The Rising Of The Shield Hero Bölüm 14 – Bir Can Almak

Bölüm 14 – Bir Can Almak

Çayırlar boyunca yürüdük ve hareket merkezimiz olarak ormanları ve dağları belirledik.

Eskisinden çok daha düzgünce savaşıyorduk.Sanırım beceriyorduk bu işi.

Ayrıca bitkilerle de aramız iyiydi.Ganimet ve bitkilerle çantalarımızı doldurmak pek de uzun sürmüyordu.

İşte o zaman olmuştu.

Birbirine benzeyen canavarlarla savaşıyorduk,çoğunlukla cansız,ruhsuz olanlarla;ama sonunda hayvana benzeyen bir canavar karşımıza çıktı.

Sanki kocaman,kahverengi… bir tavşandı?

Usapil.

Bana sorarsınız garip isimdi.

“Bööö!”

Usapil, kocaman ön dişlerini açıp üzerimize koşmadan önce bize bir iki saniye baktı.

“Dikkatli ol!”

Muhtemelen zayıf olduğunu düşünerek,Raphtalia çoktan hedefe kilitlenmişti.Bu yüzden onu korumak için önüne atıldım.

Kiine!Kiine!

Usapil dişini geçirdi,fakat önceki gibi hiç de acıtmıyordu.Görünüşe göre savunmam oldukça yüksekti.

“Yakaladım!Bıçakla şunu!”

“Ahh…Ben…”

“Ne var?”

“Canlı…ve… kanı çıkacak!”

Ne söylediğini anlamaya çalıştım.

“Aş bunu.Yaşayan bir sürü şeyle savaşmak zorunda kalacağız.”

“Ama…ama…”

Usapil defalarca beni ısırdı.

“Hadi yap şunu!Eğer yapmazsan,sana bakamayacağım.”

Evet,birlikte zaman geçirmiştik,ve biraz bağlanmıştık.Ama ona hala benimle savaşması için ihtiyacım vardı.Eğer o bunu yapamazsa,onu geri götürmem ve savaşabilen,yeni bir tane almak zorunda kalacaktım.

“Hiyaa!Hiyaa!”

Raphtalia çocukça bir çığlık attı ve Usapili defalarca bıçakladı.

Bıçağı çektiğinde,kan yayıldı.

“Ah…”

Usapil yere düştü ve ileri geri yuvarlandı.Raphtalia bunu izledi,ve daha sonra bıçağındaki kana bakmaya başladı.Yüzünde kan vardı ve sanki bir anda koşarak kaçmaya başlayacakmış gibi gözüküyordu.

Ama acıma için yer yoktu.Aynı şeyi binlerce olmasa da yüzlerce kez yapmak zorunda kalacaktık.

“Böö!”

Başka bir Usapil ortaya çıktı ve dişleri dışarda Raphtalia’ya doğru sıçramaya başladı.

“Ah!”

Aralarına atıldım ve Usapil’in saldırısını önledim.

“Üzgünüm.Biliyorum benim sorumluluğum ama,başkalarını savunmaktan başka bir şey yapamıyorum.Bu yüzden yapmak zorundasın.”

Usapil, ben konuşurken dişlerini koluma geçiriyordu.

“Güçlenmeye ihtiyacım var.Yardım etmene ihtiyacım var.”

Eğer güçlenmeseydim,gelecek olan şeye karşı hayatta kalmam için hiç bir şansım yoktu.Büyük yıkım dalgası bir hafta içinde gelecekti.

Eğer bu seviyede onunla karşılaşacak olsaydım,hayatta kalıp kalamayacağımı bilmiyordum.

“…Ama…”

“Bir hafta içinde,büyük bir yıkım dalgası bu dünyayı kasıp kavuruyor olacak.”

“Ne?!”

“Bu neden güçlenmem gerektiği.Dalgalar gelmeden önce onları karşılayabilecek kadar güçlü olmam gerekiyor.”

Raphtalia sessizlikle dinledi ama korku içinde titriyordu.

“Dalgayla savaşacak mısın?”

“Evet.Bu burada olmamın nedeni.Eğlencesine yapmıyorum ya…Eğer böyle olduğunu düşünüyorsan, sen ve ben bayağı benziyoruz.Seni ve her şeyi zorladığımdan konuşabilecek bir durumda değilim.”

“…”

“Yani,gitmene izin vermem için bana bir neden verme.”

Bunu istemiyordum.O kafese onu tekrar koymak kimse için iyi olmazdı.

Hiç param yoktu.Eğer onu satmazsam,yeni bir köle alamazdım.

“Anlıyorum…efendim…savaşacağım.”

Solgun yüzüne tekrardan bir renk geldi.Kafasıyla onayladı.Daha sonra Usapil’e döndü ve onu kanlı bıçağıyla bıçakladı.

Aniden azmetmiş gibi gözüküyordu.Gözleri düzelmişti.

Usapil can çekişiyordu.Raphtalia,ona baktı ve gözlerini kapadı.İleri atıldı ve bıçağı içine soktu.Parçalarına ayıracaktı.

“Bana bırak.Hepsi senin yükümlülüğün değil.”

“Tamam.”

Çantamdan kesip parçalamak için bir bıçak aldım ve işe koyuldum.

Bu gerçeklikti,oyun değil.Eğer yapabilseydim,başka bir yere bakardım.Ama bu bir seçenek değildi.

Bir hayvanı ilk kez kesiyordum,ama bu hayatta kalmam için yapmak zorunda olduğum bir şeydi.İlk kez Usapil’in kanını ellerimde gördüğümde,Raphtalia’nın nasıl hissettiğin anlamıştım.

Ayrıca,görünüşe göre savaşlarda silah kullanamıyordum ama bu gibi işler için kullanabiliyordum.Varsayarsak,hayatınızda bıçak kullanmanız gereken bir sürü an vardı ve bunun bu şekilde olması doğaldı.

İki Usapili de parçalarına ayırdım ve kalkanımın emmesine izin verdim.

UsaDerisi Kalkanı:şartlar uygun

UsaEti Kalkanı:şartlar uygun

UsaDerisi Kalkanı:yetenek açıldı:kullanım bonusu:çeviklik 3

UsaEti Kalkanı:yetenek açıldı:kulla nım bonusu:parçalama 1

Kalkanımı UsaEti kalkanına çevirdim ve ayağa kalktım.

“Efendim lütfen,um,…beni bırakmayın.”

Raphtalia bana yalvararak bakıyordu.İncinmiş gibi gözüküyordu.

Köle tacirine gerçekten tekrardan gitmek istemiyor olmalıydı.

Geceleri ağlıyordu,hastaydı ve tığ gibiydi.Eğer yeterince dikkatli olmasaydım,ölürdü.

Ve bu kimse için iyi olmazdı.

Bir anlığına o kadının öldüğünü hayal ederek gülümsedim.Ama gerçekliğe dönecek olursak, bu ideal bir senaryo değildi.

Ve eğer o ölseydi gerçekten zor bir durumda kalırdım.

Evet,o kadınla aynı cinsiyetten olan herhangi bir şey…ah!…onunla!

Başım dönüyordu.Bunun hakkında düşünmeyi kesmem lazımdı.Acı vericiydi.Bu köleyi nasıl daha fazla güçlendireceğimi düşünmenin zamanıydı.

TP 7

Raphtalia TP 7

“Sana yardım etmek…istiyorum…efendim.”

Raphtalia sağındaki solundaki Usapilleri öldürürken tamamen farklı,yeni biriymiş gibi davranıyordu.Bir keresinde,daha ben birinin dikkatini dağıtmadan kendisi atılıp indirmişti.

Bu iyiydi,biraz şiddet yanlısı gözükse bile.

Yaptığım şey ise iyi değildi.Her şey benim içindi,ve ben merkezliydi.

Ama hey…Gerçekten bir seçim yapma şansım yoktu,var mıydı?

Bu gece ormanda kalmaya karar verdik.Açık bir alan bulduk,biraz odun topladık ve ateş yaktık.

Yenilebilecek gibi gözüken bazı otlar topladık ve onları akşam yemeği için Usapil etiyle birlikte haşladık.

Birazcık et artmıştı,bu yüzden onu da şişledik ve ateşte ızgara yaptık.

Yarının gecesinden kasabaya dönmeyi planlıyordum,fakat eti satıp satamayacağımdan emin değildim.Yiyip yiyemeyeceğimizden bile emin değildim, ama görüş yeteneğim yenilebilir olduğunu söylüyordu.

Yemeği yapmayı bitirdiğimde,bir ısırık aldım.Yanlış bir şey yoktu.

Gerçi lastik gibiydi ve tadını alamıyordum.İğrenç miydi?

Pişirmekten başka bir şey yapmamıştım.Muhtemelen çok tatsızdı.

Aşçılık yeteneğim parlayıp bana “çok iyi” olduğunu söylemişti,dolayısıyla o kadar da kötü olamazdı.

“Burada.Ye bakalım.”

Ona bir kase güveç ve bir şiş et uzattım.

“Çok leziz!”

Karnı beklentiyle gurulduyordu,ve yemeği ısırdığı zaman gözleri parladı.Sanki dünyadaki en lezzetli şeymiş gibi yedi.

Günün sonunda ben 10 seviyeydim,Raphtalia da öyleydi.Sonunda beni yakalamıştı.

Dikkatimi ateşin ışığında bileşik yapmaya verdim.

İlaçlardan kazandığımız parayla,öyle umuyorum ki,kendimize yeni, daha iyi ekipman alabilirdim.Bildiğim en pahalı ilaçlardan yaptım.

Şifalı bitkileri havan ve tokmak ile dövdüm,ve çıkan suyu geniş bardağa döktüm.

İlaç yaptın!

Besleyici bir içecek yaptın!

Bildiğim tüm tariflerden yaptım.

Yani,bileşik yapma 1in kullanılabilirliğinin sonuna ulaşmıştım.Öte yandan,bu iki tarifi şans eseri bulmuştum.Bileşik yapabilecek malzemelerim de azalıyordu.

Ve yaptıklarımın çoğu da pek iyi değildi.

“…Öhö.”

Yani,ilaç işe yarıyordu.Ona sessizce başka bir şişe uzattım, o da sessizce içti.Neyse, ikimizin de güçlenmesi gerekiyordu.

“Ateşin başında nöbetleşeceğiz.İlk sen uyuyabilirsin, ve…sıran geldiğinde seni uyandıracağım.”

“Tamamdır.”

Çok iyi geçinilebilir ve dürüst biriydi.İlk tanıştığımızdan tamamen farklı biri gibi davranıyordu.

“İyi geceler.”

“Ah…evet,iyi geceler.Bir de yarın satacağız zaten,hazır elimizdeyken koyunderisi battaniyeyle uyuyabilirsin.”

Yemek yapıyorken,tahtakurularını ve bitleri battaniyeden uzaklaştırmak için ateşin dumanını kullandım, ve battaniyeyi Raphtalia’ya uzattım.O kadar da kalın değildi, fakat geri kalanıyla birleşerek oldukça sıcak tutuyor olmalıydı.

“Tamam.”

Koyunderisini kokladı ve bir ifade takındı.

“Duman mı?”

“Evet.Bayağı dumanlı.”

“Evet,iddiasına varım ki öyledir.”

“Ama sıcak tutuyor gibi gözüküyor.”

Yattı ve arkama yaslandı.Daha sonra gözlerini kapadı.

Bileşik yapma pratiğine devam ettim,ateşe baktım ve Raphtalia’nın kaçınılmaz patlaması için beklemeye başladım.

Tanrım… Ne kadar daha böyle yaşayabilirdik?

En azından bir hafta daha böyle yaşamak zorundaydık.

Bunun hakkında düşünmek istemiyordum,ama eğer daha iyi ekipman almazsak sonunda ölecektik.

…Eninde sonunda gerçekleşecekti.Üçüncü günden,zamanlamayla ilgili olarak harika iş çıkarıyordum.

“…Mmm…”

Raphtalia yavaşça kalktı ve gözlerini ovdu.

“Hm…?”

“Uyanıksın?”

Ağlamadı.

Oh ,anladım.Uyuyorken sırtı benimkine dokunuyordu,muhtemelen sıcaklık onu daha iyi hissettirmiş olmalıydı.Eğer başka birisine dokunarak uyursa,belki de çok daha iyi olacaktı?

“…Açım.”

Hâlâ aç mıydı?Bütün bunları yedikten sonra dahi mi?”

“İşte burada.” (Ç.N. : Beni de yiyebilirsin,hiç sıkıntı etmem 🙂 )

Izgara etin geri kalanını da verdim,aslında kahvaltı için saklamama rağmen.Yedi ve beğenmiş gözüküyordu.

“Tamam,şimdi biraz uyumayı deneyeceğim.Eğer bir şey olursa beni uyandır.”

“Tamam!”

Eti kuvvetlice ısırırken kafasıyla onayladı.

Eskisinden daha mutlu olduğuna memnundum,ama sanki küçük bir domuzcuğa dönüyordu.