Youkoso Jitsuryoku, Cilt 1, Kısım 8, Part 2

Sözleştikten hemen sonra, herkes kütüphanede toplandı.

Herkes not almaya ve başlamaya hazırdı. Kütüphanede ders çalışan epey öğrenci vardı. Birinci sınıflardan üçüncü sınıflara kadar herkes ders çalışmak için çaba harcıyordu. Bunu bir bakışla anlayabiliyordum.

“Geciktiniz.”

“Özür dilerim, biraz geciktik çok kalabalıktı.”

“İkiniz beraber mi yemek yediniz?”

İkimiz birlikte geldiğimiz için şüphelenen Ike sordu.

Evet, birlikte öğlen yemeğini yedik ama burada bundan bahsetmemiz gerektiğini düşünmüyorum.

“Evet, birlikte öğlen yemeğini yedik.”

Dediğim gibi, söylememize gerek yoktu ya. Ike hoşnut olmadığını belli eden bakışlar atıyordu bana. Sanki rakibiymişim gibi. Horikita bana bakmadan konuşmaya devam etti.

“Çabuk olun.”

“… Tamam.”

Sessizce oturup notlarımı çıkardım.

“Yardıma ihtiyacım olur sanmıştım ama coğrafya tahmin ettiğimden kolay çıktı.”

“Kimya da benim tahmin ettiğimden kolaymış.”

Ike ve Yamauchi konuştular.

“Çünkü çok fazla ezberlenecek problem var. Matematik ve İngilizce gibi dersler de, temeliniz yoksa soruları çözemezsiniz.”

“Çok çalışmaya devam edin. Belki sınavda güncel olaylardan sorarlar.”

“Güncel… olaylar mı?”

“Güncel olaylar evet. Son birkaç yılda ekonomi de ve politikada ortaya çıkan olaylar. Yani, belki kitaplarda olmayan bilgilerden sorular gelebilir.”

“Off, ama bu haksızlık! Bu sınavın içeriğini etkilemez mi ya!?”

“Bu yüzden her şeye çalışmak zorundasınız.”

“Nedense birden bire coğrafyadan nefret eder oldum…”

Tabii ki, güncel olaylardan sorular gelebilir. Ama şimdilik bu konuyu görmezden gelebiliriz bence.

Sınavda çıkmama ihtimali olan konuları çok düşünürsen, asıl önemli olan kısımları öğrenmeye vaktin olmaz.

“Acele etmemiz gerekmiyor mu?”

Bu konu böyle anlamsızca devam ederek, bizim için değerli olan vakit boşa gitti.

“Evet.  Birileri geç kaldığı için geri kaldık.”

“… Hala buna mı takılıyorsun?”

“Bu herkes için geçerli.  Tamam hadi, tümevarımla akıl yürütme fikrini kim bulmuştur?”

“Um… geçen ders öğrendiğimiz adamdı dimi? Hmm…”

Cevabı düşünürken Ike kalemini sallayıp durdu.

“Oh, işte bu adam. Adı beni acıktırdı ya. Bu yüzden hatırladım.”

“Francis Xavier!… ya da böyle bir şeydi, dimi?”

Sudou ismini doğru hatırlayamadı.

“Ben hatırlıyorum.  Francis Bacon!”

“Doğru.’’

“Evet! Çok iyi bir skor bu!”

“Hayır, hiç de öyle değil…”

Eğer bu hızla gelecek haftada çalışmaya devam edersek, yani çaresizce çalışmaya, Herkes geçer gibi.

“Millet, sağlığınıza dikkat edin. Ders çalışmak için çok fazla zamanımız yok.”

Kushida da anlamıştı; bu saatten sonra hataya yer olmadığını.

“Sorun yok. Bu üçlü sağlıklı olsun, yeter.”

“Horikita-chan’dan beklendiği gibi. Bize güvendiğini hissediyorum!”

“Salaklar, hasta olayım demeyin” demeye çalıştı ama neyse..

“Hey, sessiz ol biraz. Havlıyorsun resmen.”

Yakınımızdaki bir öğrenci çalışmasını bırakıp bize baktı.

“Özür, özür. Sesim çok yükseldi. Soruyu doğru bilince heyecanlandım.  Tümevarımla akıl yürütmeyi bulan kişi Francis Bacon, biliyor muydun? Bir kez öğrendim mi bir daha unutmam.~”

Ike heyecanlı bir şekilde cevap verdi.

“Ha? … Siz yoksa D sınıfından mısınız?”

Bir anda etrafımızdaki bir çocuk grubu bize baktı. Onların verdiği bu tepkiye, Sudou tahrik oldu.

“Ne olmuş yani? D sınıfındaysak ne olmuş. Bununla ilgili bir derdin mi var?”

“Yok, hiçbir sorunumuz.  Ben, Yamawaki C sınıfından. Tanıştığıma memnun oldum.’’

Yamawaki gülerek bize baktı.

“Peki, nasıl söylesem ki bunu… Okulun öğrencileri yeteneklerine göre sınıflandırması güzel olmuş bence. Böylece sizin gibi insanlarla ders çalışmak zorunda kalmıyorum.”

“Nee!?”

Sinirden çılgına dönen, tabii ki Sudou yine.

“Gerçeklere sinirleniyorsun. Okulun içinde seninle kapışsak hangi sınıfın puanı azalır merak ediyorum doğrusu. Aaa bekle, sizin puanınız bile yoktu dimi. Problem ne biliyor musun, akında okuldan atılacaksınız.”

“Kavga etmek mi istiyorsun? Hadi gel!”

Sudou’nun sinir patlaması, sessiz olan kütüphanede herkesin dikkatini bizden tarafa çekti.

Eğer durum kötüleşirse, hocaların da haberi olur.

“O haklı. Eğer olay çıkarırsan,  başımıza ne gelir bilemeyiz. Okuldan atılmanın mümkün olabileceğini unutma.  Bizim hakkımızda sövüp sayman da umurumda değil. Ama C sınıfındansın değil mi? Çokta övgüye değer bir sınıfta değilsin hani.”

“A’dan C sınıfına kadar, sınıflar arasında puanlamada bir yanlışlık olabilir. Ama siz çok ayrı bir seviyedesiniz.”

“Ne güzel söyledin. Gördüğüm kadarıyla da, A sınıfı hariç tüm sınıflar aynı seviyede.”

Yamawaki’nin kahkahaları kesildi, Horikita’ya dik dik baktı.

“Hiç puanı olmayan defolu bir ürüne göre, çok fazla küstah konuşuyorsun. Sırf güzelsin diye istediğini söyleyebileceğini mi sanıyorsun?”

“Bu konuyla alakasız sözlerin için teşekkür ederim. Şimdiye kadar görünüşümü hiç önemsememiştim, yine de senin tarafından övülmek hoşuma gitmedi.”

“Tsu!”

Masaya vurduktan sonra Yamawaki ayağa kalktı.

“H-hey. Herkes duyacak, başlamayın şimdi.”

Diğer C sınıfı öğrencileri onu kollarından çekerek tutmaya çalıştılar.

“Bir sonraki sınavdan, düşük puan alırsanız, okulu terk etmek zorundasınız, biliyorsunuz dimi?  Sizin grubunuzdan kaç kişinin okuldan atılacağını görmek için sabırsızlanıyorum.”

“Üzüleceksin ama D sınıfından kimse okuldan atılmayacak.  Bizim için endişelenmeden önce, kendiniz için endişelen önce sen. Eğer dikkatsizlik yaparsan, okuldan atılan sen olursun belki de.”

“Kukuku. Atılmak mı? Bu saçmalıkları bırak.”

“Biz düşük not almaktan kaçınmak için değil, daha yüksek not almak için çalışıyoruz. Bizi kendinizle karıştırmayın. Hem de Francis Bacon’ın adını öğrendiğin için sevinmek nedir ya; deli misiniz siz? Sınavda çıkmayacak şeylere ne diye çalışıyorsunuz ki?”

“Ha?”

“Yoksa, sınav konularından haberiniz yok mu? İşte bu yüzden en kötü sınıftasınız.”

“Yeter artık.”

Sudou kendisini kaybedip Yamawaki’nin yakasına yapıştı.

“H-hey hey, şiddete mi başvuracaksın gerçekten? Puanınızdan düşecekler. Yine de razı mısın?”

“Kaybedecek puanımız bile yok bizim!”

Sudou kolunu çekti.  Yoksa ona gerçekten vuracak mı?

Onu durdurmam gerek. Sandalyemi geri itip ayağa kalktım—

“Tamam, durun, durun!”

Bir kız seslendi. Sudou bir anda konuya dahil olan kişi yüzünden duraksadı.

image00217

“Hey, bu durumla alakan yok; karışma.”

“Alakam mı yok? Şuanda bu kütüphaneyi kullanmaya çalışıyorum ama bu gürültüyü görmezden gelemiyorum. Eğer kavga edecekseniz, dışarısı daha uygun değil mi?”

Sarışın kızın mantıklı sözleriyle, Sudou, Yamawaki’yi bıraktı.

“Ya sizler, onu çok fazla kışkırtmıyor musunuz? Eğer bu durum devam etseydi, okul duruma el atmaz mıydı sizce?”

“P-pardon. Niyetimiz bu değildi, Ichinose.”

Ichinose. Bu ismi daha önce duymuştum ama nerde…

Oh, hatırladım.  Hoshinomiya-sensei ile konuşan B sınıfı öğrencisiydi.

“Hey, hadi gidelim buradan. Eğer burada çalışırsak, biz de aptal olacağız.”

“E-evet.”

Yamawaki ve grubu bulunduğumuz bölgeden ayrıldılar.

“Eğer burada ders çalışmaya devam edecekseniz, sessiz olmaya bakın.”

İchinose’n cesurca söylediği bu sözlere hayran kaldım ve hafifçe başımı salladım.

“Horikita’nın aksine, olayı kontrol altına aldı, ha.”

“Olay çıkarmaya çalışmıyordum, sadece gerçekleri söylüyordum.”

Gerçekleri söylemek olay çıkarttı ama neyse….

“Hey… O çocuk az önce bu konunun sınavda çıkmayacağını söyledi.. Doğru mu?”

“… Bu ne demek oluyor?”

Birbirimize bakıştık.

Chiyabashira-sensei’nin sınavda çıkacağını söylediği kitap,  Keşif Çağı idi.

Hepimiz emin olmak için, bunu not etmiştik.

“Bu her sınıfın farklı sınavlara gireceği anlamına gelmez mi?”

“Aksine… sınav her sınıf için aynı olmalı.”

Horikita’nın söylediği gibi, tüm sorular, 5 ana konudan aynı konularda olması gerekir..

Aksi halde, sınıflar arasındaki puan durumuna etkisi belirsiz olur.

Acaba C sınıfına mı ilk sınav konularındaki değişiklik haber verildi, diğer sınıflardan önce yani?

Yoksa sadece D sınıfına mı bilgi verilmedi…
Bir anda öğrendiğimiz bu yeni bilgiyle, kafalarımız karıştı.
Tarih sınavı için, sınıflar arası sınav konuları ya farklıysa?
… Hayır… eğer sadece tarih konularını değiştirirlerse, çok garip olmaz mı…
Ama eğer ya tüm sınavların konuları farklı ise…
O zaman bu, çalıştığımız koca bir haftanın boşa gittiği anlamına gelir..