Spor festivaline kim katılacak diye karar vermek dışında yapılması gereken başka şeyler de vardı. Spor festivalinin sorunsuz geçmesini sağlamak için çoğunluğun birebir uyması gereken hazırlıklar gibi. Yarışmalardan marşlara, marşlardan egzersizlere kadar ayarlamalar yapılması gerekiyordu. Beden eğitimi derslerinin çoğu serbest zaman ilan edildi ve öğrencilere istedikleri her türlü çalışmayı yapma izni verildi. “Ödünç aldım!” Ertesi gün beden dersi…
Ders bittikten sonra herkes gitti, sınıfta yalnız kaldım. Dışarıdan kulüp faaliyetleriyle ilgilenen öğrencilerin sesleri geliyordu. Her ne kadar spor festivali yaklaşıyor olsa da hepsi çok iyi bir ruh hali içindeydi, ekstra çaba harcamadıkları görülüyordu. Kulaklığımı telefonuma bağlarken az önce mail ile aldığım dosyayı açtım ve kontrol ettim. “Demek öyle…” Şimdi durumu az çok kaptım ya. Gerekli…
Saat 5’e geldiğinde Kushida ve grubu geri dönmüştü. Hirata da Kushida’nın grubu ile gelmişti. Liderimizin geri dönmesiyle öğrenciler, hemen etrafında toplandılar. Yiyecek bir şeyler bulmuşlardı ve onları kampa taşıyorlardı. Uzaktan bakıldığında, bir çeşit küçük kırmızı meyve, çilek gibi bir şeydi, hatta küçük domates taşıyorlarmış gibiydi ve ayrıca üzüm ve kivi şeklinde olan şeyler de vardı….
İkinci toplantımızda tüm öğrencilerle bir toplantı yapılacağına karar verildiği söylendi. Öğretmenler ve öğrenciler dahil olmak üzere 400’den fazla kişi spor salonunda toplandık. Lisedeki tüm öğrenciler, Kırmızı ve Beyaz Takım olarak bölündü. Horikita huzursuzca etrafına bakıyordu. Muhtemelen bunun nedeni öğrenci konseyi başkanı olan abisi Horikita Manabu’yu aramasıydı. Sınıfının nerede durduğunu bilse bile, o kadar insan içinde seçmesi…
Burç hayvanlarına göre bölünmüş öğrencilerin soyadları ‘hedefi’ belirlemenin anahtar noktasıydı. Yaz tatilinin sonunda Palatte adlı kafenin arkalarda kalan bir masada ben, Hirata, Karuizawa ve Horikita’dan oluşan tuhaf bir grup olarak birlikteydik. Amacımız tatilin ortasında gerçekleşen özel gemi sınavını incelemekti. 12 burç grubuna ayrılmış karma takımlarda yer alan ‘hedefleri’ doğruladık. “Tavşan, burç sıralamasında 4. sırada. Ayankouji-kun,…
Önsöz Dürüst olmak gerekirse ben düzgün bir insan değilim. Bunu başkasının söylemesine ihtiyacım yok. Eğlence sektöründe çalışan annem, beni terk ettiğinde babamın sırtına bir sorumluluk baskısı yüklendi. Her gününü bir hademe olarak kasvetli bir şekilde yaşayarak geçirdi. O manzaraya baktıkça kendimi hasta gibi hissediyordum. …ve bu yüzden daha güçlü olmaya ve kendi ayaklarım üzerinde durmaya…
“Kushida Kikyou.” Ryuuen bu ismi söyledi. “Ehh?” Şu ana kadar Ryuuen’in sözlerinin hiçbirine tepki vermeyen Horikita, şaşırmış bir halde donakaldı. Ryuuen’in bu kimliği kesinlike ortaya çıkaramayacağından emin olduğu için bu kadar şaşırmış olmalı. Ve aynı zamanda, onlarla aynı gruptan olan Hirata’da şok olmuş gibiydi. “Üzgünüm ama sınavın ikinci gününden beri, Kushida’nın grubun ‘hedef’i olduğunu biliyordum…
Açık denizde yol alan gemi, biraz ıssız görünüyordu. Fakat saat 23.00’e yaklaştığında, insanların varlığı giderek arttı. Fark ettiğimde, dönmeyi planladığım kafe çoktan büyük bir başarı göstererek, koltukları birbiri ardına hızla dolmaya başlamıştı. Önümde, dört koltuğu önceden ayırtmış olan bir kız yaklaştı. “… beklettiğim için üzgünüm.” Utangaç bir şekilde gelen kız Karuizawa Kei’ydi. Tavırlarıyla ilgili bir…
“Ne? Sen zaten burada mıydın, Ayanokouji?” “Ichinose-dono ile birlikte. Sadece ikiniz. Bir tür gizli randevu falan mı planlıyordun ha?” Hem Yukimura hem de Sotomura odaya girerlerken, beni tek taraflı soru yağmuruna tuttular. Yüzlerinde kaygı ya da stres göremiyordum, belki de bu noktada çoktan zaferden vazgeçmişlerdi. Öte yandan, B sınıfı öğrencileri neredeyse rahat görünüyordu. “Bu sonuncusu,…
(Tavşan) grubunun üyeleri sınavda herhangi bir ilerlemede bulunmadan, altıncı ve son tartışmaya girdiler. Fikrimi bir süre sakince ve rasyonel olarak değerlendirmek istediğim için, Hirata ve diğerlerinin olduğu odadan ayrılmaya karar verdim. Ve toplantı odasına doğru gitmeye başladım. Tartışmanın başlamasına hala 30 dakika olduğundan, odada henüz kimsenin olmayacağı belliydi. Fakat bu düşüncem birinin beklenmedik bir varlığıyla…