Elitler Sınıfı - Cilt 11 - Bölüm 32 - Garip Duygular
Cilt 11 – Bölüm 32 – Garip Duygular
“Yeter artık, şarkı söylemek istemiyorum! Ben usandım!”
Ibuki fazlasıyla dayanmıştı. Saat 20.00’ı geçiyordu.
Bu durum artık görmezden gelinme ve geç kalmayı geçmiş, ekilmeye gelmişti.
“Oho. Daha 10 şarkı söylemedin ama?”
“Daha bitirmiş sayılmazsın, Ibuki-san!”
“Yeter artık ya. Bıktım usandım beklemekten!”
“O zaman biz sana yardımcı olalım ve şarkı söyleyelim!”
“Lan ben dalga geçmiyorum, yeter!”
“Off, çok gürültü yapıyorsun ya… bıkmadın mı sürekli bu öfkeli tavırlarından, kendinden yorulmuyor musun?”
“Daha fazla katlanacak halde değilim, benden bu kadar.”
Ishizaki, Ibuki’yi durdurmak için kolundan tutsa da, hemen kolunu silkeleyip onu uzaklaştırdı.
Tam kapıya yaklaştığında, aniden dışardan kapı açıldı.
“Ne? Geleceğim diye mi beklediniz gerçekten?”
Ryūen sırıtarak içeri giren kişiydi. Ishizaki ile Ibuki donup kaldılar. Geleceğini beklemiyorlardı.
“Geciktin, Ryūen-kun.”
“Geciktin diyorsun ama eğlenmişsiniz maşallah.”
“Evet. Hiç karaokeye gelmemiştim. Bayağı keyifli geçti zaman.”
“O zaman size mani olmayayım. Güzelce eğlenin. Size rahatsızlık verdim herhal heh.”
Ryūen alay ederek kapıyı kapatmaya çalışınca, Ibuki durdurdu.
“Bu karaoke cehenneminde daha fazla kalırsak, seni bacaksız bırakırım.”
“Kuku. Çok korktum aman aman!”
Ryūen, Ibuki yardımıyla odaya girdi. Ishizaki ise hemen ona bir balonlu çay söyledi.
Ryuen ise bir köşeye oturup hiç konuşmadan telefonuyla oynamaya başladı.
“…Eeee?”
Ibuki konuşsun diye hafif bağırdı.
“Ne ee’si? Ne?”
“Bizi saatlerce beklettin ve ağzını bıçak açmıyor?”
“Kaç saattir burda bekliyormuşsunuz, ben zaman nasıl boşa harcanılır onu görmeye geldim, konuşmaya değil.”
Ishizaki’nin sipariş ettiği çaydan bir yudum aldı.
“Bu kadar yani.”
“Shiina saatlerdir burda bekletiyor bizi.”
“Beni ilgilendirmez.”
“Nasl ilgilendirmez??!”
Masaya yumruğunu vuran Ibuki, öfkeyle Ryūen’e baktı.
“O-oi, sakin ol Ibuki. Ryūen-san’a sinirlenmek çare değil.”
“Daha ne kadar bu çocuğa kuyruğunu sallamayı düşünüyorsun?”
“Ne kadar mı? Zaten Ryūen-san’ın izindeyim.”
“Seni utanmaz adi. Sana neler yaptığını ne çabuk unuttun?”
“G-gereksiz konulara girmeyelim!”
Bu ikili birbirilerine saldırırken, Shiina yeni bir şarkı seçmekle uğraşıyordu.
“En iyi rakibimizi seçemedik. Sırf bu çocuğun ağzından çıkan her kelimeyi dinlediğiniz için.”
“Olsun!!”
Ishizaki geri adım atmasa da, en iyi seçeneklerinin C sınıfı olduklarını biliyordu.
Tabii, Ishizaki de nasıl kazanacaklarını bilmese de, en azından daha çok şansları olduğunu düşünüyordu.
“Bu mal sen ne dersen inanıyor. Bundan sen de sorumlusun, farkındasındır umarım.”
“Kuku, Seni nasıl suçlayayım, haklısın. Gereksiz konuştum, doğrudur.”
Ryūen gülerek konuşmasına devam etti.
“B sınıfı hakkında yılın başında ne dediğimi hatırlıyor musun?”
“…onları ayırmak şart gibi bir şey demiştin sanki?”
Ryūen’in talimatları doğrultusunda B sınıfı arasında nifak tohumları ekmişlerdi. Aralarında ne kadar çabuk kavga çıkıyor öğrenmek adına.
D sınıfının, Sudō ile kavgaya girip, Ryuen’in gizlice Katsuragi ile görüşmeye başladığı zamanlarda yaptıkları bir hamleydi.
“Sonucu hatırlıyor musunuz?”
“Pek etkili olmadıydı. B sınıfı hemencecik birlik sağlamıştı..?”
“Evet. Onlar sınıfça epey birbirine bağlılar.”
“Takım işi olan etkinliklerde onlardan uzak durmamız gerektiği anlamına gelmiyor mu bu peki?”
“Haklısın, Ibuki. Ichinose ve ordusuna karşı gelmek zor olacak.”
Ibuki ile Ishizaki, D sınıfının genel fikrine sahipti.
“Shiina, B hakkında ne düşünüyorsun?”
“Bir düşüneyim… Ibuki-san ile Ishizaki-kun’un dediği gibi, B sınıfı güçlü bir rakip. Yetenekleri bizimkinden üstte. Birbirleriyle bu kadar iyi anlaşıyor olmaları da fazlasıyla imrendirici ama…. onların bir numarası yok yani. Nasıl desem, aile gibiler.”
Shiina analizini bitirince Ibuki sessizce yorum yaptı.
“Naziksin, kırılgan görünüyorsun ama sert konuşuyorsun, he.”
Ryūen, herkesin B sınıfı ile ilgili düşüncesini duyduktan sonra kendi yorumunu anlattı.
“Bence en büyük sorunları: Ichinose… O kızı çıkartınca, lider eksikliği ortaya çıkıyor.”
“N-nasıl yani? Anlamadım ben. Onların lideri zaten Ichinose?”
“Ichinose ile Kanzaki’n liderlik yetenekleri yok. Kraldan çok kralcı olmaya layıklar. İchinose’dense, Suzune ya da Katsuragi gibi liderlere ihtiyaçları var onların. Bu yüzden D sınıfı olarak, B’yi alt etme şansımız var.”
“Fakat nasıl olacak ki? Biz onlarla benzer yeteneklere sahip değiliz? D sınıfı her konuda başarısız desem yeridir. Bizim için en zorlu rakip onlar bence.”
“Bence kiminle karşılaşırsak karşılaşalım, kazanma şansımız çok düşük.”
“…O-o kadar kötü müyüz dersin?”
Ishizaki’nin şaşırıp onaylanmaya korkmasına rağmen, diğer üçü şaşırmadı bile.
“Ama─”
Ryūen bitirdiği çay bardağını eline alıp odadakilere tek tek baktı.
“Biraz hile ve hurdayla, kazanma şansımız 50% olabilir. Hatta duruma bağlı olarak, bu oran daha da artabilir.”
Ryūen cebinden bir kağıt çıkartıp Shiina’ya uzattı.
Kağıtta özellikle altı çizilerek belirtilen 5 etkinlik, seçilmesini istediği etkinliklerdi.
Shiina okurken, Ibuki ile Ishizaki de kağıda kafalarını uzatıp baktılar.
“Sınav günü, B sınıfının paçasını aşağı alacağız.”
“Dur, nasıl yan-”
“Evet. Bu etkinlikler, rakibini zorla pes ettirip yenilgiye zorlamak üzerine kurulu.”
Fiziksel yetenek isteyen etkinlikler içeriyordu kağıtta: Karate, Judo, Tekvando, Kendo ve Güreş.
“İyi de sınıfta bunları yapabilecek çok kişi yok ki.. mesela, ben, Albert, Komiya, Kondō ve Ibuki varız…. ama çoğumuz yapamaz.”
Ishizaki güçlü bazı öğrencileri seçseler bile 1-2 etkinliği kazanabilirler, gerisini kazanamazlardı.
“Evet. B sınıfında sportif kişi de çok. Teke tek maçlarda neyse de, kurallar buna izin vermiyor.. nasıl olacak?”
Ibuki, Ishizaki’nin endişesini dile getirmiş oldu. Şansa bırakarak ne kadar kazanacaklarını bilmiyorlardı.
Fakat Ryūen çok garip bir cevap verdi.
“Ee, ne olmuş yani?”
“Eh?”
“Katılımcılara takılmayın. Onları ilgilendiren bir durum yok.”
Ishizaki ne demek istediğini anlamaya çalışırken, Shiina’nın kafasında şimşekler çakmıştı bile.
“Anladım! Demek bu açıdan bakmamız gerekiyor. Katılımcıların önemi yok, mühim olan kurallar. Turnuva stili nakavt kuralları ekleyerek bir kişiyle bile yenebiliriz?”
“Aynen öyle. 10 kişilik Judo maçı düşünün. Albert, tek başına yeterli olacaktır.”
“Ya… okul? Turnuva stili nakavt kurallarını kabul eder mi?”
“Yazılı ya da topla oynanan etkinliklerde bu kurallar kabul görmez ama bu tarz karete jodu gibi oyunların genel standart kuralı bu. Kabul edemeyiz diyemezler. Karate için, tehlikeyi azaltmak adına sundome kuralları ekleyebiliriz. Okul bir kısmını tehlikeli bulup kabul etmedi diyelim, en az 5 tanesini ekletebilirsek, yaşadık demektir.”
“Başarabiliriz bence! Ryūen-san, sayende başarabiliriz!”
Anlatılanları duyunca durumdan hoşnut kalan Ishizaki’nin gözleri parıldadı. Ibuki ise, hala şüpheli yaklaşıyordu.
“İyi de bizim etkinlikler çıkarsa kazanabiliriz diyorsun… ya şansımız yaver gitmezse ve B sınıfının etkinlikleri ağırlıklı çıkarsa?”
“Kazanma oranımız 50%. biraz sevinsen fena mı olurdu?”
“…Yardımımı istiyorsan, detayları bilmem lazım.”
“Kuku, planım var tabii.”
D sınıfının yeteneklerini bildiği için, B sınıfının etkinliklerine karşı kazanma şansları olmadığını biliyordu, İbuki.
Ryūen ise, aradaki farkı kapatmak için bir planı olduğunu söylüyordu.
“─peki ne yapacağız?”
Ibuki yavaşça olanları anlamaya başlıyordu.
“Kazanmak için savaşacağız.”
Ryūen gülümsedi.
“B sınıfı öğrencilerinin peşine takılacaksınız. Başta sadece onları bakışlarınızla rahatsız edin yeter. Sonra güzelce rahatsız edeceksiniz.”
“Ne? Onları strese mi sokacağız yani?”
“B sınıfı gülüp geçecek, bize çocuksunuz diyeceklerdir. Biz ileri gitmedikçe, şikayetçi olmayacaklardır. Ichinose’n yapısı böyle. Ne yaptığımızı bile anlamayacaklar.”
“…peki ne yapacağız?”
“Bu ilk haftanın planı. Etkinlikler açıklandıktan sonra, biraz ciddileşeceğiz. Kafeteryada sandalyelerini çekip, onlara dik dik bakıp gürültü yapıyorsunuz diye hafiften olay çıkartacaksınız. Abartmadan her şeyi yapabilirsiniz. Bu işlere en uygun kişileri biliyorsunuz değil mi?”
Ryūen, kendilerine hakim olup olay çıkartmayacak kişileri seçmelerini özellikle belirtti.
“Onlarla…kavga edelim mi istiyorsun?”
“Hayır, amacımız onlarla iletişim kurmak. Ne tehdit ne de kavga aklınızın ucundan geçmesin. Kavga mavga yok, olabildiğince tarafsız olaylar çıkartacaksınız. Kavgayı sonraya saklayacağız.”
Genel ve belirsiz tutmaya çalışmak önemliydi. Tek taraflı olay çıkartarak, okulun müdahalesini hızlandırırlardı.
“İşin en önemli kısmı, onlardan bilgi edinmek. İletişimi bu yüzden kuracaksınız. Kim hangi etkinliklere katılacak öğreneceksiniz. Beş etkinliği de çoktan belirlemişlerdir onlar. Bunlar mail ya da telefondan uygulamalar aracılığıyla iletişime geçiyorlardır… siz de D sınıfında aynısını yapmıyor musunuz?”
“E-evet. Etkinlikleri tartışmak için uygun zaman arıyorduk.”
“İşte. Ağızlarını bıçak açmazsa açmasın. Telefonları savunmasız kalacaktır. Gizlice telefonlarına bakanlar olacağı akıllarına bile gelmez. Sınav yaklaştıkça, onların sınav stratejisi de daha belirgin hale gelir. Kim hangi etkinliğe katılacak çok çabuk öğrenirsiniz. ”
“Söylemesi kolay…. ya yapamazsak?”
“Şansa bırakmayacağız ki. Size detayları anlatacağım. İşe yarından başlıyorsunuz. Sadece bilgi çalmakla kalmayıp başka önlemler de alacağız. Bunu kullanmak gibi..”
“Bu…. müshil ilacı mı?”
“Evet. İçtikten 48 saat sonra etkisini gösteriyor. Birkaç kişiye içirmeyi başarırsak, sınav gününe zor çıkarlar…. haksız mıyım?”
“S-sen! Kuralları çiğneyelim mi istiyorsun? Ya yakalanırska!?”
“Kimin umrunda?”
“…!”
“Böyle şeyleri ne zaman umursadığımı gördün?”
“Haa… eh, hatırladım. Sen kazanmak için her haltı yapan çocuktun.”
“Yakalanırsak, sorumluluğu ben üstlenirim.”
Cezayı hiç umursamadan Ryūen, sorumluluğu üstlendi.
Zaten sınıflarının da pek çaresi yoktu. Riski alıp kazanmayı denemek işlerine gelirdi.
“Bu okulda olmamayı göze aldığın için böyle bir plan kuruyorsun…”
“Kavgayı sonraya saklayacağız derken, acil durumlar için mi dedin onu?”
“Evet. Lisede kavga çıkması normal denebilir yahu. Onların sınıftan birkaç kişiyle, bizden birkaç kişi kavgaya tutuşsa, yeteneklerini de görmüş oluruz… sınava artı sayılabilir?”
Ryūen kafasındaki planıyla, B sınıfına ağır bir yenilgi yaşatmak için uğraşıyordu.
“Sınav günü, kumandan olarak ben gideceğim. Ichinose’in bi etekleri tutuşsun da görelim.”
“Çok acımasızsın…”
“Bunu iltifat olarak alıyorum, canım. D sınıfı neymiş gösterelim onlara?”
“E-evet!!!”
“Bu ne demek ya?”
Ibuki derin bir of çekti. Fikre sıcak baktığı için, bu durumdan rahatsızdı.
“Peki, neden bu işe giriyorsun, Ryūen-san? Bize acımıyorsun değil mi?”
“Hm, neden acaba?”
Ryūen gözlerini kapatıp arkasına yaslandı. Bu okula dair hiçbir bağı yoktu. Daha doğrusu önceden öyleydi. Şimdi durum, onun için değişiyordu.
Ayanokōji Kiyotaka.
Bu çocuğa yenildiğinden beri, okuldan ayrılma fikriyle yanıp tutuşuyordu. Bu sınavda kumandan olarak geri dönemeyeceği bir yola giriyor; içindeki bu garip duygunun, Ayanokōji ile tekrar kapışmak için olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.
Eğer sınav günü hırslı olmazsa, rastgele öğrencileri seçip sınavı kaybetmeye odaklanacaktı.
Sıanv günü içinde öfke ya da pişmanlık kalırsa, bu hissi damarlarında hissederse şayet, bir yolunu bulup bu okulda kalacaktı.
Kendisi de neyi seçeceğini tam olarak kestiremiyordu.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩