Youkoso Jitsuryoku,Cilt 4, Bölüm 3, Part 7

   7

Manabe’lerin gittiğinden emin olduktan sonra, tekrar içeri girdim.
Karuizawa da kapının açılışını duymuştur kesin ama olduğu yerde ağlamaya devam etti.

Peki, sahiden bu muydu bizim sınıfın egoistik ve başına buyruk kız liderinin gerçek yüzü?

Manabe’ye birkaç taktik vermiştim..Karuizawa’nın üniformasına ve saçlarına zarar vermemeleri gerektiğine dair. Saçı kesilse ya da üniforması yırtık olsa, insanları kandırmak çok zor olur ya. Maalesef okulda işkence yapmak normal bir durum ama okul fark etmediği sürece her şey mübah.

Yüzünün kızarık olması, insanların dikkatini çekecek tek şey; o da yarına geçer.

“Karuizawa.”

Ona seslendim. Kafasını kaldırıp bana baktı.

“Ned- nasıl…?!”

Asla aklına gelmeyecek insan karşısındaydı ve kimsenin görmesini istemediği bir haldeydi. Hemen paniklemeye başladı.

Ama yaşadığı travma onun için hala çok tazeydi, bir anda ağlamayı kesemedi ama her şey yolundaymış gibi yapmaya başladı.

Birazdan ağlamayı keserim.  Sakinleşeceğim kısa bir süre sonra zaten. Hep böyle kalacak değilim. Yeter ki o gidene kadar dayanayım—- içinden geçirdiği bu boş istekleri bitmeyecekti ama ben sessizce bekledim.

Bir süre sonra, Karuizawa hıçkıra hıçkıra kendini toparlamaya başladı.

Eğer iki kişiyi karanlık ve ıssız bir bölgede yalnız bırakırsanız, ikisi arasında bir yakınlık oluşur. Bu iki kişi, birbirinden nefret etse dahi bu işe yarar. İnsan olmak böyledir..

“Sakinleştin mi?”

“…Biraz…”

Karuizawa elinin tersiyle şişmiş gözlerini sildi.  Hala olduğu yerdeydi, ayağa kalkamıyordu.
Elimi uzattım ama reddetti.

“Hirata… nerede…..”

“Burada buluşacaktınız galiba. Onu sensei çağırdı ben de yanındaydım. Onun yerine buraya geldim.”

Bu açıklama, aklında oluşacak şüpheleri kapatmak için yeter kesin.

Şimdilik onun gerçeği öğrenmesine gerek yok. Yapılacak ilk iş, onun kendini bırakmasını sağlayıp ruhsal olarak iyi hissetmesini sağlamak.

“Peki, niye ağlıyorsun?”

” Manabe ve arkadaşları…. Bunu, onların yanına bırakmayacağım.”


Az önce olanları hatırlayınca Karuizawa’nın vücudu titremeye başladı.

Şuanki halini bana her ne kadar göstermek istemese de, yaşadığı şok ve korkuyu üzerinden atamıyordu.

“Kimseye ağladığımı söyleme. Yoksa seni asla affetmem.”

Karuizawa, olanları okula bildiremezdi. Manabe’nin ona yaptığı bu saldırı ve aşağılanma öğrenilirse, okul sebebini de araştıracaktı. Okuldaki konumunu korumak için, böyle bir şeyin yaşanmasına izin veremezdi.  Tam da bu sebepten dolayı, Hirata aracılığıyla kızlardan intikam alma planı yapıyordu.

“Onlardan intikam almak zor değil. Senin gibi birisi bile yapabilir bunu. Onlar kız sonuçta.”

“Mantıksız bir istekte bulunuyorsun.”

“Onlarda senden hıncını alır diye mi korkuyorsun yoksa? Bir de kendine erkek diyorsun…”

“Sudou’nun yaşadıklarından sonra basit bir ‘hınç almanın’ hiçbir şeyi çözmediğini gördük.
Dişe diş, kana kan felsefesi sadece olayı kan davasına götürüyor. Tabii, okulu da olayları araştırmaya sevk ediyor. Bu mu istediğin?”

“Şimdi sus otur mu diyorsun yani?”

Ne cevap vereceğimi biliyordum ama sessiz kalmayı tercih ettim.

“Sanki onlar sessiz kalır… Asla. Bana bu tarz şeyleri yapmaya devam edecekler….”

Karuizawa titremeye devam ediyordu.
Haklıydı. Manabe’gilin burada bırakacağının garantisi yoktu.
Okula döndüğümüzde, Kariuzawa’nın kaçmak için çok şansı olacak ama okul bitene kadar da saklanbaç oynayamaz…

Tabii bu arada da sınıftakiler Kariuzawa’nın bu tavırlarından şüphelenecekler..
Karuizawa’nın bir süre sonra kaçış yolu da kalmayacak.

Karuizawa bu durumu fark edince,  daha çok gerildi.

İşte bu huzursuzluk, başından beri hedefimdi.

“Herşey eski haline dönerse çok kötü olur be. Seni çok iyi anlıyorum şuan. “

“Ha……? Ne dedin? Anlamadım?”

Karuizawa, ne kadar bildiğimi görmeye çalışıyordu. Manabe’gilin neler yaptığını görmüştüm ama geçmişini bildiğimi bilmiyor. Bu sebeple de benden saklamak istiyordu.

“Ne mi diyorum? Gayet açık değil mi.  O kadar garip şeylerden kaçtın geldin, D sınıfının lideri oldun. Ama gel gör ki hala seni eziyorlar.”

“Ne? Kimmiş ezilen!”

“Sensin, Karuizawa!”

Karuizawa’nın bileğinden tutup çektim.

“Dur, ne yapıyorsun!”

Karuizawa’yı duvara itip çenesinden tutup yüzünü kendime çevirdim.

” Manabe’ler sana işkence etti ya? Saçını çektiler.. Tokatladılar… Karnına, omuzlarına, beline, hatta bacaklarına tekme attılar..  Sen de bu yüzden hıçkıra hıçkıra ağlayarak yere kapaklandın ya.”

“….!?”

Göz göze gelmek istemiyordu ama kurtulma şansı da yoktu. Bakışlarımızda romantizmden eser yoktu, sadece karanlık düşünceleri paylaşıyorduk.

“Çocukluktan beri seni dışlayıp ezmiyorlar mı.  Ne ilkokulda ne de ortaokulda sana acımamışlar… Bu yüzden buna bir son vermek istemiyor muydun?”

“Hirata….mı anlattı sana?’’

“Sana bunu desem mi bilemiyorum ama.. Hirata fantazisini bırak artık. O yardım eder evet, ama herkese eder.  Onun kız arkadaşı olarak D sınıfındaki yerini de garantilersin. Ancak böyle durumlarda ondan sana fayda gelmez. Kısacası, bir parazit olarak, ondan sana iş çıkmaz.”

Karuizawa göründüğünden daha zeki birisi. Hirata’yı tanıdığı için, usagi grubunda saçma sapan bir şeyler yapmadı. Kendini kanıtlamak için, Rika’ya saldırmış… ama bu da onun sonunu getirdi.

Bu zayıf halini D sınıfına da göstermesi mümküm değil tabii.

“Ne….hangi hakla bana ders vermeye kalkışıyorsun sen!”

“Hak dedin değil mi? Hala kafan basmıyor herhalde? Yerini bil. Önündeki kişi Hirata değil, benim. Herkesden delli gibi saklamaya çalıştığın geçmişini, Hirata ile olan sahte ilişkini ve hatta Manabe sana saldırırken çaresizce ağladığını, ben biliyorum..”

Karuizawa Kei’nin başkasının bilmesin diye çabaladığı her şeyi, bir yabancı olarak ben biliyordum.

“Yani baş belası olursan,  bu bilgilerle anından okuldaki herkesin diline düşersin.”

Ne kadar korkutucu olacağını, Karuizawa düşünsün artık.

“Saçmalamayı kes! Sen kimsin be!”

“Gerçeği bilen birisiyim ben. Zaten senin de tek önemsediğim bu. Haksız mıyım?”

Yaklaştıkça kafasını çevirdi. Çenesinden tutup tekrar bana bakmaya zorladım.

Göz göze gelmekten çekiniyordu ama biraz güç kullanınca dayanamıyordu.

Kaçmak için gözlerini kapattı..

“Ne istiyorsun, ne!! Gözünü vücuduma mı diktin?”

“Vücudun mu… Kötü bir fikir değil.”

Parmaklarımı Karuizawa’nın kasıklarında gezdirdim.. Çok pürüzsüzdü vücudu.
Vücudunun pürüzsüzlüğü ne bildiğim ne de sahip olduğumla aynıydı.

“Hayırrr!!”

Çaresizce kaçmaya çalışıyordu. Elimdeki gücü arttırıp çenesinden tutarak göz göze gelmemizi sağladım.

“Direnme.  Direnirsen, herkes seninle ilgili her şeyi öğrenir.”

Bu sözlerimle sanki onu lanetlemiştim, vücudu kas katı kesildi.

Sinir, korku, endişe ve umutsuzluk.. Daha kaç farklı duyguyu aynı anda yaşıyordu acaba?

Şimdiye kadarki pısırık benden eser yoktu…

“Bacaklarını ayır.”

Bu bir emirdi. Karuizawa bacaklarını ayırırken gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı.

Burada tecavüze uğrayacağının bilincinde olsa bile, kendisini korumaya çalışabilirdi..
Yaşadığı işkencenin acısını sindirmişti, bu da onun kanıtıydı.

Sol elimi kemerime attım, metal kısmını açıyormuş gibi oynarken Kariuzawa kaçmaya yeltenmedi.

Şuan yaşadığı şeyi çaresizce kabul etmeye çalışıyordu, boş gözlerle bana bakıyor kendi kendine söyleniyordu.

Haklıydım. Karuizawa Kei, işe yarar birisi.

Hedefim, vücudu değildi.  Sahip olduklarını korumak için nelerden vazgeçebilir bunu test ediyordum.

Kendimi açığa verebileceğim riskli bir kumardı, bu.
Eğer Karuizawa buradan kaçıp beni şikayet ederse, şuan tehdit eden değil edilen konumuna ben düşerdim. Ama bu kızda o yürek yok tabii.

Geçmişinden çok korkuyor. Şuan sahip olduklarını kaybetmekten ölümüne korkuyor.

Kendisini korumak için vücudunu bile kullandırtmaya gönüllü.

“Sana boyun eğmeyeceğim…. Beni ezemezsin… Zayıf noktamı bulup bana saldırıyorsun! Hadi yap ne yapmak istiyorsan, seni pislik!”

Karuizawa tüm sinirini hıncını alırcasına bağırdı.

“…tamam, iyi… Sanki ilk defa mı başıma geliyor…”

Kafasını bana çevirip gözlerimin içine bakarak alaycı bir gülüş attı.

“Ho ho……Peki sana bir soru… değişmez bir gerçek ortaya çıktığı zaman, insanlar nasıl tavır takınır biliyor musun..?”

Kısa bir süre titredikten sonra kollarını doladı. Boş ve donuk bir gülümsemeyle, bana baktı.

“Pes eder… Evet, defalarca avlandım tuzaklara düştüm. Öyle bir hale geldim ki tepki veremez oldum.  Direnme, dayanma gücümü bile toplayamaz oldum.  Tek yapabildiğim, bana yapılanlara katlanmaktı…”

Sonunda bu cevapla anlaşabilinecek konuma geliyordu. Karuizawa elleriyle eteğini kaldırıp kendisini bana sunmaya hazırladı..

Bileklerinden tutup onu duvara ittim.

“Nelere katlandın? Çektiğin acılar nereye gitti peki?”

“Neler mi……Sahip olduğum herşeyi mahvettiler. Ayakkabılarımın içine zımba koyarlardı. Çekmecemin içi ölü haşerelerle dolu olurdu. Lavoboya giderdim, üzerime pis su dökerlerdi.
Üniformamın üzerine hep hakaretler yazılırdı. Saçlarımdan çekip sürüklenirdim.. Tokat ve tekmelerin haddi hesabı yoktu. Tahmin dahi edemeyeceğin işkencelere maruz kaldım ben. Tabii bunlar en basit olanları. Hatta ‘en nazik olanları’ idi. Hadi gülsene sen de?”

Bunca işkenceye maruz kaldıktan sonra, hala cesaretini toplayıp böyle işlere karışması gerçekten etkileyici ya.

‘Ruhsal’ olarak hala sağlam kalabildiği için, bu okula girebildi demek..

Ama……benim farkettiğim bazı şeyleri açıklamaya yetmiyor bu sözleri.

“Bu işkencelere mi maruz kaldın sadece?’’

“Ne……”

“Söylediklerinin hepsi doğru mu diyorum?”

Onu tam onikiden vurmuşum gibi hissettim.
Kendi yaşadığı travmaları böyle anormal bir şekilde anlatmasının arkasında farklı bir sebep olduğunu düşündüm.

Karuizawa, vücudundan vazgeçecek kadar değerli bir şeyi saklıyor bence.

“Ne saklıyorsun söyle hadi?”

“Ne, ne saklaması……”

Bir anlığına kafasını çevirip belinin sol tarafına baktı.

Hemen fark edip beline dokundum.

“Dur, dokunma!”

Haykırışı tüm odayı doldurdu, tüm salonda yankılandı.

Bu tepkisiyle, şüphemi doğrulamış oldum.  Üniformasını tutup kaldırdım. Mükemmel teninde çirkin bir yara izi vardı. Sadece keskin bir bıçağın bırakabileceği bir yara iziydi.

“Sakladığın bu muydu?”

“…..!”

Ortaokul çocuklarının yapabileceği bir yara izi değildi bu.

Bu derin yarayla hayatı tehlikeye bile girmiş demek..

Geçmişinden gelen bu yarayla, hala kendisini savunmaya çalışıyor demek..

Son birkaç gündür bu kızı izliyorum.. Kendisini korumak adına insanları kendisine çekmeye zorlayıp duruyor..  tavırlarından dolayı küçümsense dahi, kendisini korumak için çabalıyor..

“İnsan, umutsuzluğa pek çok farklı sebepten düşer; Ama yaşadığın şeyin tek bir tarifi var, çaresizlik.”

Karuizawa’nın karanlık tarafi.. . İşte sakladıkları..

Yaşadıkları travmaları sadece içine atıp kendisine saklayanlar her zaman gizemli olurlar. Ama bu gizem, onları yer bitirir.

“Ne, ne….sen…..!”

Eğer birisi geçmişinden dolayı kendisini ister istemez kısıtlıyorsa, yapılacak tek şey, onu geçmişiyle olan bağlarından koparmaktır..

Tam olarak onu tanımıyor, yaşadıklarını anlamıyordum ama hissettiği hüzün ve acıyı hissedebiliyordum.

Evet.. Bu dünyada Karuizawa’nın yaşamadığı çok şey var daha. Hani derler ya, kötü günler bitti, daha kötü günler bizi bekliyor diye.. Hayat böyle.

“Sana kimsenin saldırmasına izin vermeyeceğimin garantisini veriyorum. Hirata  ve Machida’dan daha güvenilir birisiyim.”

“Manabe’leri durdurabileceğinimi ima ediyorsun……?”

“Sözlerime güvenip güvenmeyeceğine kendin karar ver. Küçük bir alevi söndürmek kolaydır, asıl zor olan yangın. Yangın büyüdükçe, söndürmesi de zorlaşır. Sen benim istediğimi yapacaksın, ben senin istediğini. Duygularını kesinlikle karıştırmak yok. Böyle bir ilişkimiz olsun ister misin?”

“Önce endişelerinden kurtulalım.”

 Dedikten sonra, telefonumu çıkarttım.

“Onları durdurmanın bir yolu var.” Telefonumun ekranını ona çevirdim.

Karuizawa’ya saldırırlarken bir fotoğraflarını çekmiştim.

“Bu……”

“Bu fotoğrafı onlara gönderirsem, sana zarar vermeyi tekrar düşünemezler.  Yine de peşini dedikodularla bırakmazlarsa, onlara karşı kullanmak için devreye girerim..”

Manabe ve arkadaşları bu işkence ile sinirlerini yatıştırdılar. Daha fazlasını yapmak onları ancak zor duruma sokar..

Elimi çenesinden çektim ve duygusuz bir ses tonuyla konuşmaya devam ettim—

“Tek beklentim bana yardımcı olman. İlerde ihtiyacım olduğunda yardımıma koşman.”

“Ne, yardımım mı lazım? Ne yapmamı istiyorsun ki…..”

“Eğer böyle devam edersek D sınıfı asla A sınıfna ulaşamayacak. Sınıftaki herkesin kendince iyi yetenekleri var.. Ama sınıfımızda birlik yok.  Eğer sınıftaki kızları benim için kontrol altına alırsan, her şey daha iyiye gidecek.”

Ve bu da seni, tek başına savaşmaktan başka bir bildiği olmayan Horikita’dan daha değerli bir varlık yapar..

“Sen… neyden bahsediyorsun……”

Beni her gün sıradan birisi olarak gördüğü için, kafası karıştı kesin.
Ama ona kendimi anlatmayacağım.
Ne kadar az konuşursam o kadar çok korkutucu olup direnemeyecek.

“İş birliğimizin ilk adımı, bu sınavda bizi başarıya ulaştırmak olacak.”

“Başarı mı? Ama nasıl yap-“

“Çünkü sen—-sin… haksız mıyım?”

Vurgulamaya çalıştığım kelimeyi anlayınca, gözlerini kocaman açıp bana baktı.

Gerçek, kulaklarında, aklında yankılanıyordu sanki. Ona bildiğimi belli ettim.

Karuizawa şaşkındı…

Çünkü, bir parazit ancak kendisine bir ev sahibi bulursa hayata tutunabilirdi.

Böylece, Karuizawa yeni ev sahibini, -yani-  beni bulmuştu. Yeni hayatı, bensiz asla ilerlemeyecekti.


Bu şarkıyı, Kairuzawa’nın biten hayallerine armağan ediyorum. heheheh

KEYİFLİ OKUMALAR~~

Not: Beni gaza getirip yeni bölümü ışık hızında çevirttiren okuyucularımıza sevgiler 🙂