaksın?”

“…bunu da mı biliyorsun?”

“Bu gerçeği bilen birkaç kişi var, onlar da özel sınav inceleme komitesindekiler. Şimdi de Tachibana duymuş oldu. Sınıf hocaları bile bilmiyor, merak etme yani.” dedi.

Bu öylece sakin olabileceğim bir konu değil ki. Bu adamın nasıl bir etkisi var ya?
Normalde, öğrenci konseyleri kenar süsleri gibidirler, hiç güçleri yoktur. Bunlar, öğretmenlerin de üstündeler. Bu nasıl bir şey?

“Bu öğrenci konseyi tam olarak nedir?” diye sordum ona.

“Öğrenci konseyinin hiçbir gücü yok. Liderlik eden kişinin yeteneğine bağlı her şey.”

“Yine de etkileyici bir şey. Daha önce duymuştum ama gerçekten de A sınıfında mısın?”

Hiç teyit etme ihtiyacı duymamuştum ama madem yan yanayız sordum.

“Bariz belli değil mi? Doğal olarak!!!” Tachibana cevap verdi.

“Ama bu durumda anlamadığım bir şey var. Benimle Horikita arasında nasıl büyük bir fark var?  Eğer verileri incelersen, Horikita benden kat be kat daha iyi bir durumda. Benim gibi D sınıfından birisine neden vakit harcayıp durduğunu anlayamıyorum.”

“Yanlış anladığın bir şey var. D sınıfı öğrencilerinin aptal olduğunu düşünmüyorum ben. Bu okul, A sınıfı öğrencilerinden harikalar yaratıyor falan da değil. ”

“Umm başkan…bence çok gereksiz bilgiler veriyorsunuz. Fazla konuştunuz gibi?”

“Önemli değil. Bu çocuk çoktan anlamıştır zaten durumu.”

Beni daha ne kadar çok övmeye niyeti var acaba? Garip geçen ilk tanışmamızdan sonra, bu sınıf başkanı bana gereksiz bir şekilde dikkat ediyor.

“O zaman neden Horikita’yı reddediyorsun? D sınıfı öğrencisi olduğu için değil mi?”

“Ortam fark etmeksizin, kardeşimi ve onun kapasitesine dair her şeyi biliyorum. D sınıfına başarısız olduğu ve bunu hak ettiği için yerleştirildi. Bundan başka hiçbir sebebi yok.”
Bu adam, kız kardeşini nasıl görüyorsa artık..

“Her şeyi Horikita planladı. Kız kardeşinin benden başka arkadaşı yok sen de biliyorsun. Ben de bana düşen rolü oynadım bu kadar.”

“Hayır, onun düşünebileceği bir fikir değil bu.”

Belki de kardeş olarak epey vakit geçirmişlerdir bu yüzden nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğunu biliyordur.
Ben de bir şeyi anlamış oldum bu arada. Bu adamın bana dikkat etmesinin bir nedeninin, Chabashira-sensei’nin nedeni ile aynı olmasını.

 

Eğer okula giriş sınavındaki test sonuçlarımı 50%  olarak ayarladığımı fark ettiyse, öğrenci raporu ile sınav sonuçlarım arasındaki farkı çözmüştür.

“Lütfen, tacizci gibi özel bilgilerimi öğrenip durma. Sakin bir okul hayatım olsun istiyorum.”

Ona çıkıştım ama yine gözlüklerine dokunup bana daha önce söylediği sözü tekrarladı.

“sana daha önce de teklifte bulunmuştum. Öğrenci konseyine katılmak istemez misin?”

Sekreter Tachibana panikledi, gözleri yuvalarından fırlayacak gibiydi.  Efsanevi bir şaşırma oldu ya.

“Çok sosyal bir öğrenci konseyi başkanısın. Koltukları dolduramadın mı daha?” diye sordum.

“B-başkan? Birkaç gün önce, öğrenci konseyine birinci sınıflardan birisini almadık mı? Alımlar bitmedi miydi? 2.sınıflardan bile öğrencilerin yerleri doldu.”

‘’Demek öyle’’.   Diye göz temasında bulunarak konuştum. Ama birden yaklaşıp beklenmedik bir şey söyledi.

“Hala bir koltuk boş.” .

“Bir koltuk mu…mümkün değil!?”.

“Ayanokouji. Eğer istersen, seni gücümü kullanarak, başkan vekili yapabilirim.” dedi.

“P-pardon.”

Sekreter Tachibana enerjik haline geri döndü galiba. İlginç birisi olduğunu düşünmüştüm.

“Bu eşi benzeri görülmemiş bir durum! Hem birinci sınıf hem de D sınıfından birisi. Hem de bu kaba saba çocuk mu birden bire başkan vekili olacak!”.

“Daha önce defalarca söylemiştim. Kabul etmiyorum.”

“Ek olarak da, sorulabilecek her soruyu da reddediyorum.”  Diye ekledim.

Ama bu çok garip bir durum. Jest olsun diye söylemediği apaçık. Bana karşı tavrı ve değerlendirmeleri normal değil bir kere. Ayrıca, büyük Horikita’nın bilgiye erişimi açık. Bilgi edinebilmek gibi bir gücü var yani.

Ike ve Yamauchi’ye kıyasla, (hakaret amaçlı söylemiyorum), neden beni seçtiğini anlayabiliyorun. Ama sırf bu potansiyel ile.. yani eğer düşünürsek, Katsuragi ve Ichinose var, Hirata ve hatta Kouenji var benden çok üstün olan. Çok fazla öğrenci vardır hatta. Beni seçmesi için bir neden olmamalı. Ama bu duruma göre, beni seçmesinin bir nedeni var demektir.

“Öğrenci konseyi başkanı olarak bunu söylemek bana düşmez belki ama, gelecek yıldan itibaren, büyük çaplı değişiklikler yapılacak okulda. Hem de, sevilesi değişiklikler olmayacak. Ben de zamanı geldiği vakit, okulun kurallarını korumak adına, şuanki durumuna karşı koyabilecek bir topluluk oluşturmaya ihtiyacım olacak. Belki geç bile kalmışımdır. Bu yüzden de her geçen gün güçlenmem gerektiğini hissediyorum.’’

“Başkan, Nagumo-kun’un öğrenci konsey başkanı olmasından bahsediyorsun değil mi? Okulu kötüleştireceğini düşünmüyorum aslında ben…”.

Nagumo  diye birisinin adını ilk defa duyuyorum. Gelecek yılki bir değişiklikten bahsettiğine göre, 2.sınıflardan birisi olsa gerek

“Normalde, sadece iki vekil başkanı oluyor. Ama gelecek yıl sadece bir kişi olacak. Ama eğer fikrini değiştirirsen, imkansız bir şey değil. Hallederiz.’’

“Hayır, hayır, hayır. Başkan, asla olmaz… Nagumo-kun böyle bir şeye asla izin vermez.”

“Ne nagumo’yu ne de başkan vekillerine dair hiçbir şey bilmiyorum ve öğrenmek de istemiyorum.Bu okuldan mezun olup ayrılacaksın değil mi? Arkanda bıraktığın okul için endişelenmene gerek yok ki. Yoksa—“.
Yavaşça sözümü kestim ki, bi sonraki söyleyeceklerim ağır gelmesin.

“Eğer kız kardeşin için endişeleniyor ve yardımımı istiyorsan, bu konuda belki öğüt verebilirsin, o kadar.”

“…Anladım.”

Eğer konuşursam, bu çocuk bana çok fazla güvenmez. Zaten şuan vazgeçmiş gibi bir hali var. Öğrenci konseyi başkanlığı meselesini kapattı gibi.

“Özür dilerim zamanını aldım. Seninle işim bu kadardı. İstediğin zaman öğrenci konseyine uğramaktan çekinme. Sana çay ısmarlamaktan memnun olurum.”

Bu okul için sağlam bir temel oluşturan bu adamın bile endişeleri var ha?
Böyle beklenmedik bir duyguya kapılınca, geri dönmeye yelteniyordum—ki dönemem. Yurda dönmek için mükemmel bir zamanlama idi ama maalesef,  Katsuragi’yi beklemek zorundayım.


Not1: Cilt 2, Kısım 2, Part 3, 27 ağustos’ta yayınlanacaktır.
Not2: Cilt 4.5, Kısım 2, Part 4,  30 ağustos perşembe günü yayınlanacaktır.
Not3: A journey to the past, bölüm 2, 25 ağustosta yayınlanacaktır.

Keyifli okumalar.