Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4, Bölüm 3 – Çifte Soru (A)

“… dalga mı geçiyorsun?” Horikita beni suçlayıcı bir ses tonuyla karşıladı.

“Maalesef doğru. Kouenji aniden yükseldi ve kendi grubunun sınavını bitirdi.” diye cevapladım.

“Aptal mısın sen? Neden onun böyle etrafa saldırmasını engellemedin? Oda arkadaşı olarak sorumluluğun buydu.” dedi.

“Bu imkansız, ayrıca olan oldu bir kere yapacak bir şey yok.”

Kouenji’nin grubunun sınavını bitirmek için kullandığı kaba kuvvet yöntemi, halihazırda sınıfın kargaşa içinde olmasına sebep olan öğrencilerin dilindeydi. Bu yüzden dünkü sohbette Horikita benimle doğrudan görüşmek istemişti. Başını iki yana sallamasından, hala ikna olmadığı belli oluyordu.

“Bir daha gördüğümde onu azarlayacağım, gelecekte tekrar bu tür olayların yaşanmasından kaçınmak istiyorum.” dedi Horikita.

“Bunun anlamsız olduğunu bilmelisin, sözlerin ona ulaşmaz. Sadece onun akıntısında sürüklenirsin. Şimdilik kendi gruplarımızda konsantre olalım.” cevabını verdim.

Oda arkadaşım olduğundan, onu zamanında durduramadığım için suçlanabilirdim, bu yüzden konuyu değiştirmeye karar verdim.

“Gerçekten de grubum sıkıntılı insanlarla dolu, ama onların gerisinde kalmayacağım.” dedi Horikita bana.

Tutumu her zamanki gibi güçlü ve sanırım bu durumda bu meseleyi ona bırakmak zorunda kalacağım. İşin aslı, ben de, Hoshinomiya-sensei’nin beni gözetlemesi için gönderdiği Ichinose ile başa çıkmakta biraz sorun yaşıyorum ya.

“Bundan bahsetmişken, aynı zamanda bir kız olduğundan sana bir şey sormak istiyorum.” dedim.

“Aynı zamanda mı? Ben başından beri hep kızdım, biliyorsun değil mi? söylediklerimi alaycı zannedip, biraz hayalkırıklığına uğramış gözlerle bakarken anında cevap verdi.

“Hayır öyle değil, öyle değil. Sadece bir kızın bakış açısından sormak istediğimi söylüyordum.”

Böyle bahaneler yapmaya kalkıştığımda sinirlenecek gibi göründüğü için, hızla konuya girdim.

“Karuizawa hakkında bilgi istiyorum.” dedim.

Karuizawa ile iletişim kurmayı planladığımdan, onunla ilgili bilgiye ihtiyacım var. Eğer sınıftaki erkekler arasında sıralama yapsaydı, şüphesiz en altta olacağımdan eminim ya.

“Öyleyse benden, sana Karuizawa konusunda danışmanlık yapmamı istiyorsun?” diye sordu Horikita.

Başımla onayladım.

“Grup üyelerimi takip etmek isterim ama bunu biraz zor buluyorum. Sotomura ve Yukimura ile başa çıkabilmeliyim, ama Karuizawa bir sorun. Ada testi bittikten sonra, Karuizawa tarafından bir kere öğle yemeğine davet edildin, değil mi?” Horikita’ya söyledim.

“Onu çoktan reddettiğimi bilmelisin, Karuizawa-san ile hiç ilgilenmiyorum. Onun hakkında bilgi edinmeyi bu kadar çok istiyorsan neden Hirata-kun’a sormuyorsun? Eminim seni bilgilendirir.” diye cevap verdi Horikita.

Bu doğru fakat sınav başlamadan önce, Karuizawa ve Hirata ile öğle yemeği yeme şansını kaçırmıştım. Elbette Hirata da olayı hatırlıyor, bu yüzden tam bunun üstüne ona bunu sormaktan kaçınmak istiyorum.

“Onun ‘hedef’ veya onun gibi bir şey olabileceğinden mi endişeleniyorsun?” Horikita aniden bana sordu.

“Öyle gibi. Ama şu anda, Karuizawa’nın davranışını anlamak imkansız. Sadece merak ettim.” dedim.

“Öyleyse zaman kaybı, davranışlarının arkasında bir sebep yok. Onu önemsiyorsan, bu sadece zamanını boşa harcamak olacak.” diye cevap verdi bana.

“Horikita, diğerleri hakkında böyle konuşmanın doğru olduğunu sanmıyorum.”

“Diğerleri hakkında böyle konuşmak? Ne demek istiyorsun?” diye sordu.

“Elbette şu ana kadar Karuizawa’nın sadece bencil ve rahatsız edici tarafını gördün. Ama muhtemelen onun da iyi bir tarafı olduğunu biliyorsun?” ona cevap verdim.

“Gerçekten de iyi bir tarafı var mı? Hayal bile edemiyorum. O sadece kusurlarla dolu değil mi?” Horikita bana sordu.

Tabii ki, işbirliği tarafına bakarsak, Horikita’nın ona eşit ya da ondan daha iyi olduğunu kabul etmek zorundayım.

“Biriyle ilk tanıştığında ilk içgüdü onları görünüşlerine göre yargılamaktır, değil mi? Cool ya da sevimli olup olmadıkları gibi. Sonrasında onları, içsel benliklerini görmek için diyalog yoluyla yargılarsın. Sosyal, agresif ya da pasif olup olmadıkları gibi.”

Bunu söyledikten sonra Horikita kollarını kavuşturdu ve sonraki sözlerimi bekledi.

“Ama bu bile hala dışları olur. Gerçek zihniyetleri sadece bu kadarla tam olarak görünmez. Mesela Kushida, Ibuki veya hatta ben bile. ‘Ön’ kişilik ve ‘arka’ kişilik çok iyi bölünmüştür.” dedim Horikita’ya.

“Karuizawa-san’da da böyle bir bölünme var mı?” bana sordu.

“Bu çoğu insanın sahip olduğu bir şey, farkında olmasalar bile. Horikita, sende de var.”

Çünkü ne zaman abisinin önünde olursa olsun, her seferinde gerçek, kırılgan doğası ortaya çıkıyordu ya.

“Hâlâ tam olarak ikna olmadım, ancak doğrudan temasla onu daha iyi tanıyacağını anlayabiliyorum.” dedi Horikita.

Tabii ki söylemesi yapmasından kolay, çünkü çaba sarf etmeye karar vermeseydim, Karuizawa’nın gerçek doğasını asla ilk baştan bilemezdim.

“Ve? Karuizawa-san’ın iyi bir kullanım alanı var mı?” Horikita bana sordu.

“Bunu henüz net bir şekilde ifade edemiyorum, ancak söylemem gerekseydi ‘yönetme yeteneği’ olurdu. İnisiyatif alabilen birisi ve D Sınıfı’ndaki statüsünün sarsılmaz olduğu inkar edilemez.” dedim.

Bununla birlikte, (Tavşan) grubumuzda, henüz onun bu yönünü göremedim. Karuizawa’nın gerçek doğasını olabildiğince çabuk tespit etmeyi düşünmemin sebebi de bu ya.

“Onun böyle bir yeteneği olduğunu varsayarak, ne yapacaksın? Karuizawa-san’ı da mı grubumuza getireceksin?” diye sordu bana.

“Bunu düşünüyorum.” dedim ona.

Ben cevabımı düşünürken, dünkü adam bize doğru geldi.