Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4, Sonsöz, Part 2 (A)
(Tavşan) grubunun üyeleri sınavda herhangi bir ilerlemede bulunmadan, altıncı ve son tartışmaya girdiler. Fikrimi bir süre sakince ve rasyonel olarak değerlendirmek istediğim için, Hirata ve diğerlerinin olduğu odadan ayrılmaya karar verdim. Ve toplantı odasına doğru gitmeye başladım. Tartışmanın başlamasına hala 30 dakika olduğundan, odada henüz kimsenin olmayacağı belliydi. Fakat bu düşüncem birinin beklenmedik bir varlığıyla bozuldu…
“…biri erkenden gelmiş hah?”
Henüz kimsenin olmaması gereken odada yerde yatan şey, bir kızın silüetiydi, öyle olsa bile eteğinin neden bir erkeğin kalbini bu kadar hızlandırdığını merak ediyorum. Bu iyi değil, hiç değil. Yattığından dolayı, Ichinose’nin dolgun kalçaları normalden daha belirgindi ve gözlerimi içini göremediğim eteğine bakmaktan alamıyordum. Burada Ichinose’e karşı bunu hissetmeyen bir adam varsa, ya eşcinsel ya da aseksüeldir. Bu sağlıklı bir erkeğin kaçamayacağı bir durum.
Bunun anlamsız olduğunu düşünmeme rağmen, kendimi kalçalarından ayaklarına, sonra yüzüne, sonra göğüslerine, sonrasında tekrardan kalçalarına bakmaktan alıkoyamadım. Bakışlarım bunların arasında titreşiyordu. Bu yaşa kadar boşuna yaşamış gibi hissetmeme rağmen, birdenbire Ichinose’nin başının arkasındaki şey dikkatimi dağıttı. Yani,uykuya dalmadan önce kullanmış olduğu telefon.
Okulun vermiş olduğu telefona epeyce bilgi kaydedilir. Ve bu sadece sınavda önemli bir rol oynamakla kalmaz aynı zamanda her bireyin puanlarını belirlemenizi de sağlar. Normalde bunu doğrulamak için kimlik ve şifre gibi şeyler gereklidir, ancak bunu kontrol etmek istediği her seferde giriş yapma külfetinden kaçınmak için, bu bilgileri mobil bir terminalde saklayan birçok öğrenci vardır. Başka bir deyişle, eğer şuanda Ichinose’nin telefonunu çalabilirsem, Ichinose’nin yaşam standartlarını ve sahip olduğu puan miktarını tespit edebilirim. Zaten bir süre önce, telefonumda şifre veya kilit olmadığını belirlemiştim, ayrıca Ichinose bilgilerini telefonunda saklıyor.
Bu durum değişmediyse, onun hakkında bilgi edinebilirim. Yavaş ve ihtiyatlı bir şekilde ona yaklaşıyorum.
“…uuuuu”
“Vay.”
Aramızdaki mesafe kapanırken, belki de atmosfer değişti ve başka birinin varlığını hissetti, ve Ichinose hafifçe kıpraştı. Ama sonra hemen tekrar uykuya daldı. Görünüşe göre onu uyandırmamayı başardım. Mesafemi tekrar kapatıyorum.
“…nnn”
Bu şekilde ne yaptığımı merak ediyorum. Bilgi toplama uğruna da olsa, eğer birileri bunu görürse beni bir sapık olarak görürler. Ya Ichinose sırtım ona dönükken uyanırsa? Yapmamam gereken bir şey yaptığımı hissediyorum.
Tartışma 30 dakika içinde başlayacağından, erken gelmiş olsam bile bunda bir sorun yok ama öyle olsa da, sakin bir şekilde odanın içinde beklemeli miyim ki? Kendimi suçlu hissetmem gereken hiçbir şey yok, normal davranmalıyım. Adim adım, Ichinose ile mesafemi kapatıyorum.
“…nnnnn…munyumunyu.”
Bu imkansız. Ne zaman hareket etsem, Ichinose sürekli uyanma belirtileri gösteriyor. Bu hipotezi teyit etmek için, ilerlemeden sadece ayaklarımı hareket ettirmeye çalışıyorum. Eğer Ichinose buna tepki verirse, onun uykusu hafif biri olduğu sonucuna varabilirim. Uykusu hafif olanların temkinli insanlar olduğu…
…bu zavallıca.
Neden böyle gizlice geziniyorum? Ama garip bir şekilde, uykusunda da konuşmuyor. Fakat eğer birileri beni şu an görürse, diyecekleri tek şey ‘sapık’ olur.
Davranışlarımın aptalca olduğuna karar verdikten sonra, telefonu çalmaktan vazgeçtim ve tekrardan mesafemi aldım. Sonra da Ichinose’ye uzak bir yere oturdum. Bu noktadan, kalçalarını gizleyen sırları kazara görme riskim yoktu.
Ve aynı zamanda bu sayede, onunla yanlışlıkla temas kurmayacağım.
Daha da önemlisi, zaten şu anda oldukça erken olduğundan, Ichinose’nin buraya tam olarak ne zaman geldiğini merak ediyorum.
Ardından, tartışmanın başlamasına 20 dakika kala, odada sevimli bir müzik çalmaya başladı. Ses Ichinose’nin telefonundan geliyordu.
“…nnnn”
Gözleri hala kapalıyken telefona uzandı ve telefonunun ekranını açarak müziği durdurdu. Müzik kurduğu alarmdan gelmiş olmalı. Hala uykulu gözüken Ichinose, kendini yerden kaldırdı ve odadaki yabancı varlığı, yani beni fark etti.
Burada olmama karşın, rahatsız bir ifade takınırsa ne yapacağımı merak ediyordum, ama hiç endişelenmedi bile.
“Güüüüünaydın, Ayanokouji-kun. Kusura bakma, alarmım seni korkuttu mu?” diye sordu.
“Hayır. Pek değil. İyi uyumuş gibisin.”
“Ahahahaha, üzgünüm üzgünüm. Aniden uyuyakaldım. Erkencisin, hala 20 dakika daha var.”
“Sen de öyle. Ne zamandır buradasın?”
“Bir saattir. Sadece sessizce biraz zaman geçirmek istedim. Odamı sorarsan, arkadaşlarımın sürekli girip çıkması biraz kabaca.” diye cevapladı.
Görünüşe göre burası kestirmesi için en iyi yerdi.
“Ayrıca, düşüncelerimi de toplamak istedim.”
Sadece uykuyla dinlenmiş değil de, yüzünde bir şeyleri kavramış bir ifade vardı.
“Herhangi bir sonuç aldın mı?” diye sordum.
“Az çok.”
Sonra ayağa kalktı, Ichinose nedense aniden odanın karşısına geçip yanıma oturdu.
Sadece iki kişinin olduğu bir oda ve sürekli kapanan mesafe. Bu durumda gerginliğimi gizlemeyedim ama Ichinose hiç farketmemiş gibiydi.
“Sınavdan önce hala zamanımız var, o halde biraz konuşalım mı? Eğer seni rahatsız etmiyorsam, yani.” diye sordu.
“Hayır. Rahatsız olmam. Senin için de tamamsa, sohbet edebiliriz.” diye cevapladım.
“Öyleyse karar verildi. Gerçek şu ki, Ayanokouji-kun’a sormak istediğim bir şey var. Bunu, Kanzaki-kun gibi çocuklar da dahil olmak üzere tüm sınıf arkadaşlarıma sordum. Ama diğer sınıfların görüşlerini de merak ediyorum. Ayanokouji-kun, hiç A sınıfına yükselmeyi şiddetle istedin mi?” diye sordu bana.
Beni hangi soruyla vuracağını merak ediyordum, ancak şaşırtıcı bir şekilde yaygın sorulan bir soruydu bu.
“Tabii ki, bunu düşünüyorum. Hayır… A sınıfına yükselmeyi istemekten çok, A sınıfını hedeflemem ‘gerekiyor’. Böyle demem daha doğru olur.” dedim.
“Başka bir deyişle… İyi bir kariyer ve iş bulma garantisi için mi?”
Bu okulda, öğrenciler A’dan D’ye sınıflara ayrılır ve rekabet etmeleri sağlanır. Ancak mezun olduktan sonra istediğin üniversiteye gitme ve istediğin işe girebilmenin ayrıcalığı yalnızca A sınıfına verilmiştir. Fakat bu, okul broşürüne belirsizce yazıyor, bu yüzden ilk başta dolandırıcılık gibi görülebilir ya.
“Şu zaman ve çağda, mezun olduktan sonra hayatını ve mesleğini istediğin gibi idame ettiremezsin, özellikle de konu çalışmaya gelince.” dedim.
“Sanırım bu doğru. Ben de öyle düşünüyorum. Ama sisteme çok fazla güvenmek de tehlikeli, öyle değil mi? Söylediklerinin %99.9’unda gözlerimizin göremediği görünmez tuzaklar var.” dedi.
Elbette, Ichinose’nin bahsettiği tuzak okulun lanse ettiği %99.9 garantili istihdam oranı ve yenilikçi eğitimdi. Mesela profesyonel bir basketbol oyuncusu olmak isteseydim ancak gerekli deneyime sahip olmasaydım okul beni profesyonel seviyeye yükseltmenin yollarını bulmaya çalışırdı. Ayrıca, bu okul aynı zamanda kişiler arası bağlantılar için bir üreme alanıydı. Fakat düzenli olarak basketbol oynadığınız, veya ünlü bir üniversite ya da okuldan mezun olduğunuz için, geleceğiniz kesin olarak garanti altında denemez.
Başından beri ifade ettikleri hayallerini gerçekleştiren insanlar sadece çok küçük bir azınlık. Bazı istatisliklere göre, altı ilköğretim öğrencisinden sadece biri hayallerini gerçekleştirebiliyor.
İlk bakışta, bu yüksek bir oran gibi görünse de veriler en iyi ihtimalle belirsiz ve istatistiklerin standartları bulanık. Profesyonel bir basketbol oyuncusu olmak, birinci sınıf bir oyuncu olduğunuz anlamına da gelmez. Örneğin, stajyerler de dahil olmak üzere profesyonel basketbol oyuncularının sayısı 900 veya 1000 kişiyi bulur. Ancak sadece sürekli olarak oynayarak ve rakiplerinizi yenip onlara karşı kazanarak hayallerinizi gerçekleştirebilirsiniz. Sonunda, bu insanların sadece 100’ü hayallerini başarıyla gerçekleştirmiş olacak.
Sonuç olarak, hayalini hedeflemek ve ona başarıyla ulaşmak için çok düşük bir olasılık var. Her durumda, bir hayali gerçekleştirebilmek çok zor. Birçok öğrenci, hayallerinden belli belirsiz bahsederken sıkıcı hayatlarını defalarca tekrarlarlar. Ancak eğer biti hayalini gerçekleştirmeyi ciddi olarak arzularsa, çok fazla çaba ve şansa ihtiyacı olacaktır.
“Ama öyle olsa bile… eğer düşünürsen, okul büyük bir etkiye sahip değil mi? Ve birçok insan okulun yardımları sayesinde hayatta başarılı oldu. Yoksa bununla ilgilenmediğini mı söylüyorsun, Ichinose?” diye sordum.
“Öyle değil. Hatta A sınıfından mezun olma hayalim var ve ayrıca bu gerçekleştirmek istediğim bir hayal.” dedi Ichinose.
Bunu yüzünde bir gülümsemeyle söylemesine rağmen, gözlerinde rahatız edici, güçlü bir his görebiliyordum.
“Okulun sistemi yeterince iyi, fakat A sınıfında olamazsan, beklentilerin boşuna olur. Çünkü okul gerçekçilik üzerine işliyor, kendi yeteneklerini kullanarak kazanamazsan bu konuda yapabileceğin hiçbir şey yok. Ve en önemlisi, öğrenciler şu anki değerlerine göre sınıflara ayrılıyor, yani ben ve Ayanokouji-kun arasından, sadece birimiz hayallerimizi zirveye taşıyarak başarabiliriz. Aah, ama bu arada ikimizin de hayallerini gerçekleştirememesi de mümkün tabi.” diye devam etti.
Başka bir deyişle, burada oturmuş ve arkadaş gibi sohbet etmemize rağmen, sonunda yalnızca bir sınıf kazanabilir. Kalan üç sınıf bu ödüllerden mahrum kalacak.
“Bu kurallarda da istisnalar olduğunu duydun mu?” dedi sonunda Ichinose.
“Hmm? Kişinin 20 milyon puan topladığı durum mu?” diye sordum.
“Evet. Kimse okul tarihinde böyle bir şey başaramadı, ama yine de böyle ultra zor bir ihtimal de yok değil.” diye cevapladı Ichinose.
“Evet, evet. Bunu da hesaba katarsak, ikimizin de A sınıfından mezun olabilmemiz mümkün.” dedi Ichinose.
“Sorun, sınavlardan 20 milyon puan kazanıp kazanamayacağımız, sınavlarda puan kazansak bile, sistem çoktan kimsenin 20 milyona ulaşamayacağı şekilde ayarlanmış olabilir.” diye cevap verdim.
Sadece bu özel sınava bakarsak, bu süreçteki eylemlerimize bağlı olarak, büyük miktarda puan kazanmak mümkün. Ve şu ana kadar sadece iki sınav yapıldı. Bu noktadan itibaren, hem kazanılabilecek puanların azaltılması hem de büyük cezalarla silinmesi mümkün ya.
“Sanırım bu doğru. Eğer puanını biriktirmeye başlarsan, bu miktarın yalnızca yarısına ulaşarak bile, şüpheli durumuna düşersin.” dedi Ichinose.
“Bu doğru. Özellikle de D sınıfının finansal durumu, korkunç. Horikita bizim için elinden gelenin en iyisini yapsa da, ıssız adadan kazanılan puanlar hala çok yetersiz. Hayır, o puanları bu sınavda kaybedebiliriz bile. Ichinose puan biriktiriyor musun? Bana puan kazanmak için çok da fazla çabalıyor gibi görünmüyorsun.” diye sordum.
“Hmmm… bilmiyorum. Diğerlerini bilmiyorum, ama ben bazen puanlarımı kullanıyorum bazen de biriktiriyorum sanırım. B sınıfında olsam da, bildiğin üzere hala çok fazla puanım yok.” dedi.
Soruma cevap olarak, Ichinose çok doğal bir tonda, davranışlarında bir şeyler saklandığına dair hiçbir işaret olmadan cevap veriyor.
“Ayanokouji-kun.”
“Hmm?”
Bir an sonra, Ichinose aniden benimle arasındaki mesafeyi kapattı ve direkt olarak yüzüme bakarak benimle yüzleşmek için döndü.
“O gün gördün, değil mi?”
Beni içine çeken güzel gözleri, adeta bakışlarımı çevirmeme izin vermiyordu. Görünüşe göre Ichinose beklediğimden çok daha akıllı, planlarımı tamamen gördü.
“…üzgünüm. Bir ara telefonunu kullanırken, yanlışlıkla ekranını gördüm. Ben de merak ettim ve sana sormak istedim.” diye yanıt verdim.
“Ahaha… bunun için seni suçluyor değilim. Kesinlikle bu puan çok fazla, değil mi?” dedi Ichinose.
Bu doğru. İlk dönemin bitiminden önce, Ichinose zaten çok miktarda puan biriktirmişti. Baan aylık olarak verilen puanların hepsini tek bir puan bile harcamadan biriktirseydim bile, yine de bu kadar fazlasını biriktiremezdim.
“Endişelenme. Başka kimseye söylemedim. Her şeyden önce yanlış görmüş olma ihtimalim de var. Daha fazla üzerine gitmeyeceğim.” dedim.
Üzerine gitsem bile, tatmin edici bir cevap alabileceğimden şüpheliyim.
“Kazanmanın bir yolunu buldun mu?” diye sordum.
“Hmmmm… sanırım evet. Sanırım bir ipucu buldum.”
Dürüstçe cevap vermesini beklemezdim, kendine güveninden olsa gerek, Ichinose rahat bir tonda cevap verdi. Görünüşe göre Ichinose, zaman kaybetmeden kendi inancına göre hareket eden bir tip.
“O zaman bu kavga… A’nın mı yoksa B’nin mi kazanacağı göreceğimiz bir savaşa dönüşecek.” dedim.
“Perdeler inene kadar bunu bilemem. Hedeflediğim zafer—“
Ancak lafını bitiremeden önce, grup tartışmasının başlama vakti yaklaştığından, grup üyeleri birbiri ardına görünmeye başladı. A sınıfı öğrencileri ilk gelenlerdi. Fakat bizimle selamlaşmadan, direkt yerlerine oturdular.
———————
Ayanokouji’nin hayallerle ilgili söylediği şeyler içimi kararttı ve bu arada bence de Ichinose göründüğünden daha zeki biri, son oturum başladı bakalım sınav nasıl sonuçlanacak?
~~KEYİFLİ OKUMALAR~~