Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4, Bölüm 1 – Huzurlu günlerin aniden bitivermesi…
Bölüm 1 – Huzurlu günlerin aniden bitivermesi…
Issız ada
sınavı geçeli 3 gün oldu.
Okulun bize sağladığı bu lüks gemide kayda değer bir şey olmadı ve sükûnet hâkim
şuan.
Gençlik yıllarının daha başında olan öğrencilerin, ıssız bir adada yaşadıkları
şeylerden sonra, bir süre mantıklı hareket edememeleri çok normaldir..
Erkekler olarak, hayvanlardan farksızız bazı konularda.. bunu kast ediyorum..
Kızların vakitlerini nasıl geçirdiklerini izlerken, ister istemez hayallere
dalıyoruz..
Bu lüks yat, insanın kendini
kaybedebileceği bir hayal dünyası gibi bir yer ve bu dünyada hayallere dalmak
hiç fena fikir değil.
Burada yeni aşklar doğarsa, hiç şaşırmam zaten.
Hatta, bu
gemide öğrencilerin fazla kaynaştığını, sevgili olan pek çok kişi olduğunu
duydum.
Tabii, benim başıma böyle şeyler gelmiyor, vaktimi yalnız başıma geçirmeye
devam ediyorum. Benim durumum ada sınavından öncekiyle aynı.
Ama belki de çevrem değişmiştir? Bu okula girdikten sonra, istemeye istemeye
hedefimi değiştirmeye zorlandım.
Başta, bu okulu seçmemin tek ve çok özel
bir nedeni vardı: ” Mezun olana kadar dış dünya ile iletişimin yasak
olması.” İşte bu kural için buraya gelmiştim. Ama şimdi.. ‘bir adam’
dışarıdan benimle iletişim kurmaya çalışıyor. Chabashira-sensei’nin haber
vermesiyle öğrendim. Dahası, onun sınıfını A sınıfına yükseltmeme karşılık
bana yardım edeceğini söyledi. İş birliği
yapmazsam okuldan attırmakla tehdit etti.
Kabul etmemek aptallık olacaktı. Çünkü teklifini
reddedecek gücüm olmadığı için, kabul etmek zorunda kaldım. Sensei’nin
sözlerinin doğruluğunu öğrenmemin de hiçbir yolu yoktu. Yine de, kendimi
garantiye almak için, tamam dedim.
Ama sonsuza dek
beni tehdit etmesine izin vermeyeceğim. Şuan
için planım, şartlara bağlı olarak
gerekli bilgileri toplamak.
ilk hamlemi yapacağım. Sol tarafımdaki şeytan bana diyor ki.. “Onlar seni alt
etmeden, sen onları alt et.” Tek
yapmam gereken bu.
Ama tabii bu saldırgan düşünceler çok kısa süreli etkili oluyor ben de. Çok geçmeden
eski sakin halime geri dönüyorum. ”
Keşke dünyanın eksenini değiştirebilecek gücüm olsaydı.”
diye düşündüm. Eğer böyle bir şey
yapabilseydim, bu küçük meselelerle ilgilenmeme gerek kalmazdı ya. Böyle düşününce
aklıma, Dragon Ball gibi bir dünyada
yaşamak geldi.
Sınav bitince, herkes farklı bir şey daha çıkacak diye huzursuzdu ama hiçbir
şey olmadı.
Ama yat, sakin ve huzur doluydu. Yaz tatili
gelmiş gibi bir hal vardı.
Çok geçmeden öğrenciler de festival havasına girdiler. Bu iki haftalık ‘sözde’
tatilin ikinci haftasını sahiden tatil yapmaya karar vermişler herhalde.
Ada sınavı yeni
bittiği için herkes rahata kavuşmuştu. Bizimkilerin
sevinmesinin tek nedeni de iyi bir puan almış olmamızdı.
“Hmm? Bunca zamandır odanda mıydın?”
diye sordu Hirata Yousuke,
Bana seslenen tek kişiydi.
“Dışarı çıkmam için bir nedenim
yoktu. Zaten beraber zaman geçirecek arkadaşım da yok. ” diye cevap
verdim.
“Yanlış düşünüyorsun, Sudou ve Horikita var ya.” dedi.
Tabii, Sudou ve Horikita’yı ‘arkadaş’ kategorisine koyabilirim. Ama onları arkadaşım olarak saymam yeterli
değil. Arkadaşlık içinde de bir hiyerarşi var ve eğer birisi hiyerarşide son sırada
ise, tavır da farklı olur.
10 kişilik bir geziye gidilecek ve bir kişi eksikse, o kişi ben olurum. Ben böyle
bir arkadaşım.
“Ayanokouji-kun,
biraz daha girişken olursan daha çok arkadaş edinebilirsin. ” dedi, Hirata.
bu çocuk, çoğu öğrenci tarafından beğenilip takdir edilen birisi. Özellikle de
kızlar ona ayrı bir güven duyuyor. Karuizawa gibi de bir kız arkadaşı var. Çok
şanslı ve mutlu bu çocuğun, benim gibi birini anlaması mümkün değil.
“Ayanokouji-kun, konuşmanda sorun yok. Sadece sohbet kurmak için adım
atmalısın. ” diye konuşmaya devam
etti. Bu acıyan kibar tavrına ihtiyacım
yok ama..
“Eeh…popüler
birisi olabilirsin.” Tarzı cümleleri kızlardan duymak istemiyorum. Çünkü ben
onlara desem ki, ‘birlikte dışarıya çıkalım, madem böyle düşünüyorsun.’ Onlar bana
diyecek ki, ‘işim var, gelemem.’ Böyle yalnız zaman geçirmek zorunda kaldığım
için zaten ne arkadaş ne sevgili edinebildim..
” Karuizawa-san ile 12:30’da birlikte öğlen yemeği yiyeceğiz. Sen de bizle
takılsana. Güzel vakit geçireceğine eminim.” Diye öneride bulundu.
“Sadece Karuizawa mı olacak?” diye
sordum.
“Bizimle birlikte 3 kız daha olacak. Ne dersin ?” diye sordu.
Açıkçası, bir
süredir Karuizawa ile konuşmak istiyordum. Ama… acelesi de yoktu yani. Zaten diğer
kızların yanında da sağlıklı bir sohbet kuramayız. Zaten onlara da neşe kaynağı
falan olamayacağıma göre..
. “Maalesef, gelmemeye karar verdim. Karuizawa’nın arkadaş grubuyla
anlaşabileceğimi sanmıyorum.” Dedim.
birinci sınıfların ilk dönem yaşadığı yarışlardan sonra, öğrenciler arasındaki
ilişkiler daha bir sert hal aldı. Bu noktada birisiyle yeni bir arkadaşlık kurabileceğime
inancım yok. Zaten Karuizawa’nın nefret dolu bakışlarını düşünmek bile istemiyorum.
Hirata yanıma
oturdu. Arkadaş edinmek istemediğimi fark ettikten sonra.
” Neden isteksiz olduğunu
anlayabiliyorum. Ama bana güvenmeni istiyorum. ” sonunda ağzındaki baklayı çıkardı..
Hirata
yüzündeki güel gülümsemesiyle, her an yardıma hazır birisiydi.
Ama başım sallayarak teklifini reddettim.
“Öğle yemeğine 10 dakika kaldı. Ancak
yetişirsin.” Dedim.
“Acelem yok. Zaten seninle olmak da keyifli. ” diye hemen cevap verdi.
ilk bakışta, benim güçlü görünmeye
çalıştığım ya da bahane uydurduğum düşünülebilir. Ama şuanki halimden gayet de memnunum.
Tabii bu okula ilk geldiğim zaman yüze kadar arkadaş edinirim diye düşünerek
gelmiştim.
Ama o motivasyonu hemencecik kaybettim. Üç
salağı, Horikita’yı, Kushida’yı ve Sakura’yı arkadaş edinebildim ama.
Okul hayatım çok da kötü değil. Bu da benim için tatmin edici. Ama bu çocuk,
Hirata yalnız gördüğü arkadaşını bırakıp gidemeyen birisi.
“Peki, sadece ikimiz yemeğe gidelim. Olur mu?” diye sordu bu sefer
de.
Hirata bakışlarını
bana çevirmişti. Bu muhabbet uzayacak
gibi ya.
“Ben böyle iyiyim. Sen Karuizawa’yı
düşün.” Dedim.
” Karuizawa-san ile her zaman yemek yiyebilirim. Ama seninle zaman
geçirme fırsatım kısıtlı.” Dedi.
Hirata gibi nazik birisi, şuanda bir aynı cinsten birisiyle zorla vakit
geçirmeye çalıştığının farkında değildi herhalde.. aklıma ‘tercihlerinin’ farklı
olabileceği bile geldi ya..Çok popüler birisi olmasına rağmen, mantıklı olmaya
devam ediyor..
“Sonra
Karuizawa benden nefret eder falan.”
Hirata mantıklı düşünebilsin diye uyarıda bulunarak yine reddettim teklifini.
“Sorun değil. Karuizawa-san böyle şeylere
sinirlenmez.” Dedi.
Bence Karuizawa tam da böyle şeylere sinirlenecek bir kız..
Hirata’nın yanında uysal davranan, ama diğerlerine karşı çok sert olan birisi
bence. Belki de bu sert tarafını Hirata’ya henüz göstermemiştir diye düşündüm..
Yaramazlık yapan
öğrencilerine yardım etmeye çalışan öğretmenlere benziyordu.
“Karuizawa-san ile öğle yemeğini iptal ediyorum şimdi.” Dedi.
Telefonunu
cebinden çıkarıp onu aradı. Ona engel
olmaya çalıştım ama diğer eliyle gözlerimi kapatıp durdurdu.
“Özel olarak yemek istediğin bir
şey var mı?”
diye sordu. Konuşmalarına şahit oldum..
“Yemek ayırt etmem… Ağır bir şeyler yemeyelim yeter.” Deyiverdim.
Yatta bir sürü restoran var. Ramen,
hamburger gibi fast-food’dan Fransız mutfağına kadar uzanan bir çeşitlilik var.
Malum öğle saatlerinde olduğumuz için hafif bir şeyler en iyisi.
Hirata, Karuizawa
ile randevusunu iptal etti. Onun sesini çok duyamadım telefondan ama Hirata
zorla telefonu kapattı.
“Sorun olmayacak mı?” diye
sordum.
“Olmaz. Hadi gidelim. Atıştırmalık bir şeyler buluruz.” Dedi.
Hirata kapıyı açıp beni dışarı doğru çekti.
“Ada sınavında, yardımın için ne
kadar teşekkür etsem azdır. Ayanokouji-kun, suçluyu bulmamıza bile yardım
ettin.” Dedi.
“Ben bir şey yapmadım ki. Horikita sayesinde çözüldü her şey. İç çamaşırı
çalan hırsızı, o buldu.”
“Ama yine
de sana teşekkür etmek istiyorum, yardım etmek zorunda değildin ama ettin.”
İç çamaşırı meselesi açılmışken ona sormak istediğim bir şey vardı. Etrafa baktım
birileri var mı diye.
“Karuizawa’ya
verdin değil mi?” diye sordum.
“Evet. Ibuki-san suçlu olduğu için, sorun çıkarmadan kabul etti.” Dedi.
ada sınavında, kızlardan birinin,
Kariuzawa’nın, iç çamaşırı çalındı. Bu çamaşır
sonra erkeklerden birinin çantasında bulunuca, sınıf içinde büyük bir kaosa
sebep oldu. Ama Hirata suçluyu bulup ortamı yatıştırdı. Sonuç olarak, sorun çözüldü. Her şey yoluna
girdi. Kötü bir sonuç doğacak diye endişelenmiştim ben de.
Arayı bulmaya
çalışan Hirata’nın bile başının derde gireceğini düşünmüştüm açıkçası. Bu sorunu
çözebilmesi de, onun olgunluk seviyesini gösteriyor aslında.
Güverteye geçerken bindiğimiz asansörden, herkesin tatilin tadını çıkardığı
görülüyordu.
Yakınlarda açık havuz vardı, öğrenciler havuzun tadını çıkarmaya koyulmuş. Zorlu snavdan sonra herkes rahata ermenin keyfini çıkarmaya çoktan başlamış anlaşılan. Zaten tesisleri kullanmak ücretli değildi. Yemek ve içecekler için de puan ile ödeme yapmak zorunda değildik. Tabii diğer ekipmanlar için ödeme şart, mayo vb. gibi. Bunun dışında her şey ücretsiz.
Restorana
vardığımızda, masaların yarısının dolu olduğunu gördük. Hemen bir yere geçtik.
“Aslında… seninle konuşmak
istediğim bir şey var.” Dedi Hirata.
menüye bakarken, Hirata’nın ses tonu
değişti, özür diler gibi bir hali vardı.
“Nedir?” diye sordum.
Tabii ki bu yemeğin bir sebebi vardı. Bu yüzden ısrarcı olmuştu. O davet ettiği
için çok önemsemedim ben de.
” Çok iyi bir
dinleyici değilimdir… kısaca anlatır mısın?” diye sordum.
ne iyi bir dinleyici ne de iyi bir
konuşmacıyım. Kısaca bahsetsin istedim. ersion of it.
“Horikita-san ile aramda köprü
olmanı istiyorum. Onun sınıfımıza ilerde çok yardımı dokunacağını düşünüyorum. ”
dedi.
Demek konu buydu. Sürekli özür diler bir hali de vardı.
“Geçen gün de, Horikita-san’ın
çabaları sayesinde beklenmedik bir başarı elde ettik. Herkesin morali düzeldi. Eminim,
Horikita-san gibi birisi de bu başarıdan dolayı sevinmiştir.” dedi.
“Olabilir.”
Dedim.
Horikta bu okulda edindiğim ilk arkadaşım.. ama onun hiç arkadaşı yok ve
yalnızlığı seven birisi.
sahip olduğu tek yetenek, akademik başarısı.
Zayıf noktası da, insanlar arası ilişkilerinin iyi olmaması ve
sosyalleşirken emir vererek ilişki kurmaya çalışması..
“Eğer hep birlikte çalışırsak, önce C’yi sonra, B’yi yenerek A sınıfına
ulaşabiliriz.” Dedi umutla, Hirata.
Bu konuyu başka birisi söyleseydi, ciddiye almazdım. Ama Hirata, dönemin başında da açmıştı bu konuyu ve onun niyetinin kötü olduğunu da düşünmüyorum. Horikita’daki potansiyeli görmüş olsa gerek. Ona yardım etmekten gocunmuyorum zaten görev çok basit. Ama bu ikiliyi yan yana getirmek sonra doğabilecek sorunları çözmeyecek.
“Aranızda
köprü olsam bile, sorunlar çözülmeyecek.
Horikita zor birisi.”
Aralarıda bağ oldum diyelim, Horikita bu durumu gereksiz bir müdahale olarak
görecek ve belki de sınıfla arasını daha çok açacak. Kushida olan ilişkisi buna
en büyük örnek maalesef.
“Horikita-san
sadece seninle iyi anlaşıyor biliyorum.
Bu yüzden önce seninle konuşmak istedim.” Dedi.
Yani bu konuyu Horikita’ya danışmam gerekecek. Ardında da Hirata ile görüşmem
gerekecek..
Hirata’nın sağ
kolu durumuna geçer, Horikita’yı diğerleriyle yüz göz etmeden sınıfla görünmez
bir bağ kurar, ortak çalışabiliriz..
“Söylemesi kolay olan ama
gerçekleştirmesi zor olan bir iş. İyi de
zaten ben, o ne derse yapıyor-… …daha net olursam eğer, Horikita’ya hiç
seçenek sunmadım daha önce. Eğer ona teklifler sınarsam, garipseyecektir.”
Dedim.
“Ama şuan için, başka bir yol
düşünemiyorum. Onunla bizzat konuşsam
bile, ikna edebileceğimin garantisi yok. Bu da benim son seçeneğim.” dedi.
“Son çare
düşünmek için erken değil mi?”
diye sordum. Horikita ile iş birliği kurma isteğini anlıyorum ama bu konuda
direkt onunla görüşmekten başka çaresi yok. Neden tereddüt ettiğini anlıyorum
ama ekip olarak çalışmak, iki taraf için de zor olur zaten.
Hirata bu bariz
durumu çoktan fark etmiştir diye düşünüyorum. Çünkü sınıfı, sınıftaki
arkadaşlığı en çok önemseyen o. Ama hala bir konu netleşmiş değil.
Adadayken, bir şeyden korkup az daha kendinden geçiyordu. Hirata’nın o garip
tavırlarını hala unutamıyorum. D sınıfı tehikeli bir konuma düşünce, ‘boş’
bakışları vardı. Hiç normal değildi o hali..
şimdilik isteğim, sandviç ve içecek bir şey. Hafi yiyecekler. Kimi öğrenci güvertede yemek yiyor kimisi de
havuza giriyordu. Ike ve Yamauchi burada olsaydı eğer, kızlardan gözlerini
ayırmazdı kesin. Hirata ise, tüm
dikkatini bana vermişti, etrafla ilgilenmiyordu.
“Evet, Ayanokouji-kun. Dediğin gibi çok çabuk karar
verdim.” Diye itiraf etti.
dürüst ve hatasını çabuk fark edebilen birisiydi. Bu da Hirata’nın en güçlü
yanlarından birisi. Ama düşüncesinden vazgeçmiş değildi beni ikna etmeye devam
etti.
“Horikita-san çok ciddi birisi, ona karşı yaklaşımımı değiştireceğim. Onunla
anlaşmayı nasıl başardın, Ayanokouji-kun?” diye sordu.
Onunla ilişkisini
güçlendirmek adına, önce onunla arkadaş olmanın yollarını arıyordu. Bence doğru
bir adımda ilerliyor. Ben de yardımcı olmak isterim, yapabileceğim bir şey
varsa.
“Şimdi öncelikle şunu belirteyim ki.. Horikita ile iyi geçindiğim falan
ok. Hatta beni arkadaşı olarak bile görmüyor.” Dedim.
“Ama sadece seninle anlaşabiliyor, Ayanokouji-kun.”
işte beni de özel yapan bu. Sadece bu kişiyle anlaşabilen tek kişiyim.
Belki de böyle olduğunu söyleyen kolayca arkadaş edinebilen bir çocuk..
onunla arkadaşlık bağı kuramadığı için içten içe sinirleniyordur… kim bilir.
“Acele etmeye gerek yok ki. Daha ilk dönem yeni bitti?”
Sınıfın uyumu, birlikte geçirilen zamanla orantılıdır. Bazen de, adada geçirdiğimiz gibi zor zamanlarda artış sağlar. Tabii bir yolu daha var, o da insanlara zorbalık etmekten geçiyor. Ama bu da kırılgan bir yapıya sahip..
“Şunu da
bil ki.. Horikita kolay arkadaş edinebilen bir tip değil. ”
“…olabilir.”
belki aceleci davranıyordu bilemiyorum ama yüz ifadesi değişti.
“Onun duygularını göz önünde bulundurmadım evet. Önceliğim iş birliği
çünkü.”
Hirata gülümseyerek başını salladı. Şimdi anlamıştır ne demek istediğimi.
“Özür dilerim. Bencil isteğimi dinletmek için seni buraya çağırdığım için.
Yemeği yiyelim.”
Birisinin bize doğru yaklaştığını çok geçmeden o da fark etti. Ardından utanır gibi oldu.
“Demek
buradaydın… Hirata-kun, öğlen yemeğini birlikte yiyelim.”
sevinçli bir ses tonuyla Hirata’ya seslendi. Yaklaşan, Karuizawa idi.
“Umm…Karuizawa-san,
seni arayıp iptal etmiştim yemeği ama…..”
Hirata sözlerini tamamlayamıyordu. Karuizawa ve arkadaşları, bir masa çekip bizimkiyle birleştirdiler. Bir
anda gruba dahil oldum. Gürültülü bir masa oluverdi ve tabii ben de sosyalleşmede
problem yaşıyordum. Ama endişelenecek bir durumum yok. Bu durumu defalarca
yaşadığım için alıştım. Hemen özel yeteneğim olan, “Olay yerini terk etme” yeteneğimi
kullanıp kaçacağım.
Yemeğimi alıp hemen çıktım. Hirata ile bir anlığına göz göze geldik. Ancak kızlar dikkatini dağıttı.
Bu da fazla arkadaş edinmenin kötü yanı olsa gerek. Kendin için ayırdığın zamanı, arkadaşların harcıyor. Hirata’nın kişisel bir sorunu olsa ve birine danışmak ihtiyacı hissetse, eminim Karuizawa’dan tavsiye bile alamaz, kendini susturmakla kalır.
Keyifli okumalar~~
eklediğim şarkılar alakasız gelebilir, genelde günlerce, -hatta bazen aylarca-, dinlediğim şarkıları ekliyorum.
Blogumuza destek olmak için, bizi takip edin ~