Elitler Sınıfı - Cilt 8 - Bölüm 32 - Katakulliye Gelmek
Cilt 8 – Bölüm 32 – Katakulliye Gelmek
Uzun ve yorucu sınav günü bitti. Grup, pardon – tüm öğrenciler – bitkin düştü. Bizim grup tahmin ettiğimizden daha yüksekte yer alacak diye düşünüyoruz.
Baraj puanı bizim avantajımıza olduğu sürece, çok iyi bir skor elde etmemiz mümkündü. Geri kalanı ise, Nagumo ile 11’lerin performansına bağlı artık.
En azından barajı aştığımıza eminim. Tüm erkek öğrencileri jimnastik salonunda topladılar. Kızlar da çok geçmeden geldiler. Galiba birazdan sonuçları herkese açıklayacaklar.
Şuan saat akşam 17.00. Açıklamalar bittikten sonra, okula gece olmadan döneriz gibi.
“Merhaba, arkadaşlar. Bir haftalık karma eğitim kampının sonuna geldik. Herkesin elinden geleni yaptığına inanıyoruz. Bu özel sınavın içeriği farklı olsa da, arada bir düzenleniyor. Genel olarak, eski öğrencilere göre daha iyi bir iş çıkardınız. Özellikle ekip ruhunu iyi yansıttığınızı, size verdiğimiz eğitimin meyvelerini aldığımızı düşünüyoruz..”
Yaşlı bir adamdı bu açıklamaları yapan, yüzünden de hiç gülümsemesi eksik olmadı. Galiba bu eğitim kampından sorumlu olan kişiydi.
“Birazdan size tüm sonuçları açıklayacağım. Öncelikle, size erkek öğrencilerin sonucunu açıklıyorum. Erkek öğrenciler okulun koyduğu barajı geçtiği için, aranızdan kimse veda etmeyecek.”
Bu açıklamayla beraber erkeklerden sevinç nidaları, ıslıklar yükselmeye başladı. Herkesi bir sevinç sardı.
“Demek kimse okuldan atılmayacak….”
Göğsüne hafifçe vurarak kendini rahatlattı, Keisei. Ishizaki de hafiften omzuna vurarak ona destek verdi.
“Hiç eleneceğimizi düşünmemiştim zaten birinciliği hedefliyorduk.”
“Evet.” [Ç.N: ağam bizimle eğleniğ..]
Ne yaşanırsa yaşansın, aramızdan kimseye veda etmek zorunda kalmayacaktık. Bu çok güzel bir haberdi. Fakat, yaşlı adamın sözlerinde bir gariplik vardı. Tüm öğrencilere değil de sadece erkeklere seslenmişti… Yani—
“Erkekler arasındaki grup sıralamasını ise, 11.sınıfların liderlerini açıklayarak bildireceğim. İlk üçe girenlerin ödülleri, ileri bir tarihte size verilecektir. Bunu da unutmadan söylüyorum.”
Bu açıklamadan sonra yavaşça grup liderlerinin adını söyledi.
“11/C, Ninomiya Kuranosuke-kun’un grubu birinci oldu.”
Bu açıklamadan sonra 11.sınıflar şölen havasına girdi. Hangi grup diye bir an garipsesem de, hemen Manabu Horikita’nın grubu olduğunu hatırladım. (Ç.N: Manabu büyük liderin grubu değildi.)
Demek ki, Manabu Horikita, Nagumo’ya verdiği savaşı kazandı.
“Başardın, Horikita. Senden de bu beklenirdi.”
Ardından 2. ve sonuncu olan gruba kadar bildiriler devam etti. Fakat mezun olmak üzere olan 11.sınıflar için ödüller ne kadar işe yarar bilinmez tabii.
Fujimaki da Manabu Horikita’yı tebrik etti.
“Oi, Yukimura. İkinci olduk, başardık be!“
“Evet! Çok şükür. Allahım, çok şükür.”
Aradaki farkı söylemedikleri için, ne kadar farkla kaçırdığını bilmiyorum ama Nagumo’nun grubu 2. geldi. Çok yaklaşmasına rağmen, kaybettiği ortaya çıkıyordu.
Fakat Nagumo kaybetmesine rağmen çok sakin ve normal gözüküyordu. Açıkçası, bu savaşta kimin taktiklerinin başarılı geleceğine dair bir fikrim yoktu. Sebebi ise çok bariz…Bu savaş umurumda olmamasıydı.
Bu arada, Nagumo sakinliğini gülümseyerek bozdu. Yüz ifadesinde hiçbir hüzün belirtisi yoktu: Tüm okulun önünde Manabu’ya meydan okuyup kaybetmiş birine hiç benzemiyordu.
Bu tavırlarına şaşırmadım aslında. Çünkü saman altından su yürüttüğünü biliyordum.
“Birincilik garantilendi. Tebrikler, Horikita-senpai. Tam sana yaraşır bir sınav sonucu.”
Nagumo, harekete geçip olaya dahil oldu. Manabu Horikita ise ne cevap verdi ne de karşılık olarak herhangi bir şey söyledi.
…sessizliğini korudu diye düşünüyordum ki, Nagumo’nun tavrında bir gariplik fark etmiş olmalı.
“Kaybettin, Nagumo.”
Olaylardan bihaber olan 11’lerden Fujimaki, Nagumo’ya karşı tepki verdi. Belki de bu tavırlarını ukala bulmuştur.
“Biraz bekleyelim bakalım. Daha sonuçların hepsi açıklanmadı.”
“Yeter ama. Sizin savaşınız bitti işte.”
“Evet, erkeklerin mücadelesi bitti.”
“Erkeklerin mi? Kızların bu konuyla hiçbir ilgisi yok ki. Nagumo, kuralı unuttun mu yoksa?“
“Hayır, unutmadım. Horikita-senpai ile olan savaşımda onların yeri yoktu, evet.”
Fujimaki’nin yüzü ekşidi Nagumo’nun bu şifreli sözlerine. Yanındaki 11/B sınıfından Ishikura’yı gözlemlemeye koyuldu.
“Gelelim kızların sınavına. Birinci olan gurubun lideri, 11/C sınıfından Ayase Natsu-san.”
Bu sefer kızlar tarafından sevinç sesleri yükseldi. Bu büyük gruba dahil olanlar, bizim C sınıfından Horikita ile Kushida’nın bulunduğu gruptu. Onlar da epey puan kazandılar, kendilerine bu sınav sayesinde. Fakat asıl problem şimdi başlıyor.
“Umm…..üzücü bir durum var ki—- barajın altına düşen bir grup var.”
Bu açıklamayla tüm salona sessizlik hakim oldu. Az önce sevinen tüm öğrenciler durumun ciddiyetiyle sus pus oluverdiler.
Herkes bu sınavda başarılı olmak için elinden geleni yapmıştı, bu yüzden de barajı geçmeyi umuyorlardı. Fakat, sonuçlarda beklenmedik bir durum söz konusuydu: Birisinin okuldan atılacağı gerçeği…
Şuan kimin okuldan atılma ihtimali olduğu da belli olmadığı için, herkes şaşkındı. Manabu Horikita, bir şeyi fark etmiş olacak ki Nagumo’ya baktı.
Yüzünden hiç eksik etmediği gülümsemesinin sebebini arıyor gibiydi. Biri arkadaşa artık çok geç olduğunu söylesin..
“Öncelikle sonuncu olan grubu açıklayayım, 11/B’den Ikari Momoko-san’ın grubu.”
Erkekler başta hangi gruptan olduğunu anlayamadı ama kızlardan bağırışlar yükselince hemen kimin grubu olduğunu anladılar. Sıra geldi, sonuncu olan küçük gruba… En kötü ihtimalde, 11’lerden beklendiğinden fazla öğrenci okuldan atılırdı.
“Barajın altında kalan küçük gruba gelirsek...”
Jimanstik salonundan çıt çıkmıyordu. Herkes yaşlı adamın ağzından çıkacak açıklamaya kitlenmişti.
“Yine 11.sınıflardan—.”
Adamın ağzından çıkan kelimeye göre, bazı öğrencilerin yüzlerinde bir sevinç oluştu. 11 dediği anda 9 ve 10’lar derin nefes aldı. 11’ler ise gergindi.
“Grubun lideri–Ikari Momoko-san.”
Nagumo açıklama biter bitmez, sanki şimdiye kadar hep kendini tutuyormuş gibi bir kahkaha patlattı.
Yaşananlardan dolayı, bir anlığına herkes donup kaldı. Çoğu öğrenci ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Nagumo, adını bile bilmediği öğrenciler okuldan atılacak diye gülmüyordu, bu kesindi. Çünkü elenecek ilk kişi, 11/B’dendi. Onun gülmesinin başka bir sebebi vardı…
“Ne yaptın sen, Nagumo!?“
11/A’dan Fujimaki, ne olduğunu az çok anlamış gibiydi. Manabu Horikita ise, henüz vaziyetin ciddiyetini çakmamış olsa da garipliğin farkındaydı.
“Açıklama henüz bitmedi, senpai. Bu olayın senle hiçbir alakası yok ayrıca. B sınıfından birisi okuldan atılacak. Sizin rakibiniz oldukları için sevinmen gerekmez mi?“
Ağzını kapatarak sırıtmaya devam etti, alay ediyordu onunla.
“Umm, sessiz olun, ayıp bu yaptığınız. Açıklamalar devam ediyor. Ikari-san sorumluluğu üstlenip okuldan atılacak. Dahası, grubu yoldaş seçebilir. Şimdilik bu konuyu geçiyorum. Birinci olan grubu açıklayacağım. Sessizlik lütfen.”
Olayın sonuçların açıklanmasını etkilenmesini istemeyen yaşlı adam, devam etti.
Manabu Horikita’nın artık kimin birinci olduğuna dair bir merakı kalmamıştı. Sonunda işin ucunun nereye varacağını far ketti. Nagumo Miyabi, ona sağ gösterip sol vurmuştu. Hatta bir nevi, onu al aşağı etmişti.
“Ayanokouji. Fujimaki-senpai neden öfkeli…? Nagumo-senpai’nin dediği gibi, o grubun lideri 11/B’den. A sınıfının aksine mutlu olması gerekmiyor mu?.”
Keisei kulağıma düşüncelerini fısıldadı.
“Hayır, olay lider değil. Galiba…. yoldaş olarak birini seçecek grup. Ondan böyleler..”
“Ehh?“
“Sonuçların açıklaması burada bitti. Dağılıp eşyalarınızı toplayabilirsiniz.”
Açıklama bittikten sonra bize dağılmamız söylendi. Okula geri döneceğimiz için hazırlıklar yapmamız gerek. Üstümüzü değiştirip eşyalarımızı toplayacağız falan. Tam o sırada dağılan öğrencilere aldırış etmeden, Nagumo dik durup bir kıza seslendi.
“Ikari-senpai, söyle hadi. Kimi okuldan attırmak istiyorsun, sizin gruba ayak bağı olan kimdi?”
Az önce okuldan atılacağı tüm okula haber edilen 11/B’den Ikari, çok sakin ve hiçbir şey olmamış gibiydi. Asıl endişeli bakışlar, küçük grubundaki kızlardaydı.
Ikari’nin grubunda B ile D öğrencileri ağırlıktaydı. Asahina ile Kei’den aldığım bilgi bu yöndeydi. Tabii, aralarında bir de… 11/A sınıfındaan bir öğrenci, yani Tachibana Akane vardı.
Manabu Horikita ile göz göze geldik. Kafamdan geçen düşünceleri gözlerimle ona aktarmaya çalıştım.
A sınıfından mezuniyetini garantilemek ve Nagumo’ya karşı mücadele etmek için, A sınıfı öğrencilerinin hepsine lider olmamasını söyledin, değil mi? Barajın üstüne çıktığınız sürece, okuldan atılmanıza gerek kalmayacaktı çünkü. Aynı zamanda bu stratejinin %100 güvenilir olmadığını da biliyordun.
Nagumo’nun meydan okumasına, adil bir mücadele şartı koymanın asıl sebebi de buydu. Sınava ‘hile’ karışsın istemedin. Hatta böylece, kızlarla iletişime geçmek zorunda da kalmadın. Nagumo’nun bu açığı bulup kızları kullanacağının farkındaydın çünkü.
Dostane bir şekilde, tüm ihtimalleri düşündün. Güzel bir plandı.
Fakat, Nagumo’nun hilesine engel olamadın.
…bu sınavın üzerine saatlerce düşünmeye hiç gerek yoktu. Bu sınav, okulun dahi farkında olmadan, Nagumo’nun koyduğu bir tuzaktı çünkü.
Şimdi bu tuzağa düşenler katakulliye geldiklerini yeni yeni anlıyorlardı. Hatta yaşadıkları şokun etkisiyle baygınlık geçirecek haldeydiler.
“Her şey ortada ama!… A sınıfından Tachibana Akane-san, grubu aşağı çeken kişiydi.”
Herkes duysun diye Ikari, öfkeyle söyledi.
“Nagumo…..Horikita Manabu ile yaptığın anlaşmada üçüncü bir grup yarışa dahil olmayacaktı!?“
Fujimaki, onun dibine kadar gelerek sordu, her an yumruk atacak bir hali vardı.
“İyi de bu olayda benim bir parmağım yok ki.”
“Utanmaz pislik.”
Sinirlenmesi normaldi. Kim olsa bu garip durumdan rahatsız olurdu.
“Ben yoldaş seçimi için okula haber vereceğim.”
Bu sözlerinden sonra, Ikari öğretmenlerin yanına geçti. Ardından da Ikari’nin sınıf arkadaşı Ishikura peşinden gitti.
Kimse ne olduğunu anlamadı. Hashimoto’gil de anlayamadı. Bir anda bir fırtına vurdu 11.sınıflar arasında. Hikayeyi yakından takip etmeyen, parçaların peşine düşmeyen herkes şaşkındı. Meraklı bir kesim, dağılmamış olayları seyrediyordu.
“Tachibana! Ikari-senpai’nin grubuna ayak bağı olup, onları geriye çektiğin söyleniyor. Sen de sorumlu tutulduğun için, Ikari ile beraber okuldan atılacaksın… olay bu mu?”
Fujimaki’nin aksine, Manabu Horikita, olduğu yerde kalan Tachibana’ya seslendi. Sonra da Nagumo’nun yanına yaklaştı.
-
- sınıflardan bir kesim tüm dikkatini bu olaya verdi.
“Horikita-kun, özür dilerim…….!“
“Tachibana, bana neden danışmadın? Garipliği fark etmişsindir, neden? En azından akıl danışsaydın, şuan bunları yaşıyor olmazdık.”
“Çünkü… Horikita-kun, sana yük olmak istemedim……...”
Tachibana ağlayarak özür diledi.
Başta fark etmemiş olma ihtimali vardı. Ama bu tuzak, gruplar kurulduğu anda başlamıştı oysa.
Zaman geçirdikçe grupla, garipliği fark etmiştir. Tachibana’yı yoldaş ilan etmek için oluşturulan bir grupta olduğunu anlamıştır. Tachibana sınava bir umutla devam etmiştir. …gerçekler acıdır, güzelim..
Tachibana da bu durumu kabullenmiş olmalıydı. Okuldan atıldığında, sınıfı sadece 100 puan kaybedecekti. Bir nevi, bu sınavı en az zararla atlatmanın yolu olarak kendisini feda etmeye karar vermiştir?
“Güzel dostluk ya da sevdaydı aranızdaki.. tebrikler, Horikita-senpai. Tekrar söylüyorum sen kazandın, ben kaybettim.”
Nagumo alay ederek konuşuyordu. Ses tonunda ne üzüntü ne de hüzün sezmek mümkün değildi. Bu tavırlarına karşılık, eyvallah diyecek tek bir kişi çıkmazdı bu salondan.
“Mükemmel bir plan yapmışım…ya da tahminlerin ötesinde bir strateji mi demeliyim? Benim düşüncelerimi anlayan tek bir kişi bile yok bu okulda. Horikita-senpai, sen de dahil..”
Nagumo, gülümsemesini sürdürerek rakibine saldırmaya devam etti.
“Biraz anlatsana, Tachibana-senpai. Öğrenci konseyinde yer alıp A sınıfından mezun olmak üzere olan bir öğrenci olarak, okuldan atılmak nasıl hissettiriyor? Horikita-senpai, ya sen nasıl hissediyorsun? Sinirlerin tepene çıktı mı, söylesene?“
Bu sözleri duyan Manabu Horikita, sükunetle derin nefes aldı.
“Neden beni hedef almadın?“
“Böyle farklı bir strateji kullandım ama seni okuldan attırmayı hiç düşünmedim. Bana karşı bir strateji kurup beni alt edebilirdin, böyle bir ihtimal vardı. Tabii, bu da seni attırmak istediğim anlamına gelmesin, Horikita-senpai. Seni bir daha görememek beni üzerdi. Bu yüzden rastgele birisini seçtim, o da Tachibana-senpai oldu. Onu okuldan attırırkenki yüz halini görmek için sabırsızlanıyor, heyecanlanıyordum da. Benim için bir taşla iki kuş vurmak gibi bir şey oldu bu sınav.”
Ardından güldü. Meraktanmış meğer bu tavırları… hmm.
“Seninle farklı prensiplere sahip olsak da sana güvenmiştim. Özellikle meydan okumanda, senin bana ayak uyduracağını sanmıştım. Yanılmışım.”
Nagumo, bu sözlere karşı hiç tepki vermedi, ukala tavırlarını sürdürdü.
“Güveni, puanlara benzetebiliriz, senpai. Yavaşça kazanırsın ve zamanla birikir.
Güveni biriktirdiğinde de aileye benzetebiliriz. Gece dışarı çıktığında tanımadığın birisiyle karşılaşırsan, dikkatli olursun. Ama ailenden biriyle karşılaşırsan, rahat tavırlar sergilersin. Seninle geçirdiğim 2 yıl boyunca, benden hoşlanmadığını bildiğim halde, senin güvenini kazandım, senpai. İnandığımız değerler farklı olsa da verdiğim sözleri tuttum. Aramızdaki ilişkide de, senin emirlerine itaat edip kurallara uydum. Fakat, senin gibi gözü açık birinden bahsediyoruz, senpai. Bana olan güvenin 100% değildi…haksız mıyım?”
Manabu’nun savunmaya geçmeleri için arkadaşlarına talimat verdiğini biliyordu, arka planda da bilgi topluyordu.
“Fakat benden şüphelendiğin halde, bana ihanet etmeyi düşünmedin, senpai.”
….savunmasının yeterince güçlü olmadığından bahsediyordu.
“Heveslerin yüzünden, bu sefer fena çuvalladın, Nagumo.”
“Güven gibi şeyleri bir kenara bırakalı çok oldu. Senin gibi birisine iyi bir izlenim bırakmak istedim sadece, senpai.”
Sözünü tutmak ve söz tutturmak.
Nagumo, bu ikisi arasındaki temel farka işaret etti.
Güven ve saygı.
Bu iki arasındaki bağı yıkan bir savaşı başlatmak, Nagumo’nun temel fikri, düşüncesi buydu.
“Kafandaki düşünce tarzını anladım.”
“Ne güzel. Bu da farklı bir savaş taktiği sonuçta.”
Nagumo ekledi.
“Gerekirse, daha fazla kişinin okuldan atılmasını sağlayacağım. Bu da senin reddettiğin ama bu okulun düşünce tarzlarından biri.”
“Bu konuşmalarına, Tachibana’nın okuldan atılacağını düşünerek devam ediyorsun.”
Etrafındaki insanlar endişeli bir halde olsalar da, Manabu Horikita sakince konuşmaya devam ediyordu.
“Ne? Horikita-kun!“
Tachibana bağırdı. Manabu’nun bakışlarında net bir tavır vardı ama.
“Heh. O kadar yüksek kişisel puan ile sınıf puanını verebilecek misin?.”
Okuldan atılmaya engel olmak için ödenecek puanlar…
Kiriterler karşılandığı sürece, herkes kullanabilirdi.
“Hayır, olmaz! Lütfen böyle bir şey yapma… ben yeteneksizim işte—-.”
Tachibana ağlayarak onu durdurmaya çalıştı. Fujimaki da aynı fikirde olacak ki A sınıfı adına konuştu.
“Şimdiye kadar, A sınıfı olarak ilerleyebilmemizin ilk sebebi, sınıftaki herkesin birbirini anlayışla karşılamasındandı. Haksız mıyım?”
“Evet, Manabua. Hiç çekinmeden kullan.”
Diğer A sınıfı öğrencileri de aynı fikirdeydi.
“Emin misin, Horikita-senpai? Böyle bir zamanda A sınıfının birisini kurtarması demek, A sınıfından ineceğinizi kabul ediyorsunuz anlamına geliyor?“
“A sınıfından düşsek bile geri yükselebiliriz. Az önce dediğin okulun sistemini kullanırız biz de. .”
“Öyle mi? Olurrr.”
Bu konuşmalardan sonra yaşanacaklara dair az çok fikrim var… Miyabi ballandıra ballandıra kurduğu stratejisini anlatıp balkon konuşmasını yapacak ve final.
Zaten bildiğim şeyleri dinleme gereği duymuyorum. Burada kalsam da yapacak bir şeyim olmadığına göre, bana müsaade.
Gözüm bizim Horikita’ya takıldı, durumu gergin bir halde izliyor. Abisine öyle odaklanmış ki, beni fark etmedi bile.
Jimnastik salonundan çıktım, kapıda Kei bir duvara yaslanmış dikeliyordu, büyük ihtimalle beni bekliyordur. Koridora çıktıktan sonra, ilerledim. O da biraz bekledikten sonra peşimden geldi.
“Kiyotaka dediğin gibi çıktı. İnanamıyorum sana.Tachibana-senpai’nin hedef olduğunu bile anladın! Okuldan attırma konusunda Horikita-senpai hariç herhangi birini seçebilirdi.…..”
“Bu sınavın kuralları kilit noktaydı…. Öğrenci konseyinin, konsept ve işleyişte söz sahibi olabileceğini öğrendiğimden beri hemen bunu düşündüm. Dediğin gibi herkes hedef seçilebilirdi. Fakat böyle büyük bir tuzak kurabilmek için, seçeceği kişinin Horikita senpai’ye yakın birisi olması gerekirdi. Ona en yakın kız öğrenci de Tachibana’ydi.”
Kei, Ichinose ve Asahina’dan edindiğim bilgilerle tek yapmam gereken bağlantıyı kurmaktı.
Nagumo ile 11/B’den Ishikura’nın mükemmel iletişimleri, atışıyor gibi görünüp aslında ‘kanka’ olmaları, aralarındaki bağı gösteriyordu. Dahası, Nagumo kanatları altına sadece 10.sınıfları değil, 11/A dışında diğer tüm 11’leri de almıştı.
“O büyük grup özellikle sınavlardan düşük puan almıştır. Hele ki Tachibana’nın grubu batmak için çaba harcamış olmalı. Ancak böyle barajın altına düşmüşlerdir.”
Detayları açıkladığım halde Kei tatmin olmuş değildi.
“Ama neden B sınıfını kullandı? D sınıfı öğrencisini lider seçebilirlerdi. B sınıfını kullanarak A sınıfına zarar vermiş olmuyorlar ki? Yani, B sınıfı da öğrenci kaybedecek..?“
Kei’nin bakış açısı doğruydu. Güzel bir noktaya değindi.
Çözüm odaklı bir sonuç için, D sınıfından bir öğrenci seçerek A ile B arasındaki farkı düşürebilirdi. Ilk akla gelen bu olurdu.
“Aslında B sınıfı olduğu için, bu strateji uygulamaya koymaları mümkün oldu. Tachibana bu özel sınavın görevlerini mükemmel bir şekilde yerine getirebilseydi, onu okuldan atmaları mümkün olmazdı. A hariç, diğer üç sınıf el ele vermedikçe uygulanabilir bir strateji değil zaten. D sınıfını, A’ya yükseltmek mezun olmalarına çok az bir süre kalmışken mümkün değildi. Son anda bir sınıf dahi olsun atlamak için uğraşabilirlerdi. Fakat C veya D’den bir öğrenciyi lider yapıp okuldan atmaya çalışmanın manası yoktu. Zaten yükselme şansları çok az olduğu gibi, bir de okuldan atılmayı göze alamazlardı. Ama B sınıfından birisinin lider seçilerek atılmayı göze alması demek, A sınıfını zora sokmak için yeterdi. Zaten aralarında puan farkı azmış.”
D ve C sınıfı açısından olayı incelediğiniz zaman, A ya da B’den öğrenci attırmak için uğraşmak hoşlarına bile gitmiştir.
Ikari’nun grubu, tek yürek olarak bir hafta boyunca tüm suçu Tachibana’ya yıkarak ilerlediler. Sorun yaşandığında da, onu aşağılayıp durmuşlardır. Hatta Tachibana geceleri uykusuz kalmış bile olabilirdi.
Tachibana’ya büyük ihtimalle söz hakkı tanıyıp onun talimatları doğrultusunda bir şeyler yapıyormuş ama başarılı olamıyormuş gibi bir imaj çizmişlerdir. Özel sınavın sonuçlarına bakarak bile, bir hafta boyunca onlara ayak bağı olduğunu söylemeleri bile onu okuldan attırmaya yeterdi.
Savunma yapsa dahi, işe yaramazdı. Tüm grubun size karşı düşman kesildiğini düşünün. Sizi sürekli suçladıkları müddetçe, başa çıkmanız imkansızdır. Özellikle de böyle bir sınavda.
Tabii, bu özel sınavın tarihine böyle bir sınav kara leke olarak yazılacak, okul bunun için önlemler alacaktır.
Fakat, Nagumo’nun ince eleyip sık dokuduğu planı, Tachibana’yı kendi sonuna götürmüş oldu.
“…..iyi de böyle bir stratejiyi neden düşündüler ki? B sınıfı öğrencisi olsaydım, asla sınıfım için kendimi ateşe atmazdım. Ben okuldan ayrıldıktan sonra, sınıftakiler puan kazanmış bana ne ki… olan bana olacak, benim çıkarım ne bu işten?“
“Ikari’nın bu işten çıkarı ne bilmem ama okuldan atılmayacağı kesin.”
“Ehh? İyi de lider o?“
“Manabu Horikita’nın kullanacağı taktiği kullanacaklar. 20 milyon puan ile 300 sınıf puanı. Bu tutarlar ödendiği sürece, okuldan atılma iptal olur. Bunu kullanacaklar.”
“Hmm, sanki bana bu daha kötü gibi geliyor ama?“
“Bu sınava, sınıf puanı harcatmak için kurulmuş darbe denebilir. A sınıfı da harcarsa, aralardaki fark açılmaz. Ama B sınıfı kişisele puan kaybetmeyecektir.”
“Yani 11/B puan açısından o kadar zengin mi?”
“Yok. B sınıfının bu stratejiye katılıp aktif rol almasındaki en büyük şartı, 20 milyon puanı bu stratejiyi uygulamaya koymak isteyen Nagumo’nun ödemesi üzerinedir. Hatta puanı almadan stratejiye tamam bile dememişlerdir.”
Büyük ihtimalle otobüsteyken Nagumo, Ishikura ile iletişime geçip 20 milyon puanı önceden ödemiştir. Ikari’nın hep sakin kalması ve Ishikura’nın ona destek çıkmasından böyle bir olayın yaşanmış olduğu kesindi.
“10’lar birlik içinde dersek, herkesten 50,000 puan almasına bile gerek yok.. bir kişiyi kurtarmak bu kadara bile patlamaz.”
“Ne garip bir çarpışma yaşandı ya. Çok ilginçti.”
“Nagumo Miyabi’nin kafası böyle çalışıyor işte. Dolambaçlı yollarla.”
Sınavı gördükten sonra strateji kurmamıştı. Önce stratejisini oluşturup sonra sınavı işleme sokmuştu.
A sınıfı, 20 milyon kişisel puan ödeyecek, bir öğrenci için. Ödemesi büyük bir bedeldi. Okuldan mezun olmalarına belki bir yada iki sınav kalmışken, büyük bir darbe yediler.
Manabu Horikita, bir sonraki sınavda hedef seçilirse şayet, onu kurtaracak puanları bile olmayabilirdi. Can simidi almak onlar için hayal olur, başkanlık yaptığı bu okuldan diploma bile alamadan atılabilirdi….
“Ayrılalım.”
“Son bir şey daha. Onu da söyle ayrılalım.”
Aklında merak ettiği bir konu vardı herhalde, Kei ısrar etti.
“Nagumo-senpai’nin düşüncesi, Tachibana-senpai’yi okuldan attırmak için mükemmel bir plan kurması falan… nasıl desem ince elenip sık dokunmuş bu plana karşı… Kiyotaka, senin karşı gelmeme sebebin neydi?“
“Çok iyi bir strateji olduğu kesin. Sınav başlamadan önce, şah-mat yapmış malum.”
Kişisel puanların, silah olarak kullanabileceğini de göstermiş oldu.
“Ya…ben Tachibana-senpai’nin yerinde olsaydım……..? Hem de can simidi alamayacağımız bir durumda olsaydık, öyle bir durumda da beni kurtaramaz mıydın?“
Kei nazikçe sordu.
“Cevabımı duymana gerek yok ki. Zaten biliyorsun. Senin okuldan atılmana izin vermeyeceğim. Ne pahasına olursa olsun, böyle bir şey olmayacak.”
☆ ★ ☆
Horikita Manabu, sınıf puanı ile A sınıfı öğrencileri toplaşarak ortaya koydukları kişisel puanları kullanarak Tachibana Akane’yi kurtarmış.
Tahmin ettiğim gibi, 11/B’den Ishikura da Ikari için can simidi almış.
Aynı anda iki sınıf, can simidi kullanarak tarihe geçtiler bence. Dahası, bu saatten sonra, bu okulda her an birilerinin atılabileceğine dair de sinyaller verilmiş oldu.
Cilt 8 Nazuna SS – Çömez Çocuk