“Hey…Bunu söylemekten gına geldi artık ama neden yine benim odamdayız?” Akşamleyin nedenini bilmediğim bir sebepten ötürü, yemek yedikten sonra her zamanki grup benim odamda toplandı. Ike ve Yamauchi söz verdikleri gibi gelmişlerdi. Kushida ile Sudou da kulüp aktiviteleri erken bitince geldiler. Horikita da burada olsaydı keşke. “Kikyo-chan, diğer kızların doğum günlerini biliyor musun?”. “Evet. Az…
Alnımdaki teri sildim kolumla. Çok sıcak ya. “İyi ama—neden Kikyo-chan burda değil? Ha, Ayanokouji?!” Ike ile buluşur buluşmaz sorduğu şey, Kushida’nın yokluğu oldu. Ama bana bunu sormamasını tercih ederdim. Horikita ve Kushida’nın,- onların programlarını takip etmiyorum ben- galiba hınçlarını almak için benzersiz bir hedef tahtasıyım onlar için. Bu arada, aramızda böyle bir iletişim olmasından da…
Kısım 2: Katsuragi Kohei sorunlu çıktı Hep japon toplumunun dinlere karşı hoşgörülü olduğunu düşünmüşümdür, tabii, eski zamanları saymazsak yani. Bu devirdeyse, hangi dine inandığınız ve ibadetleriniz kimsenin umurunda değil. İnançlı olmamayı seçseniz de, hoş karşılanıyor. Bu duruma rağmen, dini bayramlar da kutlanmadan edilmiyor tabi. Mesela Noel. Hristiyanlık inancından etkilenerek kutlanan bir bayram. Bu bayramların, insanların…
“Nasıl geçti, ilk fal deneyimin?” “Ya seninki nasıldı?” “Gayet tatmin oldum. Bu falcı dünyaca meşhurmuş. Doğru çıkma olasılığı da yüksekmiş haliyle.” dedi. “Herhalde… basit bir iş diye düşünmüştüm ama şaşırtıcı derecede zormuş.” “Ne demek istiyorsun anlamadım?” diye sordu. Yarısından çoğu falcılardan duyulan kalıplaşmış cümlelere, kelimelere hatta tahmin edebileceğimiz imajlara dayalıydı. Ama bunun içine,…
“Sıradaki.” Bu ufak sesi geçici olarak kurulan tesisten duyduğumda çoktan öğlen olmuştu. “Sizi beklettim.” Her grup için yaklaşık olarak on beşer dakika bekledik. Artık fala olan merakımı yitirmeye başlamıştım ha. Bu sırada perdenin arkasında falcı duruyordu. İçeri girdiğimde oldukça aşina olunan bir manzarayla karşı karşıyaydım. Yaklaşık 30 Lux bir karanlık aydınlatması vardı ve buna ek olarak…
Pes ettikten sonraki gün, kendimi bir anda falcının olduğu alışveriş merkezine giderken buldum. Ayaklarım bu yöne geldi ne yapayım. Boş günüm ya ondan tabii. Başka bir sebebim yok yani. ‘’Off…” Yine tuhaf bir karşılaşma. Aynı saatte aynı yerde bir kez daha Ibuki ile karşılaştım. “Niye geldin ki sen?… hem de yine yalnızsın.” diye sordu. Bana…
Odama döndükten sonra, ‘Tenchuusatsu’yu araştırmaya koyuldum. Aşırı derin bir konuymuş. 1980’den önce, halkın bu konunun varlığından haberdar olmasıyla birlikte, Tenchuusatsu epey dikkat çekmiş. Ama halk arasında popüler oldukça sorgulanır hale gelmiş. Hatta Tenchuusatsu’nun nasıl işlediğini ifşa etmeye zorlandıktan sonra işini bırakmak zorunda kalan bir falcıyla ilgili bir vaka bile varmış ya. Tabii, falcılığın başlı başına…
-Ibuki Mio sağduyulu birisiymiş Özel sınav. Duyar duymaz akla ilk gelen şeyler doğal olarak; yazılı sınavlar, ya da uygulamalı sınavlardan, sporla alakalı yarışma falan olur. Ama gittiğim bu okulda, İleri düzey yetiştirme lisesinde, özel sınavlar bu kadar kolay olmuyor. Ya ıssız bir adada hayatta kalma sınavına sokup, sınıfları birbiriyle yarıştırıyorlar ya da bir gemide kim…
“Geri çekilmeyi…planlıyordum, ama…” Öğlen arası. Gruba karışıp beraber kafeteryaya gittim, nasıl oldu ben de bilmiyorum. Çalışma grubundakilerle yani, Kushida, Horikita, Ike, Yamauchi ve Sudou. Reddedemeyeceğim bir durumdu. Öğlen arası olduğunda, Kushida yanıma gelip gülümseyerek “öğlen yemeğine gidelim mi?” diye sordu. Böyle bir teklifi reddedemezdim değil mi ama? Ben de, “Tabii!” dedim.. “Bir sorun bitiyor başka…
Akşam yemeğimi bitirdikten sonra, yurda döndüm. Telefonumu çıkartıp hesabımı kontrol ettim. 8320 kişisel puanım vardı. Sabahtan beri değişiklik yoktu. Dönem başında, 100,000 puan aldığımızı düşünürsek, bu miktar gerçekten de çok az. Sudou’ya puan almak için çok fazla puan harcadım. “Eğer 87 puanımızı alırsak, faydası dokunacak.” Yen hesabından, 8700 yen’e denk geliyor. Yeterli olmasa da, yine…