Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4, Bölüm 3, Part 2

Evet, gelelim şu hedef bulma meselesine..

Akıl okuma yeteneği olmadan hedefleri bulmak nerdeyse imkansız, bu kesin bilgi.

İnsanlar yalan söylerler ve yalan söylenilmeye de alışıktırlar, bu insanın doğasında vardır.

Yani, Birisi hayatında hiç yalan söylemediğini iddia ediyorsa, bu sözün direkt yalan olduğu anlamını çıkartabilirsiniz.

Yalan, insanların hayatlarının ayrılmaz bir parçasıdır diyebiliriz.

Bu odadan bir kişi ‘hedef’ olduğu kesin.

Toplantının başlamasına daha vardı ama ben erken geldim,, çünkü gruptakilerin tavırlarını incelemeye ihtiyacım var.


Bu akşamki toplantıya ilk gelen grup C sınıfındaki kızlar oldu.

Birbirleriyle güle güle geliyorlardı. Beni görünce seslerini alçaltıp daha mesafeli olmaya başladılar.

Ardından etrafa sert bakışlar atan Yukimura girdi odaya.
Gözleriyle bana selam verdikten sonra yanıma oturdu.

Her zamanki haliydi, bi farklılık yoktu.

Şimdi de A sınıfı içeri giriyor. Machida,Takemoto ve Morishige. Malum sessiz kalma kararı aldıkları için, masanın en ucuna geçip oturdular, C sınıfı kızlarının yanına geçtiler diyebilirim hatta.

 
“Hey Machida-kun, toplantı bittikten sonra bizimle takılır mısın? Biraz eğlenelim diyoruz ama hala bir kişi arayışı içerisindeyiz. “

 “Bir düşüneyim…” diye cevap verdi, Machida.

Machida toplantılara katılmıyor ama varlığıyla etkili bir insan.

Ichinose ve Ibuki hariç,  gruptaki her kız ona karşı ilgiliydi.

Onu kıskandığımdan falan yok.… belki de kıskanıyorumdur ya.

C sınıfı ya hedefleri bulma işinden vazgeçti ya da Machida’yı bu amaç için davet ediyorlar..
Ya da… sırf arkadaşlık ilişkilerini güçlendirmek için bir araya gelmek istiyorlar?

Machida’nın hoşuna gitmiş oalcak ki düşünürken gülümsüyordu.

Sotomura ile Karuizawa da odaya girdiler.

Birlikte gelmekten ziyade kapıda karşılaşmış gibi bir havaları vardı.

Karuizawa’nın yüzü sirke satıyordu tabii.. Bu da önemli bir ayrıntı bence.
Odaya girdikten sonra hemen mesafeli olabileceği bir yer aradı.

“Hey. Burası benim yerim.”

 Geç gelip C sınıfındaki kızlara dik dik bakarak konuşmaya başladı.

Kızların, Machida ile muhabbetini görünce daha çok sinirlenmişe benziyordu.

“Ne diyorsun anlamıyorum? Neresi senin yerinmiş? Başka bir yere geç otur işte.”

 Manabe, Karuizawa’ya cevap verdi.

 “Ben de burası benim yerim diyorum. Kalk.”  Dedi, Kariuzawa.

“Ha? Machida-kun ile konuşuyoruz görmüyor musun? Bu akşam hep beraber eğleneceğiz.”

Dedi, Manabe.

“Machida-kun, sen söyle, yanında oturmamı istediğini bilsin.” Karuizawa, Machida’dan yardım istedi.

Durumdan hem rahatsız olup hem utanan Machida kimi seçeceğini bilemedi.

Karuizawa durumu hemen kavrayıp ikisinin arasına girdi ve Machida’nın elini tuttu.

“Bu sefer, birlikte takılalım. Sadece ikimiz olalım. Yoksa çoktan onu mu seçtin?  Çapkınlardan hiç hoşlanmam, eğer bugün onunla görüşeceksen, ben yokum artık.”

Dedi, Karuizawa.

Hirata ile birlikteyken böyle bir şey söylemesi? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu ya.

Machida, ‘sadece ikimiz’ sözünden baya etkilenmişe benziyordu ama, göğsü kabardı resmen.

Bu söze karşılık onu seçti tabii.

“Yerinden kalkar mısın? Orada Karuizawa  oturuyordu. Öğleden önce de orada oturdu.”

 Machida, Manabe’yi uyardı.

 “Ha? Bu neydi şimdi ya? Ne can sıkıcısınız…..”

Bu sözlerden sonra C sınıfı öğrencileri yerlerinden kalktılar.

Karuizawa hemen geçip oturdu. Daha çok Machida’ya yapıştı mı desem bilemedim valla.
Vücutları birleşti sanki o kadar yakın oturuyorlardı.

Karuizawa’nın bu tavrını garipseyip şaşırmayan kişiler, zaten onun nasıl bir insan olduğunu bilen kişilerdi.

Belki de Machida, Kariuzawa’nın bir ilişkisi olduğunu bilmiyordur? Belki de
bildiği halde kendine hakim olamıyordur.


Görsel olarak,  Karuizawa gerçekten güzel bir kız.
Onu koruma istediğinin içinde doğmaması imkansız.

İşin ilginç yanı, bu grup kurulalı daha 2 gün olmadı ama kendi içinde çoktan bir hiyerarşi ve kast sistemi vardı. Demem o ki, popüler insanlar, popüler kalıyor. Yalnızlar, yalnız.

Hiyerarşideki sıralama çoktan belirlenmiş, ama normal yollar ile yapılmamıştı.


Misal, bir grupta 2 popüler insan varsa, birisi yükselir diğeri düşüşe geçer.
Buna ‘hayatta kalma mücadelesi’ bile denebilir.
Kaybedip düşüşe geçenler, ya en kötü statüye geçerler ya da yükselen kişinin ayakçısı olurlar.
Varlıkları ile yoklukları bir duruma düşerler. Mesela ben, benim varlığım..


Bu sıanvın en ilginç kısmı ise şu, daha önce canla başla birbirleriyle mücadele edenler sınavı kazanmak için el ele verip yarışmak zorunda.
Kendi sıfında çok başarılı ve popüler olan İchinose bile, bu etksi sayesinde düşman kazanıyor.
Belki İchinose yerine Hirata burada olsaydı, grubu birbiriyle pekiştirebilirdi.

Kim bilir..

“Bugünü de güzel geçirelim!” Ichinose, odaya yaşam getirdi resmen ya.

Odadaki tansiyonu ben de fark ettim ve boş konuşmama kararı almıştım.

Ama Karuizawa’nın davranışlarını anlamsız ve zoraki buluyorum.
Machida ile birlikte olmak için, C sınıfındakilere düşman kesilmesine gerek yoktu.


Bi an—bu sınav ile bu olayların doğrudan bir bağlantısı olmadığını fikrine kapıldım.
Karuizawa’nın tavırlarını dönem başından beri izleyen birisi olarak, onun hareketlerini çözebiliyorum.

Eski Karuizawa ön planda olmak istiyordu.

Tabii böyle bir yeteneğe sahip değil. Ichinose’ın sahip olduğu yetenek onda yok ve İchinose gibi olmak onun için imkansız.

Ama bu noktada da ‘insan ilişkileri’ devreye giriyor.
Karuizawa güçlü kişiliğiyle D sınıfı kızlarının lideri olabildi.

Dahası,  Hirata’nın sevgilisi oldu. Hirata sayesinde de sınıfın erkeklerinin gücünü de kazandı ya.


Karuizawa’nın taktiği uygulanırsa, herkes ne demek istediğimi daha iyi anlayacak.


Machida gibi güçlü bir erkeği bulup ona yapışıyor ve böylece grupta da kendisini kanıtlamış, insanlara kendini göstermiş oluyor.

C sınıfı kızları, Machida’ya karşı gelemedi mesela. Demek istediğim bu.

Ve Kariuzawa nefret edileceğini bile bile Machida ile kazandığı gücü tercih ediyor.

Kendisini üstün görme isteği mi…?

Kendini tatmin etmeyi mi arzuluyor…?

Yoksa tek derdi gözler üstümde olsun mu ?

Bu kızın bu garip tavırlarını hala çözebilmiş değilim.
Ama belli ki bir sebebi var, bu garipliğin.

“Bu iyi olmadı ya.” Diye mırıldandım.


 “Evet, eğer böyle giderse ‘hedef’in kaçmasına izin vermiş olacağız. “

Mırıldanmamı duyup cevap veren yanı başımda oturan Yukimura idi.

Benim bahsettiğim konuyu anlamadı büyük ihtimalle, ben de düzeltme girişiminde bulunmak istemedim.

“Hadi bakalım. Yine A sınıfı sohbete katılmayacak herhalde?”

 “Evet. Çekinmeden toplantınızı yapın. Bu konudaki fikrimiz değişmedi.”

Machida’nın yanında duygularını şimdiye kadar hep saklayan Morishige cevap verdi bu sefer.
Onu sınavdan önce görmüştüm.

Bildiğim kadarıyla A sınıfı ikiye ayrılmış durumda.
Bir kısmı Katsuragi’nin tarafını tutuyor, bir kısmı da Sakayanagi’nin yanında yer alıyor.

 Morishige, ada sınavında Katsuragi’ye ihanet eden kişilerden birisiydi.
Sakayanagi sağlık sorunları sebebiyle bu sınavda yer almadığı için, Katsugari’yi dinlemekten başka çaresi olmayan kesimden.

Katsuragi’nin ada sınavındaki başarısızlığından sonra hemen sınıftaki etkisini yitireceğini düşünmüştüm.

Ama yanılmışım. Gayet de dik duruyor.

Morishige bile ona ayak uydurup sessiz kaldığına göre, sınıfında gayet iyi bir izlenim bırakıyor demektir.


“Bir saatimiz boş geçmesin. Hadi yine kağıt oyunlarından oynayalım?”

Ichinose teklifte bulundu.

Bu sınavda kullanılabilecek birkaç taktik var.

Ichinose’ın yaptığı gibi, ‘hedef’i sohbet sırasında keşfetmek gibi..

Bir de Katsugarinin stratejisi, sınavda sınıfının sessizliğini sağlayarak konuşmadan kazanmak gibi.

Öte yandan da ,Ryuuen’nin stratejisi ise, herkesi düşman edinerek tüm sınıfını kontrolü altına almak.

Ama sınav bitene kadar kişisel stratejiler de uygulayıp uygulamadıklarını anlamak çok zor.
Bir saatlik kâğıt oyunları ile de her şeyi çözmek mümkün değil. İzleyip göreceğiz kimler neler karıştırıyor, bakalım.

 Yukimura etrafına çaresizce bakınıp hedefin kim olduğuna dair bir ipucu bulmaya çalışıyordu.
Eminim herkes aynı durumdadır.

Sohbet edilebilse dahi, hedefin kendini açığa vuracağı ne malum ki.

Toplantı bittikten sonra, odadan çıkanları izledim.

C sınıfı erken çıkardı ama henüz çıkmadılar. A sınıfı hemen terk etti odayı bu arada.
Bir tek Machida kaldı, o da Karuizawa ile sonrası için plan yapıyordu.
Yukimura ile Sotomura odadan ayrılmak için ayaklandılar.

 “Hadi gidelim. Ayanokouji, sen de geliyor musun bizimle?” diye sordular.

 “Evet.”

Aynı anda Karuizawa da telefonda konuşurken çıkmak için ayağa kalktı.
Odadan çıktıktan sonra, ardından C sınıfı kızları peşine takıldılar.

“Şu 3 kız.. Garip davranmadılar mı az önce?”

 Yukimura anormal bir şey fark edip bana endişeli gözlerle bakıyordu.

 “Öyle mi dersin? Zaten hep garipler, şaşırtıcı bir şey yok.”

Sotomura dalga geçer tonda cevap verdi.


Sotomura’nın düşüncelerini görmezden geliyorum ve  Yukimura’nın endişesinin yerli olduğuna inanıyorum.

C sınıfı kızları sinirlendiler bayağı.
Yukimura ile birlikte koridora bi göz attık.

Karuizawa’nın peşinden gittiklerini gördük.
Onları yalnız takip etmeyi tercih etmem açıkçası.

Ibuki onlarla birlikte değildi.

 “Belki aralarında kişisel bir sorun vardır?” Yukimura ne yapalım der gibi sordu.

“Hadi şunları takip edelim.  Çok çirkinleşemezler herhalde.”

 “Kahretsin, Karuizawa. Nefret edelim diye elinden geleni yapıyorsun be.. hedefi kendim bulmak istiyordum.”

Sotomura söylendikten sonra odasına gitmek için geri döndü. Yukimura ile biz kızları takip etmeye başladık.

Köşeyi döndüğümüzde, bir kapının kapanış sesini duyduk ve yangın merdivenlerinin kapısının kapandığını fark ettik.

Asansör bozuk olduğu sürece, yangın merdivenleri kullanmak zorunda kalır insan.
Ama asansörler çalışıyordu, yani burada bir şeyler dönüyor.

 “Hey, eni buraya getirerek ne yapmaya çalışıyorsunuz be?”

Çıt çıkarmamaya çalışarak merdivenlerin kapısını açtım ve bir takım sesler duymaya başladık.

 “Salağa yatma. Rika’yı sen ittin. İtiraf et.”

“N-n-n-n-nedne.. neden beni suçluyorsunuz? Size o kişi ben değildim dedim?”

Kaçmasını önlemek için, Karuizawa’ya yaklaşıp onu duvara sıkıştırdılar.
 Böyle bir pozisyonda bile, Karuizawa yalanladı, özür dilemedi bile ya.

O değil miydi iten yani?…

Kafamda deli sorular.

 “İşim var. Çekilin de gideyim?”

“O zaman sizi yüzleştireceğiz. Rika’yı arıyorum şimdi. Eğer gerçekten iten kişi sen değilsen, gidebilirsin.”

 “Neden bahsettiğinizi bilmiyorum bile. Öğretmenleri çağıracağım.”

 “Öğretmenlere ne diyeceksin ki?  Şuan sana şiddet uyguladığımız da yok. Ki böyle bir yalanı söylesen dahi, biz de senin Rika’yı ittiğini söyler, başını biz belaya sokarız. “

Hiç geri adım atmaya niyetleri yoktu. Kaçmaya çalışan Karuizawa’nın kollarından tutup onu duvara yapıştırdılar.

Kızlardan birisi telefonunu çıkartıp Rika denen kızı aramaya başladı.

“D-dur bir saniye.”

Durumun ciddiyetini anlayan Karuizawa, kızı durdurmaya çalıştı.

 “Niye acele ediyorsun?”

 “……..hatırladım. O kıza yanlışlıkla çarpmıştım.”

Karuizawa telaşla söyledi bu sözleri.

“Seni pis yalancı. Başından beri hatırlıyordun. Neyse, Rika’dan özür dileyeceksin, bunu aklına sok.”

 “Asla. Hatalı olan o’ydu.  Aklı bir karış havada o kızın.”

 Karuizawa’nın sorumluluk alıp özür dileyeceğini düşünmüştüm.

Ama dik başlılığın zirvesinde şuan ya. Ama bu sözlerle bu kızları daha çok sinirlendireceğini hesap etmedi herhalde.

“Bu kız beni deli ediyor be. Özür dilese affedecektim. Neyse, artık çok geç. “

 Bu sözlerini, sağ elinin avuç içiyle  Karuizawa’yı omzundan iterek tamamladı.

 
“Zaten onu affetmeyi düşünmüyordun ki. Haksız mıyım?”

Manabe’nin arkasında duran, Yamashita adında bir kızdı bu sözleri dile getiren.

“D-dur.”

 “D-dur. Dur dedi. Az önceki fikrine ne oldu?”

Düşmanından ne kadar çok nefret edersen, o kadar çok onların avantajlarına saldırırsın.

Karuizawa’nın güzelliği, diğerlerini ezer geçer bu kesin. Ama bu gerçekten, Manabe, Yamashita ve Yabu’nun haberi var mı acaba…

Hafif titredikten sonra Karuizawa hareketsiz kalıverdi.
Eski halinden eser yoktu şuan…

Bir insanın asıl kişiliği, bu tarz ikilemler arasında kaldığında ortaya çıkar derler.

Çok kısa bir süre içerisinde gerçek Karuizawa Kei’yi tanımış olacağımı düşünüyorum ben de.

Ben olayların akışına kendimi kaptırmışken, Yukimura’snın vicdanı el vermemeye başladı bu arada.

Zorla kapıyı açıp araya girip kızları şaşırttı.

Karuizawa, kurtulduğunu düşünerek umut dolu gözlerle baktı,  Yukimura’ya.

 “Ne yapıyorsunuz burada?”

 “Ne oluyor? Karuizawa-san ile konuşuyoruz sadece?”

 Manabe, Karuizawa’ya tehditkar bakışlar atıyordu, ağzından bir şey kaçırırsa iyi olmayacağını ima ederek.

“Hey Yukimura-kun, yardım et.  Birden saldırıp beni itmeye başladılar.  Şiddet yanlıları bunlar. Beni bırakmalarını söyledim ama.”

 Normalde Karuizawa, Yukimura’yı yolda görse selam vermez ama burada onu gördüğü için ona minnettar olsa gerek. Yüzünde minnettar bir ifade var.

Ama bu kızlar, Yukimura’ya nefret edercesine bakıyorlar ya. Sanki bakışlarıyla ‘sana ne’ diyorlardı.

 “Rika ile Karuizawa’nın arasındaki sorunu çözmek için buradayız. Buraya kadar geldiğine göre, olaydan haberin var demektir…”

 “…Bence boş verin gitsin. Yanlışlıkla birbirine çarptılarsa, bu Karuizawa’nın suçu değil demektir. “

 Yukimura’nın böyle bir cevap vermekten başka çaresi yoktu.

“Kapa çeneni. Sana ne ki bu konudan. “

 “………..”

 Kızlar, ona susmasını söylediler. Yukimura onlara itaat etti.
Karuizawa,  Yukimura’ya acınası bir bakış attı. Bense cebimden sessizce telefonumu çıkarttım.

“Beni rahat bırakın artık. Yoksa yardım çağıracağım.”  Diye bağırdı, Karuizawa.

“Yardım çağırmak mı? Kim? Hirata-kun? Machida-kun? O Yoksa tahmin edemeyeceğimiz kadar çocuk mu takacaksın peşimize.”

Kadınlar arasındaki kavgaların çirkin ve erkeklerinki gibi dövüşerek basitçe çözülemeyeceğini söylerler.

Kendimi bu işe bulaştırdım.. bu sözleri duymak da, bu olaya şahit olmak da acınası geliyor şuan..

“Az önce bir öğretmen buradan geçti. Buradan gitseniz sizin için iyi olacak.”

Başka çarem olmayınca, bir adım ileri atıp bu sözleri sarf ettim. Eminim ki C sınıfı burada olay çıkartmak istemeyecektir.

“Rika’nın önünde diz çökmen için elimden geleni yapacağım.”

 Karuizawa’yı tehdit ettiler bu sözlerle.
Kariuzawa güçlü görünmeye çalıştı ama bunu yapacak halde değildi artık.

Kızlar onun zayıf noktasını fark etmiş olacaklar ki acırcasına baktılar.

“İyi misin?”

Hareket edemeyen Kariuzawa’yı gören Yukimura sordu.

“Beni rahat bırak!”

 Karuizawa, Yukimura’nın uzanan yardım elini itti.

 “Bu neydi şimdi? Endişelendiğimden geldim buraya ben be.”

 “Kes sesini! Kimse senden yardım dilenmedi.”

Karuizawa bu sözleri nefes nefese söyledi.
Yukimura sinirlenip geriye bir adım attı.
Ben de bu sinirinden nasibimi almamak için geriye adım attım.

 “Bu kızın derdi ne Allah aşkına? Sürekli sorun çıkarıp duruyor bir de.”

Yukimura’nın sitemini anlıyorum. Bu kız gerçekten sürekli olay çıkartıyor, ha.

Yukimura da yorulmuştu daha fazla bir şey söylemedi ve kapıya doğru yönelip çıktı gitti.

Merdivenlerde yalnız kaldık.
Evet.. Kariuzawa’nın, D sınıfı kızları liderinin çöküşünü izlemiştim az önce.

Karuizawa’nın yüzündeki terörize olmuş o ifade, sadece tehdit edildiği için değildi.. Başka bir sebebi daha vardı.


Keyifli okumalar~~