Youkoso Jitsuryoku, Cilt 3 Bölüm 1, Part (3A)
Ormana adım atar atmaz
bizi olabildiğine uzamış çimler karşıladı.
Sahilde güneşin altında olmaktansa burada olmak daha iyiydi. Ama burada da
rutubet ve nem etkili olmaya devam ediyordu, ağacın altına sığınmışız gibi bir
halimiz vardı.
Birden bire, boynumdan bir soğukluk, serinlik geldi. Görevi, başaramayacağıma
dair bir fikre kapıldım..
Çok sıcaktı.. O kadar
sıcaktı ki sanki sıcak dedikçe daha çok terliyorum.
Böyle olmayacak ya. Birisiyle konuşmam lazım. Konuşayım ki az da olsa kafamı
dağıtabileyim.
“Hey, Kouenji!”
“Ah! Harika! Doğayla çevrili böyle bir ortamda yürümek harika! Fevkalade…. Doğanın güzelliği efsane!”
Boşa çabalıyorum şuan. Bu çocukla normal bir muhabbet kurmam imkansız. Etrafta da konuşabileceğim birisi de yok gibi..
“Güzel!”
“Efendim?…”
Arkamdan sesler geliyor sanıp arkamı döndüğümde, Sakura’nın yanı başımda bittiğini gördüm.
“Birisine daha ihtiyacın olduğunu söylemiştin ya. Ben elimi kaldırmıştım. Yardımcı olabileceğime inanıyorum.”
“Ekip birine daha ihtiyacı olduğunu söyleyince elimi kaldırdım. Sen onun hazır olmadığını düşündün.”
“Hiçbir şey düşünmedim aslında… gerçekten de.. Neden bu konuyu açtın ki şimdi? Kafa karıştırıcı oldu.”
Sakura normalde çok
uysal ve ürkek birisidir… ama şuan muhabbet etmekten çekinmiyor.. Garip.
Bu okul gezisine başladığımızda çok pasif gözüküyordu. Bir bahane bulur geziye
dahi gelmez diye düşünmüştüm.
Yine çekinmeye başladı, biz yan yana yürümeye başlayınca.
Adanın içine doğru,
daha doğrusu sahilden ormanlık alana geçmek, direnme gücümüzü azaltıyordu. Düz
yol birden bire, çalılık, çimenlik ve taşlık bir araziye dönüvermişti.
“Orman keşfi gibi zahmetli bir işe katılmaya niye gönüllü oldun, anlat bakalım?”
“Şeyy…. Herkes kampta olunca… rahat edemedim.”
“Seni anlamakta çok zorlanıyorum. Az insan olunca da rahat edemiyorsun çünkü.”
Şimdi birisiyle konuşabilirdim ama biraz garip hissediyordum.
“Ama…. Ayanokouji, sen de elini kaldırdın..”
Sakura kafasını kaldırıp gülümsedi, ardından da eliyle yüzünü kapatıp utandı.
“Off…. Bundan değil…. konuşabildiğim çok fazla insan yok.. bunu kast ettim.”
Sakura inkar ederek hızlıca yürümeye devam etti, ta ki..
“Hey!… Dikkat et!”
“Off..”
Bir arkasına bir önüne bakarak yürürken ayağı takılıp düştü. Ona yetişip elimle belini kavramak istedim ama vaktinde yetişemedim.
“İyi misin?”
” Ehh… canım yanıyor biraz.”
Çok şükür elleri üzerine düştü, aksi halde canı daha çok yanabilirdi.
“Ormanda dikkatli yürümezsen, düşebilirsin. İstersen elimi tutabilirsin.”
“Ah… Olur, sağ ol. “
Bahane bulmayıp elini
uzattı ama yere elleri üzerine düşmenin etkisiyle elleri kirlenmişti. Fark
edince hemen elini geri çekti. Bu tavrını görmezden gelip elini tuttum.
“Ö…. Özür.”
“Böyle bir durum için özür dilemene ne gerek var.”
Sakura’nın elindeki
kumu temizledim.
Bu arada, bu ormana sanki hiç insan ayak basmamış gibi. Bu sebeple de başta,
ormanda doğru yöne gidiyoruz diye düşünüyordum ama şimdi emin olamıyorum.
Sürekli dümdüz
ilerleyemeyiz ki. Etraftaki doğal engelleri, taşları vs. aşmamız gerek.
Tabii, zorlayıcı bir yoldan gitmenin de bize faydası olmayabilir..
Böyle düşüncelere dalarken, nereye doğru ilerlememiz gerektiğini dahi unuttum.
Gezgin ruhlu Kouenji’nin artık silüetini zor görüyorum.
Sakura’nın devam etme isteği yoktu, elini tuttuğum sağ elime bakıp duruyordu.
“Sakura! Acele etmemiz gerek.”
“Ha?! Pe- peki!”
Onu aniden uyarınca koşmaya başladı. Yapacak bir şey yok..
“Kouenji çok hızlı çıktı.”
Kouenji, Sakura’yı
falan hiç düşünmeden ormana daldı.
Hiç bilmediğimiz bir bölgede bize liderlik ediyordu. Karşımıza ne çıkacağını
bilemeyiz, kendimize ve direncimize dikkat etmemiz gerekiyor ki sağ salim geri
dönebilelim.. Ama bunları hiç umursamadan koşturup duruyor ya.
“Ama, o asla…”
“Ne oldu?”
“Hiç.”
Bu neydi şimdi..
Tesadüf olabilir mi? Olamaz! Kouenji bir kez bile durmadı. Kampın yerini bile
herkesi düşünerek seçtik. Nasıl olur da Kouenji sağına soluna dahi bakmadan
bilmediği bir alanda tek bir yönde ilerleyebilir?
Sanki aklında ulaşmak istediği bir nokta var.
Bu kadar yolu boşa gitmediğine inanıyorum, bakalım.
“Düşüncelerimi bir yere odaklayacağım.” Böylece kendimi korumuş olurum.
Sakurayı, deyim
yerindeyse Kouenji’nin hızına yetişmek için sürüklemem gerekiyor.
Derin bir nefes alıp daha hızlı hareket etmeli ya.
“Hey Kouenji! Kamp alanından çok fazla uzaklaşmadık mı sence? Kaybolabiliriz burada!”
Sakura önce bana sonra
ona baktı endişeli gözlerle.
Kouenji seslendiğimi duyunca durup bize döndü ardından da eliyle saçını
düzeltti.
“Mükemmel bir fiziki vücuda sahip dâhiyim ben. Böyle küçük bir adada kaybolmam mümkün değil. Beni takip etmezseniz, kaybolabilirsiniz. Bu da benim sorumluluğum değil. İsterseniz vazgeçin, geri dönün.”
Tam beklediğim gibi
bir cevap.. Ama bu halde pek eğlenceli gelmedi.
“Siz normal insanlara soruyorum. Burası gerçekten de mükemmel bir yer değil mi, söyleyin?”
Kouenji yüzünde kocaman bir gülümsemeyle etrafı göstererek bize bu soruyu sordu.
“Eh…. Ormanın gizemli bir yer olması normal.. tabii, güzel olduğu da ayrıca gerçek.”
Az çok hissettiğimi
söyledim.
Ama Kouenji böyle bir cevabı beklememiş olacak ki derin bir iç çekti.
“Neyden bahsediyorsun? Sana bunu sormadım ki! Mükemmel bir kondisyona sahip benim, burada nasıl ışıl ışıl parıldadığımı soruyorum. Anlamıyor musun?’’
Demek kendini övüyormuş. Tabii ki anlamadım.
“Hava cok sıcak olduğundan anlayamadım… Sakura sen de alınma.”
“Uh, evet. Kouenji zaten hep böyle garipti.”
Aman! Gerçek olsun olmasın, böyle bir şeyi söyleyebilmesine ne demeli? B çocuk çok garip ya..
Kouenji, ne kadar
dayanabileceğimi test etmek istedi ve arkasını dönüp yürümeye devam etti. Daha
fazla istek ve tavsiyelerimle şansımı zorlamayacağım..
“Endişeye gerek yok. Ormanda ne yaşanırsa yaşansın, sorun çıkmayacak.”
“Kouenji, ne demek istiyorsun?”
“Buraya doğal orman diyemem. En azından gündüzleri, etrafta gezinirken kaybolma ihtimalimiz çok düşük.”
Bu ciddi sözleri ile
sohbeti bitirdi bize olan ilgisini kaybedip yine yürümeye başladı.
Hızlandığı için, Sakura yetişemedi.
“Hey!!”
“Eh.. Ermmm. Daha iyiyim, devam etmek için elimden geleni yapacağım.”
Alnından terler akan Sakura,
elini yumruk yapıp cesaretini gösterdi.
Biraz ürkütücü bir hali vardı.
Kouenji’nin kararına
mecburi uyup ona ayak uydurmaya çalıştı.
Bayağı kötüleştiğimiz zamanlar oldu ama devam ettik.
Kouenji inatla ileri gitmeye devam etti.
Ormandan çıkana kadar ilerlemeye devam edeceğimizi sanmıştım ama aniden durup
bize döndü. Saçını düzeltip gülümseyerek sordu.
“Sizin gibi sıradan insanlara bir sorum olacak.”
Ona cevap vermemize fırsat veremden devam etti.
“Buraya bakınca ne hissediyorsunuz? Etrafınıza bakınca hangi duygulara kapılıyorsunuz?”
“Ha? Ne.. ne demek istiyor ki, Ayanokouji?”
Burası bana ne
hissettiriyor… hmm.. etrafa bir bakınayım güzelce.
İlginç bir tarafı yok, sıradan bir orman işte.. Nasıl bir cevap almak için bize
sürekli aynı şeyleri soruyor anlam veremiyorum ya.
“Tamam. Endişelenmene gerek yok. Biz sıradan insanlar, hep sıradan kalacağız.”
Kouenji yine arkasını dönüğ yürümeye devam etti.
“Garip… bir şey mi yaptım?”
“Hayır.”
Bu çocuğun tavırlarını
kafaya takarsak işimiz var demektir.
Bu çocukta ne numaralar var Allah bilir.
Hem onun gördüklerini göremediğimizi inkar edip duruyor. Aklından ne geçiyor,
kim bilir.
“Sakura, mendilin var mı?”
“Evet. Var.”
Bir kızdan beklendiği gibi, her zaman hazırlıklı.
“Bana ödünç verebilir misin? Kirleteceğim büyük ihtimalle.”
“Ne demek….”
Tereddüt etmeden mendilini verdi. (mendil: el yapımı olanlardan)
KEYİFLİ OKUMALAR~~