Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4, Bölüm 2, Part 4

 

Liseden mezun olduktan sonra sadece A sınıfının istediği eğitimi ve işi elde edebilme hakkına sahip olacağı bilinen bir gerçek.. Tabii, bu durumun farkında olan tüm diğer sınıfların A sınıfı ile anlaşmaya çalışması imkansız gibi bir şey.
B ve D sınıfının el ele verip A ve C sınıfını alt etmeye çalıştığını düşünün veya tam aksini, C ve A sınıfının birleşerek B ve D sınıflarını alt etmeye çalışmasını… her şey mümkün.

Peki ya, tüm sınıflar tek bir grup sayılırsa ne olur sizce? Kediye ciğeri emanet etmek gibi bir şey, bu. Böyle bir grubu organize etmenin bir yolu olmaz, yani.

Ama olur ya, çok küçücük bir şansla, tüm sınıflar iş birliği yapar, o zaman gerçekleşir. Tabii, Hirata ve İchinose gibi güçlü kişilerin liderliği ile güç bela olabilir..

A sınıfı ikinci toplantıya da katılmadı.  Bu grubun sessiz kalmasından dolayı da verimli bir toplantı geçiremiyor, odaya sessizlik hakim oluyordu. Ben de gruptaki öğrencileri inceleyeme başladım, nasıl tepki veriyorlar, nasıl davranıyorlar diye.  Kötü niyetli olanların çok olduğunu sanmıyorum, çoğu kendilerini güvende hissettiği için sessiz kalmayı tercih ediyor diye düşünüyorum ben de.

 
 “İkinci toplantımızı yapıyoruz madem işe koyulalım. Malumunuz grup olarak toplantılarımız da kısıtlı.”

Ichinose tekrar inisiyatif kullandı. B sınıfından diğer öğrenciler de aynı fikirdeydi.
Ichinose, tereddüt dahi etmeden iş birliği teklifinde bulunabiliyordu, grubundan gelen bu destekle.

Hirata’yı izliyormuşum gibi hissettim. Ama İchinose’n grubu, bu sınavda başarıyı hedefliyordu.  Diğer öğrenciler hala temkinli davranıyor, bu konuşmalar da ortamı geriyordu. A sınıfı hariç herkes şüpheci ve dikkatli davranmaya özen gösteriyordu. A sınıfındakiler, telefonlarıyla oynuyordu. Muhtemelen diğer gruptakilerle yazışıyorlardır.
Diğer gruplarla iletişim kuramazsınız diye bir kural yoktu..

Yiğidi öldür hakkını yeme demişler.. A sınıfı, şuanki stratejileri ile sınavı domine ediyorlardı, rahat olmak haklarıydı.

Ada sınavını kaybettikleri aklıma geldi. Katsugari’nin tavrında değişiklik mutlaka olmuştur .. Ama diğer sınıflara karşı, ‘sakin’ bir imaj çiziyor bence. Çok etkili bir strateji olduğu da kesin.

Benim gibi yalnız çalışan birisi için özellikle, A sınıfının kurduğu bu stratejiyi yıkmam mümkün değil ya.

“Şuan için bir arayış içinde olmamıza gerek yok bence. Ama tartışma konusunda size katılıyorum. A sınıfı, tüm bunlardan kaçmaya çalışıyor olabilir, ama ben hedefi bulmanın önemli olduğuna inanıyorum.”

 Yukimura, Ichinose ile aynı fikirde olduğunu bu sözleriyle belirtti.

‘hedef’ diğer sınıflardan birisi ise, bu fırsatı tepmek zararımıza olacak.  Belki bu tavrıyla, kendini kamufle etmeye çalışan Yukimura bile hedef olabilir, kim bilir?

 “Sadece konuşarak hedefi bulabileceğinize inanıyor musunuz? Salak olmayın. ‘hedef’i bulmak çok zor, ya da şöyle diyeyim, sınav başlı başına zor. ” Karuizawa düşüncesini dile getirdi.

” Endişeni anlıyorum, Karuizawa-san. Bakış açısı çok önemli. Hem ada hem de bu sınavda, oku öğrencileri ‘şaşırtmaya’ çalışıyor. Değil mi?”

“Şaşırtmak mı?” Karuizawa sordu.

“Güneşin doğuşu ise, bende o iş. Ben hallederim. Mo-e-a-g-a-r-e!!!”

Sotomura aniden bağırmaya başladı. Kelimeleri yanlış anladı, salak ya..

 “Böyle bir gemide yaşamak güzel değil mi? Zorla bir toplantıya katılmak zorunda olsan da, telefonunla istediğini yapabiliyorsun. Aslında istediğini yapmakta özgürsün.”

 “Evet.. güzel.”

“Haklıyım değil mi?  İşte bu yüzden daha rahat bir şekilde konuşmaya ihtiyacımız var, arkadaş gibi yani.  Machida-kun gibi davranırsan, ancak kendine eziyet etmiş olacaksın.”

Ichinose, Karuizawa’yı ikna etmeye çalıştı.

Sınavı, ‘tatil’ olarak düşünüp değerlendirirsek her şey daha kolay olacak, doğru.
Ichinose’n dediği gibi, bakış açısı önemli. Ne kadar olumlu düşünürsek, o kadar sınavı çözmek kolay olacak.

Ancak Machida, İchinose’n sözlerinden sonra gülmeye başladı.

 “İstediğinizi yapmakta özgürsünüz. Ama böyle ‘hedef’i bulamazsınız. Hedef kim bilmiyorum ama hadi diyelim kendi sınıfları ile anlaşmaya varamadılar, kendilerini korumak için dahi susmaya karar vereceklerdir.  Belki de ‘hedef’ B sınıfındadır. Bu da ihtimal. Onlara güvenece misiniz gerçekten?” Machida sordu.  Sözleriyle, herkesin aklını karıştırmak istediği belliydi.

“Bu sözler, sizin grubunuz için de geçerli, Machida-kun”

Ichinose ona sözlerini hatırlattı.

“…tabii ki.”

 Bir saniyeliğine, Machida gözlerini, İchinose’den kaçırdı.  “Morishige” adında yanında oturan çocuğa göz ucuyla baktı. Hemen geri İchinose’e döndü ve A sınıfının çizdiği ‘sakin’ tavrı korumaya devam etti.

“’ Hedef’ ile ilgilenmiyoruz. Zaten her ay 100,000 puan harçlık alıyoruz, bu sınavdaki, 500,000 puanlı ödüle heyecanlanan kimse yok.” Machida içindekini döktü,  Ichinose’e.

 “Gerçekten mi? Yani diyorsunuz ki bir puan dahi almak istemiyoruz? Sanki okul aldığınız puanlara karışıyor.” Diye cevap verdi.

 “Saçmalama. İstediğini düşünmekte özgürsün, ama beni gereksiz suçlamalarından uzak tut.”

Machida sinirlendi. Ichinose, Machida’ya tartışma boyunca gülümseyerek cevap vermişti. Ama bu sözlerine karşılık zorlu, bir rakiple karşılaştığını yüz ifadesi artık belli ediyordu.

Machida tartışmalara katılmayacağını iddia etmişti ama yine de İchinose’n sorularına karşılık vermeden edemiyordu. Konuşmaya devam ettiği sürece, ağzından bilgi kaçıracak.
Karuizawa ve Yukimura’yı, Machida’yı kışkırtmak için kullanan Ichinose A sınıfından bilgi toplamaya çoktan başlamıştı bile. Machida’nın fark edip etmediğini merak ediyorum şuan..

Bu arada, Karuizawa telefonula uğraşıyor, iç çekip duruyordu.  Kurallar, telefon kullanımını yasaklamıyordu ama ‘hedef’ aranırken böyle bir tavırda bulunması doğru değildi.

Belki de Karuizawa, Hirata’ya bilgi gönderiyordur?  Böyle iyi bir ajan olacaksa, saygı duyarım kendisine ama… sanmıyorum.

Karuizawa, şimdiye kadar hiçbir şeyi önemsemedi, çaba sarf etmedi bir şeyler yapmak için, bu yüzden  tavrı normal diye düşünüyorum ama …

Sınav başladığından beri bir garip. Tavırları değişti. Özellikle de, Ibuki ve Manabe’nin grubuyla olan konuşmalarından sonra, işkillendim.

İlginç olan başka bir şey daha vardı. Hiçbir tavrı, sınıfta görmeye alıştığımız Karuizawa’ya ait değildi.  İyi birisi olsun olmasın, D sınıfında Hirata ile birlikte sınıfı bir araya getiren kişi, o’ydu.  Normal şartlarda, sınavda başarılı olmamız için çabalaması gerekirken, hiçbir şey yapmıyordu.

 Hirata, her zamanki Hirata. Kushida, her zamanki Kushida. Ama.. Karuizawa değişik birisiydi şuan… Okuldaki kast sistemi tarzı sıralamadan dolayı, kendini Manabe’nin grubuna karşı düşük seviyede mi hissediyordu acaba? Bilemiyorum.
D sınıfının yükselebilmesi için, daha fazla puan toplamaya odaklanmaktan çok, sınıftaki herkesin aynı dili konuşuyor olması gerekiyor, aynı A ve B sınıfı gibi bir bağlılığa ihtiyacımız var…

Karuizawa Kei, sınıftaki kızların kontrolünü sağlayan birisi olarak bu bağlılık için çok önemli birisi aslında.  İşte bu sebeple kafam karıştı ve ona neler oluyor anlayamadım ya.
Onun ilerde yararlı birisi olup olmayacağına karar vermem gerek.
Sınav süresi kısa olduğu için, vakit harcamayı göze alamıyorum.
Şartlara bağlı olarak, ona kaba davranmam gerekebilir..

Bir saat doldu ve A sınıfı odadan çıktı.  Hala sessiz kalma niyetindeler.

 Ichinose iç çektikten sonra: “Peki…..zor bir sınav olacak anlaşılan. Peki, sen ne düşünüyorsun, Ayanokouji-kun? Sence de zor olacak mı?” diye bana sordu.

B sınıfının liderinin, bana seslenmesi şaşırtıcı oldu.

Sakin, zeki ve dikkatli birisi. Sınavla ilgili fikir belirtmediğimi fark edince bana seslenmiş olsa gerek.  Onunla aynı sınıfta olsaydım, ondan etkilenirdim kesin, çok çekici birisi.
Zaten okuldaki popülaritesiyle, Kushida ile başı çekiyordur kesin ya.

“Böyle sınavlarda, arkama yaslanıp rahatça oturmayı sevenlerdenim.”  Dedim.

 “Vazgeçmek için çok erken ama. Hep birlikte çalışıp iyi bir sonuç elde edelim!”

 Ichinose, cesaretlendirmek istiyordu.  Anlaşılan daha sıkı savaşacak.

 “Tartışıp konuşmaya devam etsek bile, ‘hedef’in kendi kimliğini kolayca açığa vuracağını sanmıyorum. Sonuçta, kimlikleri ile sonucu değiştirecekler.. A sınıfının bahsettiği en kötü senaryo başımıza gelebilir de..”  

Ichinose bu sözlerini güvenle söylüyordu, gözlerinin içi gülerek. Kafamdan onunla ilgili bir sürü düşünce geçmesine rağmen,, hala onun nasıl böyle bir tavırda kalabildiğini aklım almıyor.

“Neyse. Bugünlük bu kadar.  Yardımlarınız için teşekkürler. “

 “Ne demek. Zaten pek bir şey yapmadık. “.

 Ichinose sınıf arkadaşlarını selamladı. Onu, tartışma başından beri inceliyordum ama hala gerçek niyetinden emin olamadım ya.  Belki de kimsenin bilmediği bir taktik uyguluyordur.
C sınıfından, Manabe ve arkadaşları çıkışa yönelince, arkalarından ben de peşlerine takıldım.
Asansörün önüne geldiklerinde, Manabe’ye seslendim.

“Biraz vaktin var mı?” diye sordum.

Beni fark edince şaşkınlıkla bana yöneldi. Ona seslenmemi beklemiyordu herhalde.

 “Karuizawa ile tartışmanıza şahit oldum. Kafede bir arkadaşınızı itmiş sanırım.”

“Yani, ne demek istiyorsun?” diye çıkıştı.

Bu konuyu açınca hepsi birden dikkatini bana çevirdi.  

 “Çok emin değilim ama  Karuizawa’yi arkadaşınızı kafede iterken gördüm galiba.”  Dedim.

“Gerçekten gördün mü?” Manabe sertçe sordu.

Başımı salladım.  “Evet, o tavrından hiç hoşlanmadım. Bu yüzden de size söyleyeyim dedim.”

 Karuizawa ile C sınıfındakilerin arasını kızıştırdım şuan.

Açıkçası,  böyle bir olaya şahit falan olmadım. Ama böyle bir yalan söylemeye ihtiyacım vardı.
Manabe ve arkadaşları, harekete geçecekler kesin. Bakalım, Kariuzawa ne yapacak, nasıl değişecek.


Çevirmen arkadaşımızın sınavı olduğu için, birkaç bölümü ben çevireceğim. Dün yetiştirebilseydim, dün yayınlayacaktım ama maalesef bugüne kaldı 🙂

Yayın günleri değişmedi, pazar günü görüşürüz inşaallah 🙂

Herkese sevdikleri ile mutlu bayramlar diliyorum.

KEYİFLİ OKUMALAR