Youkoso Jitsuryoku Cilt 1, kısım 2, part 1
Kafeteryanın kapısından içeri göz attıktan sonra, markete gitmeye karar verdim. Biraz ekmek alıp sınıfa geri döndüm.
Bir grup arkadaş masaları birleştirip beraber yemek yiyorlardı, tabii sessizce tek başına yemek yiyen öğrenciler de vardı. Herkeste ortak olan tek bir şey vardı, ya kafeteryadan ya da marketten alınan bento kutuları. (ÇN: Japonlara özgü sefer tası.)
Horikita’nın çoktan kendi sırasına döndüğünü gördüğümde yemek yemeye başlayacaktım. Masasının üstünde çok leziz gözüken bir sandviç vardı. Hiçbir şey söylemeden sırama oturdum. Tam ekmeğimden bir parça ısırmak üzereyken, hoparlörlerden müzik sesleri gelmeye başladı.
“Bugün akşam 5’te, 1 numaralı spor salonunda kulüp fuarı düzenlenecektir. Kulüplere ilgisi olanlar, 1 numaralı spor salonuna gelsinler, lütfen. Tekrar ediyorum. Bugün──”
Sevimli bir sesi olan bir kız, hoparlörlerden bir bildiri yaptı.
Kulüpler, ha. Daha önce hiçbir kulübe gitmedim.
“Hey, Horikita───”
“Kulüplerle ilgilenmiyorum.”
“… Daha hiçbir şey sormadım ki.”
“Peki, o zaman ne?”
“Herhangi bir kulübe katılmayı düşünüyor musun?”
“Ayanokouji-kun. Bunak mısın, sen? Yoksa salak mı? Sana ilgilenmediğimi başta söylemedim mi?”
“İlgilenmediğini söylemek katılmayacağın anlamına gelmiyor ama.”
“Bu boş bir savunma(argüman). Böyle anlamsız konuşmalar yapma.”
“Tamam…”
Horikita’nın ne kulüplere ilgilisi var ne de arkadaş edinmeye. Ne zaman onunla konuşsam, rahatsız oluyormuş gibi gözükür. Bu okula sırf eğitimi ya da yüksek istihdam oranı için mi geldi diye merak etmeden edemiyorum.
Eğer tek sebebi buysa şaşırtıcı olmazdı. Ama yine de anormal bir şey.
“Hiç arkadaşın yok, ha. ”
“Öyle değil ama. Şuan seninle gayet iyi konuşabiliyorum işte.”
“Böyle söyleyebilirsin, ama beni arkadaşlarından birisi olarak sayma.”
“E-evet, haklısın…”
“Kulüpleri görmeye gitmek istediğine göre, herhangi bir kulübe katılma niyetinde misin?
“Hayır, hala değerlendirme aşamasındayım. Yine de hiçbirine katılmayacağım sanırım.”
“Madem kulübe falan katılmayacaksın, neden kulüp fuarına gidiyorsun ki? İlginç. Arkadaş edinmek için kulüpleri bahane olarak mı kullanacaksın?”
Bu kız nasıl bu kadar zeki ya? Hayır, büyük ihtimalle, ben çok kolay bir lokmayım.
“Çünkü okulun ilk günü başarısız oldum, kulüpler arkadaş edinmek için son şansım.”
“Benden başka birini davet etmen daha iyi olmaz mı?”
“Bu sorunu yaşadığımdan dolayı, senden başka davet edecek kimsem yok!”
“Doğru ya. Ama yine de Ayanokouji-kun’un, senin söylediklerini ciddiye aldığını sanmıyorum. Eğer gerçekten arkadaş edinmek istiyorsa birisi, bence daha ciddi konuşmalı insan.”
“Bu benim için mümkün olmadığı için, yalnız takılıyorum ya.”
Horikita sessizce sandviçini yemeye kaldığı yerden devam etti.
“Bu çelişkili düşünceyi anlayamıyorum gerçekten.”
Arkadaşım olsun istiyorum ama arkadaş edinemiyorum. Horikita da anlayamamış gibi duruyordu.
“Kulüpte çalıştın mı hiç?”
“Hayır. Hiç tecrübem yok.”
“Peki, kulüpler dışındaki şeylerde tecrüben var mı? Ah, bu ve şu gibi şeylerden mi bahsediyorsun?”
“… Ne söylemeye çalışıyorsun? Sözlerinin arkasında bir art niyet seziyorum.”
“Art niyet mi? Neyi kast ettiğimi bile söylemedim sana ama.”
Hızlı bir hareketle bana bir yemek çubuğu fırlattı. Onun beklenmedik gücüyle, bir refleksle öksürdüm.
“Hey, bu ne içindi!?”
“Ayanokouji-kun. Seni daha önce uyarmıştım. Ama görünen o ki söylediklerimi dinlemiyorsun. Şunu unutma, az önceki acıdan daha fazla canını yakacak kabiliyetim var.”
“Şiddet yok! Şiddet hiçbir şeyi çözmez!”
“Gerçekten mi? Zamanın başlangıcından bu yana, şiddet var olmuştur. Çünkü problemleri çözmedeki en etkili yoldur. Kendi düşünceni karşı tarafa kabul ettirmek olsun, karşı tarafın isteklerini görmezden gelmek için olsun, en etkili yol şiddettir. Her şeyden önce, devletler bile insanları tutuklamak için şiddet ve silah kullanan polisleri işe alıyorlar, dimi ama? ”
“Çok konuştuğun kesin…”
Bana güzel bir konuşma yaptı, yaptığı şeyin yanlış olmadığını savunarak. Ne zaman bir açıklama yapsa, saçma sapan şeyler söyler ve şiddetle cevabını yapıştırır.
“Bugünden itibaren, Senin yanlışlarını düzeltmek için şiddete başvuracağım. Olur mu?”
“Aynı şeyi sana ben söylesem, nasıl hissederdin?”
Ellerini kadınlara kaldıran erkeklere neden korkak ve aşağılık derler merak ediyorum.
“ Önemli değil. Bunun hiç yaşanmayacağını düşünmüyor musun? Her şeyden önce, Söylememem gereken hiçbir şey söylemem ben.”
Tamamen beklenmedik bir cevaptı. Hiç hatalı taraf olduğuna inanmıyor gibi. Medeni davranıyor ve medeni gibi görünüyor olsa da, aslında çok kaba birisi.
“Anladım, peki. Bu saatten sonra daha dikkatli olurum artık.”
Horikita’yı davet etmekten vazgeçtikten sonra, pencereden dışarıya baktım. Ah, bugün hava çok güzel.
“Kulüp aktiviteleri… bunlar. Anlıyorum… ”
Horikita bir şeyler düşünürken mırıldandı.
“Okuldan sonra kısa bir süre tamam, dimi? Seninle gelirim.”
“Ne demek istiyorsun?”
“Kendin söylemedin mi? Kulüp fuarına gitmek istediğini.”
“Aa, evet. Uzun süre kalma gibi bir niyetim hiç yok. Zaten bahane amaçlı gideceğim. Olur mu?”
“Eğer kısa bir süreyse, o zaman okuldan sonra görüşürüz.”
Bunu söyledikten sonra, yemek yemeye devam etti. Arkadaş edinme girişimimi desteklemeye karar vermiş gibiydi. Daha önce, onunla konuşmanın hoş olmadığını söylemiştim. Ancak davranışları daha iyiye gidiyor gibi.
“Arkadaş edinme çabalarını ve başarısızlığını izlemek çok iyi bir fikir.”
Boş verin, O hala aynı.