The Rising Of The Shield Hero Bölüm 16 – İki Kafalı Siyah Köpek

Bölüm 16 – İki Kafalı Siyah Köpek

Dükkan sahibinin bize anlattığı kasabaya gittik.

Köyün ismi “Riyute” idi.Hareket merkezimiz olabilecek bir yermiş gibi gözüküyordu.

Gerçi sadece bir han vardı,ve her oda bir gümüştü.Gezgin bir tüccar her iki günde bir kere burayı ziyaret ediyordu ve ihtiyacı olan ganimeti bizden alıyordu.

Herhangi bir eczacı yoktu,fakat kasaba halkı ilaç istiyordu,dolayısıyla ürünlerimi burada satabilirdim,ama Kale Kasabası’ndakinden daha düşük bir fiyata satmış olurdum.

Eğer kalitesi iyi değilse de kesinlikle şikayet ediyordular.

Şöhretim benden önce ilerlemiş.Yine de eğer kasaba halkı aptalca bir şey yaparsa, onları balonlarımla tanıştırmak zorunda kalacaktım.

Neyse,kasabanın etrafında kazandığımız ganimetleri satmak için dükkana gittim.

“Yani…bu kadar var.”

“Bu kadar mı?”

Bana bir kaç gümüş ödedi,gönülsüzce kabul ettim.

İyi bir fiyata almıştı , ama yine de yeterli değildi.

“Para kazanmak için daha hızlı bir yöntem yok mu?”

“Neden,bir şeye mi ihtiyacın var?”

Kalkan Kahramanı olduğumu bilmiyor muydu?Belki bilmiyordu,biliyorsa da bilmiyormuş gibi davranmaya çalışıyordu.Bu ona bana karşı avantaj verirdi.

“Peki o zaman,kasabanın dışında bir kömür madeni var.Eğer oradan biraz cevher çıkarabilirsen,muhtemelen iyi bir fiyata satabilirsin.”

“Öyle mi?”

“Öyle.Eğer çıkarmayı becerebilirsen bayağı büyük paralar kaldırabilirsin.”

“…O zaman neden bunu başka insanlar yapmıyor?”

“Yıkım Dalgaları gelmeden oralar bayağı popülerdi.Fakat şimdi orası tehlikeli canavarlar ile dolu.”

“Anlıyorum.”

“Maceracılarımız,şövalyelerimiz,veya çağırılmış Kahramanlarımız ne yapıyordur bilmiyorum. Ama hey…Sanıyorum ki terkedilmiş bir madenden beklemeniz gereken budur.”

Bu hikaye gittikçe iyileşiyordu.Bir kömür madeni,ha?Eğer oradan biraz kömür cevheri çıkarabilirsem,köşeyi dönerdim.

“Orada bazı nadir cevher türleri de var, eğer onları bulabilirsen bayağı iyi bir fiyata giderler.”

“Valla mı?Uyarı için teşekkürler.”

Aslında,ona tamamen inanmamıştım,ama yine de madeni bir kontrol etmek istemedim.

“…Bugün nereye gidiyoruz?”

Raphtalia,sorarken korku ile titriyordu.

“Yakındaki bir madene gidiyoruz.”

“Tamam…”

“Görünüşe göre orada tehlikeli canavarlar var.Bana yakın dursan iyi olur,kaçmamız gerekebilir.”

“Tamam!”

Haritayı açtım ve kömür madeninin yerini buldum.

Dağlara yakındı ve yol aşırı büyümüş çalılık ile otlarla kaplıydı.Bayağı uzun bir süre önce terkedilmişti.Girişe yakın düşürülmüş bir kaç tane kazma ile karşılaştık.Eski ve farelerin saldırısına uğramış gibi gözüküyorlardı,ama kullanılamaz gibi gözükmüyorlardı.

Oldukça yakında,bir dinlenme tesisi bulduk

Kapısı kilitliydi,ama kullanılmıyordu,dolayısıyla içeri girmemek için bir sebep bulamadım.

“Raphtalia,kilidi kıracağım.”

“Ne?Oh…tamam.”

Raphtalia bir taş aldı ve kilide hızlıca vurmaya başladı.Bayağı paslanmıştı,dolayısıyla kırılması sadece bir kaç sağlam vuruşa baktı.

İçeride,biraz ip ve bir kaç tane başka şey bulduk.Ama hepsi terkedilmiştiler ve durumları iyi değildi.Ne güzel ki,madenin bir haritasını da bulmuştuk.

Kalkanım bulduğumuz diğer eşyaları emmişti.

Kazma Kalkan:şartlar uygun

İp Kalkanı:şartlar uygun

Kazma Kalkanı:yetenek açıldı:kullanma becerisi:madencilik 1

İp Kalkanı:yetenek açıldı:kullanma becerisi:Hava Saldırısı Kalkanı

Özel Efekt: İp (Ç.N.: baya açıklayıcı lan)

Hava saldırısı kalkanı da nedir?

Ve eğer bir yetenekse,nasıl kullanmam gerek?

İp kalkanını denemeye karar verdim.

Uzun bir ipten yapılmış bir kalkandı.Savunma oranı çok düşüktü,hatta ilk başta bir şaka olduğunu falan sandım.

Gerçek bir savaşta denemek istemezdim.

Ve “ip” dediği özel efekt de neydi?Bir tür fırlatma kancası mı?”

İp ve küçük kulübenin kirişleri düşündüm.,kalkanımdan bir ip fırladı ve ikisi arasında bağlandı.

Vay!Bu kullanışlı olabilirdi.

Hava Saldırısı Kalkanı için…Yardım menüsünü kontrol etsem daha iyi olurdu.

Buldum.

Yetenek:

Bir savaştayken,bir yetenek ismi bağırılarak aktive edilebilir.Ayrıca bazı hareketler yapılarak aktive edilebilen yetenekler de var.

Yani bu RPG bir oyundaki yetenekler gibi bir şeydi.Veya MMO’daki yetenek seti gibi bir şey işte.

Tamamdır,sanırım anladım.Deneme zamanı.

“Hava Saldırısı Kalkanı!”

Komutu bağırdığımda,önümde saldırıyı göndermem için bir yeri işaret etmemi isteyen bir ikon belirdi.Saldırı menzilini gösteren bir daire yerde belirdi.

Hemen karşımdaki yere odaklandım.Bunu yapınca,büyük bir Hava Saldırısı Kalkanı oluştu,havada asılıydı.

Garip şekilliydi,aşırı büyük bir kalkan gibi bir şeydi.Garip,büyülü bir güç ile yapılmıştı.

Ne işe yaradığını merak ediyordum.

Dokundum.Olduğu yerden oynamadı.Sanırım yeteneğin tek yaptığı şey bir kalkan çıkartmaktı.Eğer bu benim ilk yeteneğimse,yakın zamanda çok da güçlü saldırı yetenekleri beklememeliydim.

“Bu ne?”diye sordu Raphtalia.

“Hiçbir şey.Sadece yararlı bir kaç yeteneğe sahip oldum.Bu kadar.”

“Oh…Yani gidiyor muyuz?”

“Evet,hadi gidelim.”

Raphtalia hiç olmadığı kadar cesur davranıyordu,ama çok da fazla tanımaması için dikkat etmeliydim.Bu bir sorun olabilirdi.

Kazma Kalkanı buraya gelmemizin nedenini düşünecek olursak kullanılması en uygun şeydi.

Öyleyse şimdi,hadi işe dönelim.Kapıya bir meşale tuttum,ve içeri girdik.

“İçeride tehlikeli canavarlar var,bu yüzden dikkatli ol.”

“Tamam.”

Raphtalia’nın önüne geçtim ve bu şekilde yürüdük.

Kısa bir süreliğine,tünel tahta kirişler ile destekleniyordu,fakat derine gittikçe mağaranın dolar taşlardan oluştuğunu görüyorduk.Uzaktaki bir nehrin ve şelalenin yumuşak sesini duyabiliyordunuz,ayrıca bayağı üstümüzden de hafif bir ışık sızıyordu.Üstümüzde küçük bir delik vardı,ve oradan sızan ışık tozlu havayı kaplamıştı.

O zaman,nereye gidiyoruz?Bir cevher aramaya başladık.

Haritayı açtım ve hızlıca bir göz gezdirdim.

Bu bir labirent değildi.Haritada şelalenin kaynağına yakın bir yerde bir “X” işareti vardı.Buraya gidecektik.

“Efendim…”

“Hm?”

Raphtalia kolumu çekiyordu.

“Um…Baksanıza.”

Bakışlarını takip ettim.Büyük ayakizleri vardı ve bir köpeğinmiş gibi gözüküyorlardı.

Yani canavarlar hakkında yalan söylemiyorlarmış…Büyüktüler ama o kadar da anormal değildiler. Kafamda oldukça büyük bir köpek canlandırdım.

“Devam etmemiz gerekiyor.”

Eğer her zaman tehlikeden kaçınacaksak,hiç bir yere gelemezdik.

Eğer bir canavar ile karşılaşırsak,tek yapmamız gereken onu yenmekti.Eğer sadece bir köpekse,kesinlikle bunu başarabilirdik.

“Tamam,hadi gidelim.”

“Oh…Tamam.”

“Endişelenme.Onu yenebiliriz.”

“Deneyeceğim.”

İşte budur.

Yavaşça mağarada ilerlemeye devam ettik.Taa ki…

“Grrrrrrrrrrrr”

Şelalenin tam tepesine ulaştığımızda onunla karşılaştık.

Büyük,siyah bir köpek gibi bir şeydi.Ama iki kafası vardı.

Ama ayakizleri çok daha küçüktü…Belki önceki bir yavruydu?

Bu köpek benden bile daha uzundu.

Seçim şansımız yoktu.

“Auuuuuuuuuuuuuuuuuuuuu!”

Köpek uludu ve bize doğru döndü.Koşmaya başladı.

Daha bir düşmandan herhangi bir zarar almamıştım,fakat bu gibi bir canavardan yara almadan kurtulabilir miydim?

Yani,eğer saldırsa bile, tek vuruşu beni öldürmezdi.

Kalkanımı kaldırdım ve saldırı için hazırlandım.

Ahh…Çok güçlüydü.

“Ğhhhhh!”

Kalın tırnakları kalkanımı tırmalıyordu ve her iki kafası da beni ısırmaya çalışıyordu.

…Sanki izin veririm de!

Dişlerinden kaçınmak için,ağırlığımı kalkana verdim,canavarı geri ittim,ve biraz mesafe kazanmak için geriye sıçradım.

Görünüşe göre şimdilik saldırılarına dayanabilirdim.

“Evet!Anladım.”

Raphtalia’ya saldırması için de bir ihtimal vardı…ama tam da şimdi farkettim.

Korku için de titriyordu,ve boş boş bir yere bakıyordu.

Hayır!Bu gece tam da ağlamaya başlayacakken yaptığı şeydi.

“Hayııııııııııııııııııııııııııır!”

Tiz ağlaması tüm mağarada ve kulaklarımda yankılandı.

“Ğrrrrrraaaaaaavrrr!”

Kurt uludu ve bir anda geriye sıçradı.

Daha sonra Raphtalia’ya doğru koşmaya başladı.

Sanki izin veririm ya.

Kalkanımla Raphtalia’yı yolun dışına ittim.Şelalenin yukarısından düşecekti.

“Ah!Y…yardım et!”

Düşse bile ölmezdi.Ama uçurumdan düşecekmiş gibi gözüküyordu.

“Hayır!Hayır!Baba!Anne!”

Lanet olsun… Bu iyi değildi.Geriye çeksem daha iyi olurdu.

Riskliydi ama tek şansımızdı.

Üzerine koştum,Raphtalia’yı kollarımla sardım,ve kendimi şelalenin diğer tarafına verdim.

Oyunlarda şelalelerden her zaman düşersiniz,ama bunu gerçek hayatta yapmak farklı.

Her şey dönüyordu,ve nerede olduğum hakkında bir fikrim yoktu.

Aniden sudan kurtulmuştuk fakat havadaydık ve düşüyorduk.Aşağıdaki küçük bir göle düştük.

Akıntı o kadar da güçlü değildi,dolayısıyla kıyıya yüzdük.

Öhö…Öhö…

“Bu da neydi?Beni böyle kızdıramazsın.”

“Baba?”

“Hayır!Ne diyorsun sen ya?”

Konuştuktan sonra yukarıya baktım.Köpek uçurumun kenarına gelmiş,bize bakmış ve daha sonra dönüp koşmaya başlamıştı.

Bize ulaşmanın bir yolunu düşünüyor olmalıydı.

“İyi misin?Bilincin yerinde mi?”

“Ben…Ben…”

“Bu da neydi?”

“Bu…”

“Anlat bana!”

“Ben…tamam.”

Zorla ve yavaşça konuşmaya başladı.

“Ben çoğunluğu çiftçilerden oluşan küçük bir yarı insan köyündenim.Buradan biraz uzakta,okyanusun ötesinde…Gerçi yine de bu ülkenin bir parçası,dolayısıyla oradaki hayat kolay değil.”

Ebeveynlerinin her ikisi de iyi kalpliydiler ve köy huzurluydu.

Ama bir gün,iskelet savaşçılar köyü akın etti.Bir yıkım dalgasından gelmiştiler.

Bir sürü iskelet savaşçı vardı,ama maceracılar onları uzak tutmayı başarmıştı.Ama çok geçmeden,diğer canavarlar,büyük böcekler savaş alanına gelmiş ve maceracılar hattı tutamaz hale gelmiş.

Köy daha fazla savaşamıyormuş,dolayısıyla canavarlardan kaçmaya başlamışlar.

Ama canavarlar kaçmalarına izin vermemiş.Sanki bir spormuş gibi,geri kalan insanları da bulup öldürmüşler.Raphtalia’nın ailesi de diğer köylüler gibi canavarlardan kaçmış.Çok geçmeden,okyanusun dibindeki bir uçuruma gelmişler,ve burada yıkım dalgalarının canavarları tarafından tuzağa düşürülmüşler. Kaçamayacaklarını fark ederek,ebeveynleri birbirlerinin gözlerine,daha sonra Raphtalia’nın gözlerine bakmış ve gülümsemişler.

Raphtalia korku içinde titriyormuş,ama onlar Raphtalia’nın başını okşamış ve onu rahatlatmışlar.Raphtalia,ebeveynlerinin kendisi için kendilerini feda edeceğini anlamak için daha çok küçükmüş.

“Hayır!Baba!Anne!”

Bam!

İkisi,Raphtalia’nın güvenliği için onu uçurumdan yavaşça itmişler.Raphtalia, uçurumdan okyanusa yavaşça düşerken,canavarları ebeveynlerine saldırırken görmüş.

Bana hikayeyi anlatırken , suratı solgundu.Sanırım hakkında bahsetmesi zor bir anıydı.

“Suya düşmüşüm ve şanslıyım ki yakınlardaki bir kıyıya vurmuşum.”

Uyandığında,ebeveynlerini aramaya gitmiş.Tepeye geri tırmanmış.

Canavarlar,sonunda Krallığın maceracıları ve şövalyeleri tarafından bozguna uğratılmış.Raphtalia,kemik dolu yollardan yürümüş ve sonunda tepeye doğru giden yolu bulmuş.

…ve bir sürü kan ve et görmüş.

Sonunda ebeveynlerinin kendisi için öldüklerini anladığında,içinden bir şey kopmuş.

“Hayıııııııııııııııııııııııııır!”

Bu olaydan sonra Raphtalia tam anlamıyla bir hayat yaşamak için azmetmiş.

Şimdi ona baktığınızda,hayal etmesi zordu.Ama görünüşe göre eskiden başarının da üstündeki başarıyı isteyen biriymiş gibiydi.

Köle olduğunda,bu yavaşça onu yıpratmış olmalıydı.

Görünüşe göre,benimle tanışana kadar oldukça bir kahraman gibi hayat sürmüş.Köyü tekrar yapmak için savaşmış,ama maalesef bir köle taciri ile karşılaşmış,esir alınmış, hatta işkence görmüş.

En sonunda,onunla tanıştığım yerde,köle tacirinin çadırında bulmuş kendini.

“Siyah köpek döndü!Kaçmamız lazım!”

Tekrar panik yapmaya başlıyordu.

Sanıyorum ki bu travmasının bir sonucuydu.

“Sakin ol!”

“Ama…Ama!”

“Bu senin ebeveynlerini öldüren köpek değil.İki kafası var,değil mi?Öte taraftan… Kim olduğumu düşünüyorsun acaba?”

“Um…”

“Ben Kalkan Kahramanıyım.Şimdiye kadar,seni koruyordum,korumuyor muydum?

Ama seni koruyabilsem bile düşmanları tek başıma yenemem.”

Raphtalia ellerini kafasına koydu.

“Ebeveynlerin geri gelmeyecek.Ama diğer çocuklara yardım edebilirsin.Bu şeyin onların başına gelmesini engelleyebilirsin!”

Çok da iyi bir argüman değildi. Sadece hayatta kalmak istiyordum.İşte bu, neden güçlenmem gerektiğiydi.Ama dalgalar Raphtalia için açıkça dehşet kaynağıydılar.

Yine de, eğer İSTİYORSA ; diğer çocuklar da kendisininki gibi bir hikayeye sahip olabilirlerdi,bu durumda yapabileceğim bir şey yoktu.

“Tüm yapabildiğim saldırabilmen için uygun çevreyi oluşturmak.Eğer bunu yapamıyorsan,diğer seçenekleri zaten tartıştık.”

“D…doğru.”

“Ğğğah!”

Köpek bir şekilde bizi bulmayı başardı.

“Eğer savaşmak istemiyorsan,çık git buradan.”

“Ya sana ne olacak?”

“Ben dikkatini çekeceğim,sen kaçacaksın.”

“Ama!”

“Bu yapabileceğimiz tek şey.Savaşamıyorum.Yapabildiğim tek şey seni korumak.”

“Kaçmak istemiyorum!”

“O zaman ne yapacaksın?Sadece burada ölecek misin?”

“…Hayır!”

Kılıçı sımsıkı kavradı.Köpeğe kılıcını savurdu ve sapladı.

“Yaşasın!”

Köpek yara aldı.

“Ölmeni istemiyorum!”

“…Ölmeyeceğim.Eğer ölürsem,bu seni koruyamadığım anlamına gelir.”

Ölümü kendimden uzak tutmam için güçlenmeliydim.Sanki böyle bir yerde ölürdüm de ?Sanki böyle bir şey olurdu?

Köpek Raphtalia’ya doğru koşturmaya başladı.

Hızlıca İp Kalkanına geçtim.

“Hava Saldırısı Kalkanı!”

Kalkan hemen değişti,hızlıca köpeğe döndüm.

“Ağh!”

Köpek Raphtalia’dan yönünü çevirdi ve uluyarak bana doğru koşmaya başladı.

Kafalarından bir tanesi omzumu derin bir şekilde ısırdı.

Acıyı bir miktar kan takip etti.

“Efendim?!”

“Sakin ol!Bir şeyim yok!”

Eğer savunma oranımı saldırılarıyla geçebiliyorsa,bayağı bir güçlü olmalıydı.Dişleri iri ve keskindi.Kalıcı bir hasar bırakmamasını umuyordum.

Bu biraz da kalkan sayesindeydi.Acıtmıştı,ama üstesinden gelemeyeceğim bir şey değildi.

“Evet!”

Raphtalia,tüm gücüyle hamlesini yaptı.Canavarın kalbini buldu ve kılıcını oraya sapladı.

“HĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞH!”

Acı içinde bağırdı,ve Raphtalia kılıcı daha da derine sapladı.

“Arrrrrrrrrr!”

Köpek düşündüğümden güçlüydü.Hala açı içinde inliyordu.Raphtalia tekrar ve tekrar kalbine sapladı.

Sonunda,köpek hareket etmeyi bıraktı ve yere yıkıldı.

TP 340

Raphtalia TP 340

Savaşın sonunda bol miktarda TP ile ödüllendirildik.İkimiz de seviye atladık.

Nefes nefeseydik.

“Yaptın.İyi işti.”

İkimizde kanlar içindeydik.

Başını okşadım.

“Efendim…Lütfen ölmeyin…Benim…benim yerim…”

Derdini anlatmaya çalışırken güçlük çekiyordu.Ama sanırım işleri eskisi gibi tutmak istiyordu.

Köle olarak geçen bir hayat zor olmalıydı.Elbette o kafese dönmek istemeyecekti.

Durum hiç de kötü değildi.Bu benden övgü istemesinin nedeni miydi?

Eh,onu yakın bir zamanda satmayı planlamıyordum.Ondan tek istediğim şey saldırı gücüydü.

“Efendim…sanırım halen daha isminizi bilmiyorum.”

“Evet,haklısın.İsmim Naofumi Iwatani.”

“Nao…Fumi?Memnun…oldum.”

Yerde süklüm püklüm duruyordu.

Ad…ım?

Yani,bu tüm zaman boyunca “Efendi” veya “Kahraman” diye çağırılmaktan daha iyiydi.

Bu canavarı emme zamanı gelmişti.

Canavarı parçalarına ayırdık…

Hiç de…eğlenceli bir iş değildi.

Ama yine de yapmayı başardık.

İki Kafalı Siyah Köpek Kalkanı:Şartlar uygun

İki Kafalı Siyah Köpek Kalkanı:yetenek açıldı:kullanma bonusu:uyarı kalkanı

Özel Etki:Köpek Isırışı

Kalkan iki kafalı bir köpekmiş gibi gözüküyordu.Deriden yapılmıştı,ve o kadar gerçekçiydi ki kafalar neredeyse canlıymış gibi gözüküyordu.

Oldukça iyi yetenekler gibi gözüküyorlardı.Fena değildi.

Uyarı Kalkanı’nın ne yaptığını merak ediyordum.

Ayrıca Köpek Isırışı dediği özel etkinin de ne olduğunu merak ettim.

Daha sonra bakacağım.

İyileştirme ilacının birazını da omzumdaki ısırığın olduğu yere sürdüm.Biraz acıttı, ama yaranın hızlıca iyileştiğini hissedebiliyordum.

Hana geri döndüğümüzde, yarayı iyileştirmesi için bir sihir kullanıcısı arayacaktım.

Onlara paralarını ödeyeceğimi düşünüyordum.

Bu,bana bu dünyaya geldiğimden beri ilk kez acıyı hissettiğimi hatırlattı.Elbette burada da acı vardı.

Savaşamayacak değildim…Ama yine de…canımın yanmasını sevmiyordum.

Köpeğin bazı kısımları kalkanla etkileşime geçmedi.Ya yeterince olmadığındandı, ya da seviyemin düşük olmasındandı.

“Eh,canavarı yendik.Şimdi birazcık cevher bulmaya çalışalım.”

“Tamam!”

Aniden neşeli ve canlı göründü.

Kalkanımı, toplayıcılık 1 yeteneği için kazma kalkanına çevirdim.Ve daha sonra Haritada “X” ile işaretlenmiş noktaya doğru gittim.Bunu yaptığımda, Duvarda küçük, parlayan bir “X” belirdi.Bu da neydi?Oraya mı bakmam gerekiyordu?

“He!”

Mümkün olabildiğince kuvvetli savurdum kazmayı.

Duvar çatladı.Çatlaklardan örümcekağları çıktı ve duvar yıkıldı.

“Vay!”

Bayağı da hızlı harap oldu.

Çevremdeki kırılgan yerlere baktım ve cevher için kazmaya başladım.

…Ama o kadar da kolay değildi.

Yine de kazmaya devam ettim ve sonunda bir parça parlayan cevher çıkarmayı başardım.

“Hafif Metal?”

Görünüşe göre “Hafif Metal” denen bir cevherdi.

İyi paraya satılır mıydı?Oldukça saf gözüküyordu.

Çok fazla yoktu,ama akşama kadar kazmaya devam ettik ve sonunda on parça elde ettik.

Çok verimli olmadı.

Cevheri kalkana emdirdim.

Daha fazla gerektiğini söylüyordu.Bir tane daha verdim.

Hafif Metal Kalkan:Şartlar uygun

Hafif Metal Kalkan:Yetenek açıldı:kullanma bonusu:savunma 1

Özel Etki:Büyü Savunmasını yükseltir.

Şu anlık savunma oranı en yüksek olandı.

Eğer güçlü canavarlarla savaşacaksak,kullanmam gereken kalkan buydu.

“Ne düşünüyorsunuz?”

“Yok bir şey.”

“Tamam, o zaman geri dönelim,Naofumi Bey.”

Raphtalia ellerimi ellerine koydu ve yürümeye başladık.

“Hayatta kalmak zorundayız.”

“Evet.”

Sanıyorum ki bu bayağı açıktı.Hayatta kalmam ve kendi dünyama geri dönmem gerekiyordu.Bu kadar b**tan bir dünyada ölmek istemezdim.(Ç.N.:En azından Raphtalia’n var.)

Riyute’a geri gittik ve cevheri sattık.

İyi bir paraya sattık.Bir süre için ihtiyaçlarımızı ve aktivitelerimizi destekleyebilirdi.