Elitler Sınıfı - Cilt 5 - Bölüm 14 - Anlaşma
Cumartesi Kushida ile buluşma saatimiz, 10.00’dan önceydi. O çoktan gelmiş lobide bekliyordu.
“Günaydın, Ayanokouji-kun.”
“G-Günaydın, Kushida.”
Yaz dönemi çoktan bitmişti, bu yüzden Kushida’yı yazlık giysileriyle sadece bir süre daha görebilme şansım vardı. Kushida’nın sade kıyafatleri yüzünden biraz affalladım.
“Dün aniden böyle garip bir istekte bulunduğum için, özür dilerim.”
“Önemli değil. Bugün için bir planım da yoktu. Ayrıca mutluyum çünkü biraz nostaljik hissettiriyor.”
“Nostaljik?”
“Hani ilk dönem sınavları için üst sınıflardan sınav sorularını istemiştin ya. Her nedense bu görüşmemizin de buna benzer bir şey olduğunu düşünüyorum.”
“Öyle… mi?”
“Evet, evet.”
Özel bir durum söz konusu değildi. Madem Kushida heyecanla kafasını sallıyordu, ben de bir şey dememeye karar verdim.
Dürüst olmak gerekirse Karuizawa ya da Sakura ile konuşurken daha rahat hissediyorum. Fakat işin erbabına danışmak en iyisi…
Kushida’dan bu istekte bulunmamın sebebi onun bu iş için en doğru kişi olduğunu düşünmemdi. Hem Horikita’nin varlığı da önemliydi. İkisi bu iş için biçilmiş kaftandı.
Bu arada saat neredeyse 10 oldu ama ortalıklarda yoktu.
Kushida ile buluşmaktan kaçıyor olabilir mi acaba.. ? Tam bunu düşünmeye başladığımda, o geldi.
“… sizi beklettim.”
“Günaydın, Horikita-san.”
Kushida, Horikita’yı kendinden emin bir gülümsemeyle karşıladı.
Öte yandan Horikita her zamankinden daha somurtkandı. Yakayı ele vermemek için çabalıyor ama aksine rengini daha çok belli ediyordu.. Off, ne yapacağız bu kızla bilmiyorum,ha.
Kushida da bir gariplik olduğunu sezmiştir kesin Kushida buna rağmen her zamanki tutumunu koruyabiliyordu.
Üçümüz yurttan ayrıldık ve okul tarafına doğru yöneldik.
Ama saat 10’u geçerken futbol sahası öğrencilerle doluydu.
“Woah, başlıyorlar.”
Futbol oynayan bir takım vardı. Sesler etrafta yankılanıyor çok dikkat çekiyorlardı.
Top kaleye doğru düz bir çizgide ilerliyor gibiydi. Kaleci, güzel refleksleriyle topu kaleye girmeden geri gönderdi.
Hirata’nın silüeti maçın ortasında bile görünebiliyordu. Belki de takım 1 ila 3.ler arasında karma olarak oluşturulmuştu çünkü tanımadığım öğrenciler de vardı.
“Diğer sınıfların öğrencileri hakkında bilgi toplamak için kulüpleri araştırmak. Kendimi bir casus gibi hissediyorum. Aynı zamanda da heyecan verici bir olay.”
“Harika bir duygu sayılmaz ama. Buradan edinebileceğimiz bilgi sınırlı.”
“Ama Horikita-san böyle düşünmüyor, değil mi?”
“Denemeden bilemeyiz. Toplayabildigimiz kadar bilgi toplayalım.”
“Öyle olabilir—. Ama çok naziksin, Ayanokuoji-kun. Horikita-san adına işbirliği yapmaya çalışıyorsun.”
“Eğer yardımcı olmazsam, işler benim için çok daha can sıkıcı hal alır, maalesef mecburum.”
“Benim önümdeyken bunları söyleyecek cesaretinin olması ne kadar güzel.”
Söz konusu kişinin korkutucu kelimelerini göz ardı ederek dikkatimi asıl konuya verdim.
Köşe vuruşu gerçekleşecekti, takimdakildr sakince pozisyonlarına dönüyordu.
Maçın devam etmesi ve şiddetli bir gelişmenin meydana gelmesine çok yoktu. Maçın yeniden başlayacağı kesindi.
Kushida gülümsüyordu.
Şuan, üçümüzün yan yana olması beni huzursuz etti. Bu huzursuzluğun sebebi, Kushida’nın varlığıydı. Kushida, inisiyatif kullanıp konuşmaya başladı.
“Beni davet eden kişi Ayanokouji-kun sensin, değil mi?”
“Neden böyle düşünüyorsun?”
“Şey…, Horikita’nın beni davet edeceğini düşünemiyorum da.”
Hala gülümsüyordu ve Horikita’ya kısaca baktıktan sonra bana geri döndü.
“Horikita’nın seni davet etmeyeceğini düşünüyorsun, neden?”
“Ahaha, korkunçsun Ayanokouji-kun. Biliyorsun aramız limoni..?”
Bu konuda çoktan bilgi sahibi olduğum için Kushida bunu saklamadan söyledi. Horikita da inkar etmeden sessizce dinliyordu.
“Onun beni çağırması inanılır gibi değil. Bu yuzden de şüpheliyim diyelim.”
Köşe vuruşunu yapan kişi, kaleye yakın bir yerde bekleyen arkadaşına yönlendirdi topu.
Topu karşılayan kişi, Hirata’ydı. Ancak şutu atmak çok zor olduğundan takım arkadaşına pasladı.
Pası alan kişi, b sınıfından tanıdık bir yüzdü. Mükemmel bir zamanlamayla topu ağlarla buluşturdu.
“Demek, Shibata futbol kulübünde.”
“Evet, Hirata-kun hep onun kendisinden daha iyi olduğunu söyler. Dostlar herhalde.”
Kushida sosyal alanda ikimizden de daha iyiydi, bu cümleler bunu kanıtlıyordu.
Maç yeniden başladığında top tekrar çevik hareketlerle düşman takımın etrafında koşan Shibata’ya gitti.
“Hızı da dikkate değer.”
Hirata’yla aynı sayılırlardı… hayır…
sadece hız olarak düşünürsek Hirata’dan hızlı.
Hirata’nın hız konusunda alçak gönüllü davranacağını sanmıyorum.
“Ohh, yine başladılar. Bugün de çok canlılar, bu inanılmaz!”
Kulübün üniformasını giyen uzun boylu bir çocuk seyircilerin, yani bizim yanımızdan geçti. Futbol yada benzeri bir spor ile uğraştığını düşünüyorum.
“Günaydın, Nagumo-senpai.”
Kushida ona seslendi, belki de onunla tanışıyordur.. Diğer taraftan, Nagumo adını duyan Horikita ise garipsedi.
Bie sonraki öğrenci konseyi başkanı olamaya adaydı ve üstelik yetenekleri Horikita’nın abisine eşit olan bir aday…
“Hm? Doğru hatırlıyorsam sen Kikyo-chan’sın değil mi? Tatilde erkek arkadaşınla mi görüşüyorsun? Pejmurde birine benzemiyor.”
“Ahaha, öyle değil… Merak edip buraya izlemeye geldim.”
“Sakin ol. Kulübümdekiler, kendilerini nasıl tutacaklarını bilmezler, o yüzden becerilerini ölçmeye geldiysen doğru yerdesin.”
Nagumo göz kırptı, sonra da sahaya indi.
Anlaşılan niyetimizi fark etmişti.
Futbol kulübünün havası,Nagumo’nun onlara katılmasıyla Hirata’dan başlayarak çaprıcı bir şekilde değişti.
“Hey, okul birisinin hem başkanlık yapmasına hem kulüpte olmasına izin veriyor mu?”
“Açıkçası yasak değil diye biliyorum. Ama zaten kulübü bıraktı o. Arada bi gelir, koçluk yapar gider.”
“Bize katılacak mısın, Nagumo?”
“Evet. Biraz fazla uyumuşum. Biraz koştuktan sonra açılırım.”
Birisi, Nagumo ile yer değiştirdi, maç yeniden başladı. Herkes Nagumo’nun etrafında toplandı. Muhtemelen bir takım arkadaşı olarak güvenilir, bir rakip olarak da tehlikeli birisi.
Hirata ve Shibata’nin rakip takımında yer alıyordu. Maç başlayınca, Nagumo şovuna başladı.
Hirata, Nagumo’dan topu kapmak için meydan okudu. Hareketleri biraz önceki kadar keskin ama nazikti. Ancak güzel bir şekilde alt edilip topu kapmayı başaramadı.
Hemen ardında Shibata da Nagumo’ya meydan okudu ancak Nagumo ikisine baş başa bırakarak, onu da geçti.
Her ikisi de oldukça yetenekliydi. Ancak Nagumo, onlardan bir tık daha üst seviyedeydi.
Bir kişiyi daha geçerek orta mesafeden güçlü bir atış yaptı. Top korkunç bir hızla kaleciyi geçerek ağlarla buluştu.
“Demek başarılı öğrenci konseyi unvanı ona boşa verilmemiş….”
“… ama sadece atletizmde iyi.”
Anlaşılan, Horikita’nın Nagumo’yu yetenekli olarak değerlendirme niyeti yoktu.. Onunla fikir alışverişinde bulunmanın manası kalmadı. Çünkü Nagumo’yu tanımak istemiyor, tüm resmi görmezden geliyordu.
İfadesini gözlemlemek için Kushida’nın yüzüne baktım.
Her zamanki gibi gülümsüyordu ve gerçek doğasından tek bir iz bile yoktu.
“Bakmaya devam edersen, utanacagim.”
Sanki düşüncelerimi okuyor gibi Kushida gözüme baktı ve güldü.
“Senden bir soruma cevap istiyorum, söz başka soru sormayacagim. Cevap verebilir misin?”
İkisi de yan yanayken haddim olmayan bir konuya parmak basacağım, bakalım sonuçlar ne olacak.
“Horikita’yla olan ilişkinizin bu kadar kötü olmasının sebebi ne?”
Ve ardından ekledim.
“Böyle sormak hos değil biliyorum….daha fazla sormayacagim diyerek cevap istemek.. .”
Bu psikolojik bir manipülasyondu ancak Kushida bununla beraber sorumu da anladı.
“Başka sorun yok, kesin değil mi?”
“Evet, söz veriyorum.”
Birinden hoşlanmıyorsanız, sebep olarak onu gösterirsiniz. Bu çok doğaldır.
Ancak…
“Sıkıntı bende.”
Gözlerini futbol maçına çevirip basitçe soruma cevap verdi.
Beklentilerime ihanet eden bir cevaptı.
Kendisinin sorumlu olduğunu söylüyor ama horikita’dan nefret eden de o’ydu. Çelişkili konusuyordu.
İnsanları okuma konusunda nispeten iyi olduğumu söyleyebilirim ama düşündüğüm gibi Kushida’yı tam olarak okuyamıyorum.
Horikita’yi da bir süredir anlayamıyordum.
Horikita en başta, Kushida’nın ondan nefret ettiğini dile getirmişti ama sonra bu konu bir daha açılmadı.
Ancak Kushida’nın konuşma şeklinden yola çıkarak Horikita, Kushida’nın kendisinden neden nefret ettiğini biliyor olabilirdi.
Ama Horikita’ya sorsam bile Kushida hakkında bir şey söylemez… acaba neden?
İkisinin de ayrıntılar hakkında konuşmaya istekli olmamaları, başkaları bu konuyu bilmesin gibi bir şey değildi. Yani en azından benim tahminim buydu.
“Bırakıyorum. Sadece zaman kaybı olduğunu düşünmeye başladım.”
“Ahaha, bu doğru. Şu anda önceliğimiz keşif yapmak ve bilgi toplamak değil mi?”
“Sanırım…”
“Ahh, bu arada topu ayağında tutan C Sınıfından Sonoda-kun. Oldukça hızlı.”
“Beklendiği gibi, futbol kulübündeki öğrencilerin hepsi çevik. Snıfımızda rekabet edebilecek kişiler Hirata ve Sudou olacak ve adil bir yarışmada dezavantajlı olacaklar.” dedi, horikita.
” Horikita-san’in sınıfımızı düşünmesi… beni mutlu ediyor.”
“A Sınıfına yükselmek için gerekeni yapma niyetindeyim, aksini düşünme yeter..”
“Ben de katkıda bulunabilmek için daha çok çalışmalıyım.”
Biraz tevazu bile hissedemedim konuşmalarda.. Hmmmm.
Biz pratiklerini bir süre daha izledik, maçı bitiren oyuncular molalarına başladılar. Nagumo Hirata’yı çağırdı ve onunla konuştu.
Konuşması bittikten sonra maçı izlediğimizi fark eden Hirata bize yaklaştı.
“Hepinize günaydın. Buraya gelmeniz beni şaşırttı.”
Uzaktan konuştuğumuzu gören Shibata da koşarak geldi ve sıradışı 5 kişilik bir grup oluştu.
“Günaydın Kikyo-chan. Ve ayrıca— Ayanokuji ve Horikita-chan, değil mi? İki güzel kızla beraber ne işler peşindesin, söyle?”
“Dolaşmaya çıktık.”
Shibata ile tanımıştım ama adımı düzgün hatırlamasını beklemiyordum. Bu beni biraz mutlu etti ve sırıtmaktan patlamak üzere olan yüzümü umutsuzca bastırdım.
“Ne yapıyorsunuz bugün? Değişik bir üçlü olmuşsunuz.”
Garip bir şey olduğundan şüphelenmeyen Hirata’ya karşı minnettar hissederken, gerçeği cesurca söylemeye karar verdim.
“Keşifteyiz. Dikkat etmemiz gereken diğer sınıfınların öğrencilerini belirlemeye geldik.”
“Ohh. Yani benim tüm yeteneklerimi not ettiniz mi?”
Shibata süratini göstermek için hızla öne çıktı. Yeteneklerini gizlemek için hiç çaba göstermiyordu..
Acaba bu İchinose’nin önderliğindeki B Sınıfının taktiğinin bir parçası mı yoksa doğasının böyle mi olduğunu merak ediyorum…
“Shibata-kun söylentilerdeki kadar hızlı. Hem Ayanokouji-kun hem de ben şok olduk.”
Güzel bir kız tarafından övülen Shibata, multu bir şekilde burnunu ovdu.
“Shibata-kun özellikle dikkat etmemiz gereken biri. Sınıf B’deki en hızlı kişi. Ben mesela, onunla koşuda denk gelmeyi istemem.”
“Böyle söylesen bile gardımı indirmeyeceğim Yousuke. Çünkü sen de hızlısın. Peki Ayanokouji, sen?”
“Hayatim ev-okul-ev üçgeninde ibaret. Sana güzel bir ipucu veriyorum böylece.”
Bunu söylediğimde Shibata kollarını bağladı ve güldü.
Futbol kulübünün pratiğini genel olarak izledikten sonra oradan ayrıldık. Ve etrafta dolaşmaya, diğer kulüp faaliyetlerini izlemeye devam etmeye karar verdik. Ama bu asıl hikaye değil.
Öğrenmek istediğim şey ile bilmem gereken şeyler farklıydı.
Ben fitili ateşledim. Gerisi onlara kalmış.
Ama netleştirmek zorunda olduğum bir konu vardı.
“Kushida-san, ben seninle ilgilenmiyorum.”
“Woah, bu ağır bir cümle…”
“Ama şimdi sana sormam gereken bir şey var. bana doğru cevap verebilir misin?”
“Bugün Ayanokouji-kun’la soru cevap günü oldu birden bire. Sor. Nedir?”
“Yaz tatilinde yapılan gemi sınavı sırasında Ryuuen-kun ya da Katsuragi-kun’a ‘hedef’ olduğunu söyledin mi?” diye sordu Horikita.
Bu sorunun geleceğini biliyordum ama bu kadar direkt olarak çıkacağını beklemiyordum açıkçası.
Horikita şaşkın bir şekilde Kushida’ya doğru baktı.
“Bu soruma cevap vermek zorunda değilsin, sonuçta geçti gitti o sınav. Ama bir şeyden emin olmak istiyorum. Sana sınıf arkadaşı olarak güvenebilir miyim ?”
“Elbette. A Sınıfına, D Sınıfındaki herkesle beraber ulaşmak istiyorum. Beni yoldaşlarınızdan biri olarak görmenizi istiyorum, bunlar daha en başta söylediklerim.”
Hissim Kushida’nın söylediği şeyle beraber hiç değişmedi.
“Bana neden böyle bir şey söylediğini bilmiyorum ama bana güvenmeni istiyorum.”
Kushida ciddi bir şekilde itirazda bulunmasına rağmen Horikita’ya gülümsedi.
“Anlaştığınıza göre bana müsaade. Keşfi siz tamamlayın.”
“Ha? Hey, ne diyorsun Ayanokouji-kun?”
“Bu stratejiyi en başta düşünen Horikita’ydı. Kushida bilgiye sahip sen de analiz yeteneğine. Bana gerek yok. “
Bunu söyleyerek, oradan ayrılmak için hareket ettim.
Çeviren : Viztorio
Ç. N: O çetrefilli soruyu horikita sordu diye yazdım ama çeviride net degildi. Ayanokouji sormuş da olabilir.