Youkoso Jitsuryoku, Cilt 5, Bölüm 3 – Horikita ve Ayanokouji Kazanma Stratejisi Peşinde

İkinci toplantımızda tüm öğrencilerle bir toplantı yapılacağına karar verildiği söylendi. Öğretmenler ve öğrenciler dahil olmak üzere 400’den fazla kişi spor salonunda toplandık.

Lisedeki tüm öğrenciler, Kırmızı ve Beyaz Takım olarak bölündü.


Horikita huzursuzca etrafına bakıyordu. Muhtemelen bunun nedeni öğrenci konseyi başkanı olan abisi Horikita Manabu’yu aramasıydı. Sınıfının nerede durduğunu bilse bile, o kadar insan içinde seçmesi imkansızdı.

Ve belki de abisine sıkıntı çıkarmaktan endişeleniyordur. Görüş alanını azaltıp çok dikkat çekmemeye çalışıyordu.

Abisini bu kadar çok seviyorsa ona karşı daha cesur davranması gerekiyor bence… Ama bu Horikita için imkansız bir şey muhtemelen.

Şimdi tekrar bi’ değerlendirince abisiyle ilişkisini, bir kez bile abisi ile kendi isteğiyle görüşmediğini fark ettim. Ne zaman görüşseler, abisi ilk Horikita’yı görmeye geldi.

Toplanan öğrencilerden uğultular artmaya başlayınca, bir kaç öğrenci öne çıktı. Herkesin gözleri onlara döndü.

“Ben 3-A sınıfından Fujimaki. Bu etkinlik için Kırmızı Takıma kaptanlık yapmam için seçildim.”

Horikita’nın abisi bu festivalde görev almıyor herhalde. Öğrenci konseyi başkanı olduğundan her şeyde görev alır diye düşünüyordum ama ortalıkta yok.

Ama bu durum beni onun ne yaptığı konusunda meraklandırıyor da. Burada değilse, nerde olabilir ki?

“İlk olarak, 1.sınıflara bir tavsiye de bulunacağım. Bu bir kısmınız için gereksiz bir etkinlik olabilir ama spor festivalinin ne kadar önemli olduğunu aklınızda tutun. Festivalden kazanacağınız tecrübe kesinlikle hayatınıza çok şey katacak.  Sınavlar size oyun gibi gelecek belki de. Ancak her bir sınav,  bu okulda hayatta kalmanız için her şeyinizi ortaya koyduğunuz savaşlardan oluşuyor, bunu bilin isterim.”

Senpai’den belirsiz ama takdir edilesi tavsiyeler geliyordu.

“Böyle ciddi bir hissiyata kapılmadığınız için, şu anda motive olmayabilirsiniz ama spor festivaline başladığınız andan itibaren kazanmayı hedeflemelisiniz. Bu kuvvetli kazanma hissine tutunun. Herkesin aklında tutması gereken ilk şey bu.”

Bu sözleri söyleyen Fujimaki devam etmeden önce Kırmızı Takıma baktı.

“Tüm okulun hep beraber katılacağı tek etkinlik, en sondaki 1200 metre röle olacak. Bunun dışındaki tüm etkinliklerde, her öğrenci kendi döneminden öğrencilerle yarışacak.  Şu andan itibaren, takımlarınızla stratejinizi düşünmeye başlamalısınız.”

Fujimaki’nin sözlerinden sonra Katsuragi liderliğinde ki A Sınıfı toplanmaya başladı.

D Sınıfda dalgalanmalar vardı. Seçkinlerin toplanmasından dolayı gerginlerdi. Birinci yarıyılda A Sınıfı ile olan not farklı çok yüksekti.. Deyim yerindeyse dağlar kadardı ya. Kimse onlara yaklaşamıyordu.

“Garip bir durum. Sizinle takım olacağız… Neyse, hep beraber iyi bir takım olalım. Mümkün olduğunca takımda kavganın olmadığı, güçlerin birleştiği bir festival geçirelim istiyorum.”

“Bende aynı şekilde hissediyorum Katsuragi-kun. Başlayalım o zaman.”

Birbirlerine yakın duran Katsuragi ve Hirata iş birliği yapmak istediklerini belirttiler.

A Sınıfının perspektifinden bakılırsa en düşük sınıf olan D Sınıfıyla takım olmak bir yarar sağlamazdı onlara.

Ama iş birliği yapılmazsa  da takım arkadaşlarının birbirlerini batırması ile sonuçlanırdı. Kan kardeş olup gözü kapalı birbirlerine güvenmek yerine, ilerde sorun çıkmasın diye küçük bir anlaşma yaptılar.

“Hey, o kızın nesi var?”

Yanımda bulunan İke hafifçe fısıldadı. Ama bunu neden fısıldayarak söylediğini anlamadım. Bende aynı şeyi düşünüyordum ve muhtemelen Horikita’da. A Sınıfından bir öğrenci bize yakınlaştı.

Ama kimse konuşmadı. Çünkü bunu konuşmanın zamanı değildi.

“Her sınıfının kendi stratejileri olduğunu anlıyorum ama —“

Birkaç gizemli bakış ve D sınıfının bu konudaki fikirlerini görmezden gelerek Katsuragi umursamazca konuşmaya devam etti, bu sırada spor salonunun içine bir kez daha kargaşa hakim oldu.

“Yani iş birliği yapma niyetinizin olmadığını mı söylüyorsun?”

Yakın bir mesafeden bir kızın sesi spor salonunda duyuldu. Tüm gözler ne olduğunu görmek için sesin geldiği noktaya yöneldi. Bu ses 1-B Sınıfından İchinose Honami’ye aitti.

Bakışlarının karşısında bir sınıfın öğrencileri spor salonundan ayrılmak için harekete geçti. Bunların arasından elleri cebinde yürüyen bir öğrenci arkasına döndü…

Tabii ki, bu kişi C Sınıfının lideri Ryuuen idi.

“İyi niyetli olmadığımı biliyorsun, sen de. İş birliği yapmayı teklif etsem bile bana inanmayacaksınız. Ve sonuç olarak bu yarışmada beni göz hapsine alacaksınız, açğımı yakalamaya çalışıp duracaksınız. Kısacası, bu iş birliği, benim için sadece bir zaman kaybından ibaret.”

“Anladım. Amacın, iki sınıfa da zaman kazandırmak yani. Peki.”

“Aynen öyle. Minnettar olsan iyi edersin.”

Ryuuen gülerek C Sınıfıyla beraber ayrılmak üzere hareket etti.

C Sınıfında ki diktatörlükte bir bozulma olmadığını göstergesiydi bu sahne.

“Hey Ryuuen-kun. Bu kez iş birliği yapmadan kazanabileceğinden emin misin?”

İchinose, Ryuuen ile işbirliği yapmaya istekliydi ve onu geri getirmeye çalıştı.

Ama Ryuuen durmuyordu.

“Kuku. Ben de merak ediyorum.”

Onun emiryle tüm C sınıfı hafifçe gülmeye başladı. D Sınıfı uzaktan izlemekten başka çaresi yoktu. Bir anlığına, Karuizawa’nın yüzü kasvet doldu.

Yapacak bir şey yoktu.

Yaz tatilinden önce yapılan gemi sınavında C Sınıfından Manabe ve grubundaki kızlarla kavga etti. Bu arada da onun eskiden zorbalığa uğradığı ortaya çıktı.

 Ama bu kavgayı sadece ben ve Yukimura biliyoruz. Ve Yukimura’nın bildikleri zorbalık edilme geçmişine kadar dayanmadığından, özel olarak dikkat etmem gereken bir şey de yok, hani.

Kısa bir süreliğine Manabe D Sınıfına döndü ve Karuizawa’ya baktı ama sadece kısacık bir süre. Sonra hemen gözlerini çevirdi ve hiçbir şey olmamış gibi Ryuuen’i takip etti.

“Ciddi bir sorunları var şuan. C Sınıfıyla iş birliği yapmaları gerekiyor.”

D Sınıfı da her şeyi çözüp halletmiş değil ama yine de C Sınıfından daha iyi durumdayız, yani sanırım öyleyiz..

Aynı zamanda bir kez daha Ryuuen’in tüm sınıfı elinde tuttuğunu görmemizi sağlayan bir sahneydi.

Bu sırada, Katsuragi’nin Horikita’ya tavsiye verdiğini fark ettim.

“Sizinle müttefik olduğumuz için sizi uyarayım D Sınıfı. Ryuuen’e karşı gardınızı indirmeyin. Sizii devirirken yüzüze gülebilir ve uyarmadan saldırabilir. Eğer gardınızı indirirseniz çok acı çekeceksiniz.”

“Uyarınız için minnettarım ama söylediğiniz şeyin kişisel deneyiminizin olup olmadığını merak ediyorum.” diye iğleneyici konuştu Horikita.

“… Sizi uyardım.”

Daha derine inmek istemeyen, daha doğrusu konuyu kapatmak isteyen Katsuragi eski pozisyonuna geçti.

“Acaba bu, Ryuuen’in bu kadar erken harekete geçtiği anlamına mı geliyor?”

Bizim bulunduğumuz bölgeden,  B ve C Sınıfının tartışmasını izleyen bir öğrenci söyledi bunu. Bu öğrenci, göze çarpan alımlı bir kızdı.

Hüzünlü gözlerle tek başına oturan bir kızdı. Elinde ince bir baston vardı. Kim bakarsa baksın yürüme zorluğu çektiğini anlayabilirdi.

“O, Sakayanagi Arisu. Engelli olduğu için sandalye kullanacak. Anlayışlı olmanızı istiyorum.”

Açıklama yapan kişi Katsuragi’ydi.

“Yani bu Sakayanagi…”

Söylentilere göre, A Sınıfını kendisi ve Katsuragi arasında bölen A Sınıfının diğer lideriydi, bu kız.

Vücudu ıssız ada sınavında neden yer almadığı anlaşılıyordu, ve bacakları iyi durumda olmadığı için özel olarak hazırlanmış bir sandalyede oturuyordu.

Çevresindeki tüm bakışlar kendi figürüne odaklanmıştı, bu durumu önemsediğine dair bir tepki bile vermedi.

Saçı boyalı galiba ya. Gümüştü. Bu renk saç, onun için güçlü bir ayırt edici özellik. Teni soluktu. Harikalar Diyarı’ndan çıkp gelmiş perilere benziyordu..

“Çok tatlı…”

D Sınıfındaki çocukların, bir kargaşaya neden olmasına engel olmak zordu. Kushida ve Sakura’dan farklı bir tatlılık, farklı bir güzelliğe sahipti. Bu rahatsız hali, çoğu insanda onu koruma isteği uyandırıyordu.

Ama bizimkiler, ona yaklaşma ya da ona seslenmek gibi bir şey yapamazlardı.

Teni ne kadar soluk olursa olsun, güçlü bir irade hissi veren gözlerinden dolayı ona yaklaşmanın iyi sonuç doğurmayacağına dair kötü bir his kaplıyordu herkesi.

Bakışlarla banyo yaptığını (baştan aşağıya süzüldüğünü) fark eden Sakayanagi nazikçe gülümsedi.

“Bu talihsiz bir durum ama benim size bir faydam olmayacak. Katılamadığım için, her yarışmayı kaybedeceğim.”

Hafif ama güçlü bir aurası vardı. Vücudu zayıf olduğu için özür diledi.

“Sınıfıma ve D Sınıfına sıkıntı vereceğim bunun için hepinizden özür dilememe izin verin.”

“Özür dilenecek bir durum olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta kimse seni bu konuda suçlamayacak.”

Hirata’dan Sudou’ya kadar, hiç kimse kıza bir şikayette bulunmadı. Bu konuda yapılacak bir şey olmadığından kimse ona saldırmadı.

“Okulda sert davranıyor, ha. Ta en başında, bu konuyla ilgilenmeleri gerekirdi, görmezden gelmemeliydiler.”

“Haklısınız ama kafanıza takmayın.”

“Nezaketiniz için minnettarım.”

Ününün aksine Sakayanagi aşırı şekilde kibar ve olgun duruyordu. Hatta söylentilerdeki gibi saldırgan bir tip olduğuyla ilgili azıcık bile bir izlenim bırakmadı

. Öte yandan düşmanı Katsuragi, Sakayanagi’ye sessizce bakmaya devam etti. Ama Sakayanagi olarak bilinen bu öğrencinin güçlü bir baskısı olmasının nedeni bastonu ve ya sandalyesi değildi.

İke ve bir şey bilmeyen diğerlerinin açısına göre, A Sınıfı ve D Sınıfı birbirinden ayrı oturuyormuş gibiydi ama benim açımdan olay netti. A sınıfının içinde bir ‘ayrılık’ vardı.
A Sınıfı öğrencileri Katsuragi ve Sakayanagi arasında bir sınır varmış gibi oturuyorlardı.

Bu A Sınıfındaki çatışmanın kanıtıydı. Katsuragi’nin tarafı başta eşit ya da üstün gibiydi ama şimdi baskın taraf kimindi belli bile olmuyordu.

Yahiko da dahil olmak üzere birkaç kız ve erkek Katsuragi’nin yanında dururken diğer öğrencilerin neredeyse tamamı Sakayanagi’nin hizasındaydı. Bunun kendi gücünü göstermek için kasıtlı olarak yapılmış bir senaryo olduğunu düşünüyorum.

Sakayanagi, ıssız ada sınavına ve özel gemi sınavına katılmadı. Bunun ilgili bir açıklama yapılmasa da özel sınavlara katılmamasıyla, büyük cezalar aldığı aşikar.

 Anlatmak istediğim şu.. müttefiklerini, kendi başına onlara bir elle tutulur bir sonuç vermek zorunda kalmadan sayıca arttırmaya devam ettiği.

Bu güzel bir kız olup olmaması meselesi değil. Bizim için olası tüm seçenekler bir gizem… ama Sakayanagi kendi başarısını arttırmış ve  sınıfının ona güven duymasın sağlamış… Tabii, Katsuragi’nin başarısızlıkları da bunun üzerinde etkili olmuştur.

Diğer sınıfların koşullarını bilmiyorum ama basitçe düşünürsek, Katsuragi sağlam stratejiler uygulayan biri. Sürekli basit hatalar yapabilecek birine benzemiyor ama belki de bu kız başarısız olmasını sağlıyordur, kim bilir?

Sakayanagi kendi durumu için özür diledikten sonra, tekrar konuşma belirtisi bile göstermedi.

Katsuragi, Hirata ve diğerlerinin hareketlerini ve davranışlarını gözlemliyordu sanki. Belki de bana öyle geliyordur? Spor festivalinde işe yaramayacağını anladıktan sonra sessiz kalmaya karar vermiş de olabilir.

Şu an bildiğim tek şey ne kadar düşünsemde bir cevap bulamayacağım.

Katsuragi fark etmiş ve ya etmemiş olabilir bilemiyorum. Hirata ile  stratejilerini konuşmaya devam ediyordu.

“Bu arada iş birliğinde, gruplar birbirine müdahale etmeyecek. Sizin için de uygun mudur, bu?”

“Yani, katılacağınız yarışmalar hakkında detay vermeyeceksinizç Öyle mi ?”

“Doğru. Eğer onları yanlışlıkla duyurursak gereksiz sıkıntılar baş gösterebilir. Bu konuyla ilgili bilgi C ve ya B Sınıfına sızarsa D Sınıfına karşı şüphe oluşur ve bu da iş birliğimizde sıkıntılara neden olur. Ayrıca müttefikimz D sınıfının yeteneklerini analiz etmek ve her şeyi hesaba katmak sadece daha fazla sıkıntı çıkaracak bize. En iyi ihtimalle beraber çalışıp beraber kazanacağız. Bunun en uygun seçenek olduğuna karar verdim.’’

“… öyle olabilir. Anlıyorum bu okul iyi niyetle ilişki kurmanın zor olduğu bir okul Katsuragi-kun. Ayrıca takım olarak müttefik olsak bile birbirimize karşı rekabet edeceğimiz gerceği değişmiyor.”

Hirata sınıfın buna itiraz edip etmediğini sordu. İtiraz yoktu.

Her iki sınıfta birdenbire birbirlerine güvenmemeye başladı ve tüm kartlarını  sakladılar.

Eğer durum buysa uygun bir mesafede kalmak en uygun yol olacaktır. Horikita konuşmadığına göre ikna olmuştu.

“Grup yarışmalarından önce tekrar bir toplantı yapmamız gerekecek. Yine böyle bir şey yapmak isterim senin için sakıncası var mı?”

“Hayır sorun yok. Bende herkesle bir konuşma yapacağım.”

“O zaman bunu sana bırakıyorum.”

Bu ikili arasındaki konuşma doğrudan oldu ve zaman kaybı olmadan gerçekleşti. Sorunsuz gidecek gibi her şey.

“Ayanokouji-kun bu özel sınavda kazanmak istiyorsak ne tür yöntemler uygulamamız gerektiğini düşünüyorsunuz?”

Öte yandan Horikita spor festivali için kuralları kendi kendine ortaya çıkarmaya çalışyordu.

“Bu sefer spor festivali. Burada tüm okul, atletik yeteneklerin varlığını ve yokluğunu görmeye çalışıyor … değil mi?”

“Teorik olarak evet. Yeteneğe göre sıralanan bir yarışma olarak yorumluyorum. Eğer sonuçları atletizm dışında etkileyen bir faktör varsa bu şans olmaz mıydı sence ?”

“Şans, ha?”

Bana göre olmayan bir sözdü ama kesinlikle bunun doğru bir yönü olabilir.

“Çalışmaların aksine rekabet edeceğimiz rakipler rastgele seçilecek. Şans burada büyük bir rol oynuyor olabilir.”

Şimdi bu yönden değerlendirdiğimizde, ne kadar iyi bir takımla yarıştığınız sizin şansınızı belirler diyeniliriz. Ama..

Normalde buradaki rakiplerinin %80’ini yenebilecek olan Horikita, %20’lik kısma giren zorlu rakiplerden birine denk gelmesi durumunda kaybeder.

Ve atletik olmayan birisi de, rakiplerin %10’unu yenebilecek durumda oluyor. Yani, atletik olmayan birisi, ondan daha da zayıf olan birine karşı kazanabilir demektir.

“Ama aradığım şey belirsiz (kesin olmayan) bir şey değil eminim. Ben kesin bir şey istiyorum. Atletizm, temelde şansa dayanmıyor çünkü.  Issız ada ve gemi özel sınavları sırasında sonsuz olanaklar vardı kazanmak için. Ama bu sefer de elbette —“

Yaptığı sonucu ağır hatalardan ya da aldığı başarısızlıklardan mıdır bilinmez..
şu an Horikita’nın zafere daha takıntılı halde olduğunu görebiliyordum.

“Peki, bu sınavın ıssız ada ve gemi sınavlarına göre farkı ne se ?”

“… fark? Bence aynı türde özel bir sınav.”

“Aslına bakarsan benzer olduğunu inkar  edemiyorum. Ama okul, aynı olduğunu kabul etmiyor.”

“Ne dediğini anlamıyorum tam. Bu kez A Sınıfı ile iş birliğine dayalı bir ilişki olması mı? Ama gemi sınavında farklı sınıflardan oluşan gruplar vardı ve anlaşılamayan bir takım sorunlar da oldu…”

“Öyle değil. İlk olarak temel öncül farklı.”

Kapanık konuşmama karşı Horikita hayal kırıklığını gösterdi, bense ona ne fark ettiğimi söyledim.

“Bu festivalle ilgili olarak, okul tarafı hiçbir zaman ‘özel sınav’ olduğunu söylemedi. Biz birinci sınıflar böyle bir düşüncede bulunduk ama Chabashira-sensei dahil diğer öğretmenler hatta Fujimaki-senpai bile buna sadece ‘Spor Festivali’ dedi. Elimizdeki çıktılara bile ‘özel sınav’ yazılı değildi’’.

Horikita bunun farkında değildi ya da onun dikkatini çekmedi.

“Öyle olsa bile ne olacak ki? Arkasında ki mekanizma ve puanlardaki artış ve düşüş özel bir sınavla neredeyse aynı.”

“Kesinlikle. İçerik olarak çok fazla farkları yok ama doğaları farklı. Örneğin resmi bir yazılı sınavda puanların gizli olarak alınıp satılmasını bir kenara bırakırsak, prensipte çoğunluğu yeteneklerimizi test ediyor. Benzer bir şekilde bu spor festivali de temel olarak fiziksel yeteneklerimi ve duyularımızı sınıyor. Sadece küçük bir numara yapmanın, bu sınav için hiçbir etkisi olmaz. Daha doğrusu, bu yapılamayacak şekilde planlandı. Buna gerçekten meydan okuyan sınıfın, kendisini gösterebileceğini, sergileyebileceğini düşünüyorum.’’

Bu, hilelerin imkansız veya anlamsız olduğunu göstermez tabii..

Ancak spor festivali başladıktan sonra genel durumu değiştirmek imkansızdı. Yazılı bir sınavdan önce ve sonra yapabileceğiniz şeylerin sınırlı olması gibi böyle bir  sınavın ortasında da yapabileceğiniz şeyler sınırlıdır.

“Bu spor festivalinin özü, yapılacak hazırlığı etkinlikten önce yapmaya bağlı. Ve etkinlik sırasında da sonuçları düşünmek kalıyor. En iyi seçenek bu.”

“Konuşmak istediğim şey de bu zaten, etkinlikten önce yapılacak hazırlık. Sınıfın kesinlikle kazanmasını istiyorum.”

“Hayır, Horikita. Sen hazırlık yapmaya çalışmıyorsun. Sen festivali fethetmek için açıklıklar arıyorsun.”

“Aralasındaki fark nedir … anlayamıyorum.”

“Hazırlık, kimin hangi içeriğe katılacağına, hnagi planı uygulayacağına, sınıftan atletik ve atletik olmayan kimlerin katılacağına ve akıllıca hangi sırayla yarışılacağına karar vermektir. Kısaca böyledir. Fethetmeyi denemek ise boşluklar aramak, birini yarışmaya başlamadan elemek, yarı yolda zorla vazgeçirtmektir. Yani kısaca bu tür bir şey. Yanisi, kendine güçlü bir kart arayışı içindesin. Yanılıyor muyum?”

Şimdiye kadar hep önden saldırmaya çalışan ve hep kaybeden Horikita için böyle düşünmek doğal. Bu spor festivalinde rakiplerininin onu yenememesinden emin olmak istediği için bir şeyler yapmak istemesi normal.

Ama keşke bu konuda bir şey yapmak kolay olsaydı, kimse zor zamanlar geçirmek zorunda kalmazdı.

“Kartlar açık olarak mı savaşıp kazanmak gerekli diyorsun?”

Horikita şu andan itibaren hangi cevabı seçerse seçsin ne onaylayacağım ne de reddedeceğim. Neden mi? Çünkü onun kazanma stratejisi tek taraflı değil her zaman iki tarafı da içeriyor…

Issız ada, gemi ya da spor festivali hangi sınav olursa olsun. Kartlarınız açık ya da  boşluklardan yararlanarak kazanmak mümkün. İkisi de başarıya götürür.
 Burada önemli olan kişiye uygun bir savaş stili seçmek.

Şuanda kafa ya da kuyruk olmaya karar verme noktasına geldi.

Eğer Katsuragi ve İchinose’nin kafa olduğunu söylersek Ryuuen ve ben de kuyruğuz.

 Hangisini seçeceğini merak ediyorum.  Şimdiye kadar “kuyruk” kullandıktan sonra ne hissettiğini anlıyorum ama hala bu festivalde “kuyrukları” kullanmak çok zor. Bu konuda onu uyardım.

“Ne düşünüyorsun Horikita. Sence D Sınıfının elinde tuttuğu avantajlar ne şu anda?”

“… B ve C sınıfı arasında ki anlaşmazlık belki bize biraz avantaj sağlayabilir.”

Kısa bir zamanlığına bunu görmezden gelmeye karar vermiştim ama fikrimi değiştirdim.

Horikita Suzune yalnızlık için yaşadığı için bakış açısı da aşırı dar.

“Bakış açını genişletmeye çalışıyorsun ama bakış açın hala dar değil mi?”

“B Sınıfı ile işbirliğini reddetiği için Ryuuen-kun’u görmezden geldiğimi mi söylüyorsun? Böyle bir işbirliğini reddettiği için bunun aksine,  kesinlik olumlu bir artısı var C sınıfına.”

“Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?”

“… Ryuuen-kun ve İschinose-san’ın uzlaşıp iş birliği yapması da bir olasılık. Ama bu İchinose-san’ın Ryuuen-kun’u sevmesinden dolayı değil duyguların bir kenara bırakılıp zafer uğruna yapılmış olan bir işbirliği olur. Ama bu noktada sevinmek yanlış mı? Olumlu bir şey olduğunu düşünmek yanlış mı?”

“Dar bir bakış açısından kastettiğim şey bu.”

“Bu can sıkıcı bir durum. Peki sen ne öngörüyorsun?”

“Şimdiye kadar Ryuuen’den ne gördün? Kazanmaya çalışmaktan vazgeçmeyecek. Öyle konuşsa bile her zaman kazanmak için strateji üretiyor. Ama neden B Sınıfı ile işbirliği yapmayı kabul etmedi? İşbirliği yapmayı hemen reddettiğini mi düşünüyorsun?”

“Reddetme sebebi….? B ve C sınıfının belki de çoktan perde arkasından iş birliği yapmış olabileceğini mi söylüyorsun?”

Bu şekilde düşünmek önemli ama asıl önemli olan başka bir konu.

“Şu anda düşünmemiz gereken şey B Sınıfı ile olan ilişki değil, çoktan kazanmak için bir strateji bulmuş olma ihtimalinin yüksek olması. Öyle olmasa o konuşmasının,  o tavrının hiçbir avantajı yok. B Sınıfı ile tartışma çıkarmasının sebebi daha fazla verim alacak olması bence.”

“Bu— Bunun olma olasılığının düşük olduğunu düşünüyorum.”

“Bir deprem ve ya yangın olasılığı düşük diye  önlem almaya gerek olmadığını mı söylüyorsun? Bir acil duruma karşı önlem neden alınır bilmiyorsun herhalde.”

“Bu…”

‘Böyle bir şeyin olmaması tabii ki işimize gelir. Ama ihtimal var da görmezden gelirsek ve bir şeyler yaparlarsa tepkimiz gecikir.”

“Ryuuen’in kazanmak için birden fazla stratejisi olduğunu düşünüyorum.”

“Ama… eğer böyle ise bu anormal. Spor festivali hakkında daha yeni bilgiler öğrendik. Kazanmak  ve ya başka bir ihtimal…”

“İşte bu yüzden bu anormalliği anlamamız gerekiyor. Açıkça saldırmak ne anlama gelir, boşluklar ne anlama gelir, bunları düşünebilir miyiz? Ayrıca buna karşı önlem alabileceğimiz bir yol var mı? Neden bir şey yapamıyoruz? A Sınıfına yükselmek için böyle şeyler gerekli mi ?”

Eğer kazanmak için bir stratejisi olup olmadığını düşünürsek, ihtimalleri eleyerek  sonuca ulaşırız.

Tabii ,bu Ryuuen’in Sudou’nun şiddet olayından gemi sınavına kadar olan stratejilerini ve düşüncülerini çözdükten sonra görmeye başladığım bir şey. Horikita daha göremiyor, ha?!

“Pekala çeşitli şeyler denersek sorun olmaz. En azından başarısız olmamak için hazırlanalım.”

“Kendi kendine başarısız olma ihtimalini düşünmeyi bırakır mısın artık?”

Horikita’nın ne kadar derin düşünebileceğini görmek için biraz sabırsızlanmaya başladım.

Bir Önceki Bölümü Okumak İçin Tıklayın: Youkoso Jitsuryoku, Cilt 5, Bölüm 1, Part 1


Hi minna-san!

Boku wa Viztorio desu!

Bölümü beklettiğim için özür dilerim bazı sebeplerden gecikti ama elimden hızlı şekilde çeviri yapıp bölümleri size sunacağım. O zaman iyi okumalar 😀